Ağaçlı (Minayva) Köyünden İzlenimler

Kekil Şimşek

Mustafakemalpaşa ve Anılar

Mustafakemalpaşa Kültür ve Sanat Derneği

Bursa'da Tiyatro

Yalıntaş (Mineviz) Köyünde Tuğla Üretimi

 

 

 

 

                                                                                 

                                                                                                  Rasim Balaban

                                                                           (Emekli Öğretmen- Yerel Kültür Araştırmacısı)

 

KÖYÜN TARİHÇESİ: 15. ve 16. yüzyıl tahrirat defterlerindeki kayıtlarda köyün adı Vasanşule’dir. Bugünkü köyün altındaki küçük düzlükte kurulu köy Miniova’ya kurulmuş. Buralarda sivrisinek olduğundan, bugünkü yerine taşınmışlar. Köyün adı zamanla söylene söylene Minayva şekline dönüşmüştür. Çevrede komşu köyün adı Ayva olduğu için de karışıklık olmasın diye 1964 yılında köyün adı Ağaçlı olmuştur.

     Kocakoru, Şehriman, Killik, Körekem, Kabulbaba, Işıklar ve Çömlekçi komşu köylerdir. Köyün etrafında Düğlen Dağı, Karapınar ve Çal Tepesi vardır. Köye haftanın altı günü minibüs seferi var. Perşembe günleri ilçenin pazarı olduğundan iki sefer yapılıyor.

GÖREV YAPAN MUHTARLAR: Salih Akça, Ahmet Akça,  Mustafa Yıldız, Hakkı Akman, Cafer Tokalı, Dursun Güleç, Recep Sarı, Yusuf Tokalı, İsmail Karaca, İsmail Özdemir, 2024 seçimlerinde Bekir Sarı muhtar seçilir.

     Muhtar Bekir Sarı zamanında Ramazan ayında iftar yemeği verilmeye başlanır. Yemekler köy kadınları tarafından cami altındaki mutfakta pişirilip köy halkı ve misafirler birlikte iftarda yenilmektedir.

     Köy halkı geçimini genel olarak hayvancılık yaparak sağlamakta. Her hanede emekli biri var. Artık tarlalarda çiftçilik pek yapılmıyor. Tarlalar sürülmüyor, çayır olarak otları biçiliyor. Köy, Çal tepesinin eteğine kurulmuş. Bayır arazisi olan köyde ceviz bahçeleri oluşturulmuş.

    Mehmet Ertekin, Halil İbrahim Akman, bahçe ve tarlalarına ceviz fidanı dikmişler. Evlerin bahçelerinde meyve ağaçları dikilmiş ve yazın hanenin ihtiyacı olan sebze ekimi yapılıyor. Sütleri Kapaklıoluk Köyü’nden Fikret alıyor.

    Köyde 10 traktör var. Traktörlerle çayırlara gübre atılıyor, biçilen otlar taşınıyor. Ayrıca ormandan ihtiyaçları olan odunları getiriyorlar. Ormanda meşe (ak meşe, kızıl meşe), gürgen, kızılcık, pırnar, davulga, ıhlamur, akçaağaç, çınar, dişbudak ağaçları yetişiyor. Çayırlarda ve ormanda kızıl bacak, kazayağı, su teresi gibi otlar var. Çimen mantarı, melki mantarı, sıraca mantarı yetişmekte.

    Köyde ilkokul 1964 yılında cami yanındaki köy odasında açılır. 1976 yılında yeni okul yapılması için Ali Turgut’a ait arazi Muhtar Hakkı Akman ve ihtiyar Heyeti kararıyla satın alınır, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okul yapılır. Okul yapımı Muhtar Sabri Akça zamanında biter ve açılır. Okul inşaatı başladığında öğretmen Remzi Kemal Gül’dür. 1990’lı yıllarda taşımalı eğitime geçilince bu okul da diğer köy okulları gibi kapanır. Okul binası duruyor, fakat bakımsız. Lojmanda oturan var. Okulun odunluğu olarak inşa edilen yapı ise sağlam duruyor, bakımlı.

    Öğretmen Remzi Kemal Gül 1969 yılında göreve başlar. Hem öğrencilerini eğitir, hem de halka halı dokumasını eşi ile beraber öğretir. Tezgâh kurar, boyama ve çözgü öğretir.

GÖREV YAPAN ÖĞRETMENLER: Halil Öğretmen, Kemal Çelik, Remzi Kemal Gül, Nurbay Şahin ve Fahrettin Öğretmendir.

    Okulun merdiven altında bir ağaç kütüğü duruyor. Köy dibeği olarak kullanılmış. 1997 yılında Bozağaç Yörük Şenliği ilk defa Ağaçlı Köyü’nde yapılmış. Okul bahçesinde Yörük kıl çadırları kurulmuş, kültürel miras olarak da bu ağaç dibek sergilenmiş. Sonrasında burada kalmış ve sağlam duruyor.

    O sırada yanımıza Kemal Tokalı geldi. Dibeğin dedesi tarafından yaptırıldığını söyledi. Ağaç dibek, Cafer Tokalı tarafından Killikli İsmail Kurt ustaya yaptırılmış. 1 metre çapındaki meşeden yapılan dibekte 1990’lı yıllara kadar harman sonu kazanlarda pişirilip, daha sonra kurutulan keşkeklik ve bulgurluk buğdaylar dövülmüş.

DÜĞÜN: Kız istemeye erkek tarafının annesi ve babası gidermiş. Kız ve oğlan, ancak birbirlerini uzaktan uzağa görürlermiş.

    Kız tarafı evliliği onaylarsa, hamurlar açılır, bohçalar yapılır, kız istemeye gidilir. O gün kıza ne alınacak, ne takılacak hepsi konuşulur ‘kesim’ yapılır, yani söz alınırmış. Düğün üç gün sürer. Önce, kız evinde gelinin arkadaşları düğün yapar, kına yakalarmış. Yaşlı teyzeler kızı över, ağlatırlarmış.

Avlumuzun günden yanını deldiler

Koyun gibi, kuzu gibi avlumuza doldular

Hani benim kızım nereye gitti diye sordular

Ağlama gelin ağlama, bu gece misafirsin bize

Biner atın iyisine

Gider yolun goyusuna

Selam edin dayısına

Gız anam gınan gutlu olsun

Gız anası gız anası

Hani bunun öz anası

Gızın gelin olmuş gidiyor

Gız anam gınan kutlu olsun

 

    Kına gecesi akşamı kız evi şarkılarla, türkülerle erkek evine giderler; eve yaklaşınca, gelinin ellerini tülbentle beş on düğüm atarak bağlarlar ve gelini saklarlarmış. Damat, gelini bulmaya çalışırmış. Gelini bulunca her düğüm için gelinin arkadaşlarına para verir ve düğümleri öyle açarmış. Aynı akşam, erkek evinden kız evine sinilerle baklava götürürlermiş.

    Düğün, ailelerin tercihine göre davullu zurnalı ya da mevlit okunarak yapılırmış. Mevlit okunacaksa, sabahtan camide okunurmuş. Davullu eğlenceli bir düğün varsa, davulcu civar köylerde askere gidecek gençleri almaya gider, gençleri toplar, erkek evine getirir. Bu olaya “asker indiriliyor” denirmiş. Erkek evine gelen gençler o gün orda kalırlarmış. Yenilir, içilir, düğün yapılır ve öğlen saatinde hangi evden ya da hangi köyden gelin alınacaksa, davullarla birlikte bu gençler ve köye gelen diğer davetliler gelini almaya giderlermiş.

    Bu gençlerden birisi, kız alındıktan sonra erkek evine gelirken yolda gelmemek için iki adım ileri, üç adım geri giderek bir oyun çıkarır ve çalgılar da bunu getirmek için epeyce uğraşırlarmış. Sonuçta, geç de olsa gelin eve getirilirmiş. Gelin, evde bir sandal yenin üzerine oturtulur, dişi sızılamasın diye ekmek böldürtülür ve misafirlere dağıtılırmış. Gelin, eve girerken kötülükler gitsin diye testi kırarmış.

ÇEYİZ: Kız evi çeyiz olarak gücüne göre, 25-30 çift çorap, çetik, oyalı Yörük bezi, yatak, basma yorgan yaparmış. Erkek evi de ev için gerekli eşyaları alır, geline bilezik, beşibirlik, set, yüzük alırmış. Aileler birbirlerine düğünde giyecekleri hediyeler alırlarmış.

DÜĞÜN YEMEKLERİ: Erkek evi, kız evine un ve gerekli malzemeleri götürür, onlar da köyün adeti olan ‘içli börek’ yaparlarmış. Erkek evi ve kız evi kendi misafirleri için çeşitli yemekler ha-zırlar; mevsimine göre nohutlu sütlü çorba, keşkek, sarma, çeşitli meyvelerin hoşafı ve “süt aşı” dedikleri tatlı yapılırmış.

    Aileler, güçlerine göre koyun keserler ve kavurma yaparlar; herkese yetecek üç dört fırın ekmek yapılırmış. Eskiden, gelinin bineceği at erkek evi tarafından süslenilir ve ata köfün sararak üstüne el dokuma çuvallar koyup içine birkaç parça et, üç tür ekmek ve gelinin gelinliği konulup silahlar atarak davul zurnayla kız evine giderlermiş. Bu adete ‘esbeb’ derlermiş. Atın üzerine damadın amcası ya da dayısı oturur, kız evine gelen bu atlıya tavuk bahşiş verilirmiş. Sonra da bu at, gelinin bineceği at olarak süsleriyle geri gelirmiş.

    Atla gelinlik götürülür derken bize açıklamalarda bulunan Ayşe Teyze’nin gözleri yaşardı. Meğer Ayşe Teyze’nin düğününden önce, yakın köyde 18 yaşlarında bir genç kız ölmüş. Ayşe Teyze’nin annesi de cenazeyi yıkayıp beyazlar içinde kefenleyince, o gün yemin etmiş: “Kızlarıma beyaz gelinlik giydirmem.” diye. Dört kız kardeşten sadece en küçükleri gelinlik giyebilmiş bu olaydan sonra. Ayşe Teyze ve diğer iki kardeşi Yörük elbisesi giymişler düğünlerinde. Beyaz gelinlik, Ayşe Teyze’nin içinde bir yara olarak kalmış o günden bugüne.

(Kaynak: Mustafakemalpaşa Kültür ve Sanat Derneği Patikalar Dergisi Yayınları-6 Sayfa 12-13)

                            

        Celal Akman boş zamanında kızılcık ağacından baston yapıyor, yaşlılara hediye ediyor.

    Üç Kurnalı Çeşmesi köyün ilk çeşmelerinden. 1995 yılında tamir edilmiş olan çeşme gürül gürül akıyor. 80 yıl önce Hacı Davut Kılıç tarafından yaptırıldığı söylendi.  Önceleri ağaç teknesi varmış. Köyde eski evler var. Yaklaşık 150 yıl önce yapıldığı söylenen binanın duvarlarında kerpiçler ağaçlar arasına dizilmiş. 2023 yılında 170 santimetre kalınlığında kar yağmış. Remzi Akman’ın römorkunu koyduğu kuruluk çökmüş. İsmail Özdemir ve Esat Güleç’in koyun sayaları (ağılları) yoğun kardan çökmüş. Ancak can ve mal kaybı olmamış.

    Avlu giriş kapısında kaplumbağa kabukları asılı idi. Nazar için asıldığı söylendi. Bazı evlerde delikli taşların da asıldığı söylendi. 84 yaşındaki Sakine Turgut da eski geleneklerden konuştu. Eski gelin alıcılar, bebek doğumları, düğünlerden, düğünlerde hediyeleşmelerden söz etti.

    Köyde Güney Doğu şehidi Abdullah Güleç’in mezarını ziyaret ederek, dua ettik. Abdullah Güleç 01.02.1995 tarihinde Siirt Yokuşlu Bağgöze 1. Jandarma Bölük Komutanlığında askerlik yaparken, Yokuşlu Köyü Mezarlıktepe bölgesinde teröristlerle çıkan çatışmada 1 Şubat 1995 tarihinde şehit olmuştur. Allah rahmet eylesin.

KAYNAK KİŞİLER: Bekir Sarı muhtar, İsmail Özdemir eski muhtar, Remzi Kemal Gül öğretmen, Mahmut Akça, Sakine Turgut, 84 yaşında, Celal Akman 1951 doğumlu baston ustası, Kemal Tokalı, Yusuf Tokalı, Mehmet Ertekin, Rasim Balaban Emekli Öğretmen-Yerel Kültür Araştırmacısı

       Kaynak: https://mucadelegazete.com/agaclidan-minayva-izlenimler