| 
  
   | 
	              
	Okan Sabuncular ile Söyleşi 
	                                                           
	Söyleşen: Haluk YalçınkayaHeykel sanatını neden seçtiniz? Heykel 
	sanatının sizin için anlamı nedir? 
 Üniversite imtahanında 
	(bilinçli) bir tercih yapmamıştım. Hacettepe Üniversitesi, Güzel sanatlar 
	fakültesinin sınavına girdiğimde heykel bölümünü kazandığımı gördüm. Önce 
	bir tereddüt ettim ve hiç başarılı olamadım, ilk sene çok zorluk çektim. 
	Sonra da atölyenin kapalı olduğu zamanlarda bile giderek tek başıma 
	çalışarak üzerine giderek hepsini değiştirdim. Kendimi geliştirmek için 
	elimden geleni yaptım. Hatta okul içinde çalışırken hocaların çoğunun bize 
	karşı, duvar gibi olduklarını fark ettim. Yani duvar ne demek, bir soru 
	soruyorum cevap vermiyorlar. Ancak kavramsal noktada çok güzel 
	yetiştirdiler. Birde onu da söyleyeyim. Haklarını ödeyemem. Heykeli tamamen 
	kendi gayretim çabamla, öğrenmeye ve geliştirmeye çalıştım. Teorik bilgiler 
	veriyorlar ama teknik bilgiler vermiyorlar. Kazandınız madem yapın diyorlar. 
	"Getirin görelim" falan gibi bir durum var ama ilk sınıf. İlk sınıfta çok 
	kalabalık bir sınıf teknisyeni bir tane büst var, 30 kişi yapmaya çalışıyor. 
	Büstü görmüyorum bile. Ben bu açığı kapatmak için herkesten daha fazla 
	çalışmak zorunda kaldım. Bunu da gayretle çalışarak yenilikler yaparak 
	geçtik diyebilirim. Güzel sanatlar heykel bölümünde 4 sene boyunca teorik ve 
	pratik heykel eğitimi alıyorsunuz ve heykeltraş olarak tabi biz kendi 
	kendimize heykeltıraşız diyemeyiz ama diploma da heykeltraş yazıyor. Hani 
	ailemden de sağ olsunlar var olsunlar, destek verdiler. Bu günlere kadar 
	geldi. Mesela aileden karşı çıkan da oldu… Yani “Geçim kaygısı yavrum işte, 
	başka bir iş baksan” gibi, “Sigortalı bir işe girsen..” demeleri çok oldu. 
	Olmaması mümkün değil. Hani olmasa şaşırırım.
 
  Okan 
	Sabuncular (sağda) 
 Hocam peki sanata heykel sanatına bakış 
	açınız nedir?
 
 Belirli bir camia içinde gelişiyor, gelişmeye 
	devam ediyor. Kapalı kapılar arkasında belirli başlı sanat camiası, sanat 
	galerileri müzelerde gelişiyor, fakat sokaktaki yaygınlığı ve geçerliliği 
	kabul görürlüğü çok az. Ben Bursa'ya gelirken Ankara'daki arkadaşlarım “Ne 
	işin var? ne yapacaksın orada?” dediler. 2001 yılında kesin olarak döndüm ve 
	bir daha hiç bir yere gitmedim. Benim buradaki amacım, çöl, hiç olan bir 
	yerde bir çiçeği açtırtmaktı. Bunu Ankara'da İstanbul'da heykel sanatını 
	yapmak daha kolay ama zoru başarmak istedik. Kendi imkanlarımla atölyeyi 
	açtım. Kendi imkanlarımla ayakta durmak için çok çalıştım. Geldiğimiz nokta 
	burada. Bursa’da bir heykel sempozyumu gerçekleştirdik, şimdi yapılmıyor ama 
	heykel sempozyumunu ilk biz organize ettik. Bizden açığa çıkarttılar. 
	Nilüfer belediyesiyle birlikte sağ olsunlar çok büyük destek verdiler
 
 Bursa Nilüfer'de Heykel Sempozyumu yaptınız, heykeltraşları 
	Bursa'da toplayıp, halka açık mekanda heykel yapımını sergilediniz, peki bu 
	sempozyum nasıl oldu? Ve kaç kere yapıldı? 2 kere mi yapıldı? 3 kere mi?
 
 2 senede 1’e düşürdüler, kaç kere yapıldı bilmiyorum. 8 tane 
	olmuş olabilir… Farklı alanlara doğru yönelmiş olabilirler. Bu da çok doğal 
	ama inşallah yapılır yani gündeme gelir Sanat dediğimiz gibi, değişiyor, 
	sürekli olarak değişiyor, sürekli gelişiyor diyemem ama değişiyor
 
 Bursa'da Heykel sanatına bakış açısı nasıl?
 
 Bizdeki 
	mevzuat şöyle oldu, biz heykeli evvela kafamızdaki gibi hiç yapamadık, onu 
	söyleyeyim. Ben kafamdakilerle kendi çantamdakilerle kendi dosyamın 
	içindekilerle Bursa'da yaşayamazdım. Oturdum, düşündüm taşındım. En baştan 
	sokakta sanatı bir kere tanıtmak gerekiyor. Heykeli tanıtıp sevdirmek 
	benimsetmek gerekiyor. Malumunuz Osmanlıdan beni gelen bir şey var, yani 
	kültür arap kökenli bir kültür erozyonu var. Burada tırnak içinde 
	söylüyorum, "Bazı islami kaygı ve korkular endişelerle taşıyor insanlar". 
	Tabi bunun ne kadarı doğru ne kadarı yanlış? Bu benim işim değil, beni 
	ilgilendirmiyor ama biz ayakta kalabilmek noktasında insanlara, sanatı ve 
	özellikle heykel sanatı noktasında her şeyimizi bir kenara bıraktık. 
	Bambaşka bir elbise giymek zorunda kaldık. Figüratif heykel yapmaya 
	başlanıldı. Baktığınızda ne olduğu belli olan insan figürleri "şemsiyeli 
	kız" mesela. Çok az soyutlama olan şey var. Gümüştepe'de bir heykelim var 
	yatan bir Bursa peyzajıdır. O manzarayı insan vücudu ile anlatmak istedim. 
	Soyutlama yaptık. Çok da hoş bir heykeldir, ilk sempozyum da yapmıştık.
 
 Bursa'da hiç heykel sergisi açtınız mı?
 
 Hayır. 
	Kişisel olarak açmadım, Ankara, Bodrum'da açtım. Ankara'da bir çok yerde 
	açıldı. Karma sergilere de katıldım ama ilk kişisel sergi mi de Ankara'da 
	açtım. Bursa'da sunabileceğin bir koleksiyoner sanatsever kitlesi halâ yok. 
	Ne yazık ki yok öyle olunca, bu tür maliyetleri bizim karşılamamız imkansız 
	olduğunda tek atış yapabiliriz, onu da bizimle çalışmak isteyen galerilerle 
	yapıyoruz. Ayrıca, kamusal alan heykellerimi çocukların ;görsel algılarının 
	gelişmesi, heykeli tanımaları sevmeleri için yapıyorum. Onların alt yapısına 
	bunu koyabilirsek bir çok yanlış düşüncenin birçok yanlış inanışın veya 
	yanlış tanımının kırılacağına inanıyorum. Bu yüzden de buradan hareket 
	ederek yürüyorum. Yani dolayısıyla sempozyuma da heykeltıraş seçerken 
	genelde figüratif olanları ağırlık seçmiştik. Çünkü burada tanınmıyor. 
	Geldiğimiz noktada az önce ilk başta anlattığım şeyler geçerli hala devam 
	ediyor. Bu ayrılık, halkla sanatçının arasındaki köprüsüzlük çok zor. Ama 
	ben kendi adıma sokakta yaşayan biri olarak heykel yaparak hayatını idame 
	ettiren biri olarak kendi adıma düşen ne varsa yapıyorum yapmaya 
	çalışıyorum. Bununda en kolay yolu bu uğurda insanlarla bir araya gelmek 
	oluyor.
 
 Bursa'da ya da Türkiye'de bu heykel sanatına hoş 
	bakılmamasının sebebi nedir? Genel olarak soruyorum?
 
 Put anlayışı 
	Mezar taşlarına iyi bakmak lazım, Osmanlı dönemi mezar taşları bildiğiniz 
	kimlikleri anlatır, kadını da tanırsın adamı da tanırsın, çocukların 
	mezarını da anlarsınız, her şeyi bellidir. Bir kere Arap kaligrafisi, Arap 
	harfleri bile aslında dikkat ettiğin zaman birçok tasavvufi düşünüre göre 
	insanın hareketlerini anlatır Bir çok kitapta bizde de el yazmalarında 
	görüyoruz. O tür anlatımlarla çok karşılaştığımız oluyor. Dolayısıyla böyle 
	bir dar görüşlülük var. İslamın çok iyi anlaşılmadığından kaynaklandığını 
	düşünüyorum. Ruh demek ruh inceliği demek ne kadar ruhunuz ince ise o kadar 
	zarif güzel sade sanatınız olur bir de dünyada sanatta başarılı olan 
	toplumlar daha ileridedir. Toplumları sanatlarından biliyoruz, Heykelinden 
	biliyoruz, sanat olmazsa bilemezsin. Evet, hiçbir şey kalmamış ki başka. 
	Mermeri yok et de görelim, edemez! Adamın kültürü yaşıyor. Bugün sana müze 
	kurdurtuyor. Şimdi bak çok üzülüyorum, ben mısırın tarihini, sanatını 
	öğrenmek için Mısır'a gitsem orada en önemli eserlerine ait hiçbir şey 
	bulamam. Örneğin Zeugma'yı götürmüşler. Benim bunun için Bergama'ya 
	Türkiye'ye gitmem gerekirken Almanya'ya gitmek zorundayım. Buna kültür 
	emperyalizmi derler Çünkü inanın bana petrol biter, şu biter, bu biter ama 
	sanat bitmez. Çünkü, insan oldukça var. Bizim sanatımız da da, sporumuzda da 
	ne olursa olsun işleyen çarkların bir araya gelmesiyle oluşuyor. Benim de 
	taş yontacağım zaman ilk kime ihtiyacım var? Önce sanayiciye Sanayiciyle 
	birlikte çalışıyorum. O da ayrıyeten bir sektör oluşuyor, o da kazanıyor, 
	herkes kazanıyor, herkes ekonomiye katkıda bulunuyor. O anlamda 
	sponsorluklar çok değerli, çok önemli. O anlamda toplumsal destek, 
	dayanışma, birlik çok önemli
 
 Hocam, "Şemsiyeli Kız" heykelini 
	Bursa'ya kazandırdınız. Bu projeden bahseder misiniz? Nasıl başladı?
 
  
 Lale 
	Hanımın sayesinde başladı, gelişti. Bu da bu güzel maceralarımızdan bir 
	tanesidir. Eşim her zaman arkamda, yanımda oldu ve onun sayesinde bir çok 
	şeyi toparlıyorum. Açık söyleyeyim mi? Bunu da hiç düşünmüyorum çünkü biz 
	birlikte el ele gitmeye çalışıyoruz. Şemsiyeli Kızı, Büyükşehir Belediyesi 
	kent estetiği için istediler bizden. Bir ihale açacağız, böyle bir şey 
	istiyoruz dediler. Bilmiyorum kim olduğunu ihaleye biz de katıldık. Yeni de 
	evlenmiştik ama bizden istenilen ölçüsünde projemiz çizdik. Öyle bir 
	başlangıç oldu sonu çok güzel oldu.
 
 Şemsiyeli Kızı belediye 
	mi istedi?
 
 Evet, belediye istedi, biz de ihale sonrası kendi 
	şemsiyeli kız modelimizi çizdik. Evet hatta şemsiyesi yoktur. Onun 
	orijinalinde su akar sadece sudan bir şemsiyesi vardı, sonradan eklendi. 
	Havuzlu devir daim motoru olan bir şey, çok da hoştu. Biz onlara kent 
	mobilyası diyoruz. Her şey olacağına varıyor. Böyle; etimiz, budumuz bu 
	kadarız ama bu kadarımız kadar derdimiz var. Tabi insanlarla el ele daha 
	ileriye doğru gitmeye çalışıyoruz. Birlikte, biz bu birlikteliğe inanıyoruz 
	ve inandığımız gibi yaşamak istiyoruz.
 
 Hocam heykel atölyesi 
	kaç senedir devam ediyor? Yılda kaç öğrenci geliyor? Çalışmalarınız nasıl 
	oluyor, çocuklar nasıl geliyorlar gidiyor?
 
 Burada 23 yıldır 
	devam ediyoruz genellikle öğrencilerimiz bizi tanıdıklar, araştıranlar 
	konuya ilgi duyanlar vasıtası ile buluyorlar. Der ki benim yeteneğim var mı 
	bilmiyorum. Evet, mesela resim, evde de yaparsın, kendi kendine de, ama 
	heykel öyle değil. 3 boyutlu malzemeyle modelleme yapmak, derdiniz benzetmek 
	değilse hayal ettiğiniz bir şey yapmaksa o da aynı. Belirli bir yaştan sonra 
	ben yapabilir miyim acaba yeteneğin var mı diyorlar. Bunu bilmeden geliyor 
	insanlar genelde . Yüzde 90 böyle geliyor veya bir seramik alt yapısı almış 
	olanlar da var. Resim altyapısı almış olanlar da var. Bakıyoruz ama heykel 
	öyle değil. Heykel onların düşündüğü gibi çıkmıyor biraz daha. Zorlu bir 
	süreç çünkü 3 boyutlu algılama dediğimiz şey boşlukta bir yer kaplar. 
	Hakimiyetin kolay değildir. Vücudunuzla yaparsınız heykeli her tarafımızı 
	kullandırttırır. Onları çalıştırmak, en başlarda biraz zor gelir. Sonra 
	zaman içinde emekle beraber gayretle beraber konuları anmamaya başlar ve 
	eğitim süreci bu şekilde devam eder Ben de öğrenmeye devam ediyorum. Ben de 
	bilmediklerimi yaparak. Öğreniyorum, açığımı kapatmaya çalışıyorum. Bunun 
	bir sonu yok olamaz da. ben yani heykeli biliyorum diyemem. Ama bilmiyorum 
	da diyemem. Evet elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Kişinin eylemiyle 
	birlikte sanat vardır veya yoktur diyebiliriz ama bunu anlatmaya 
	çalışıyorum, iyi kötü, doğru, yanlış bu yok. Bunları eleştiri bile değil. 
	Bizim için, bizim için olan gayrettir. Çaba, emek verdiğiniz sürece 
	ektiğinizi biçersiniz. Bunun dışında bir şeyi yoktur. Bu hayatta bakın ne 
	diyorum soyut kavram vardır insandan olur, eğitimini alırsın. Devam ettiğin 
	sürece de seviyorsan eğer sevgiyle devam edin. Çocuklar da böyle çocuklar bu 
	soruyu sormazlar. Çocuklar cesur, sadece yapar, ama onlara da tabii ki doğru 
	yönlendirme yapabilmek için elimizden geleni yapmaya hep çalışıyoruz.
 
 Hocam sanat ne için vardır?
 
 İnsan için. Yani 
	insan için derken çok kısa oldu .Şimdi konu güzel bir konu, halk için mi 
	yoksa sanat için mi? Hangisi yani yaşıyorum, şimdi herkes sanat yapıyor, Ben 
	yapıyorum kendim için yapıyorum. Beğenip beğenmemek önemli değil, kendi 
	kendimi ifade ettiğim için çünkü, bu bir dil. Konuşurken dikkat ederim, 
	kelimelerimi seçerek özen göstererek dikkatli muhatabıma idrakına göre, bu 
	şekilde yön veriyorum. Onun gibi sanat da öyle. Şimdi ben aslında yapmak 
	istediklerimi açığa çıkartmaya başlasam beni hiç kimse anlamaz
 
 Peki tarzınız nedir ? İnsana benzeyen figüratif sizin çalışmlar 
	sizin tarzınız mı?
 
 Evet, ben şu anda figüratif heykeller 
	yapıyorum. az önce söylediğim gibi kavramsal sanatta çok başarılı oldum. 
	Kendi adıma ben 21 yaşlarındayken. Kendi kendime çok net olduğuma inandım. 
	Buna göre kendi manifestomu yazdım. Koydum cebime hepsini sergilerimde 
	çıkarmaya başladım. Mesela ailemi yaptığım heykelde tabi ki yumuşak dingin, 
	rahat hatlar var. Evet. Ama bir başkasında Bir şey olabilir, duyguyu forma 
	yükleyerek anlatıyorsunuz çünkü öyle bir şey duyguyla tamam metinleştirip 
	anlatıyorsunuz. O duyguyu karşı tarafa geçirmemiz lazım. O duyguyu 
	iletebilmesi için işte malzemeye yüklüyorsun, anlamı veriyorsun. Mermere 
	veya taşa veya neyse o ifade dilini kullanarak yuvar yuvarlaklar, keskinler, 
	köşeler, sivreler, farklı farklı, farklı farklı form. Ve ışık etkileriyle 
	birlikte kompozisyonu oluşturup bitirmeye çalışıyoruz.
 
 Hocam 
	benim bildiğim kadarıyla siz heykel, yontu resim üçüne de hakimsiniz, olmaya 
	çalışıyoruz diyelim. Peki sizin için yani heykel görünüyor da esas hangisi 
	daha önemli?
 
 Benim için önemli olan heykelim ve malzeme 
	olarak da mermer. Zor olan da o. Gerçekten hakimiyet gerektiren de o. Deseni 
	de çok seviyorum. Resim çizmeyi, çizim yapmayı çok seviyorum. Büyük bir 
	keyifle yapıyorum. Aslında işin özünü seviyoruz Kendi şarkımı söylemek 
	demiştim, kendimi ifade edebileceğim formları yapmak beni çok mutlu ediyor, 
	yani o gönülden gelen bir şey.
 
 Manifestonuz ne idi?
 
 Kendi heykelimle ilgili manifestom var. oturdum, biyoloji 
	çalıştım. İzleyicinin nesiyle oynarım. Neyi manipüle ederim onları 
	planlıyordum. Beyin denen bir organım var ve onu çalıştırarak iliklerime 
	kadar hissettiğim zamanlar oldu. Bu konuda çok çalıştım. Yani kendimi 
	yetiştirmek noktasında çok çalıştım. Bu da bir başka dilim. Dilin bir bu 
	tarafını kullanıyorum. Sonra bu tarafını kullanıyorum. Örneğin failatun 
	failatun failatun failun falan gibi bir şey yazsam kimse anlamaz beni değil 
	mi? Osmanlıca bilen yok. Onun gibi daha üst seviyelerden bir şey yapsam, 
	yani ben çürüyen nesnelerle falan bir şey çıkarsam buraya sadece düşündüğüm 
	şeyleri yapsam kimse anlamaz.
 
 Bu güzel söyleşi için teşekkür 
	ederim.
 
 
 Kaynak: 
	https://mobil.bshaberler.com/yazarlar/m-haluk-yalcinkaya/semsiyeli-kiz/757/ |