
|
|
|
(yazarı saptanamadı)
05.01.2006
İlki 1996 yılında düzenlenen
Bursa Edebiyat Günleri'nin onuncusu ve belki de sonuncusu, 23-24 Aralık 2005
günlerinde gerçekleştirilmiştir.
Geçmiş yıllarda Büyükşehir
Belediyesi BKTSV (Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı) tarafından
gerçekleştirilen etkinlik, bu yıl, kağıt üzerindeki verilere (ilan, afiş
vb.) göre, Büyükşehir Belediyesi tarafından organize edildi. Gerçi
görünürdeki bu değişim fiiliyatta geçerli değildi. Çünkü gerek
organizasyonun arka plânını çekip çevirenler, gerekse davetli şair-yazarlar,
geçmiş yılların olumsuzluğunu taşıyordu.
Peki, genel intibaya göre
organizasyonu ve katılımcı ekibi değişmeyen Bursa Edebiyat Günleri’nin
sonuncusunda değişen bir şeyler yok muydu? Elbette vardı: etkinlik
formatının değişmesi bunlardan birincisidir. Zira, şimdiye kadar bu
etkinlik, Nisan-Mayıs ayları içinde yapılıyordu. Bu yıl Aralık ayının son
haftasına sıkıştırılması, yasak savma ve bir şeyleri aklama düşüncesinin bir
tezahürü değil miydi?
Bu arada,
pek çok problemi taşımış olmalarıyla birlikte, ilk dokuz etkinlik, ana
gövdeyi oluşturan üç günlük sempozyumun yanı sıra konser ve sergilerle halka
açık okumalar şeklinde gerçekleştirilmişti. Sonuncu Edebiyat Günleri ise
güdükleştirilmiş bir nitelik sergiliyordu. Öyle ki, etkinlik bir buçuk
günlük bir süreyle sınırlandırılmıştı.
Bu bir yana, yeni formata "imza günü" adı
altında, piyasaya hakim birkaç medya grubuyla bağlantılı? seçilmiş bir iki
yayınevine ait birkaç masalık tezgâhın eklenivermesi, programın hangi amaca
hizmet ettiği konusunda tereddütler oluşturuyordu? Üstelik davetli pek çok
şair ve yazarın bu yayınevlerinden eser yayımlamış olmaları, bir kısmının
malûm medya kuruluşlarını temsil pozisyonunda bulunması, tereddütleri
artırıyordu.
Sonuncu
Bursa Edebiyat Günleri’nde görülen bir diğer değişiklik, kalitesizliğin
iyice artması, deyim yerindeyse zirveye çıkmasıydı. Bunu, etkinliğin
yıllardan beri temcit pilavı gibi öne sürülen amaçlarına temas ederek
açıklamaya çalışalım.
Bu amaçlar son etkinlik için de dile
getirilmiştir: "Bursa’nın ulusal alanda ses getiren kültürel
etkinliklerinden biri haline gelen Edebiyat Günleri’nin bu yıl da edebiyatın
sorunlarını gündeme getirmesinin yanı sıra yeni nesle edebiyat sevgisi
aşılaması amaçlanıyor." Oysa ne etkinliğe davet edilen edebiyatçılar millî
ve genel edebiyat dünyamızı tam temsil etme yeterliliğindeydi, ne de ele
alınan konular söz konusu dünyanın sorunlarını gündeme getirme niteliğinde?
İşte etkinliğe davet edilenlerden bazıları: Nevzat Çalıkuşu, Nahit Kayabaşı,
Kemal Selçuk, Hakan Akdoğan, Metin Güven, Mustafa Durak, Necmi Gürsakal,
Zebercet Çoşkun, Nilüfer İşyar, Tuğrul Keskin, Alper Akçam, Derman Bayladı,
Sema Kaygusuz, Bilgin Adalı ve Meltem Arıkan. Bu isimlerden bazılarının
değişik sebeplerle (haklı olarak, etkinliği ciddiye almama da olabilir mi?)
programa katılmayışları ise, söz konusu temsil yeteneğine iyice darbe
indiriyordu.
Seviye düşüklüğü, etkinliğin daha ilk
adımında kendisini hissettiriyordu: Önceden açıklanan programa göre
Büyükşehir Belediye Başkanı Hikmet Şahin ve şair İlhan Berk tarafından
yapılacak açış konuşmalarıyla başlaması gereken etkinlik, her ikisinin de
katılmaması ile, daha ilk hamlede "fos bayrağı"nı göndere dikiyordu.
Gelmeyenler listesine ilk oturum konuşmacılarından Zebercet Coşkun’un da
eklenmesi ile, bayrağın rengi iyice solgunlaşıyor, dosta düşmana "tebessüm
provaları" yaptırıyordu.
Sonuncu Bursa Edebiyat
Günleri’nin kalitesiyle ilgili bir başka husus, sempozyum bildirilerinin
niteliği, daha doğrusu niteliksizliğiydi. Zira ilk oturumda konuşmacılar
ileri sürdükleri görüşleri hiçbir bilimsel kaynağa dayandırmıyor, daha
ziyade gündelik bilgi kırıntılarını marifet olarak ortaya koyuyorlardı.
Sözgelimi, ilk oturumda adı geçen tek yazılı kaynak (iki konuşmacı ? Prof.
Dr. Mustafa Durak ve gazeteci Nahit Kayabaşı- tarafından kullanılan) bir gün
öncesinin Cumhuriyet gazetesi Kitap eki olmuştu. Bildirilerdeki
niteliksizlikle ilgili bir başka örnek ise, son oturumda ele alınan "100
Temel Eser ve Günümüz Türk Çocuk Edebiyatı" başlıklı bildiride öne
sürülenlerin güdüklüğüydü.
Seviye düşüklüğü ile ilgili
söylenecek başka hususlar da var elbet: Etkinliğin yeterince duyurulmaması
ve doğal olarak konuşanlarla dinleyenlerin sadece küçük, seçkin bir
davetliler grubuyla sınırlı kalması bunlardan birisidir. Sözgelimi, ortalama
100 kişilik küçük bir salonda gerçekleştirilen sempozyum oturumlarında,
salonun yarısı dolmuyordu. Etkinlik amaçları arasında anılan liseli ve
üniversiteli gençlere ise, salonda rastlamamız mümkün değildi.
Çapsızlıkla ilgili son husus,
sempozyumda sunulacak bildirilerin (bu konuyla ilgilenen birisi olarak bize
ulaşmadığına göre) önceden kitaplaştırılmamış olmasıdır.
Bütün bunlara ek olarak, Bursa da
faaliyet gösteren (TYB Bursa Şubesi, BUYAZ gibi) sivil edebiyat
kuruluşlarının, üstelik 10 ay önce sundukları etkinlik projelerine rağmen,
bu etkinlikten haberdar edilmemeleri apayrı bir cinayettir.
Sonuç olarak, sonuncu Bursa
Edebiyat Günleri "maharetli" bir oldu bittiyle geçiştirilmiş, yasak
savılmış, bu arada malı mülkü talan eden etmiştir?
Edebiyat Günleri’nin kime ve neye
hizmet ettiği meselesi ise Bursa’da belediyelerce organize edilen kültür
sanat etkinlikleriyle ilgili var olan endişeler zincirine, yeni bir halka
daha eklemiştir.
Kaynak:
https://www.milligazete.com.tr/haber/781432/bursa-edebiyat-gunleri-oldu-bitti
|