|
|
Ilıpınar Höyüğü'nde 13 yıl boyunca kazı başkanlığı
yapan Dr. Jakop Rodenberg'in Bursa 2000 Gazetesi, Yöre Ekinde 31 Mayıs
2000'de yayımlanan yazısıdır
İznik-Nikaia adı uygar dünyada iyi tanınmaktadır. Bu
isim öncelikle Roma-Bizans ve Osmanlı dönemlerini hatırlatsa da, İznik ve
çevresinin tarihi çok eskidir. İznik Gölü’nün batısında yer alan Ilıpınar
Höyük’te bizim yapmış olduğumuz araştırma ve kazılar burada ilk yerleşimin
8000 yıl önce başlamış olduğunu göstermiştir. Buraya ilk yerleşenler
muhtemelen Orta Anadolu’nun kurak bölgelerinden gelen ve daha iyi yaşam
koşulları arayan çiftçilerdi. Aileleri ile birlikte gelen bu çiftçiler
çamurla sıvanmış ahşap direkli duvarlar ve sazlarla örtülmüş çatılardan
oluşan basit kulübeler yaptılar. Beraberinde koyun ve keçi sürüleriyle
buğday, arpa ve benzeri ekin türlerini de getirdiler. Bingöl ve doğudaki
diğer volkanik alanlardan getirilen obsidyen ve çakmaktaşlarından yapılmış
aletler kullandılar. İnce dal ve kamışlardan yapmış oldukları sepetler halen
bölgede zeytin toplamada kullanılan sepetlere oldukça benzemektedir.
Çömleklerin çoğu evlerdeki işlerde kullanıldı. Kapılar yerel kilden yapılmış
ve düşük sıcaklıkta pişirilmiştir. Ilıpınar höyüğünün çevresinde bulunan bu
kil, Örnekköy’de oturan son çömlekçinin 8 yıl önce çömlek yapmayı bırakarak
pazarda plastik leğenler satmasına kadar binlerce yıldır bölgede çömlek
yapımında kullanıldı. Ilıpınar, Anadolu’da iyi bilinen birkaç neolitik
köyden biridir. Neolitik, Cilalı Taş Devri demektir. Bu döneme ait pek çok
yerleşim yeri bulunmakla birlikte bunlardan pek azı sistematik olarak
kazılmıştır. Bunların arasında Ilıpınar, 13 yaz sezonu boyunca uzun çalışma
dönemlerini kapsayan kazılarla yoğun biçimde araştırıldı.
Ilıpınar Höyüğü'nün yeri
Çalışmalarımız Hollanda, Türkiye, Almanya ve diğer ülkelerden gelen çeşitli
disiplinlerden deneyimli araştırmacı, bilim adamları ve öğrencilerin
katılımı ile sürmektedir. İnsanlığın evrensel tarihine ışık tutacak bütün bu
çalışmalar bizim buradaki eski köy yaşamını bütün detayı ile anlatmamızı
mümkün kılmıştır.
Anadolu Yarımadası’nda tarihöncesi
dönemlerde yaşayan insanların hangi dili konuştuklarını bilemiyoruz. Bu
nedenle toplumlar bizim için isimsiz kalmışlardır. Ancak bu disiplinler
arası çalışmalar sonucunda Ilıpınar köyünde yaşam ve ölümle ilgili pek çok
veriye sahibiz. Ilıpınar’a gelen muhtemelen 10, 15 aileden oluşan bir grup
olup, İznik Gölü’nün batısındaki bu verimli düzlüğe yerleştiler. Evlerini
Ilıpınar’daki su kaynağının etrafına yaptılar. Ölülerini ise, evlerinin
arkasında ayrı bir alanda, tahta sedyeler üzerinde gömdüler. 8000 yıl sonra
bile hala bu tahta sedyelerin kalıntılarının bulunması oldukça enteresandır.
Burada yaklaşık 50 mezar bulduk. Bunların çoğu genç yaşta ölen yetişkin
bireylerle bebek ve küçük çocuklardır. O dönemin yaşam koşullarına bağlı
olarak az sayıda insanın çok yaşlı öldüğünü düşünüyoruz. İskeletlerin
incelenmesi bitince Ilıpınar halkının ortalama ölüm yaşı, cinsiyeti,
hastalıkları gibi konularda daha fazla bilgimiz olacak.
Arkeopark Eylül 2015'de açıldı
Özellikle prehistorik bir köyde
tahtanın kullanılması çok önemlidir. Genel olarak arkeologların bir parça
tahta bulması, ahşabın çağlar boyunda toprak altında çürüyerek yok olması
nedeniyle kolay değildir. Ilıpınar’da enteresan olan, ahşap kalıntılarının
yanı sıra çürüme izlerinin de görülmesidir. Bu, muhtemelen toprağın kimyasal
bileşimine bağlıdır. Böylece Anadolu’nun en eski köylerinden birinde,
gerçekte bu malzemenin ilk defa kullanıldığını biliyoruz. Ahşabın böyle iyi
korunmuş olması, evlerin ahşap taban ve duvarlarının tahta kiriş
bağlantılarını görmemize ve evlerin nasıl iki katlı inşa edilmiş olduklarını
anlamamıza yardım etmiştir. Ayrıca köyün etrafında saptanan ahşap çit
izleri, evcil hayvanların köyün içinde gece serbestçe bırakılmasına olanak
verir.
Ilıpınar’da her ailenin çevrede ekilen birkaç buğday türünden un yapmak için
kendi öğütme taşları vardı. Yemek fırınlarda pişirildi. Bu fırınlar
günümüzde çevre köylerde kullanılan fırınlardan çok farklı değildir. Her
ailenin muhtemelen sığır, domuz, keçi ve koyun sürüsü ile kendi tarlası
vardı. Bu köylüler kesinlikle başarılı çiftçilerdi. Çünkü biz arkeologlar
köyün yüz yıllar boyunca giderek büyümüş olduğunu saptadık. Bu da demektir
ki, köyün nüfusu artan besin miktarı ile orantılı olarak artmıştır. Evler
giderek daha konforlu bir hal almıştır. Dönemin sonu daha az başarılı bir
evre sergiler. İki kez büyük yangın geçirmiş ve sonunda terk edilmiştir.
Ilıpınar kazılarında çıkarılan eserler İznik Müzesinde sergilenmektedir.
Buradaki zengin buluntu koleksiyonu, yıllar süren sistematik kazılar sonucu
toplanmıştır. Şimdi sizleri İznik Müzesinde yeni hazırladığımız Ilıpınar
sergisini gezmeye davet ediyorum.
|