Murat Kavaklı / Araştırmacı-Yazar
	      
	Bursa’ya 19, Gürsu’ya 6 km uzaklıkta bulunan İğdir Köyü Bursa’nın fethinden 
	önce kurulan yedi asırlık Oğuz köylerinden birisidir. Geleneğe göre 
	Oğuzhan’ın Günhan, Ayhan ve Yıldızhan adlı 
	oğullarına Bozoklar ya da dış Oğuzlar, Taş Oğuzlar denir. Oğuzhan’ın Gökhan, 
	Dağhan 
	ve Denizhan adlı oğullarına da Üçoklar, 
	İçki Oğuz veya Üç Oğuzlar adı verilirdi. 
	      Denizhan oğulları, 
	İğdir, Buğdüz, Yıva ve Kınıklardır. Denizhan oğulları şölenlerde hakanın sol 
	tarafında otururlardı. Her Oğuz boyunun yeri, şölenlerdeki et payı (sünük), 
	armaları (ongun), damgaları belirlenmişti. Her şey eski Türk sosyetesinde 
	bir protokole tabi idi. 
	
	      
	     
	İğdir, 
	Buğdüz, Yıva Kınık’ın et payı sol buttur. 
	Şölenlerde koyunun sol but kısmı bunlara tahsis edilmişti. Bu gruptaki Oğuz 
	boylarının ongunu (arması) Çakır kuşudur. Ongun totem değildir. Çünkü 
	Türkler İslamiyet’ten önceki devirlerde bile hayvanlara tapmazlardı. Bazı 
	yırtıcı hayvanları kendilerine sembol olarak almışlardı. (Kurt, Kartal gibi) 
	    İğdir’in 
	anlamı; iyilik ve büyüklük sahibi, en üst seviyede yiğit ve silahşor 
	demektir. 
	“İğdir”, baş eğdirir, itaat altına alır 
	anlamını taşır. İğdir ismi; Iğdır, İngildir, Eğridir, Eğirdir, Yiğdir gibi 
	de telaffuz edilmiştir. 
	Damgaları: 
	Damga 1: Yıldırım görüntüsündeki bu damga Oğuzlara 
	gökten, Allah tarafından verilen Kut’u anlatır. Kut; yeryüzünde hakanlık 
	etme hakkıdır, Tanrı’nın bağışıdır. 
	Damga 2: Alt çizgi yeryüzünü, üst çizgi gökyüzünü 
	simgeler. Üst çizgi üzerindeki dikey kısa çizgi insandır. Bu insan kut 
	sahibi olan Oğuzlardır. Yeryüzüne ve gökyüzüne hükmetme yetkisini taşırlar. 
	Oğuzhan’ın oğullarının adları bu yüce ülküyü anlatır zaten. (Gün-Ay-Yıldız, 
	Gök-Dağ-Deniz) 
	Damga 3: Bir okun uç kısmı. 
	İğdir Oğuz boyu; 
	Denizhan oğullarının deste başıdır. 
	Ağabeydir, okun ucudur. Okun diğer kısımları Buğdüz, Yıva ve Kınık oluyor. 
	    Anadolu’daki İğdir köylerinin semt 
	isimlerini tetkik edince, bunların Doğu Türkistan taraflarına kadar 
	uzandıkları anlaşılıyor. Çünkü semt adlarında Sincan ismine rastlanıyor. 
	Kendi aralarındaki çekişmeleri sebebiyle 950’li yıllarda Hazar Denizi’nin 
	doğusundaki Mangışlak yarımadasına büyük bir İğdir grubu gelir. Burada başka 
	Oğuz boyları da vardır. Eski İskit yurdu Mangışlak’tan Moğol baskısı ile 
	Anadolu’ya giren İğdirler bölünerek dağılmışlardır. Kars’ın Iğdır ilçesi 
	belki Anadolu’nun en eski İğdir’idir. Buradan Bursa’ya kadar bir kısım 
	İğdirlerin gelmesi yaklaşık üç asırlık bir zaman dilimi içerisinde olmuştur. 
	      İğdirler yoğun olarak 
	Tarsus, İçel, Koçhisar, Teke, Hamid ve Menteşe bölgelerinde 16. yüzyıl 
	kayıtlarında görülüyorlar. 
	    Bugünkü Türk milli kültürünün 
	oluşumunda İğdir Oğuz boyunun da önemli bir rolü olduğu kesindir. Osmanlı 
	imparatorluğunu kuran Kayılar 400 çadır halkı ile Anadolu’yu Türkleştirmiş 
	değildir. Oğuz boyları birlikte gelmişler, yardımlaşmışlardır. Anadolu’daki 
	Müslüman Oğuzlar, Müslüman olmayan Oğuzların üzerine geldikleri için, 
	süratle Anadolu’da İslamiyet yayılmıştır. 
	
	                
	  
	     İĞDİR KÖYÜ NE ZAMAN KURULDU? 
	     1299’da Yarhisar ve İnegöl, 
	1301’de Yenişehir, 1302’de Uluabat’daki Alyos adası, 1303’te Kestel ve Kite 
	(Ürünlü), 1326’da Bursa, 1330’da İznik fethedilmiştir. İstanbul ise 1453’de 
	alınabildi. 
	     
	Yukarıdaki tablodan anlaşıldığı gibi zayıf kaleler önce düşürülmüştür. 
	İğdir’in ileri karakol niteliğinde bulunan 
	ve tarihi yolların güvenliğini sağlayan kalesinin Kestel’den biraz önce veya 
	aynı tarihte fethedildiği şüphesizdir. İğdir’in kuruluş tarihi yaklaşık 
	olarak 1295-1303 tarihleri arasındadır. 
	     Köyde bulunan 3 yaşlı selvi 
	ve 3 yaşlı çınar, İğdir Köyünü kuran Oğuzların hatırasıdır. Üçoklardan 
	olduklarının simgesidir. Ağaçların yaşı kesin bilinmese de 6-7 asırlık 
	olabilir. 
	     İğdir köyü ve Cumalıkızık 
	ovayı kontrol altına almak üzere kurulmuştur. Adeta Anadoluhisarı ve 
	Rumelihisarı gibi. Bursa’yı düşürebilmek için gelecek yardımların 
	engellenmesi amaçlanmıştır. 
	     1530 tarihli tahrir 
	defterlerinde Osmanlı coğrafyasında 43 adet İğdir vardır. 1845 yılında 
	147365 kuruş geliri olan İğdir Köyü 9989 kuruş vergi vermektedir. 
	     
	Yakın tarihlere kadar (1970’ler) Bursa’nın en önemli hasır üreticilerinden 
	olan İğdirliler, köyün alt kısmındaki bataklık-göl alanının kurutulması ile 
	hasır dokuma mesleğini 
	terk etmişlerdir. Önemli geçim 
	kaynaklarından birisi de ipek üretimi iken, hasırcılık gibi bu da tarihe 
	karışmıştır. Eski konaklarda kalan kerevetler ve bir semte adına veren 
	“Dutluk” ipekböceği üretiminden kalan son hatıralardır. 
	     Günümüzde İğdir Köyü’nün en 
	önemli geçim kaynağı seracılık, meyvecilik ve sebze yetiştiriciliğidir. 
	Hayvan yetiştirme ve tahıl üretimi geri planda olup fazla önem arz etmez. 
	     
	Gayriresmi sözlü tarihe göre 65 evladını Çanakkale’ye gönderen İğdirliler 
	Yunan işgalinde çok sıkıntı çekmişlerdir. Türk Ordusu Karatepe’ye konduğunda 
	Yunanlılar hızlı bir şekilde çekilmektedir. 
	İğdir’in kuzeyindeki Mermeroluk Tepesi’nin 
	altında, Kavaklar denilen yerde, Deli Halit Paşa bu esnada Yunan Ordusu’nun 
	hareketini takip etmekte ve plan yapmaktadır. (Türk Ordusu’ndan 3-4 km 
	ileride) 
	     Bütün Oğuz köylerinde olduğu 
	gibi İğdir’de de saygı duyulan Laleli Dede ve İğdir dedesinin medfun olduğu 
	mahaller vardır. Kesin olarak mezar yerleri bilinmez. Oğuzlardaki dede 
	kültürü nedir? Bu sorunun cevabı Oğuzların muhteşem destanları Dede 
	Korkut’ta gizlidir. Her Oğuz obasının bir bilge kişisi vardır. Tıpkı Dede 
	Korkut gibi. Bu bilge kişiler anlaşmazlıkları giderirler, hikmetli sözler 
	söylerler. İnsanları hayra, iyiliğe yöneltirler. Duaları kabul olunan 
	alperenlerdirler. İşte dede-baba olarak anılan, kabirleri ziyaret edilen 
	zat-ı muhteremlerin tarihi ve geleneksel kültürümüzdeki yerleri ve sırları 
	budur. Geyikli Baba, Abdal Murad, Doğlu Baba, Cumalıkızık’ın Sal Dede’si, 
	İğdir’in Laleli Dede’si ve İğdir Dede’si bunlardan sadece birkaçıdır. 
	     Adet ve geleneklerimiz zaman 
	içinde, yaşanan çağa göre şekillendirilmiştir. 
	Bir örnek vereceğim: 
	Düğünlerde uzun bir sırık ucuna takılan bir elmaya ateş ederler, isabet 
	ettirene ödül verilir. Bu gelenek Oğuz Han döneminden kalmadır. Oğuz Han 40 
	arşınlık iki direk diktirmiş; birisine altın, diğerine gümüş top 
	astırmıştır. At üzerinde giden savaşçılardan Bozoklar altın topa, Üçoklar 
	gümüş topa ok atarlardı. Hedefi vuranlar ödüllendirilirdi. Şölenlerde 
	yapılan bu atıcılık gösterisi günümüze bu şekilde uyarlanmıştır. 
	     Çağımızın teknolojik 
	gelişmelerine paralel olarak hızla değişen köylerimiz gibi İğdir köyü de 
	geleneksel mimarisini koruyamamıştır. Birkaç harabe tarihi Konak, zamana 
	karşı direnmek istercesine ayakta kalma mücadelesi vermektedir. 
	     Tipik bir Oğuz köyü olan 
	İğdir’de sıcakkanlı, misafirperver insanların yüz hatlarına bakınca Orhun, 
	Yenisey ve Uygur yazıtlarından aşina olduğumuz Oğuz Türlerini görmekteyiz. 
	Çevre köylerdeki Karakeçililer, Kızılkeçililer ve diğer Oğuzlar. Türk 
	milletinin ana gövdesi olan Oğuzlar.. İşte biz bu milletiz. Türkiye’nin her 
	yerinde biz varız, İğdir Oğuz köylerinden bir köydür güzel Bursa’da.   
	
	Kaynak: 
	
	http://timeoutbursa.blogspot.com/2012/04/bursada-oguz-koyu-igdir.html 
	   |