Bursa'nın
Yakın Dönem Kahvehaneleri
|
|
|
Evliya Çelebi’ye göre Bursa Kahvehaneleri
İstanbul’dan sonra ilk
kahvehanelerin, dönemin önemli bir kenti olan Bursa’da açılmış olması
kuvvetle muhtemeldir.Bursa’nın ünlü kahvehanelerini Evliya Çelebi’den
öğreniyoruz. Ona göre Ulucami Kahvesi, Şerefyar Kahvesi, Serdar, Cin Müezzin
Kahvesi çok ünlüdür. 1640’lı yıllarda Bursa’da kahvehanelerin bir açılıp bir
kapandığı bir sırada Bursa’ya gelen Evliya Çelebi’nin anlatısına göre
kahvehanelerin canlı bir sosyal olgu olduğu görülmektedir.
“Bursa’da 75 kadar kahvehane vardır. Sazcı ve şarkıcılar günde üç kez
Hüseyin Baykara fasılları ederler. Her kahvehanede gazelhanlar vardır ki,
insanı mest ederler. Meddahların başı Kurban Alisi Hazma adındaki zamanın
teki idi. Meddah Şerif Çelebi, Firdevsi’nin Şehnamesi’ni okuyunca cennet
meleklerini hayran ederdi. Masal anlatıcı Harşane Mahmud, Kara Firuz, Tireli
Ali Bey, Eba Müslüm tebedarı okumada sanki “siyer-i nebisi”
idiler. Kahvehanelerin ulusu Ulucami dibindeki Emir Kahvesi’dir.
Süslü ve nakışlı bir kahve olup cihan mahbubu(dünya
tatlısı) rakkasları vardır. Kahve Ulucami dibinde olduğundan müezzin "haye
ala's-salah" deyince kahvede kimse kalmaz, hepsi camiye giderlerdi. Bursa
halkı namaza çok düşkündür.Kahveleri birer arifler okuludur.”
Bursa kahvehaneleri üç sınıfa
ayrılırdı. Yaşlılar, orta yaşlılar ve gençlerin gittikleri kahvehaneler
ayrıydı. Çocuk yaşta olanlar asla kahvehaneye gidemezdi. Özellikle gençlerin
gittikleri kahvehanelerde tambura, cura, dümbelek, zilli maşa gibi çeşitli
sazlar hazır bulundurdu.
Bayram ve Ramazan geceleri Yeşil
Kahvehanesinde Bursa’nın ünlü kuklacısı Yaşar kukla oynatır, Namazgah
Kahvehanesinde Cambaz Nemci tarafından “Zabidi bidi bidi dom” diye
başlayarak seyircileri hayrete düşüren türlü cambazlıklar yapılırdı.
Bursalılar kahvehaneleri daha çok bir buluşma yeri
olarak görürlerdi. Belki de bu nedenle Bursa’nın en ünlü kahvehanesine
toplanma yeri anlamına gelen Mahfel adı verildi. Sevgililer, edebiyatçılar,
dostlar hep burada buluşurdu.
Meşrutiyet Döneminde Bursa’da
Kahvehaneler
Müşteriler kahvehanede
kitap okur, tavla-satranç oynar, şiir ve edebiyat sohbeti yapar, kısaca
kıraat ederdi. İşte bu nedenle kıraathane olarak da anılmaktaydı. Bir asır
önce Bursa kahvehaneleri yollara taşar bir vaziyet almıştı. O tarihte “Piyade
Kaldırımları” olarak anılan bu olay, 1913 yılında çıkan Hüdavendigar
Gazetesi’nde şöyle eleştirilir: “Kentimizin büyük caddelerindeki
kahvehaneler dükkanlar önündeki piyade kaldırımları, sandalye ve masalarla
işgal olunarak vatandaşı rahatsız ediyor.”
Zaman zaman kahvehaneler edebi
sohbetlerin yapıldığı kıraathane olmaktan çok miskinlerin zaman öldürmek,
oyun oynamak için geldikleri mekanlar halini alır.Artık işten sonra gelip
dinlenilen yer olmaktan çok kahvehaneler her zaman içinde oturulan, içinden
çıkılmayan mekanlar olmuştur. 1911 tarihli Ertuğrul Gazetesi’nde çıkan bir
yazıda işte böyle bir dönemdeki kahvehaneler eleştirilmiştir: “İşlerin
azlığından mıdır bilemeyiz, bugünlerde kentimizde kahvehaneler daha doğrusu
“tembelhaneler” daha kalabalıktır. Hatta Ulucami’nin doğu kapısı önünde bile
seyyar kamelya yapılmıştır.”
Cumhuriyet öncesinde Bursa’nın en ünlü
kahvehaneleri Cumhuriyet Alanı'ndadır. Buradaki Şükrü Molla’nın kahvesi yol
üzerinde olup gelip geçenlerin de seyredildiği bir kahvedir. Yine Setbaşı’ndaki kaldırım üzerindeki alçak hasır iskemlelerin bulunduğu
kahvehaneler gelip geçen Bursalıların dinlendiği ve birer yorgunluk kahvesi
içtiği mekanlardır. 1907 yılında Bursa’da 433 kahvehane vardı.
Bursa’da Kahvehane Yasakları
İlk kez Kanuni Sultan Süleyman
döneminde açılan kahvehaneler daha ilk zamandan beri yöneticilerce hoş
karşılanmıyordu. Bu nedenle bir çok padişah kahvehaneleri kapattığı gibi
tekrar açanlara büyük cezalar uygulanıyordu. 1578 yılında da III.Murat
Bursa’da kahvehanelerin kapanması konusunda şu fermanı göndermiştir:
Bursa’ya kahvelerin kapanması
konusunda ferman gönderdiğim halde, kahvelerin işletilmeye devam ettiği,
hatta emirden sonra daha da arttığı anlaşılıyor. Kadıların, müderrislerden
bazıları ve diğer birçok önemli zat kahvehanede toplanıyor, kahve
bahanesiyle şarap ve rakı içiyorlar.Tavla ve satranç oynayarak zamanlarını
kötü işlerle öldürüyorlar. Bu yüzden sanat erbabı ve çalışanlar
tembelleşiyor.Bilim adamları ve öğrenciler cahil kalıyor. Kahvehanelerden her
türlü haber ve fesatlar çıkıyor.”
Ancak yasaklar dinlenmez. III. Murat kendi
koyduğu kahve yasağını kaldırır. Bunun üzerine 1592’de her sokak başında
kahve açılır. Sultan I. Ahmed döneminde (1590-1617) kahvehaneler tekrar
kapanmıştır. 1598 yılında gönderilen belgede Bursa’da bugünden itibaren
kahvehane alan ve satandan üçer akçe alınması için emir vardır.
Ancak en çok IV. Murat devrinde
kahvehanelere baskı yapılmıştır. 1633 yılında IV. Murat’ın Bursa’ya gönderdiği
bir fermanda tütün içmek amacıyla açılan kahvehanelerin yıkılması, yerine
sanayi dükkanları açılması emredilmektedir.
Sultan I. İbrahim(1640-1648)
döneminde kahvehaneler yeniden açılmıştır. 1648’de Bursa’ya gönderilen bir
fermanda, çocukları olan bu gariban kişilere acıdığı için kahvehanelerin
yeniden açılmasına izin verdiği yazılıdır.
Kahvehanelerin daha sonraki yıllarda da
açılıp kapanmasına ilişkin fermanlar gönderilmiştir, ama kahvehaneler hep
açık kalmıştır.Bu, önüne geçilemeyecek bir sosyal olgu nedeniyledir. Çünkü
kahvehaneler Türk insanının, camilerin dışında aradığı sosyal hayatı
yaşayabilecekleri tek kurumdu ve bu nedenle Türk toplumu kahvehanelerden
asla vazgeçmedi.
Cumhuriyet Döneminde Bursa Kahvehaneleri
Kahvehaneler kurtuluş
yıllarında örgütlenme mekanları olmuştur; Setbaşı’nda Mustafa’nın Kahvesi,
Uzunçarşı’da Arakiyeciler içindeki Bekir Hoca’nın kahvesi direnişçilerin
gizli gizli toplandıkları mekanlar olmuştur.
Kahvehaneler Cumhuriyet’in ilk
yıllarında Bursalı sanatçıların da toplanıp edebiyat söyleşileri yaptıkları
mekanlardır. Bursa’da çıkarılan bir çok gazete ve dergi fikren bu
kahvehanelerde doğmuştur. İbrahim Hilmi ile Yoldaş ve Kevkep gazetelerinin
birleşmesi Yeşil’de kararlaştırılır. Nilüfer, Yeni Biçem gibi dergilerin de
yine Yeşil kahvesinde içilen çaylar sırasında yayımlanmasına karar
verilmiştir.
1935 yılında yayımlanan “Bursa ve
İznik Tarihi” adlı kitapta ünlü Kadifeli Kahve ile Karacabey Kahvesinden söz
edilir. Bu kahvelerden Karacabey Kahvesi Heykel’deki Ziraat Bankası
civarındaydı. Bayramlarda bu kahvelere Dümbüllü, Komik Fahri ve Ahmet
gelirdi. Ünlü meddah Bursalı Süruri de, özellikle Ramazan ve bayram
gecelerinde kahvelerde Arnavut, Ermeni gibi çeşitli toplulukların Türkçe
şivelerini taklit eden konuşmalar yapar, komik öyküler ve fıkralar anlatır,
kahvedekileri gülmekten kırar geçirirdi. Meşhur Kadifeli Kahve Ulucami'nin
karşısında, şimdiki Ziraat
Bankası civarındaydı.
Bursa’nın Cumhuriyet dönemi en ünlü
kahvehanecisi kuşkusuz Çaycı Veysel’dir. Onun en eski kahvehanesi Ulucami’nin
hemen yanında, eski şekerciler çarşısının başındaydı. Bursa’nın en seçkin
müşterileri bu kahveye giderdi.
1935-1937'de Kahvehane ve
Gazinolar Bursa’da bu dönemde kahvehanelerin sosyal
bir problem olarak gündeme geldiğini görüyoruz. Sedat Ataman’ın 1937’de
yayınlanan bir köşe yazısına bakarak, kahve ve gazinoların durumunu takip
etmek mümkündür: “Bursa’da hemen her köşede, her sokakta bir
iki gazino, kahve vardır. Artık bunların yüzde sekseni oturulacak yer
olmaktan çıkmış denilebilir: Bir iki tahta iskemle, kırık bir iki masa, yan
peykeleri, bir ocak… Bütün mobilyalarını teşkil eder. Fakat,
gün geçdikçe, yeni yeni yapılar yapıldıkca, halkımızın bu ihtiyacını göz
önünde tutanlar, kendi kârları kadar halkın da sıhhatini rahatını göz önünde
tutmağa başlayanlar da görülmeğe başladı. Tecimenlerimizden Canip’in,
Atatürk Anıtı karşısında yaptırdığı yeni apartman altında açılan Akçay
Gazinosu da işte, hakikaten Cumhuriyet alanında, Bursa’ya lâyık ve, iftihar
ile bahsedilecek bir gazino olmuştur, ki İstanbul’da bile örneği azdır.
Bununla beraber daha biraz öteye gidersek rastlayacağımız diğerlerinde ise
insan ferahlanmak, dinlenmek için oturamıyor dersem, yalan olamaz.
Belediyemiz, hiç olmazsa Atatürk Caddesi üzerinde bulunan gazino ve
kahvelere önem vererek bunları da yoluna koysa ne eyi olurdu…” . (Bursa
Sesleri gazetesi, 11.9.1937)
Sedad Ataman,
yine o günkü kahvehanelerin durumuna değindiği bir başka yazısında, dönemin
Valisi Şefik R. Soyer’e bu konuda şikâyette bulunmakta ve çözüm önerileri
sunmaktadır: “İlbayım, Bugün Bursa’nın
hemen her mahallesinde en azdan beş kahve var, ve; Bursa’da aşağı yukarı 180
mahalle var. Şu halde şehirde bakkal dükkânından fazla, 900 kahve var
demektir. Bu kahvelerin % 95 indeki müşteriler, evinden tasını, tarağını,
günde kazandığı 20 kuruşunu kâğıt oyununa verenler teşkil ediyor.
Hanya’dan, Konya’dan, Sivas’dan, Erzurum’dan, Merinos Fabrikası’na çalışmağa
gelenler sayısı artarken, bu kahvelerde varını, yoğunu kâğıda verenler
azalmıyor. Ankara, kâğıdı çoktan yasak etti… Bilecik kaldırdı, Elâziz
köyünden sildi süpürdü.. Bu yara, bu sosyal çıban günden güne azıyor. Tavla,
satranç, bilardo devam edebilir… Fakat, eğer kâğıt yasak edilirse bu
tenbelhanelerin, bu kahvelerin yarısından fazlası kendiliğinden kapanacak,
emin olunuz, ki hırsızlık, kavga, cinayet, sefalet yarı yarıya ve belki daha
fazla azalacaktır. İlbayım, Bu sosyal
yarayı, siz, sizin tesirli bir reçeteniz tedavi edecektir: “Bursa Vilâyeti
Dahilinde kâğıt oyunu yasak edilmiştir.” İşte İlbayım, selâmeti umumiye,
tashihi ahlâk ve, ve tezyidi mesai ve faaliyet için, sizin bu şifa verici
reçetenizi bekleyoruz, ve umuyoruz, ki bunu esirgemeyecek, Bursa’nın yönetim
tarihine bu büyük eserinizi de kaydettireceksiniz. (Bursa Sesleri
gazetesi, 12.8.1937)
Kaynaklar: 1- Kent Müzesi "Bursa'da Kahve ve Kahvehane Kültürü" sergisi
kitapçığı 2-Bursa Sesleri Gazetesinde Bursa'daki Sosyo Ekonomik
ve Kültürel Hayatın Yansımaları (1935,1936,1937), basılmamış Yüksek Lisans tezi,
Nergis YÜZSÜREN, BURSA 2010 |