|
|
Attila ÜLGEN
Mağara Araştırmaları Derneği(MAD) Bursa Şube Başkanı
Mağaracılık; yeraltına doğru uzanan sonsuz karanlıktan yeryüzüne geri
çıktığınızda yıldızları daha parlak, gökyüzünü daha mavi, çimenleri daha
yeşil, çiçekleri daha renkli, kokuları daha keskin, yemekleri daha lezzetli,
dostlukları daha sağlam, hayatı daha güzel algıladığınız, bu yüzden
bağımlılık yapan, zor koşullar altında problem çözme yeteneğini geliştiren,
fiziksel ve psikolojik dayanıklılığı arttıran bir spor ve bilim dalıdır.
Ülkemizin 2023 turizm stratejisinde mağara turizminin alternatif turizm
kapsamında geliştirilmesi amaçlanmaktadır. Mağara turizmi ülkemizde sadece
görsel mağaralar olarak dikkat çekmekte; bununla birlikte yanlış uygulamalar
olduğu görülmektedir. Sportif olarak mağaracılık Bursa’da Ayvaini Mağarası
özelinde zaten yapılan bir aktivitedir. Bölgemizin sportif mağaracılıkta üs
olabilmesi, mağara turizminde yapılan yanlışlara dikkat çekilmesi ve bir yol
haritası hazırlanması için belediyenizin öncülüğünde Bursa’da faaliyet
gösteren Mağara Araştırma Derneği Bursa Şubesi (MAD) ve Uludağ Üniversitesi
Mağara Araştırmaları Spor Topluluğu (UMAST) ile koordineli olarak 2-3 Nisan
2016 tarihinde İbrahimpaşa Kültür Merkezi’nde bir Mağaracılık çalıştayı
düzenlenmiştir.

Bursa ve ilçelerinde irili ufaklı yüze yakın mağara tespit edilmiş ama ne
yazık ki büyük çoğunluğu definecilerin yarattığı tahribattan korunamamıştır.
Bursa ve ilçelerinde Osmangazi’de, Avdancık Köyü Avdancık Mağarası; Mustafa
Kemalpaşa’da Kazanpınar Köyü Ayıini Mağarası; Ayvaköy Ayvaini mağarası;
Keles’te Gelemiç Köyü Gavurini mağarası; İnegöl Oylat Mağarası, Elmaçayırı
Köyü’nde Delikli Mağara ve Elmaçayırı mağaraları; Yıldırım Değirmenlikızık
köyünde Kapulukaya Mağarası; Büyükorhan Bayındır Mağarası özellikle sportif
mağaracıların ve doğa yürüyüşü yapan grupların sıkça uğradığı yerler halini
almıştır. Özellikle Ayvaini Mağarası’nın Türkiye’nin en uzun mağaralarından
biri olması ve dünyaca bilinirliliği sportif mağaracılığa gönül vermiş
sporcular için bir çekim merkezidir. Türkiye, jeolojik
yapısı açısından, barındırdığı onbinlerce mağara ile mağaracılar için bir
cennettir. Fakat bu mağaraları araştırmaya hevesli, mağaracılık yapan
insanların sayısı diğer doğa sporlarına oranla bir hayli azdır. Mağaracılık
günümüzde hem birbirinden bağımsız birçok bilim dalını, hem de sürekli
olarak gelişen birçok teknik malzemeyi bilerek kullanmayı gerektiren bir
karma disiplin hali- ne geldi. Öte yandan, mağara araştırma çalışmalarının
sonuçları ise, salt bilim veya spor olarak değil, sanattan turizme kadar
uzanan bir kültür yumağı olarak yorumlanmakta ve değerlendirilmektedir.
Türkiye’de mağaraların barındırdığı biyoçeşitlilik nedeniyle etkili
korunması, yasadışı ‘mağara canlıları kaçakçılığı’ ile ‘yaban hayatı
ticareti’ konularında toplumda farkındalığın arttırılması gerekmektedir.
Türkiye’de ‘in’, ‘oruk’, ‘obruk’, ‘düzen’, ‘subatan’, ‘çengirek’,
‘tengirek’, ‘şıngırdak’, ‘kuyluç’, ‘zindan’, ‘kestel’ gibi isimler verilen
az sayıda mağara sportif ve turizm amaçlı kullanılmaktadır. Mağaralarla
ilgili bilimsel çalışmaların arkeoloji (kazı), biyoloji (canlı)
biyospeleoloji (Mağara biyolojisi), ekoloji (çevre), entomoloji (Böcek
bilimi), etiyoloji (neden) Hidrojeoloji (Yer altı su), jeoloji (Yer),
Miloloji (Mantar), Klimatoloji (İklim) ve Prehistorya (Tarih Öncesi )
alanlarında yapılmaktadır. Mağaralar ve barındırdıkları çevrenin; çevre
koruma mevzuatı içinde yer almadığı gibi, bütün olarak değerlendirilmediği,
bunların ekolojik ve ekonomik değerinin yanı sıra ulusal ve uluslararası
koruma mevzuatının, uygulayıcılar tarafından bilinmediği görülmektedir.
Mağaracılık için dünya genelinde; ‘zamandan başka bir şey öldürme’, ‘ayak
izinden başka bir şey bırakma’, ‘fotoğraftan başka bir şey çıkarma’ temel
ilkeleri bulunmaktadır. Bunun dışında her türlü eylem mağaralar ile burada
barınan canlılara zarar vermektedir. Buna karşın; mağaradaki bitki ve
hayvanların üreme ve konaklama ortamlarının bozulması; su varlığının, sulama
ve temizlik amacıyla dışarı alınması veya aktarılması; define elde etmek
amacıyla kazı yapılması; merak, hatıra ve ticari amaçlarla dikit ve
parçaların koparılması; turizm ve işletmecilik amacıyla doğal yapısının
bozulması gibi olumsuz etkiler yaygındır. Türkiye’de mağaraların
taşıdıkları tarihi izler, içerdiği biyolojik çeşitlilik ve eko sistem, sulak
alanlar nedeniyle korunması için çeşitli yasa maddelerinin uygulanmaya
çalışıldığı bir gerçektir. Buna karşın, kültür ve
tabiat varlıkları merkezli yerleşik uygulamalar ile biyo çeşitlilik ve
ekosistem koruma esaslarını içeren bütün- cül mevzuat oluşturulamadığı ve
halen sulak alan koruma mevzuatında mağaralarla ilgili uygulama ve ortak
bakış sağlanamadığı da ayrı bir gerçektir. Günümüzde mağaralara yönelik
kasıtlı ve zarar veren faaliyetler ülke genelinde yaygındır, yapılan
başvurular ile ilgili ‘yetkisiz işlem’ yapılarak kamunun sahiplik hakkı gasp
edilmektedir. Hizmet ve ticari amaçlı kullanılan veya işletilen mağaralarda
gerekli denetim ve kontrol yapılamamakta, bu yapılar tahrip edilmektedir.
Mağaralarda ekolojik değer tespitinin yapılmadığı gibi, buralardaki bitki ve
hayvanların kontrolsüz toplandığı, yetkililerin yetersiz mevzuatı yeterince
bilmediği gibi koruma esaslarına ait ortak bakış da ne yazık ki
oluşmamıştır.
http://bursadazamandergisi.com/makaleler/bursanin-magaralari-3944.html'den
kısaltarak alınmıştır |