Selami Üney (1940-1987)

Bursa'da Tiyatro

Bursa'nın Kültür İnsanları

 

                                                                  Uğur Ozan Özen

  Tiyatrocu, şair, yazar ve en önemlisi de ‘İnsan’ Selâmi Üney… Hayatını önce tiyatroya sonra şiire adamıştı. Çocukluğunda başlayan tiyatro tutkusu ölene dek devam etti. 47 yıllık ömründe tiyatroyu bir başka sevmişti. Vefatının otuzuncu yılında kendisini saygıyla anıyoruz…

    Mahfel’de Selâmi Üney’i bekliyorum. Başımı hafiften sağa çevirince yolu, sola çevirince dereyi görüyorum. Sanki zamanının dışındayım. Bu masaya her gün akşamüstü gelip otururmuş. Ya şiir yazar ya da bir şeyler okurmuş. Buluşma saatini üç dakika geçmişti ki kapıda göründü. Hemen ayağa kalktım. Yavaş adımlarla masaya geldi. Kolay değil 77 yaşında. El sıkıştık. Sandalyeye usulca ilişti.  Selâmi Üney “Güzel yer seçmişin. Eskiden ben de bu masaya otururdum. Benim ev Setbaşı’nda ama yaşlanınca eskisi kadar sokağa çıkamıyorum. Hayat işte. Geçen sezon devlet tiyatrosuna gideyim de Bora’nın rol aldığı İstanbul Efendisi oyununu seyredeyim dedim. Olmadı. Yaşlanınca her istediğin şeyi istediğin zaman yapamıyorsun. Yoruldum artık. Ta 1960’lardan 2000’lere kadar Bursa’ya hem oyuncu hem de yönetmen olarak hizmet ettim. Yetmedi oyun ve tiyatroyla makaleler yazdım. Şiir de yazdım. Nevzat ile birlikte dergi çıkardım. Sonuç ne oldu? Hiçbir şey. Yıllardır yaptıklarımla ilgili ne bir yazı kaleme alındı ne de birisi gelip mülâkat yaptı. Sanki bu şehirde hiç yaşamamışım. Ölünce yazarlar artık. Neyse. Evlâdım benimle ilgili yazını hangi dergide yayımlayacaksın?” diye sordu. Yanımda getirdiğim dergiyi verdim. Bir süre inceledi, “Soruları hazırladın değil mi?” diye sordu. “Evet” cevabını verdikten sonra defterimi açıp, ses kayıt cihazını çalıştırdım. 

    Aslında söze böyle başlamak isterdim. Selâmi Üney 24 Ağustos 1987’de 47 yaşında vefat ettiği için Mahfel’deki buluşma hiçbir zaman gerçekleşmedi.

      Arkadaşlarına ve ailesine Selâmi Üney’in nasıl biri olduğunu sorduğum zaman, ilk duyduğum cümleler: “İyi bir adamdı” “Sakin biriydi” “Kendisinden çok başkalarını düşünürdü” “İnsan canlısıydı” “Tiyatroyu çok severdi” “Şiirle yaşardı” “Her gün Mahfel’e giderdi” “Genç yaşta öldü” “Çocuklarını çok severdi” “Eşine âşıktı” oldu. Selâmi Üney hayatını tiyatroya ve şiire adamıştı. 47 yıllık ömründe tiyatroyu bir başka sevmişti.  

                      

    AİLESİ 
    Arnavut kökenli bir ailenin oğlu olan babası Musa, 1912 yılında Üsküp’te doğar. Ailesi 1928 yılında Üsküp’ten Bursa merkeze gelir. Annesi Halime ise  İnegöl’lüdür. Aslen Manav’dır. Aile kısa bir süre Bursa’da kaldıktan sonra İnegöl’e gider. Musa Üney 1984 yılında Bursa’da vefat eder.

          Selâmi Üney 1 Ocak 1940’ta İnegöl’ün Edebey köyünde, ortanca kardeşi Ayşe Hanım 1945 yılında, küçük kardeşi Muhtar (Sezai) Bey ise 11 Nisan 1949’da doğar.  Babası İnegöl’de İl Özel İdaresinde çalışır. Selâmi Üney köyde doğduktan bir süre sonra aile ilçeye gelir. Hükümet Konağı’nın önünde eski Jandarma Karakolunun yan tarafındaki eve yerleşir. 1951 yılında, Selâmi Üney, 11 yaşındayken aile Bursa’ya Emirsultan Camii’nin karşısındaki Gelir Sokakta 19 numaralı evi satın alıp yerleşir. Babası Bursa’da İl Özel İdaresi’nde çalışmaya başlar, 1958-1959 yıllarında Mudanya İl Özel İdaresi’ne tayin olur. Aile de Mudanya’ya gider, 1960 yılında Bursa’ya dönerler.

 EĞİTİM HAYATI

    Selâmi Üney İnegöl’de Sinanbey İlkokulu’nda, ardından Bursa’da Çelebi Mehmet Ortaokulu’nda eğitim görür. Ortaokuldayken şiir yarışmasında birinciliği vardır. Sonrasında Sanat Okulu’nda Elektrik Bölümü’nde eğitime başlar (Tophane Meslek Lisesi).  Ancak son sınıfta “şiir ve tiyatro tutkusu nedeniyle” okulu yarım bırakır.

    Kardeşi Sezai Üney, ağabeyinin ayağının az da olsa aksadığını, ama aksamanın belli olmadığını söyledi. Selâmi Üney 1960 yılından sonra -1964 yılı olabilir- askere gider, sıhhıye olarak askerlik yapar, askerliğin bitiminden sonra Ankara Meydan Sahnesi’nde çalışır.  

     Selâmi Üney’in çocukluğundan itibaren tiyatroya ilgisi vardır. Bu ilginin İnegöl Halkevi Temsil Kolunun veya İnegöl’e turne yapan tiyatrolarının sahnelediği bir oyunu seyrederek başladığını düşünüyorum.

                                       

 Nevzat Çalıkuşu (solda) ile Yeşil'de (1975). Yeni Nilüfer dergisini yayımladıkları günlerden birinde

İKİ AŞK: TİYATRO VE ŞİİR

   Babası, oğluna beş kuruş verdiği zaman ya kitap ya da Varlık dergisi satın alır. Ortaokula giderken, 1950’li yıllarda kütüphane olarak Karaşeyh Camii’nde sürekli kitap okur. Ortaokul yılları şiir yazmaya başlar. Aynı yıllarda Bursa Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen oyunları da kaçırmaz.

          Özcan Ece, Selâmi Üney ile mülâkat yapar. Selâmi Üney ve şiir ve tiyatroyla nasıl tanıştığını anlatır. Şiire nasıl başladığını anlatır:

          “Ece- Şiire kaç yılında başladınız?

          Üney- 1956 yılında başladım.

          Ece- İlk şiiriniz nerde yayınlandı ve adını söyler misiniz?

          Üney- İlk şiirim cesaretim olmadığı için yada edebiyat dünyasını tanımadığımdan 1956 dan 1957 ye kadar hiçbir yere göndermiye cesaret edemedim. Fakat 1958de ilk şiirim olarak kabul ettiğim ‘JUL SEZAR’ Hakimiyet gazetesinde yayınlandı. 

          Ece- İçinize bir sevinç heyecan geldi mi?

          Üney- Hemde nasıl o günkü gazeteden tam on tane satın aldım fakat beni en çok sevindiren gazeteye başka bir şiir götürdüğüm zaman sayın yazı işleri müdürü Mustafa Tayla ak saçlı bir beye beni göstererek işte gazetemiz sanat sayfasında şiiri çıkna genç. Benimle tokalaşan memleketçi şair Osman Atilla'ydı. Beni de Bursalı genç bir şair olarak Osman Atilla’nın çağrıldığı sanat dostlarının düzenlediği şiir gecesinde şiir okumamı istedi. Beni sevindiren en çok bu oldu. O gece sayın İhsan Sabri Çağlayangil, İsmail Gerçeksöz, Sadrettin Çanga, beylerin tebrikleri benim için büyük şeref olmuştu. Unutamıyorum.

          Ece- Peki o zaman hangi şiirinizi okumuştunuz?

          Üney- KEZBAN adlı şiirimi.”

Tiyatroya nasıl başladığını da anlatır:

          “Ece- Tiyatroyu seçmenizde en büyük etken nedir?

          Üney- “Anna Frank”ın Hatıra Defterinin etkisi büyük oldu. O oyunda oynayan Yalın Tolga’nın türkçe öğretmenimiz Muzaffer Alper hanımın davetlisi olarak dersimize katılması ilginç oldu benim için.

          Ece- Tiyatroya ne zaman girdiniz?

          Üney- 1960 da çocuk tiyatrosuna sınavla girdim. İşte başlangıç o oldu…”[1]

          Anna Frank’ın Hatıra Defteri oyunu Bursa’da 1957-1958 sezonunun dokuzuncu oyunu olarak Nisan 1958’de sahnelenir. Peter Van Dean rolünde Ankara’da Oytun Şanal rol alırken, Bursa’da Yalın Tolga oynar.

    Selâmi Üney 1965 yılında Sevgi Hanım ile evlenir. 1969 yılında Özlem ve 1977 yılında Özge adında iki kızı doğar. Evlendiği zaman Emirsultan Mahallesi Gelir Sokak 19. numaradaki evden ayrılır. Önce eski Burç Sineması’nın arka tarafında yer alan bir evde yaşar. Bir süre sonra buradan çıkar. Sezai Üney’in tam olarak yerini hatırlayamadığı bir evde daha kalır. Daha sonra Çobanbey Caddesi’nde bir evde yaşar. Sonrasında uzun yıllar boyunca Sakaldöken Caddesi’nden çıkarken sol taraftaki evde kalır (eski noterin evi).

    1968 yılında Yol-Su-Elektrik’in 2. Bölge Müdürlüğü’nün İdare bölümünde çalışmaya başlar, on beş yıl sonra 1983 yılında emekli olur.

    Selâmi Üney beş şiir kitabı yazar: Seni Özlüyorum (1961), Angela’ya Son Mektup (1969), Kent Ölgünü (1973), Aydınlık Şarkılar Söyleyelim (1977), Yaşamak Öylesine Güzel ki (1985).

                                                 Sahneye İlk Adım : Pollyanna

   Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Ragıp Haykır’ın öncülüğünde Çocuk Tiyatrosu kurma çalışmalarına 1960 yılının ilk aylarında başlanır. Bursa Milli Eğitim Müdürlüğü de destek verir. 1960-1961 sezonunda Eleanor Porter’in yazdığı ve Haldun Marlalı’nın yönettiği Pollyanna 26 Mayıs 1960’da Çelebi Mehmet Ortaokulu’nda sahnelenir. Oyuna büyük ilgi olunca Bursa Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenmeye devam eder. Selâmi Üney Tom rolündedir.[2]

                                                    Tavtati Kütüpati

   1960 yılının Mayıs ayında Bursa Liselerinden Yetişenler Cemiyeti ya da diğer adıyla Gençlik Tiyatrosu kurulur. Tiyatro Tavtati Kütüpati adlı oyunu Bursa Erkek Lisesi öğrencilerinin düzenlediği sanat gecesi dolayısıyla Çelebi Mehmet Ortaokulu salonunda sahneler. İstanbul’da faaliyetini sürdüren ve Genco Erkal’ın da aralarında bulunduğu Genç Oyuncular’ın yazdığı oyunu okulun Türkçe öğretmeni Necmettin Özdamar yönetir. Halûk Şahin’in “Bursa’da Modern Bir Oyun Tavtati Kütüpati” başlıklı yazısından öğrendiğime göre oyuncu kadrosu: Taner Arnaz, Celâl Bayraktar, Aykut Sözeri, Çetin Gövez ve Fuat Alyanak’tan oluşur.[3] Bursa Ansiklopedisi’nin 4. Cildinin 1615. sayfasında yer alan oyuncu kadrosu ise Halûk Şahin, Selâmi Üney, Aykut Sözeri, Celal Bayraktar ve Ozan Çetin Gövez’dir. Oyunla ilgili yazı kaleme alan Haluk Şahin kendisinin rol aldığından bahseder. Selâmi Üney’in de adı yoktur. Yaşamak Öylesine Güzel ki adlı şiir kitabının sonunda yer alan özgeçmişinde oyunda rol aldığı yazılıdır.[4]

                                                           Leylek Sultan  

   Ayrıca 1960-1961 sezonunda Haldun Marlalı’nın hem yazıp hem de yönettiği Leylek Sultan adlı çocuk oyununun provası 1961 yılının Şubat ayının sonunda Bursa Devlet Tiyatrosu’nda başlar.[5] Benim düşüncem, oyunun Mayıs ayında prömiyer yaptığı yönündedir. Mustafa Özcan’dan edindiğim oyun broşüründe, Selâmi Üney Hekimbaşı rolündedir.[6]  

                                                      Fare Kapanı

   Türk-Amerikan Kültür Derneği Tiyatro Kolu 1961 yılının Mart ayından itibaren Agatha Christie’in yazdığı ve Aykut Demirel’in yönettiği Fare Kapanı oyununu 24 Haziran 1961’de Çelebi Mehmet Ortaokulu Salonu’nda sahneler.[7] Aykut Demirel oyunu yönetmek için Haldun Dormen’in kurduğu Dormen Tiyatrosu’ndan ayrılarak Bursa’ya gelir. Erol Akyüz’ün “Fare Kapanı ile Gelen Kıvançlı Müjdeler” başlıklı yazısından öğrendiğimize göre oyuncu kadrosu Nilüfer Çağlayan, Halil Öztaş, Seniha Akçalar, Selâmi Üney, Erkan Ekiner’den oluşur.[8]

                                                 Görkem Oyuncuları                 

   Bursa’daki eski tiyatroculara Selâmi Üney’i sorduğum zaman Bursa Devlet Tiyatrosu’nda rol aldığı oyunları anlatırlar. Selâmi Üney’in kurduğu Görkem Oyuncuları hatırlayan kişi azdır. Bu nedenle Görkem Oyuncuları diğer adıyla Görkem Tiyatro Topluluğu’nu kurması, sahnelenen oyunları ve tiyatronun kapanmasını elimdeki yeni bilgilerle, ayrıntılı olarak anlatmak istiyorum.

   Selâmi Üney, Görkem Oyuncuları’nı kurduğu zaman daha 22 yaşındadır. Askerden yeni dönmüştür. 1 Mart 1962 tarihli Yeni Ant gazetesinde Bursa’da Amatör Tiyatro Topluluğu” başlıklı yazısında “Geçenlerde ‘Görkem’ adı altında böyle bir teşebbüse geçtim. Tabii hemen düş kırıklığına uğradım.” der.[9] Yani tiyatroyu 1962 yılının Şubat ayında kurmuştur. Amatör tiyatrodur. Aynı gazetede yayımlanan 2 Temmuz 1962 tarihli yazısının başlığı “Köye Doğru Tiyatro”dur.[10] Birkaç ay içinde amatör tiyatrodan köyde tiyatro oyunu sahnelemeye konusuna gelir. Bu değişim nasıl oldu? Bu soruya Bursa Oda Tiyatrosu bölümünde cevap vereceğim. Aynı gazetede 5 Temmuz 1962’de yayımladığı “Aydın ve Tiyatro” başlıklı yazısında şehrimizin aydınlarını göreve çağırır: Tiyatro ülkemizde artık köylere inmelidir. Onun amaçlarını köye oyunlar götürerek göstermelidir.”[11]  

   Bu düşünceyi ilk olarak 1930’lu ve 1940’lı yıllarda Bursa Halkevi Temsil Kolu ve 2000’li yıllarda ise Bursa Şehir Tiyatrosu gerçekleştirir. Merkez köylere gidilmesi kolaydır da merkezin dışındaki ilçelere gidip oyun sahnelemek bugün bile ciddi anlamda organizasyon ve para gerekir. Selâmi Üney’in cebinde para, arkasında onu destekleyen bir kurum yoktur.  

   Selâmi Üney Mart ayından Temmuz ayına kadar düşünür makale yazar, kendi kendine tartışır ve yine makale yazar. Düşüncelerini çevresindekilerle ve gazetede tiyatroseverlerle paylaşır. Artık icraat vakti gelmiştir.

                 
                                    Ali Bilgiç (sağda) ile Yenişehir'de (1974)

                                                           Kovulanlar

   Görkem Oyuncuları Armağan Yıldız’ın fotoğraf stüdyosundaki çocuk atölyesini prova yeri olarak kullanır. Selâmi Üney, “On beş gün içerisinde”, İki Sıkılgan oyununu uyarlar ancak kadın oyuncu bulamadığı için oyun sahnelenemez. Kadın oyuncuların “Son günlerde evlerinden gönderilmedikleri öğrenilince” umutsuzluğa düşer. “Fakat birdenbire güç alarak” bir ay sonra tek başına Kovulanlar oyununu teyple İnegöl Sanat Şöleni’nde sahneler.[12]

  İnegöl İdmanyurdu Spor Klübü’nün davetlisi olarak İnegöl’e giden Görkem Oyuncuları ikinci oyun olarak Cahit Atay’ın yazdığı, Selâmi Üney’in yönettiği tek perdelik Pusuda oyunu “Büyük bir davetli kitlesi önünde” 14 Temmuz 1962’de açık havada “Başarı ile” sahnelenir.[13] Oyuncular: Vahit Tulis (Ağa) Selâmi Üney (Dursun), Yalçın Gülbiz (Yaşar) ve Ali Bilgiç.

                                                           Pusuda

   Görkem Oyuncuları İnegöl’den sonra Yenişehir’de oyun sahnelemek için Bursa’dan yola çıkar. Oyunun Yenişehir’de sahnelendiği kesin tarihi tespit edemedim. 21 Temmuz 1962 Cumartesi günü sahnelenmiş olabilir. Emin değiliz. Koyunhisar Köyü’ne geldiklerinde akıllarına hiç beklemedikleri bir olay olur.

   Birim Özgür’ün kaleme aldığı “Görkem Oyuncuları Koyunhisar Köyünde” başlıklı yazının yayımlanma tarihi 24 Temmuz 1962’dir. Unutulmaması gereken bir yazıdır. Tamamını yayımlıyorum:

 “Burası bir köy. Bursa’nın şirin köylerinden biri. Her günkü doğal, çilekeş yaşamını sürdürüyor. Güneş morumsu dağların ardında yitmek üzere. Şosenin iki yanında birkaç çayevi ve birkaç kırık sandalye ve peyke.. Yorgun kişiler. Günün yorgunluğunu, bitkinliğini; demli, yürekleri gibi sıcak çayı yudumlayarak gidermeye çalışıyor. Gözler donuk eller nasırlı. Büyük bir gürültüyle ardında bir toz kümesi bırakarak şoseden gelip geçen otobüslere, bilinçsizce bakıyorlar.

   Hava kararmak üzere. Sığırlar yorgunluklarını sırtına vurup ağır ağır köye doğru yollanıyorlar. Bir otobüs Musa’nın kahvesi önünde yavaşladı, durdu. Kahvedeki bütün gözler tek noktada birleşti. Arabadan dört kişi indi. Ağır ağır kahveye doğru yürüdüler. Tatlı ve yumuşak bir dille “Selamun aleykum ağalar” deyip, kahvenin sağ yanında küçük bir masanın çevresinde kümelendiler.

   Bunlar Bursa’nın ülkücü gençleri, Görkem oyuncuları. Köylülerle çarçabuk kaynaştılar. Köylülere “bir tiyatro topluluğu olduklarını, bundan böyle köy köy gezerek, yurt gerçeklerini yansıtmaya çalıştıklarını ve gerçek tiyatronun bu olduğunu” uzun uzadıya anlattılar. Kahvedeki bütün kişiler oyuncuların yöresinde toplanmış, çeşitli konular üzerinde konuşuyor, şakalaşıyor; çay üzerine çay demleniyordu.

                 Gece…

   Köyün alanı tıklım tıklım. Kadını, kızı, çoluğu çocuğu. Hepsi orada. Az sonra oyun başlayacak. Oyunun adı “Pusuda” Cahit Atay’ın yazdığı, daha önce İstanbul, Bursa ve Eskişehir de oynanan ve tümüyle bizden doğan bu oyunu “Görkem Oyuncuları” şimdi oynayacaklardı.

   Oyun başlıyor. Köy meydanında yalnızca ezici bir köy ağasının (Vahit Tulis); saf bir köy çocuğu Dursun’un (Selâmi Üney); ülkücü bir Türk aydını Yaşar’ın (Yalçın Girbiz)[14] sesi çıkmıyordu. Ağaçlara asılı iki Lüx ile aydınlanan meydan. Çoluğu çocuğu, genci ile yaşlısı ile Koyunhisar köyü soluğunu kesmiş “Pusuda” yı seyrediyordu. Çünkü bu oyun beni, seni, Ahmet Ağa’yı, Mehmet Ağa’yı yansıtıyordu bütün çıplaklığıyla.

   Oyun bitiyor. Oyuncular ürkek, yalnızca yüreklerinde mutlulukla giyinmeye giderken bütün Koyunhisar kendilerini çılgınca alkışlıyor. “İşte bizim durumumuz bu” diyorlardı.

   Kahvedeyiz. Her akşam ki hali. Yalnız biraz daha neşeli. Konuşmalar hep aynı yerde birleşiyor. “Tiyatro iyi şey. Sağ olsun Görkem oyuncuları?”

   Yavaşça bir masaya yaklaşıyorum. Şişmancana, 40 yaşlarında birine, az şekerli kahvesini içerken şöyle sordum: Düne değin tiyatroyu nasıl tanıyordum? İlgin ne dereceydi? Şu andaki düşüncen?

   -Adım Mustafa Savaş. Tiyatroyu, zurnayla göbek atılan, çingen kızların çıplaklığını satıp halkı kandırdıkları ve ahlâk dışı bir yuva olarak bilirdim. Bu yüzden ilgim yoktu. Fakat bu akşam ki oyun fikirlerimde çok büyük değişiklik yaptı. Demek Tiyatro bu! Bundan sonra Tiyatroya gideceğim, çünkü tiyatro bizim dertlerimizi dile getiriyor. Bunu Görkem oyuncularına borçluyum.

   Bu sırada esmer, kuru yağız bir genç söze karıştı:

   -Adım Abdullah Kır. Bugüne kadar gördüğümüz tiyatro gençlerin ahlâkını bozmaktan başka bir işe yaramıyordu. Halbuki bu akşam gördüğümüz oyun bizi çok etkiledi. Bu köylerimizde her zaman olagelen, köy ağalarının fakir tabakları nasıl ezdiklerini, nasıl tutsak gibi kullandıklarını canlandırıyordu.

   Bizim konuşmamızı ilgiyle dinleyen 45-50 yaşlarında zayıfça, yanık yüzlü bir köylü de şunları söyledi:

   -Adım mı? Mehmet Durmuş. Tiyatro deyince içimde küfürler geçerdi. İlgim tiksintiden öteye geçmiyordu. Fakat bu akşamki oyundan çok ders aldık. Gelmeniz çok işe yaradı.

   Yavaşça kulağıma eğildi: “Oyunumuz çok ilgi gördü. Kadınlar bile vardı!”[15]

   Ali Bilgiç gazeteciliğe gönlünü kaptırıp elli yılını bu işe harcamadan önce tiyatroya ve şiire gönlünü kaptırmıştı. O akşam Ali Bilgiç de Koyunhisar Köyü’ndedir. Tiyatronun sufle, çevre düzenlemesi, aksesuar ve efektinden sorumludur. Ali Bilgiç kaleme aldığı “Anılarla Selâmi Üney” başlıklı yazısında, o gece yaşananları anlatır:

“Bir akşamüstü Bursa’dan yola çıkıp Yenişehir’e 15 km. uzaklıktaki Koyunhisar Köyü’nde konaklıyoruz. Tiyatro yapmak istediğimizi söylediğimizde, yüzümüze biraz garipsi bakıyorlar ama yine de “parasız” olduğu için engel olmuyorlar. Yatsı namazı sonrası köy kahvesinin önündeki meydanda “Pusuda” oynanıyor. Köylüler memnun. Köy kahvesinde gelsin çaylar, gitsin kahveler derken, sohbet koyulaşıyor. Gecenin ilerleyen saatlerinde, biz konaklayacak yer düşünürken, sıska bir jandarma uzatmalısı, iki jandarma eri ile kahveden içeri girip bize yöneliyor. Suçumuzun ne olduğunu bile söylemeden; bizi alıp, Koyunhisar’ın yaklaşık 10 km. ilerideki Kabaçınar (şimdiki adı Selimiye) köyü karakoluna götürüyorlar. Kaymakama telefonla ulaşmak istememiz sürekli engelleniyor. Koyunhisar muhtarı telefonun arızalı olduğunu, karakol komutanı ise bu saatte kaymakamı rahatsız edemeyeceğini ileri sürüyor. Geceyi karakolda, jandarma eri nezaretinde yayan olarak yola koyuluyoruz. 10 km. yürüdükten sonra bir araç sahibi halimize acıyıp bizi Yenişehir’e kadar getiriyor. Hükümet konağına kadar Yenişehir’in tek ana caddesinden geçirerek götürüyorlar. Neyse ki jandarma erlerinin “kelepçe takmaya zorunlu” ısrarını Selâmi tatlı dili ile çözümlüyor. Ben de Yenişehir’li olduğum için onların bizi daha gerisinden yürümeme izin veriyor.  Hükümet Konağında ilçe Jandarma Komutanından bir ton zılgıt yedikten sonra, komutanı güçlükle ikna edip, durumu kaymakama bildirmesini sağlıyoruz. Haliyle daha önceden tiyatro yapacağımızdan haberi olan kaymakamın odasından gülerek çıkan biz oluyoruz. Kaymakamın muhtarla yaptığı telefon konuşmasından suçumuzu öğreniyoruz: “Ağalığa karşı olmak…”[16]

  Tiyatrocuların gözaltına alınmaların nedeni yazılı iznin olmayışıdır. 18 Haziran 2016’da Yenişehir’e gidip, Ali Bilgiç’e 54 yıl önce yaşanan bu olayı sordum:

 “Temmuz 1962’ydi. Görkem Oyuncuları’yla köylere gitmiştik. Köyler de oyun sahnelemek istediğimizi Yenişehir Kaymakamı Metin Sayar’a söylemiştik. O da sözlü olarak izin vermişti. Biz de bu söze güvenerek Bursa’dan Yenişehir’e giderken Yenişehir’e 11 kilometre kalmıştı. Koyunhisar köyünde indik. Kahveye gittik. Haber verdik köylülere yatsı namazından sonra Pusuda oyununu sahneleyeceğimizi söyledik. Oyuncular Vahit Tulis, Yalçın Gülbiz, Selâmi Üney’di. Ben efektleri yaptım. Pusuda oyununu Koyunhisar köyünde doğal ortamında sahneledik. Oyunu bütün köy meydanda seyretti. Köyün muhtarı biz kahvehanedeyken gidip bizi jandarmaya şikâyet etmiş. Muhtar “burada böyle adamlar var” demiş. Oyun zaten kısa bir oyundu. Oyun bitince yeniden kahvehaneye gittik. Biz kahvehanedeyken jandarma geldi. Uzman Çavuş izin kâğıdı sordu. İzin kâğıdımız yoktu. İzni sözlü olarak almıştık. Görkem Oyuncularıyla “Pusuda” oyununu köyde sahneleyince bir gece Selimiye Köyü Jandarma Karakolu’nda yattık.”

  Gazetede gözaltıyla ilgili birçok haber yer alır. Sonrasında olay bir şekilde çözülür. Yeni Ant gazetesinde yer alan haberden öğrendiğime Kaymakam Metin Sayar’ın hüsnü kabûl göstermesi üzerine,” Pusuda oyunu Yenişehir’de 28 Temmuz 1962 Cumartesi günü yeniden sahnelenir.[17]

    Selâmi Üney Acı Gerçek başlıklı yazısında yaşadıklarını dile getirir:

 “Görkem Oyuncuları olarak Koyunhisar köyünde ülkücü arkadaşlarımla birlikte PUSUDA adlı oyunu oynadıktan sonra geceyarısı Kabaçınar jandarma karakolunda suçlular örneği sabahlamamız!. O da yetmemiş gibi 19 kilometre yol yürüyerek; Yenişehir’e iki jandarmamızın arasında bize bakan gözler arasında yer almak. Ne yazık ki jandarmayla aramızı bozan kişiler bu ülkenin ilerlemesini güçleştirmekle devam edecekler.”[18]

  Kötü olayın sonucunda gazetede iyi bir haber yer alır: “Bakanlıkça ülkücü gençlere gerekli yardımın yapılması istendi,” ve “Halk eğitiminin de dikkatini çeken gençlerin bu olayı Ankara’ya duyurulmuş ve vekâletten gelen bir yazıda ülkücü gençlerle gerektiği şekilde ilgilenilmesi istenmiştir. Öğrenildiğine göre Halk Eğitim (Merkezi) tarafından bir tiyatro kolunun kurulması ve gençlere ödenekten yardım edilmesi üzerinde çalışılmaktadır.” denilmiştir. Görkem Oyuncuları’na herhangi bir yardım yapılıp yapılmadığını kesin olarak öğrenemedik. Gazetede, Görkem Oyuncuları “Yılmadıklarını ispat ediyor” denir. Oyun 2 Ağustos 1962’da Demirtaş’a bağlı İsmetiye köyünde Pusuda oyununu sahnelenir. Gazetede yer alan haberde “gençler, köylüler tarafından çılgınca alkışlanmışlardır.” denilir.[19]

          Pusuda oyunu Ağustos ayının başında Erdek şenliklerinde sahnelenir.[20]

                                                   Yeniden Kovulanlar

  Ergin Özgü’nün “Görkem Oyuncularıyla Konuşma” başlıklı yazısından öğrendiğime göre, Görkem Oyuncuları Bursa Belediyesi’nin düzenlediği 1. Bursa Festivali kapsamında 7 Eylül 1962’de Selâmi Üney’in yazıp yönettiği Kovulanlar oyununu Kültürpark’taki Emirgan Çay Bahçesinde sahneler.[21] Oyun sahnelenirken Sezai Üney de sahne arkasında abisini seyreder. Oyun 30 dakika sürer. Ancak o gün öyle bir şey yaşıyorlar ki, genç tiyatrocuların hayalleri yıkılır.

 Oyun birdenbire durdu sahnedeki oyunculardan Yalçın Gürbüz ağlamaklı gözlerle mikrofona geldi “alkışlarınıza ve bize güveninize teşekkür ederiz, oyunumuz bitmedi fakat anlayışsızlığın neticesinde oyunu kesmemizi söylediler. Biz buraya sanat aşkı içinde geldik diğer ekipler gibi parada almıyoruz amacımız gerçek tiyatroyu tanıtmak” gencin gözeri doldu, halk alkışlıyordu duygulandım işte vurguncu tutum yine iyi niyeti yeniyordu ama gençler (yılmayacağız) diyorlardı. Halk anlıyor, halk sevecek bu tiyatroyu halkın sağ duygusu güçlüdür akla karayı ayırd etmesini bilir diyorlardı. Selâmi Üney, arkadaşlarının yanaklarından öpüyor onları teselli etmeye çalışıyordu, başardık başardık çocuklar mutsuzlanmayın halk bizi sevdi.. yavaş yavaş olacak bu işler dediğini işitiyordum. Selâmi Üney’in yanına yaklaştım hayrola kardeşim bu iş nasıl oldu diye sordum.“Efendim biliyorsunuz ki biz yalnız insanı insan yapan nedenleri gerçek tiyatroya göstereceğimize inanıyoruz. İşte Almanlar okullarından önce tiyatrolarını kurdular. Oyunumuzu kesenler İstanbul’dan gelen organizatörmüymüş neymiş bilet başına para alıyormuş galiba halk davul sesini duymayınca içeriye girmiyor diyor, anlatamadım o anda para için canını verecek olan adama o anda festivalde nelerin yapıldığını çünkü para hırsı öyle gözünü bürümüş ki sağa sola davulu hızlı vurun diye seslenip duruyor.”

          Görkem Oyuncuları bir daha oyun sahneleyemez.

                                                 Bursa Oda Tiyatrosu

  1960’lı yılların en önemli tiyatro olayı Bursa Oda Tiyatrosu’nun kurulmasıdır. 1962 yılında kurulan Türk Kültür Derneği’nin 1963 yılının adı Halkevi olarak değiştirilir. Bursa Oda Tiyatrosu da önce Türk Kültür Derneği’ne bağlı olarak faaliyete başlar, sonrasında Bursa Halkevi Oda Tiyatrosu adını alır.

  Tiyatronun kuruluş çalışmaları 1962 yılının Mayıs ayında bir grup genç başlatır. Selâmi Üney de bu grubun içindedir. 13 Mayıs 1962’de Yeni Ant gazetesinde yayımladığı Bursa’da Oda Tiyatrosu” başlıklı yazısında üç soru yöneltir: 1) Bursa’da bir Oda Tiyatrosu gerekli midir, niçin? 2) Bu Tiyatronun amacı ne olmalıdır? 3) Tiyatro için en uygun bulduğunuz yer sizce neresidir ve bu yer şimdiki durumu ile yeterli midir? Sorulara Emin Canpolat, Yalçın Kaya, Ataol Behramoğlu, Hasan Ceyhan, Metin Taştan cevap verir. Selâmi Üney soruları ve cevapları gazetede yayımlar.[22] Selâmi Üney Oda Tiyatrosu kurulması fikrinin peşini bırakmaz. 1 Haziran 1962 tarihli Oda Tiyatrosu başlıklı yazısında Eskişehir Oda Tiyatrosu’nu örnek gösterir.[23] Selâmi Üney Yaşamak Öylesine Güzel ki adlı şiir kitabının sonunda yer alan özgeçmişinde Fareler ve İnsanlar oyunun rol aldığını yazılıdır. Ancak elimdeki oyunda rol aldığıyla ilgili bilgi yoktur. Bursa Oda Tiyatrosu’ndan ayrıldıktan bir süre sonra daha önce bahsettiğim Görkem Oyuncuları’nı kurar. Kendi yolunu çizmeye çalışır. Görkem Oyuncuları’ndan sonra Bursa Oda Tiyatrosu’na geri döner. Ch. Vildraç’ın yazdığı Sonsuz Yolculuk oyununun provalarına 1962 yılının Ekim ayında başlanır. Oyunun yönetmenliğini Selâmi Üney üstlenir.[24] Bu oyun öğrenemediğim bir sebeple sahnelenmez.

                                                           Ankara Yılları

  Bursa Ansiklopedisi’nin 4. Cildinin 1674. sayfasında Selâmi Üney’in Eylül ayında Ankara’ya gittiği yazılıdır. Ancak Selâmi Üney o sırada Bursa Oda Tiyatrosu’nda Sonsuz Yolculuk oyununu yönetmektedir. Ankara’ya Kasım ayında gitmiş olabilir. Ankara’da Robenson Ölmemelidir ve Çalıkuşu oyunlarında rol alır. Devlet Tiyatroları ile ilgili bölümde adı geçen iki oyundan bahsettiğimiz için burada ayrınca değinme gereği durmuyoruz. Ansiklopedi de bir süre Ankara Meydan Sahnesi’nde çalıştığı yazılıdır. Selâmi Üney’in Yaşamak Öylesine Güzel ki adlı şiir kitabının sonunda yer alan özgeçmişinde Ankara Meydan Sahnesi’nde Romanoff’a Juliette oyununda rol aldığı yazılıdır. Hangi rolde yer aldığıyla ilgili elimde bilgi yoktur.

  Bursa Ansiklopedisi’nde, Suat Taşer’in Yeditepe dergisinde Selâmi Üney için “Tiyatro için hayatını mahvettin, ne oldu?” başlıklı bir açık mektup yayımladığı bilgisi yer alır. Ancak derginin hangi sayısında yer aldığı belirtilmediği için dergiyi bulup okuyamadım. Bu nedenle de mektupta başka neler yazıldığını bilmiyorum. Ancak ansiklopedi de yer alan şu cümle Selâmi Üney’in hayatının özeti gibidir: “Parasız, sıkıntılı, ancak mutlu bir yaşam sürüyordu artık.”    

                                                         İstanbul Yılları

          Sezai Üney’den öğrendiğimize göre Ankara Meydan Sahnesi’nde çalıştıktan sonra İstanbul’a gider. Selâmi Üney’in şiir kitabının sonunda yer alan özgeçmişinde Münir Özkul Tiyatrosu’nda General Çöpçatan oyununda çalıştığı yazılıdır. Hangi rolde oynadığıyla ilgili elimde bilgi yoktur. Adı geçen oyun 15-16 Mayıs 1964’te Tayyare Sineması’nda sahnelenir.[25] Sezai Üney abisinin Münir Özkul’u İnegöl’e getirdiğini söyledi. Ancak tarihini hatırlayamadı, tiyatronun Bursa’ya turne yaptığı yıl olabilir.

          Selâmi Üney Münir Özkul Tiyatrosu’ndan sonra İzmit Bölge Tiyatrosu’nda çalışır. 1964-1965 sezonunda çalıştığını tahmin ediyoruz. Şiir kitabının sonunda yer alan özgeçmişinde Sultan Gelin oyununda rol aldığı yazılıdır.

          İstanbul’da son olarak Küçük Sahne Ulvi Uraz Tiyatrosu’nda çalışır. Burada özgeçmişinde Hababam Sınıfı ve Altın Yumurtlayan Horoz oyunlarında rol aldığı yazılıdır. Sezai Üney abisinin Ulvi Uraz Tiyatrosu’nda çalışırken Galatasaray Lisesi’nin yan tarafındaki aralıkta üç kişiyle birlikte kalır. Bu kişiler tiyatrodan oyuncu arkadaşlarıdır. Ancak adlarını kesin olarak tespit edemedik. Selâmi Üney 1966 yılında Bir Ateşim Yanarım filminde rol alır. Aynı yıllarda Sezai Üney de yaz tatillerinde abisinin yanına gider. Beş yıl sonra, 1967 yılında Bursa’ya döner.

                                             Yeniden Bursa Oda Tiyatrosu’nda

                Bursa Ansiklopedisi’nin 4. Cildinin 1618. sayfasında yazarını tespit edemediğimiz Ormanda adlı oyunun provalarının yapılmasına rağmen sahnelenemediği bilgisi yer alır. Selâmi Üney’in şiir kitabının sonunda yer alan özgeçmişinde oyunu yönettiği yazılıdır. Bu bilgiyi doğrulayamadım. 

                                                 Ana Hanım Kız Hanım

          Bursa Oda Tiyatrosu 1967 yılının Mart ayında ODTÜ Tiyatro Şenliği’ne ikinci kere katılır. Şenliğin amacı şöyle açıklanmıştır: “Tiyatroyu Halkın Ayağına Götürmek”[26] Bu amaç ile Selâmi Üney’in Köye tiyatro götürme düşüncesi birbirine çok yakındır. Cahit Atay’ın yazdığı Ana Hanım Kız Hanım adlı oyunun yönetmenliğini Selâmi Üney üstlenir. Tiyatro oyunu ODTÜ Tiyatro Şenliğinde sahneler ve ödül kazanır.[27]

                                                 Halk Eğitim Merkezi

          Bursa Oda Tiyatrosu 1968 yılında Halkevi’nin elinden alınarak Halk Eğitim Merkezi’ne verilir. Selâmi Üney önce Sabahattin Kudret Aksal’ın yazdığı Kahvede Şenlik Var adlı komedisini yönetir. Oyun 20-21-22 Ocak tarihlerinde protokole, 1 Şubat’tan itibaren halka sahnelenir. Oyuncular: Salih Coşkun, Filiz Başar, Ertuğrul Artan, Erdoğan Egemen ve Muhittin Korkmaz’dır.[28]         

          İki ay sonra Oda Tiyatrosu’nda İbrahim Zeki Burdurlu’nun yazdığı Kim, Kimdir, Kimbilir? oyunu 20 Mart 1971’de prömiyer yapar. Oyuncular: Nurten Demirel, Nur Duymaz, Ahmet Bozkurt, Muhittin Korkmaz, Orhan Korkmaz, Necmi Zeybel’dir. Ayrıca aynı gün Nazım Kurşunlu’nun yazdığı Dışardakiler oyunu sahnelenmeye başlamıştır.[29] Her iki oyunun yönetmeni de Selâmi Üney’dir.

          Kim, Kimdir, Kimbilir? oyunu Oda Tiyatrosu’nda sahnelenen son oyun olmuştur. Tiyatro adını değişir. Halk Eğitim Tiyatrosu kısaca HET adını aldı. Bu tarihten itibaren Oda Tiyatrosu’nda değil Eğitim Araçları Merkezi Gösteri Salonu’nda oyun sahnelemeye başlanır. Turgut Özakman’ın yazdığı Ocak oyunu 20 Kasım 1971’den itibaren sahnelenmeye başlar. Selâmi Üney bu oyunda hem Tarık Baba rolünde oynar hem de oyunu yönetir.

                              Bursa Eğitim Araçları Merkezi Başkanlığı Tiyatrosu

          Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Bursa Devlet Tiyatrosu arasında yapılan anlaşma sonucu 1959 ve 1960 yıllarında Leylek Sultan ve Pollyanna oyunları sahnelenmişti. Bursa Devlet Tiyatrosu müdürü Ragıp Haykır müdürlükten ayrıldıktan sonra çocuk tiyatrosu devam etmemiştir.

1967 yılında, Ertuğrul Seyhan’ın Milli Eğitim Müdürlüğü sırasında çocuk tiyatrosu için çalışmalar yeniden başlamış, 1968 yılında Leylek Sultan oyunu sahnelenmiştir. Adı, İlk Çocuk Tiyatrosu’dur. Ne yazık ki bu çalışmanın da devamı gelmemiştir. Bursa İl Milli Eğitim Müdürü Ertuğrul Seyhan’ın kızı Aytül Seyhan Dursunoğlu’nun (d. 1959) dediğine göre, Setbaşı İlkokulu’nda 3. Sınıf öğrencisi Elif adında arkadaşıyla Kraliçe ve Baykuş rollerini dönüşümlü oynar. Dursunoğlu, gala gecesi baykuş rolündeymiş. Baykuş, ezberi uzun, ancak kostümlü bir rol olduğu için kostümün içinde kimin olduğu belli olmayan bir roldür. Kral rolünde ise Tayfun İrfan (diş doktoru İsmail İrfan’ın oğlu) rol alır. Rejisör ise öğretmen Ayhan Bilgin’dir.

                 15 Mart 1966-1972 yılları arasında Bursa İl Milli Eğitim Müdürü olan Ertuğrul Seyhan, eski Halkevi binasının arka tarafındaki Yeni Marmara Sineması’nın Eğitim Araçları Salonuna dönüştürülme sürecini, Çocuk Sineması’nı ve tiyatronun kurulmasını anlatmıştır. “Hayatım” başlığı altında yazdığı (toplam metin 7-8 sayfa) konuyla ilgili bölümü kızı Aytül Seyhan Dursunoğlu, 18 Aralık 2022’de e-postayla göndermiştir.

 

“Göreve başladığım günlerde, Heykel karşısındaki Müdürlük Binası'nın zemin katında bulunan Marmara Sineması kapandı. Kültürel faaliyetler için salona şiddetle ihtiyaç vardı, bu fırsatı kaçırmadım; hemen teşebbüse geçip salonun Milli Eğitim Müdürlüğü'ne tahsisini sağladım. Diyebilirim ki; yaptığım en hayırlı işlerden ilki; bu salondur. Salonu aldık ama salon perişan halde. İçeri girdiğimizde bacaklarımızı pireler sardı. Salonu kullanılır hale getirmek için bir kuruş bile ödenek yok. Vali Celalettin Ünseli'nin muvafakatini alarak, belki de Türkiye'de ilk ve son olarak stadyumdaki 19 Mayıs gösterilerini paralı yaptım. Muhalefet gazetesi, aleyhime neşriyata başladı ‘Milli Bayram paralı olur mu'’ diye. Biz yaptık ve o günün parası ile kırk küsur bin lira toplandı. Bu paranın küsuratını, amatör sporculara harcanmak üzere, Beden Terbiyesi Bölge Müdürlüğü'ne bıraktık. Geri kalan para ile, salonun badana-boyasını, sahnesini ve kolçaklı koltuklarını yaptırdım. Sahnenin perdesini, Öğretmenler Bankası yaptı. Salonu, Eğitim Araçları Başkanlığı'na devrettim. Bir de; Eğitim Araçları Derneği kurdum.

“Bir gün; Gemlikli hemşehrim ve aziz dostum Necmi Yazıcıoğlu beni sinemaya davet etti. Eşimle gittik. Esas filmden önce Yaşayan Çöl adında çok enteresan bir belgesel film gösterildi. Çok beğendim. Necmi Bey'den bu filmi 15 günlüğüne bana vermesini istedim. Ne yapacağımı sordu; ‘bir çocuk sineması açacak ve seninle rekabete girişeceğim’ dedim ve niyetimi açıkladım. Memnuniyyetle kabul etti. Bir şahsın sinema makinesini kiraladım, girişi 10 kuruş ve öğrencilerin yüzde onu parasız olmak üzere, Çocuk Sinemasını faaliyete geçirdik. [Aytül Seyhan Dursunoğlu’nun notu: Hatırladığım kadarıyla, O dönemde Heykel-Çekirge dolmuşları 1 kişi 50 kuruştu.] Çocuklar ve öğretmenler bundan son derece memnun oldular. Salon, günün her saati dolup boşalıyordu. Derneğe gelir de sağlanıyordu.

Baktım ki sinema büyük bir ihtiyacı karşılıyor, Eğitim Araçları Başkanlığı'na bir sinema makinesi almaya karar verdim. Fakat yeter paramız yoktu. Eğitim Araçları Başkanı İsmail İrfan [Aytül Seyhan Dursunoğlu’nun notu: Benim notum; İnoksan'ın sahibi Coşkun İrfan ve Diş Doktoru Tayfun İrfan'ın babaları] ile İstanbul'a gittik. Beyoğlu'nda sinema makinesi satan bir mağazaya girdik. Sahibine maksadımızı açıklayıp, bize taksitle makine verip veremiyeceğini sordum ve ilave ettim; ‘şayet kabul ederse bizzat kendimin senet vereceğimi'’ söyledim. Sahibi iyi insanmış, ‘Senet de istemem, bu hayırlı işe benim de katkım olsun, münasip göreceğiniz taksitle verdim gitti’ dedi. Makineyi alıp döndük. Yine Necmi Bey'e müracaatla, bir Deniz Belgeseli temin ettim. Makinenin parasını ödedik ve bu yolda faaliyetimiz devam etti. Okulların müsamereleri, gösterileri, kültürel toplantıları hep bu salonda yapılıyordu.

Çocuk Sinemasından sonra, bir de Çocuk Tiyatrosu açmaya karar verdim. Sahneye koyduğumuz ilk eser, Leylek Sultan idi. Kızım Aytül ve İsmail İrfan'ın oğlu (şimdi diş doktoru) idi. Rahmetli öğretmen Ayhan Bilgin rejisörlük yapıyordu. Gala Gecesi'ne Vali Ertuğrul Ünlüer de katılmıştı.

Bursa'nın fetih yıldönümü merasim ve gösterilerle kutlanmaya başlamıştı. O haftayı, kültürel bir etkinlikle zenginleştirmek istedim ve fethi takip eden haftayı; ‘Bursa Büyüklerini Anma Haftası’ olarak ilan edip faaliyete geçtik. İstanbul'dan davet ettiğimiz pek çok profesör gelip bir bir Bursa'da yetişmiş büyük insanları tanıttılar. Halk bu toplantılara büyük ilgi gösteriyordu. Masrafları kurduğumuz dernek karşılıyordu. Mevlid yazarı Süleyman Çelebi'nin de tanıtılmasını istedim. Prof. Abdülkadir Karahan'ı ve Hafız Hacı Nusret Yeşilçay başkanlığındaki mevlidhanları davet ettim. Memnuniyetle geldiler.

Bu anma toplantılarının dışında, fırsat buldukça İstanbul'dan ve Ankara'dan konferansçılar getiriyorduk. Bunlardan bazıları; Fransız Akademisi üyesi İslam Alimi Pakistanlı Muhammed Hamidullah idi. Tercümanlığını Prof. Abdülkadir Karahan yaptı. Konusu ‘İslam'da Eğitim’ idi. Prof. Ahmet Ateş, Ord. Prof. Süheyl Ünver, Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan.”

1979 yılına geldiğimizde Bursa Milli Eğitim Müdürlüğü çocuk tiyatrosu için yeniden çalışmaları başlatır. Bu sefer adı, Bursa Eğitim Araçları Merkezi Başkanlığı Çocuk Tiyatrosu’dur. Tiyatronun yöneticisi Selâmi Üney’dir. İlk oyun olarak Selâmi Üney’in yazdığı ve yönettiği Şakacı Palyaçolar oyunu 3-12 yaş çocuklar için 14 Ocak 1979’dan itibaren her Cumartesi ve Pazar günleri Eğitim Araçları Salonu’nda sahneleneceği açıklanır.[30] Selâmi Üney çocuk oyuncularıyla ilgili olarak şu açıklamayı yapar: “Küçüklerin eğitimlerini amaçladık. Bugüne kadar Bursa’da küçük çocukların sıkılmadan takip edecekleri ve bir şeyler öğrenebilecekleri bu tür bir kuruluş yoktu. Eserimin ilgi görmesinden memnunum.”[31]

          Selâmi Üney, “Bursa Eğitim Araçları Merkezi Başkanlığı Çocuk Tiyatrosu Yönetmeni” unvanını kullanmaya başlar. Ancak Eğitim Araçları Merkezi Başkanlığı Çocuk Tiyatrosu uzun ömürlü olmaz. Bir yıl sonra kapanır.

                                                    Bursa Yeni Tiyatro

                Selâmi Üney Bursa Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde Merhaba İnsanlar adlı deneysel gösteri yapar.[32] 11 Mart 1984’te kurulan Bursa Yeni Tiyatro’nun amacı çocuk oyunu sahnelemektir. Tiyatro ekibi Selâmi Üney, Adnan Tunalı, Cevat Kurtuluş, Adem Gerçek, Cengiz Tongur’dan oluşur. Tiyatronun sahibi Adnan Tunalı, sanat danışmanı ise Selâmi Üney’dir. İlk oyun olarak Selâmi Üney’in yazıp yönettiği Şakacı Palyaçolar oyunu sahnelenir. Oyunun müziğini Adem Gerçek, çevre düzenini Adnan Tunalı yapar. Tiyatro iki yıl sonra kapanır. Selâmi Üney aynı oyunu İnegölspor’un desteğiyle İnegöl’de 3-10 yaş arası çocuklara 10 Ekim 1986 saat 10.00’dan itibaren Belediye Düğün Salonunda sahneleneceği gazetede haber olarak yer alır. Haberde Bursa Yeni Tiyatro adı geçmez. Demek ki, Bursa Yeni Tiyatro’dan ayrılmış, İnegöl’de oyunu bağımsız olarak sahnelenmiştir.   

                                                  Devlet Tiyatroları’nda

                Devlet Tiyatroları’nın internet sitesinin arşiv bölümüne baktığımızda 1962-1963 sezonunda Devlet Tiyatroları Çocuk Tiyatrosu Bölümü’nün sahnelediği, Frederich Forster’in yazdığı ve Raik Alnıaçık’ın yönettiği Robenson Ölmemelidir çocuk oyununda bir nöbetçi rolündedir.

                 1971-1972 sezonunda, Bursa Devlet Tiyatrosu’nda Batak oyunu sahnelenirken Selâmi Üney “Tiyatro ve Mahir Canova 1972!” başlıklı yazı kaleme alır. Yazısında önemli bir ayrıntı yer alır. 1963 yılında Ankara’da Üçüncü Tiyatro’da sahnelenen Çalıkuşu oyunuyla profesyonel olduğunu yazmıştır. Oyunun yönetmeninin ise Mahir Canova’dır.[33] Ancak bu oyunun broşüründe Selâmi Üney’in adı yoktur. Selâmi Üney yazısında hangi rolde oynadığını belirtmemiştir.

                                       Bursa Devlet Tiyatrosu

Bursa Devlet Tiyatrosu’nun 1971 yılında yerleşik kadroya geçmesi Selâmi Üney’in hayatındaki dönüm noktasıdır. Çünkü artık profesyonel oyuncuların arasındadır. Sanatçı kadrosunda yer almasa da, yevmiyeli oyuncu olarak oyunlarda rol alır.

                                       1971-1972 Sezonu

1971-1972 sezonunda Baıllet ve Gredy’nin yazdığı, Raik Alnıaçık’ın yönettiği Kaktüs Çiçeği oyunu 31 Aralık 1971’de prömiyer yapar. Selâmi Üney’in rolü Cochet’tir. Niyazi Menteş “Kaktüs Çiçeği” başlıklı yazısında Selâmi Üney’i över: “Bursa’nın yetiştirdiği Selâmi Üney, acaip makyaj görüntüsü dışında, dev san’atçılara ayak uydurmakta kusurlu olmadı, olamazdı da zaten. Her halde, içi tiyatro aşkıyle yanan bizim Selâmi’mize güvenleri olmasa idi yöneticilerin, böyle bir rolü O’na vermekte tereddüt ederlerdi.”[34]

Selâmi Üney aynı sezon bir oyunda daha rol alır. Galip Güran’ın yazdığı ve Mahir Canova’nın yönettiği Batak oyunu 15 Nisan 1972’de prömiyer yapar. Selâmi Üney’in rolü Saim’dir. Şevket Şenlet “Yeni Tiyatro Sezonunda Batak” başlıklı yazısında Selâmi Üney’i eleştirir:

          “Bir aile doktoru rolündeki Selâmi Üney, önemli hastasını muayeneye geldiğinde sadece tansiyonunu almakla yetindi. Birkaç kere elindeki ateş ölçmeye yarayan dereceyi ayarladığı halde kullanmadı. Hastalığın teşhisi kendi tarafından bilinmiş olmasına rağmen hastasına tam anlamıyla yaklaşarak onu ikna edecek tavsiye ve ricalarda bulunmadı. Bu bakımdan görevini tam yapmadı.”[35]  

                                       1972-1973 Sezonu

Bir sonraki sezon William Shakespeare’in yazdığı ve Âli Cengiz Çelenk’in yönettiği Hırçın Kız oyunu 1 Ekim 1972’de prömiyer yapar. Selâmi Üney’in rolü Hortensio’dur. Melih Vassaf’ın kaleme aldığı “Bursa’nın Hırçın Kızı” başlıklı yazıda şöyle denir: “Hortensia’da Selâmi Üney, Trania’da Tahsin Konur geleceği başarılı oyuncular olduklarını gösterdiler.”[36] İnegöl’de yayımlanan Altıeylül gazetesinde, Altıeylül adıyla imzalanmış, “Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Sayın Cüneyt Gökçer’in Dikkatine” başlıklı yazı yayımlanır. Yaşar Faruk İnal’ın yazdığını düşünüyorum. Yazıda, Beyhan Hürol için “Hırçın, şirret Katherina rolünde nefis bir oyunla taktirleri topluyor,” Yalın Tolga için “Petruchio rolünde unutamıyacağımız bir oyun çıkarıyor,” Selâmi Üney ve Emin Gümüşkaya için de “Sert, haşin, kavgacı Petruchio’nun karşısında Horotensiyo rolünü oynayan Selâmi Üney ise ‘Ben de varım’ derecesinde başarılı. Rolünü benimsemiş vaziyette. Kibar, nazik ve duygulu Hortesio ile Selâmi Üney üzerinde durulması gereken bir sanatçı Bursalı genç değerlerden Emin Gümüşkaya da öyle.” Beyhan Hürol ve Yalın Tolga kadrolu oyunculardır. Yazı da, yevmiyeli oyuncular Selâmi Üney ve Emin Gümüşkaya’nın kadroya alınması istenir.[37] Yaşar Faruk İnal ise “Bursa A. Vefik Paşa Tiyatrosu’nda Bir Oyun Hırçın Kız ve Selâmi Üney” başlıklı yazısında Selâmi Üney ve Emin Gümüşkaya’yı öne çıkarır ve “bu genç değerler unutulmamalıdır” der.[38]

Aynı sezon bir oyunda daha rol alır. Oyunun adı Meraki’dir. 25 Kasım 1972’de prömiyer yapar. Molière’in yazdığı oyunu Ahmet Vefik Paşa uyarlar ve Ekmel Hürol yönetir. Selâmi Üney Sıtkı rolündedir. Niyazi Menteş Merakî başlıklı yazısında “Selâmi Üney’in kendine has yaratıcı gücüne hayran oldum.” der.[39] Kahraman Atılgan da Merâki ve Görüşler başlıklı yazısında Selâmi Üney bize şunu ispat etti ki, az sözlü rollerde bir aktör başarılı olabilir, aşırı olmayan şirin oyunları, Karagözü getirişi, hattâ kâtip sahnesindeki orkestraya uyuşu, onun uzun zamandır bu işi yaptığını gösteriyordu.”[40]

                                       1973-1974 Sezonu

Sezonun ilk oyunu İsa Coşkuner’in yazdığı ve Nihat Aybars’ın yönettiği Hep Vatan İçin oyunu 1 Ekim 1973’te prömiyer yapar. Devlet Tiyatroları’nın internet sitesindeki arşiv bölümünde Binbaşı Refik rolünde Kenan Işık ile birlikte rol aldığı yazılıdır. Aynı sezon Ahmet Kutsi Tecer’in yazdığı ve Âli Cengiz Çelenk’in yönettiği Köroğlu oyunu 28 Ekim 1973’te prömiyer yapar. Selâmi Üney Kâhya rolündedir. Necati Akgün’ün Köroğlu başlıklı yazısında Selâmi Üney için “Selâmi Üney, Kahya’da renkli, oldu.” der.[41]

                                         1974-1975 Sezonu

Bursalı tiyatroseverler, Selâmi Üney’i Reşat Nuri Güntekin’in yazdığı, Necati Cumalı’nın oyunlaştırdığı ve Mahir Canova’nın yönettiği Çalıkuşu oyununda seyreder. Oyun 28 Ekim 1974’te prömiyer yapar. Bursa Devlet Tiyatrosu’nun 50. Yıl kitabında Yaşlı Misafir rolünde yer aldığı belirtilir, ancak Devlet Tiyatroları’nın internet sitesinin arşiv bölümünde bu rolde Kâmil Ünlü’nün adı geçmektedir.[42] Aynı sezon Nazım Kurşunlu’nun yazdığı ve Âli Cengiz Çelenk’in yönettiği Evler ve İnsanlar oyunu 14 Aralık 1974’te prömiyer yapar. Selâmi Üney Fahir rolündedir.

                                       1976-1977 Sezonu

İki sene sonra Bursa Devlet Tiyatrosu’na döner. Bursa Devlet Tiyatrosu’nun 50 Altın Yıl kitabında 1976-1977 sezonunda Ephraim Kıshon’un yazdığı ve Kenan Işık’ın yönettiği 17 Aralık 1976’da prömiyer yapan Bir Tavsiye Mektubu oyununda Yaakov Prager rolünde yer alır. Necip Artan’ın “Bir Tavsiye Mektubum Var” başlıklı yazısında Selâmi Üney hakkında şu yorumu yapar: “Yaakov Prager rolünde (Selâmi Üney) her zaman takdir ettiğimiz oyun gücü ve sahne Hâkimiyetini bir kere daha ortaya koydu.”[43] Devlet Tiyatroları’nın internet sitesinin arşiv bölümünde bu rolde Kurtuluş Şakirağaoğlu’nun adı geçmektedir.

                                       1977-1978 Sezonu

Bursalı tiyatroseverler 1977-1978 sezonunda Selâmi Üney’i Namık Kemâl’in yazdığı, Kenan Akyüz’ün sadeleştirdiği ve Âli Cengiz Çelenk’in yönettiği Gülnihal oyununda seyreder. Oyun 8 Ekim 1977’de prömiyer yapar. Kara Veli rolünü Ahmet Uğurlu ile birlikte paylaşır. Necip Artan Gülnihal başlıklı yazısında Selâmi Üney’i takdir eder: “Selâmi Üney, ihtiyar bir mezarcı idi. Lehçesindeki ustalığı ile hareketlerini en tabiî şekilde yerine getirdi. Ayrı alkışlara mazhar oldu.”[44]

                                       1980-1981 Sezonu

Selâmi Üney bu sezon artık yirmi yıllık oyuncudur. İlk olarak Adnan Giz’in yazdığı ve Yalın Tolga’nın yönettiği Sokullu Ne Yapmalıydı? oyununda Hasan Ağa rolünde sahnede yerini alır. Oyun 15 Ekim 1980’de prömiyer yapar. Ardından John Van Duruten’in yazdığı ve Nurtekin Odabaşı’nın yönettiği Annemi Hatırlıyorum oyununda Bay Hyde rolündedir. Oyun 29 Kasım 1980’de prömiyer yapar. Üçüncü olarak Ahmet Kutsi Tecer’in yazdığı ve Yalın Tolga’nın yönettiği Köşebaşı oyununda Bekçi-Didon Sakallı rolündedir. Oyun 27 Şubat 1981’de prömiyer yapar. Necati Akgün’ün Köşebaşı başlıklı yazısında Selâmi Üney için “Bekçi ve sakallı mimar da ‘Selâmi Üney’ kusursuzdu.” der.[45] Son olarak da Devlet Tiyatroları’nın internet sitesinin arşiv bölümünde yer alan broşürden öğrendiğimize göre yine aynı sezon sahnelenen İsmail Kılınç-Önder Paker’in yazdığı ve Feyha Çelenk’in yönettiği Elmadaki Barış adlı çocuk oyununda Tostombol rolünde yer alır. Oyun 29 Mart 1981’de prömiyer yapar.            

                                       1984-1985 Sezonu

Recep Bilginer’in yazdığı ve Yalın Tolga’nın yönettiği Yunus Emre oyunu 26 Şubat 1985’te prömiyer yapar. Oyunun ilk kadrosunda yer almaz. Hacı Bektaş-ı Veli rolündeki Coşkun Orhon’un vefatından sonra yerine geçer. Mehmet Okur’un “A.V.P Tiyatrosu’nda Yunus Emre’de Başarı ve Burukluk İç içe idi” başlıklı yazısında bu durum açıklanır: “Hele tiyatro çevrelerinde derin bir acı bırakarak aramızdan ayrılan Coşkun Orhon (merhumun) yerine kısa zamanda hazırlanıp Hacı Bektaş-ı Veli’yi temsil eden Selâmi Üney ile yine acısı nedeni ile rolünü sürdürmeyen Hikmet Orhon’un yerine pek kısa bir süre içinde hazırlanıp “Ana Kadın” ı yüklenen Gülyüz Tolga’yı hayranlıkla izledik.”[46]

                                       Yeniden İstanbul’da

          1984-1985 sezonunda İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun (Atatürk Kültür Merkezi Oda Tiyatrosu) sahnelediği Sevim Burak’ın yazdığı ve Can Gürzap’ın yönettiği Sahibinin Sesi oyununda Doktor rolünde yer alır. Sezai Üney ağabeyinin 1983 yılında emekli olduktan sonra yeniden İstanbul’a gittiğini Akbank’ın reklâmında rol aldığını söyledi. Emekli olduktan sonra yeni yeni para kazanmaya başlar. Bir ayağı sürekli İstanbul’dadır. İstanbul’da Bursa’dan oyuncu arkadaşı Emin Gümüşkaya ve Ahmet Uğurlu ile aynı evde kalır.  

                                                 Son Oyun

    1960 yılında Bursa Devlet Tiyatrosu’nun çocuk oyunlarıyla başlayan yirmi yedi yıllık macera 1987 yılında yine Devlet Tiyatrosu’nun bir oyunuyla sona erer. 1986-1987 sezonunda İlhan Tarsus’un yazdığı ve Yalın Tolga’nın yönettiği Biga-1920 oyununda Hâkim rolündedir. Oyun 27 Mart 1987’de prömiyer yapar.

                                                 Özlem Üney                      

    Selâmi Üney’in vefatını anlatmadan önce kızı Özlem’in anlattıklarını size aktarmak istiyorum. Ona babasını sorduğumda, sanki yarayı deşer gibi oldum. Buna mecburdum. Çünkü bu bilgilerin yayımlanıp gelecek kuşaklar için kayda geçmesi gerekiyor. Özlem Üney’e babasının nasıl biri olduğunu sorduğumuzda “Babam melek gibi bir adamdı. Sakin ve sessizdi. Dört-beş sürekli görüştüğü arkadaşı vardı. Babam için ailesi ve çocukları önemliydi. Hayatının özeti üç kelimeydi: “Sevgi, Barış ve Dostluk” dedi. Babasının her gün Mahfel’e gittiğini, orada hem kendisiyle hem de herkesle birlikte olduğunu, şiirlerinin yüzde 90’ını Mahfel’de yazdığını söyledi.

    Üney ailesinin Setbaşında yaşadığı ev küçüktür. Bir yatak odası bir de salon ve büyük bir balkonu vardır. Selâmi Üney’in kendisine ait ayrı bir çalışma odası yoktur. 1970’lerin son yılları ve 1980’lerin ilk yıllarında Selâmi Üney’in en büyük yardımcısı kızı Özlem’dir. Oyunu çalışırken teksti kızına verir. Kızı karşısındaki kişi olur. Eğer evde uygun yer veya vakit bulamazlarsa parka gidip birlikte çalışırlar. Selâmi Üney kızını Bursa Devlet Tiyatrosu’nun kulisine götürür. Halk Eğitim Merkezi’nde sahnelenen Şakacı Palyaçolar oyununda kızına da rol verir. Daha küçük yaşta kızının tiyatroyla tanışmasını ister. Özlem Üney babasının Cüneyt Gökçer’i beğendiğini ve Bursa Devlet Tiyatrosu eski müdürü Âli Cengiz Çelenk’ten sohbetlerde bahsettiğini özellikle belirtti.

    Özlem Üney’in 1980’li yılların başında Sakaldöken caddesindeki evde yaşadığı ve hâlâ unutamadığı bir olay vardır. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonraki günlerden biridir. Bir akşamüstü Selâmi Üney eve gelir. Acelesi vardır. Hemen salondaki halıyı kaldırır. Ahşap döşemeyi söker. Kütüphanesindeki kitapları ahşap döşemenin altına yerleştirir ve döşemeyi kapatır. Halıyı tekrar yerine koyar. Koltuğa oturup “Çok şükür” der. Özlem Üney kendisi evdeyken polis baskını olmadığını ancak babasının onu sık sık Emirsultan Mahallesi’nde yaşayan babaannesinin yanına bıraktığını, belki o günlerin birinde eve baskın yapıldığını bu nedenle de babasının tedirgin olabileceğini söyledi.  

    Özlem Üney babasıyla Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’ndeki sergilere ve sinemaya gittiğini söyledi. Sinemayla ilgili ilginç bir anısı vardır. Hayatında ilk defa sinemaya gidecektir. 1983 yılının son ayları olabilir. Selâmi Üney kızını Tayyare Sineması’nda gösterilen Metres filmine götürür. Başrollerde Türkân Şoray ve Can Gürzap vardır. Özlem Üney filmi seyredince şaşırır babasına “Biz böyle bir filme neden geldik?” diye sorar. Selâmi Üney’in cevabı ise “Kızım bunlar hayatın gerçekleri. Bunları senden saklamanın anlamı yok. Ne kadar erken yaşta öğrenirsen ve bunları benimle veya annenle görürsen daha az zarara uğrarsın.” 

          Özlem Üney, babasının Köy Hizmetleri 17. Bölge Müdürlüğü’nde daire amiri olduğunu, bazen babasıyla birlikte daireye gittiğini, öğle yemeğinde mandalina verildiğini, mandalina pahalı olduğu için sadece orada yiyebildiğini söyledi. Babası kendi mandalinasını da kızına verir, babasının arkadaşları da kendisine mandalina verince elinde beş-altı tane olunca çok mutlu olur.

          Selâmi Üney emekli olduktan sonra Yapı Kredi bankasının reklâmında rol alır. Reklâmda babasının uçaktan indiğini bu durumun onlara çok farklı ve güzel geldiğini söyledi. Bir Ramazan’da Ankara TRT’ye program çekimine gittiğini, Ramazan çekimlerini evde televizyon olmadığı için aile komşuya gidip televizyon setreder.

    Selâmi Üney vefat ettiğinde kızı Özlem Üney 18 yaşındadır. Kardeşi Özge ise 11. Selâmi ve Sevgi Üney’in arasında son yıllarda bazı sıkıntılar olur. Selâmi Üney ve kızı Özlem 1980’li yıllarda Emirsultan Mahallesi’ndeki evde yaşar. Özge Üney annesiyle kalır. Özlem Üney, babasının annesine âşık olduğunu -adeta Mecnun gibi- ancak son yıllarda eşiyle yaşadığı sıkıntıların sağlığını olumsuz etkilediğini söyledi. Aynı yıl üniversiteyi kazandığını ancak babasının ölümü aileyi maddi olarak sıkıntıya soktuğu için üniversiteye gidemediğini, iş yaşamında tek başına ayakta durabilmişse bunun nedenini babasının ona küçük yaşta verdiği özgüven olduğunu da söyledi.

                                         Perdenin Sonu

    Selâmi Üney hayatı boyunca doktor yüzü görmez. Vefatından altı ay önce kalp rahatsızlığı ortaya çıkar ve Sosyal Sigortalar Hastanesi’nde tedavi görür. Vefatından bir gün önce kalp krizi geçirir. Gazetede Selâmi Üney kalp krizi geçirdi diye haber yer alır. Sezai Üney abisinin yanında kalır. Annesi hastanede durmak ister. Sezai Üney eve gider. Ertesi gün Selâmi Üney kahvaltı yaparken peynir parçası yere düşer. Alayım derken, bir kere daha kalp krizi geçirip annesinin kollarında vefat eder. Tarih 24 Ağustos 1987’dir.[47] Emirsultan Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Pınarbaşı Mezarlığı’nda toprağa verilir. Ölümünden sonra Gazeteci Niyazi Menteş “Bir Selâmi Üney Vardı Bu Kentte” başlıklı yazı kaleme alır:

          Selâmi Üney öldü.

          Setbaşı köprüsünden geçemeyecek!

          Bursa’yı dizelerinde dile getiremeyecek!

          Ama içimizde ebediyete kadar yaşayacak!

          Şair Selâmi... Tiyatro ustası Selâmi... İnsan Selâmi olarak...”[48]

                                                   Ersin Beyhan

          Arkadaşı Ersin Beyhan’a Selâmi Üney ile nasıl tanıştığını ve son günlerini sorduğumda şunları anlattı:

          “Selâmi abi ile 1977 yılında tanıştık. 1978 yılında evlendim. Eşim Nuray’ın halasını oğluydu. Selâmi abi sakin ve sabırlıydı, Pollyanna gibiydi. Mahfel’e gider arkadaşlarıyla sohbet ederdi. 1980’li yıllarda Yol-Su-Elektrik’ten emekli oldu. Selâmi abi ayağına yorganına göre uzat atasözünü söyler, sonrada ‘Benim hiç yorganım olmadı ki’ derdi. Kalp krizi geçirince hastaneye ziyaretine gittim. Selâmi abi ‘Ersin artık bedava yaşıyorum. Kaç sene yaşarsam yaşayacağım’ derdi.”

                                                           Adem Gerçek

          Adem Gerçek’e Selâmi Üney’in nasıl biri olduğunu sorduğumda şunları anlattı:           “Selâmi abi hiç kimseyle kavga etmezdi. İçe kapanık, sessiz sakin biriydi. Kimseye kötülüğü olmazdı. İyi bir insandı. Bursa Yeni Tiyatro’nun kadrosunda bende vardım. Tiyatronun yeri Çancılar çarşısından aşağıya inerken fırının oradaki handa peynirciler vardı. Tiyatro hanın ikinci katındaydı. Selâmi abi vefat ettikten annesi Selâmi abinin Yaşamak Öylesine Güzel ki adlı şiir kitabını hediye etti.”

                                                           Hafize Gün

            5 Ocak 2018’de Adranos Otel’de Selâmi Üney etkinliği yapıldı. Konuşmacılar Nevzat Çalıkuşu ve Muhsine Arda’ydı. Hem Selâmi Üney’in şiirlerini okudular hem de tahlil ettiler. Konuşmalar bittikten sonra anılar anlatıldı. Dinleyicilerden Hafize Gün de iki anısını anlattı.

           Bir. 1980’li yılların başında Köşebaşı oyunuyla turneye çıkılır. Anadolu’yu bir uçtan diğer uça dolaşılır. Selâmi Üney yevmiyelidir. İki kızına hediye almak ister ancak cebinde parası bittiği için alamaz. Hafize Gün akrabalarıyla sohbet ederken yanına gelir, kulağına kendisiyle konuşmak istediğini söyler. Hafize Gün masadan kalkar. Selami Üney kızlarına hediye almak için para ister. Hafize Gün önce “Olmaz” der. Sonra ikisi birlikte hediye alır. Selami Üney “Parasını bir hafta sonra vereceğim.” der. Bir şeyler olur. Hafize Hanım bir yerlere gider bir türlü görüşemezler. Yaz gelir geçer. Bir gün Hafize Hanım Mahfel’in önünde geçerken birisi seslenir. İçeri girmez. Çünkü Mahfel o yıllarda kafe değil gerçekten kahvehanedir. Mahfel’de sadece erkekler oturur. Selami Üney arkasından gelir. “Bütün yaz cebimde parayla gezdim” deyip parayı verir.

          İki. Selami Üney hastalanır. O günlerde Hafize Hanım’ın tiyatroda provası vardır. Birisi Selâmi Üney’in hastaneye kaldırıldığını söyler. Hafize Hanım tiyatrodan hastaneye telefon eder. Selami Üney “Hafize dünya işlerini bitiremedin mi? Ben ölüyorum.” der. Öğleden sonra Selami Üney’in vefat ettiği haberi gelir.

                                                 Zafer Algöz’den Anı

          Selâmi Üney’in vefatından iki yıl sonra Erdal Özdür, Zafer Algöz ile  “Zafer’den Zafer’e” başlıklı mülâkat yapar. Zafer Algöz, Selâmi Üney ile ilgili anısını anlatır:

“ ‘Biga 1920’ isimli oyunu oynuyorduk. Rahmetli Selâmi Üney, Hâkim’i oynuyor. Ben savcıyım. Bir toplantı sahnesinde Emin Gümüşkaya’da sahnede. Rolü de Anzavur Ahmet Paşa. Emin abi, oyunun bir yerinde (Siz, ne dersiniz, Hâkim Bey?) diye rahmetli Selâmi Abi’ye soru yöneltiyor. Ancak Selâmi Abi’den ses seda yok. Rahmetli o anda uyuyup kalmış oturduğu yerde. Emin abi baktı uyandıramıyor birden sesini tonunu yükseltip (Evet Selâmi) diye bağırdı oyun da. Selâmi abi, birden irkildi, uyandı ve repliğini söyledi, perdeyi kapattık. Birinci sahne sonuydu bu olay. Kuliste gülmekten hepimiz kırıldık geçtik, unutamıyorum rahmetli Selâmi abinin bu halini.”[49]

 

                                                           Kaynakça

Akgün, Necati “Köroğlu”, Bursa’nın Sesi, (1 Kasım 1973).

 ---, “Köşebaşı”, Bursa’nın Sesi, (2 Mart 1981).

Akyüz, Erol “Fare Kapanı ile Gelen Kıvançlı Müjdeler”, Yeni Ant, (27 Haziran 1961). 

Altıeylül,  “Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü Sayın Cüneyt Gökçer’in Dikkatine”, Altıeylül, (25 Ocak 1973).

Artan, Necip “Gülnihal”, Doğru Hâkimiyet, (12-13 Ekim 1977).

---, “Bir Tavsiye Mektubum Var”, Doğru Hâkimiyet, (2 Nisan 1978).

Atılgan, Kahraman “Merâki ve Görüşler”, Millet, (28 Kasım 1972).

Ayvaz, Ülkü, “Amatör Tiyatromuza Bir Bakış”, Duvardan Gelen Sesler, 1986, Cem Yayınevi: İstanbul, s. 14-22. (Sanat Emeği Dergisi, Mart 1979, Sayı: 13).

Bilgiç, Ali “Anılarla Selâmi Üney”, Anılarda Bursa, (haz. Muvaffak İnan), 2005, s. 203-              206.

Beyhan, Ersin “Selâmi Üney 48 Yaşında”, Hâkimiyet, (24 Ağustos 1988).

Gürata, Salim (1989): Eskişehir Belediye Tiyatrosu, Devlet Tiyatroları İç Eğitim Dizisi: Ankara.

Ece, Özcan “Selâmi Üney ile Tiyatro ve Şiir Üzerine Konuşma”, Altıeylül, (13 Aralık 1973).

İnal, Yaşar Faruk “Bursa A. Vefik Paşa Tiyatrosu’nda Bir Oyun Hırçın Kız ve Selâmi Üney”, Polisin Sesi, (8 Şubat 1973).

Menteş, M. Niyazi “Kaktüs Çiçeği”, Haber, (2 Ocak 1972).

---, “Merakî”, Haber, (27 Kasım 1972).

---,“Bir Selâmi Üney Vardı Bu Kentte”, Hâkimiyet, (25 Ağustos 1987).

---, “Selâmi Üney ve Kişinin Seveni Olması Ne Güzel!”, Bursa 2000, (1 Haziran 1997).

Minareci, Melih “Çok Yönlü Sanatçı… Selâmi Üney”, Bursa’nın Sesi, (23 Mart 1986).

Okur, Mehmet, “A. V. P. Tiyatrosu’nda Yunus Emre’de Başarı ve Burukluk İçiçe idi”, Bursa’nın Sesi, (12 Mart 1985).

Özdür, Erdal “Zafer’den Zafer’e”, Hâkimiyet, (13 Ocak 1989).

Özgür, Birim “Görkem Oyuncuları Koyunhisar Köyünde…”, Yeni Ant, (24 Temmuz 1962).

Şahin, Halûk “Bursa’da Modern Bir Oyun Tavtati Kütüpati”, Yeni Ant, (30 Mayıs 1960).

Şenlet, Şevket “Yeni Tiyatro Sezonunda Batak”, Bursa’nın Sesi, (8 Ekim 1972).

Üney, Selâmi “Bursa’da Amatör Tiyatro Topluluğu”, Yeni Ant, (1 Mart 1962).

---, “Köye Doğru Tiyatro”, Yeni Ant, (2 Temmuz 1962).

---, “Aydın ve Tiyatro”, Yeni Ant, (5 Temmuz 1962).

---, “Bugüne dek, Kentimizde Kurulan Amatör Tiyatro Toplulukları”, Yeni Ant, (10 Temmuz 1962).

---, “Acı Gerçek”, Yeni Ant, (31 Temmuz 1962).

---, “Bursa’da Oda Tiyatrosu”, Yeni Ant, (13 Mayıs 1962).

---, “Oda Tiyatrosu”, Yeni Ant, (1 Haziran 1962).

---, “Tiyatro ve Mahir Canova 1972!”, Haber, (30 Nisan 1972).

Vassaf, Melih “Bursa’nın Hırçın Kızı”, Sinema, Sayı: 5, (13 Kasım 1972).

“Tiyatro”, Bursa Ansiklopedisi, (yay. haz. Yılmaz Akkılıç) C. 4, Birinci Baskı, Bursa, (2002) s. 1608-1625.

50 Altın Yıl Bursa Devlet Tiyatrosu, Bursa: Osmangazi Belediyesi, 2008.

Not: Araştırmayı yaparken Muhtar (Sezai) Üney 28 Aralık 2016’da Mahfel’de ve aynı gün telefonla Ayşe Üney ile; Özlem Üney ile 2 Haziran 2017’de Nâzım Hikmet Kültürevi’nde, Adem Gerçek ile 2 Aralık 2016’da Güzelyalı’daki Kültür Sarayında ve Ersin Beyhan ile 24 Mayıs 2017’de Çakırhamam’daki Emekliler Kahvehanesi’nde görüştüm.  

       Selâmi Üney 4 Ekim 1964 tarihli Yeni Ant gazetesinde “Adamın Tiyatroya Dönüşü” başlıklı yazı kaleme alır. Adam, Selâmi Üney’dir.

       Aradan sekiz ay geçti. Onu soğuk, ayazlı bir Ankara gecesinde tanımıştım. Seviyordu Tiyatroyu. Yalnızdı, yalnızlığında kekremsi bir hüzün vardı. “İçelim” dedim bu akşam. Kareliye gittik. Şiir okudu. Tiyatrodan söz ettim. Onu salt tiyatrocu olarak tanımıştım oysa şiiri, öyküyü, resimi, ayrı ayrı değerlendiriyor, anlıyor ve seviyordu. Çok yönlü olması onu bana daha çok sevdiriyordu. Evet aradan sekiz ay geçti. Onu o geceden sonra görememiştim. Tiyatroların biriyle turneye çıkmıştı. Birbirimizden uzaklaşmıştık. Onu arıyordum. Bundan on beş gün önce askerlik görevini bitirdiğini, Ankara’da olduğunu söyledi bir arkadaş.. Konuştuk; doluydu. Gözlerinde mutlu bir yarın görüyordum. Biraz daha şişmanlamış, saçları dökülmüş, çok şeyler söylemek istediği belliydi. Doluydu, boşalması gerektiğine inanıyordu. Tam 8 ay sahneden uzaklaşmak. Ölümdü. Yeniden çaba istiyordu. Güç istiyordu. Onunla nasıl dostça konuşabilirdim. Boşalabilirdik. Kareli’ye gittik. Değişen bir şey yok sanki.. Aynı masa, loş ışıklar, Radyoda hafif batı müziği. “Doluyum” dedi. Onuncu dubleyi masaya bırakırken, sonra, kısık ve romantik bir sesle anlatmaya başladı. Arada da “Dinliyorsun değil mi?” diye soruyordu. Tiyatroyu seviyorum ağbi! 5 yıldır onun ekmeğini yiyordum. Sonra askere. Geldik. Düşünüyorum ağbi. Anam “memur ol” Babam “Evlendirelim, mürüvvetini görelim” der. Çok dertliyim ağbi. Yüreğimi operatöre açtırsalar kocaman mangal gibi Tiyatro sergisi çıkar. Bir şeyler yaptık. Kendimi boşlukta hissediyorum. Eski Tiyatroma döndüm ağbi. Kadro dolmuş turneye çıkıyorlarmış. Kötü mevsimde terhis oldum ağbi! Kocaman seviyorum Tiyatroyu. Sarhoş değilim ağbi, Tiyatroya da adam kayırmacılığı sokmuşlar. Gidersin seni anlamazlar ya da anlamak istemezler, dedim ya ağbi. Adamsız olmuyor bu işler. Kahroluyorum sanata da bunu sokmuşlar. Kötü, çok kötü. N’aparsın, sülâlede benden başka tiyatrocu çıkmamış ki! Kestirme yol varken, bizim gibi kişilere dolanmak düşüyor. Biraz yıpranıyorsun ama teselliyi bizim gibi yetişen tiyatrocuların hayatını okumakta buluyorum. Sorma ağbi! Ha bak sarhoş değilim. Dinliyorsun değil mi? Sahneye çıkmak, oynamak tiyatroculuk değil, onu tozuyla, kahrıyla sevmek demek v.s.

       Sükselik, züppelik yapılsın diye kurulmamış. Okumuyorlar ağbi, daha doğrusu okumuyoruz. Herkes bir şey biliyorum sanıyor, oysa Tiyatro ağbi, Tiyatro, dinliyorsun değil mi? Sarhoş falan değilim! İçimi sana boşaltıyorum. Sakın gazetende yazma ha! Bozulurum başlarsın “genç bir oyuncunun yıkılmışlığı” diye sakın ha işte böyle ağbi Tiyatro) diyemedi masanın üzerine başı düştü kül tabağı ve önündeki bir duble votka döküldü, kaldırdım. Dışarıya çıktık, kolu omzumdaydı. Bakanlıklara doğru yürüdük. Yazma dediği halde yazdım ne yapayım kendimi alamadım.

 

       Selâmi Üney’in Tiyatroyla İlgili Kaleme Aldığı Makalelerin Künyesi (79 yazı)

       ---, “Çocuk Tiyatrosu Kurulurken”, Yeni Ant, (3 Mayıs 1960).

       ---, “Gençlik Tiyatroları”, Yeni Ant, (1 Şubat 1962).

       ---, “Devlet Tiyatrosundaki Bu Ayın Oyunu OCAK”, Yeni Ant, (16 Şubat 1962).

       ---, “Yenişehir’i Aydınlatacak Yeni Tiyatro”, Yeni Ant, (26 Şubat 1962).

       ---, “Beklediğimiz-Yönetmen”, Yeni Ant, (28 Şubat 1962).

       ---, “Bursa’da Amatör Tiyatro Topluluğu”, Yeni Ant, (1 Mart 1962).

        ---, “Devlet Tiyatrosunda Bu Ayın Oyunu: Mor Defter”, Yeni Ant, (14 Nisan 1962).

       ---, “Tiyatro Ortamı”, Yeni Ant, (18 Nisan 1962).

       ---, “Bu Ayın Yeni Yayınlarından: Leylek Sultan”, Yeni Ant, (7 Mayıs 1962).

       ---, “Bursa’da Oda Tiyatrosu”, Yeni Ant, (13 Mayıs 1962).

       ---, “Oda Tiyatrosu”, Yeni Ant, (1 Haziran 1962).

       ---, “Köye Doğru Tiyatro”, Yeni Ant, (2 Temmuz 1962).

        ---, “Tiyatro da Kişilik Kurmak ya da Kendini Düşünmek”, Yeni Ant, (4 Temmuz 1962).

       ---, “Aydın ve Tiyatro”, Yeni Ant, (5 Temmuz 1962).

        ---, “Bugüne dek, Kentimizde Kurulan Amatör Tiyatro Toplulukları”, Yeni Ant, (10 Temmuz 1962).

       ---, “Acı Gerçek”, Yeni Ant, (31 Temmuz 1962).

       ---, “Sanât ve Toplum”, Yeni Ant, (8 Ekim 1962).

       ---, “Seyirci ve Oyuncu”, Yeni Ant, (22 Ekim 1962).

       ---, “Bölge Tiyatroları”, Yeni Ant, (22 Şubat 1963).

       ---, “Türk Tiyatrosu”, Yeni Ant, (4 Şubat 1964).

       ---, “Çil Horoz ve Oktay Rıfat”, Yeni Ant, (6 Mayıs 1964).

        ---, “Profesyonel Tiyatro Oyuncusu ile Amatör Tiyatro Oyuncusu”, Yeni Ant, (29 Eylül 1964).

       ---, “Tiyatronun Amacı”, Yeni Ant, (2 Ekim 1964).

       ---, “Birazda Bizden Tiyatro”, Yeni Ant, (3 Ekim 1964).

       ---, “Adamın Tiyatroya Dönüşü”, Yeni Ant, (4 Ekim 1964).

       ---, “Millî Tiyatro Üstüne ve Kültür Bakanımız”, Bursa’nın Sesi, (22 Eylül 1971).

       ---, “Tiyatro ve Mahir Canova 1972!”, Haber, (30 Nisan 1972).

        ---, “Bursa Sanat Severi ve Bizim Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu”, Bursa’nın Sesi, (25 Mayıs 1972).

      ---, “Tiyatrodan Ezgi: Bir Dekorun Yıkılışı”, Bursa’nın Sesi, (19 Ekim 1973).

      ---,, “Hâlâ Batı Tiyatrosu Eğilimi”, Altıeylül, (29 Ağustos 1974).

      ---, “Otuz Beş Yıl Tiyatroda Olmak”, Doğru Hâkimiyet, (19 Şubat 1975).

      ---, “Devlet Tiyatrosu 25. Yıldönümü”, Diyorlar ki, (26 Şubat 1975).

       ---, “Bursa Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu’nda “İnkılâb-ı Muhabbet” Başarıyla Oynandı”, Millet, (1 Şubat 1977).

        ---, “Bursa Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu’na Toplu Bir Bakış”, Doğru Hâkimiyet, (30 Eylül 1978).

        ---, “Çocuk Yılı’nın, Çocuk Tiyatrosu Üzerine Düşündürdükleri”, Bursa Hâkimiyet, (17 Ocak 1979).

        ---, “Bursa Devlet Tiyatrosu Müdürü Demirel’in Başarısı”, Başkent, (14 Mart 1979).

        ---, “Bursa’da Bir Tiyatro Olayı Ne Zaman Yaratılacak?”, Doğru Hâkimiyet, (16 Ekim 1981).

        ---, “Tiyatro’nun Halk Eğitimindeki Önemi ve Kültür Bakanımızın Müjdesi”, Doğru Hâkimiyet, (22 Ekim 1981).

       ---, “Yeni Yıl...”, Doğru Hâkimiyet, (30 Aralık 1981).

        ---, “75. Yaşında Bursa’nın Tiyatro Alanında Yetiştirdiği Koca Çınar Şükrü Serener”, Doğru Hâkimiyet, (13 Ocak 1982).

       ---, “Tiyatro Sözü Nereden Geliyor”, Doğru Hâkimiyet, (15 Ocak 1982).

        ---, “Ragıp Haykır’dan Yalın Tolga’ya Kadar Bursa’da Tiyatro Çalışmaları”, Doğru Hâkimiyet, (7 Nisan 1982).

       ---, “Tiyatromuz”, Doğru Hâkimiyet, (31 Mayıs 1982).

        ---, “Devletin Özel Tiyatrolara Yardımı Üzerine”, Doğru Hâkimiyeti, (2 Ağustos 1982).

       ---, “O Seyircinin Alkışı Var Ya”, Doğru Hâkimiyet, (23 Ağustos 1982).

        ---, “Ankara Halk Tiyatrosu Yönetmeni ve Oyuncusu Erkan Yücel ile Konuşma”, Doğru Hâkimiyet, (15 Eylül 1982).

        ---, “Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu Perdelerini Açtı”, Doğru Hâkimiyet, (8 Ekim 1982).

        ---, “Türk Tiyatrosu ve Sineması Bir Büyük Oyuncusunu Kaybetti”, Doğru Hâkimiyet, (15 Ekim 1982).

        ---, “Devlet Tiyatrosundaki Hakan Güneri Adlı Genç Oyuncuya Dikkat”, Doğru Hâkimiyet, (18 Ekim 1982).

        ---, “Yeni Tiyatro Mevsiminde Yalın Tolga ile Yaptığımız Konuşma”, Doğru Hâkimiyet, (20 Ekim 1982).

        ---, “Köşe Kapmaca”, Doğru Hâkimiyet, (27 Ekim 1982).

         ---, “Yıldırım Önal’ı Arkadaşı Yalın Tolga Anlatıyor”, Doğru Hâkimiyet, (27 Ekim 1982).

         ---, “Bursa’da Hızlı Bir Değişim Görüyoruz”, Doğru Hâkimiyet, (19 Kasım 1982).

          ---, “Çok Yönlü Sanatçı Suat Taşer’i de Kaybettik”, Doğru Hâkimiyet, (22 Kasım 1982).

          ---, “A. V. P. Devlet Tiyatrosu Işık Uzmanı Adnan Açıkdüşünenler İle Konuşma”, Doğru Hâkimiyet, (1 Aralık 1982).

         ---, “Okullarda Tiyatro Çalışmaları”, Doğru Hâkimiyet, (15 Aralık 1982).

          ---, Sanatçılar ve Sanatseverler Devlet Güzel Sanatlar Galerimiz Açıldı”, Doğru Hâkimiyet, (29 Aralık 1982).

---, “Bursa’da 20 Yıl Önce 20 Yıl Sonra Tiyatro”, Doğru Hâkimiyet, (10 Ocak 1983).

---, “Turgut Tüfekçibaşı ile Şiir ve Çocuk Oyunları Üzerine Bir Söyleşi”, Doğru Hâkimiyet, (12 Ocak 1983).

---, “Sarı Naciye”, Doğru Hâkimiyet, (14 Ocak 1983).                         

---, “Ahmet Vefik Paşa Devlet Tiyatrosu’nda Bayan Rejisörler”, Doğru Hâkimiyet, (17 Ocak 1983).

---, “Televizyonda Paydos ve Yalın Tolga”, Doğru Hâkimiyet, (24 Ocak 1983).

---, “Pollyanna ya da 23 Yıl Önce”, Doğru Hâkimiyet, (28 Ocak 1983).

---, “Belediyemizin Sanatsever Halkımıza Hizmeti”, Doğru Hâkimiyet, (31 Ocak 1983).

---, “Fantastik”, Doğru Hâkimiyet, (10 Şubat 1983).

---, “Bursa’da Kültür ve Sanat Evi”, Doğru Hâkimiyet, (7 Mart 1983).

---, “Devlet Tiyatroları ve Turgut Özakman”, Doğru Hâkimiyet, (15 Nisan 1983).

---, “Su Gelince”, Doğru Hâkimiyet, (25 Nisan 1983).                         

---, “Tiyatro Sezonunu Kapanışı Nedeniyle A.V.P. Tiyatrosu Müdürü Yalın Tolga ile Konuşma”, Doğru Hâkimiyet, (27 Nisan 1983).

---, “Çocuk ve Gençlik Tiyatroları”, Doğru Hâkimiyet, (2 Mayıs 1983).

---, “Çılgın Yenge Bursa’ya Geliyor”, Doğru Hâkimiyet, (20 Mayıs 1983).

---, “Bursa’ya Kazandırılan Önemli Tesis Açık Hava Tiyatrosu”, Bursa’nın Sesi, (16 Temmuz 1983).

---, “Bursa Kültür Park ve Açık Hava Tiyatrosu”, Doğru Hâkimiyet, (30 Temmuz 1983).

---, “Kitap Çıkarma ve Tiyatro Yapma İsteği”, Doğru Hâkimiyet, (10 Ağustos 1983).

---, “Cumhuriyetin 60. Yıldönümü Devlet Tiyatroları’nda Türk Oyun Yazarları”, Doğru Hâkimiyet, (26 Ağustos 1983).

---, “Yüz Üç Yıl Önce Ahmet Vefik Paşa’nın Kurduğu Bursa Tiyatrosu”, Doğru Hâkimiyet, (5 Eylül 1983).

---, “Anılarımı Tazeleyen Bir Oyun Hababam Sınıfı”, Doğru Hâkimiyet, (12 Eylül 1983).

---, “Karagöz ile Hacıvat’ın Mutluluğu”, Doğru Hâkimiyet, (29 Eylül 1983).

---, “Ahmet Vefik Paşa Tiyatrosu’nda Sezonun İlk Oyunu: Makine”, Doğru Hâkimiyet, (28 Ekim 1983).

OYUNCU-YÖNETMEN-ŞAİR SELÂMİ ÜNEY’İN ÇANTASININ İÇİNDEN NELER ÇIKTI?[50]

                                                                                         UĞUR OZAN ÖZEN

    Nilüfer Belediyesi Kent Tiyatrosu’nda çalışan Selâmi Üney’in kızı Özlem Üney, babasının çantasından bahsetmişti. 13 Temmuz 2017’de çantayı almak için yanına gittim. Yüksel Akyüz’ün yazdığı Mahfel kitabında Selâmi Üney’in Mahfel’e geldiğinde yanında küçük deri çantanın olduğundan bahsettiği için küçük bir çanta olduğunu düşünmüştüm. Bu başka bir çantaydı. İçinde bir ömür vardı.

    Özlem Üney’e teşekkür ettikten sonra bir an önce eve gidip çantanın içindekileri incelemek için hızla yürümeye başladım. Nilüfer metro İstasyonuna gelmiştim ki içimdeki merakı yenemeyip çantayı açtım. İlk gördüklerim fotoğraflar ve üstüne resim çizilmiş kartonlardı. Kartonların bir kısmının üstüne Selâmi Üney’in kendi yazdığı veya onunla ilgili kaleme alınan yazılar yapıştırılmıştı.

    Eve gittim gitmesine ama bir türlü çantayı boşaltıp içindekileri inceleyemedim. “İçindekiler” 47 yıllık hayattan geriye kalanlardı. Yüreğim burkuldu. Çantayı bir kenara koydum. Aklımda bir soru vardı: bir gün benden geriye ne kalacak? 

                                                    İlk Gördüklerim

          Vefatından sonra çanta birkaç kişinin eline geçtiği için çantanın içindeki düzen bozulmuştu. Eşyalar rastgele yerleştirilmişti. Elimden geldiğince düzenlemeye çalıştım.

          İlk karşıma çıkan karttan veya kâğıttan sökülmüş iki vesikalık fotoğraftı. Çantada iki tane kitap vardı. İlki Tahsin Konur’un yazdığı Devlet-Tiyatro İlişkisinde Belli Başlı Sistemler kitabının ikinci cildiydi. İlk cildi nerede? İkinci kitap ise de Yayınevi’nin yayımladığı toplu oyunlar kitabı. Kitabın kapağı ve bir kısmı yoktu. Yarım olan kitabın içindeki oyunlar: Lorca’nın yazdığı Don Perlımplın ile Belısa’nın Bahçede Sevişmesi, Ionesco’nun yazdığı Kel Şarkıcı, Beckett’in yazdığı Mutlu Günler, Frısch’in yazdığı Phılıpp Hotz’un Büyük Öfkesi’dir.

        Selâmi Üney’in Yaşamak Öylesine Güzel ki adlı şiir kitabından üç tane, bir tanede Sezai Üney’e imzalı Aydınlık Şarkılar Söyleyelim kitabı ve yıpranmış ve defalarca okunmuş Sabahattin Kudret Aksal’ın yazdığı Kahvede Şenlik Var oyununun kitabı. Kapağı çevirdikten sonra sağdaki sayfanın üst köşesinde “HET Kahvede Şenlik Var Yazan: Sabahattin Kudret Aksal Yöneten: Selâmi Üney” yazıyor. Kitabın arka kapağında Cihan Sönmez belediye hekimi denilerek, İstanbul’daki adresi yazılmış.

                                                           Neler Yok ki

        Çantada sulu boyayla yapılmış birçok resim vardı. Bir resmin üzerinde 1987 tarihi yazılı. Selâmi Üney resmin üstüne “seni çok çok seviyorum” diye yazmış. Bir başka resimde yine aynı tarih yazılı. Resmin sütüne “Seninle yaşamak güzel/ güzel seninle zamanlar” diye yazmış. Çantada bir tane daha resim var ancak üzerine bir şey yazmamış.

      Görünce çok şaşırdığım bir konu ise, Bursa Yeni Tiyatro’nun sahnelediği Şakacı Palyaçolar oyununun satılmamış biletleri. En üstteki biletin numarası 1637. Yani daha önce 1636 bilet satılmış.

      Hakkâri’den Bursa’daki ailesine gönderilmiş yarısı yırtılmış kartpostal. Kartpostalda şunları yazmış: “Anneciğim ve Babacığım Hakkâri’den selam ve saygılarımı sunar ellerimizden öperim... Ayşe’ye ve Sezai’nin gözlerinden öperim. Oğlunuz Selâmi Üney.” Selâmi Üney’in 1973 yılında rol aldığı Batak ve 1975 yılında rol aldığı Çalıkuşu oyunları Anadolu Turnesi kapsamında Hakkâri’ye turne yapar. Kartın üstünde tarih olmadığı için hangi oyunla Hakkâri’ye gittiğini tespit edemedim.

      Çantadan yedi fotoğraf çıktı. İlk fotoğraf Atatürk’ün doğumun 100. yılında bir okulda çekilmiş. Fotoğrafta oyunun adı veya okulun adı belirtilmemiş. Şakacı Palyaçolar oyunu olabilir. Selâmi Üney bir başka fotoğrafta kadın oyuncuyla birlikte. Fotoğrafta hangi oyun olduğu yazmıyor. Bir başka fotoğrafta ise üç kişi var. Ortadaki Selâmi Üney, sol tarafta kadın oyuncu, sağ tarafta ise bir erkek oyuncunun adını ve hangi oyun olduğunu tespit edemedim. Bir başka fotoğrafta ise yine bir kadın oyucuyla birliktedir. Acaba bu fotoğraflar Ankara ve İstanbul’da çalıştığı oyunlara mı ait? Bir zarfın içinde Bursa Devlet Tiyatrosu’na oyuncu, yönetmen ve müdür olarak hizmet eden Yalın Tolga’ya ait üç vesikalık fotoğraf var. Gazetede hazırladığı sanat sayfası için kendi adının yazılı olduğu üç adet klişe.

      Sanat Sayfasında yayımlanması için Koray Ekener’in İstanbul’dan gönderdiği iki şiir. Ayrıca Koray Ekener ile Doğru Hâkimiyet Sanat Sayfası için yapılmış mülâkat. Selâmi Üney sormuş, Koray Ekener cevap vermiş. Daktiloda temize çekilmiş, gazeteye verilmeden önce kontrol edilmiş. Mülâkatın başında Koray Ekener’in fotoğrafı var. Fotoğrafın üzerinde “Üney’e Sevgilerle 10 Eylül 1983” yazılmış. 

      Gazeteden veya dergiden kesildiğini düşündüğüm 27 adet desen. Niçin kesmiş?

      Selâmi Üney’in 1983 yılında çizdiği üstünde “Çok Sevmeliyiz” yazılı küçük bir çizim. A. Battal’ın çektiği çiçek fotoğrafının üstüne Selâmi Üney 1983 yılında şöyle yazar: “Çiçek Sende Ben/ Ben de Sen Yaşıyoruz”

      Gazetelerden kesilmiş kupürler var. Öyle birkaç tane değil, onlarca. Bir kısmı kesilmiş haliyle duruyor. Kendi yazıları ve kendisiyle ilgili kaleme alınan yazıların önemlileri kartonlara yapıştırılmış. Karton dediğime bakmayın. Selâmi Üney kartonlara da resim çizmiş. Resmin üzerine şiir yazmış. Yazıları bu kartonların üzerine arkalı önlü yapıştırmış.

      1970 yılında Ankara’da Buhara Meyhanesinde üç arkadaş birliktedir: Cantürk Sakarya, Ali Özoğuz ve Yıldırım Önal. Ali Özoğuz, Yıldırım Önal’a bazı sorular yöneltir. Güner Özoğuz da bir kâğıda soruları ve cevapları yazar. Kâğıdın hiçbir yerinde adı geçmez. Güner Özoğuz ile Selâmi Üney Bursa’dan arkadaştır. Güner Özoğuz bu kâğıdı mektupla göndermiş veya elden vermiş olabilir. 

      Vefatından sonra Bursa’da gazete ve dergilerde birçok yazı yayımlanır. Çantada Öner dergisinde yayımlanan yazılar yer alır. Bir başkası tarafından kesilip çantaya konulmuş. Kim koyabilir? Kardeşi Sezai Üney veya kızı Özlem Üney. Bu yazılardan bahsetmek istiyorum. Turgut Çelik Selâmi Üney’in vefatından sonra kaleme aldığı ve Öner dergisinde yayımlanan İki Defa Ölümü Bir Defa Ölümsüzlüğü Yaşadı başlıklı yazıda Selâmi Üney’in son birkaç gününü anlatır.  Dahası Selâmi Üney vefat etmeden bir ay önce 29 Temmuz 1987 sabahında Mahfel’de yazdığı Daha Çok Stres Çığlıkları şiirini Turgut Çelik’e verir. Vefatından sonra Öner dergisinde yayımlanır. Yazdığı son şiirdir. Aynı dergide Erol Akyüz’ün Seni Çok Özleyeceğiz başlıklı yazı da yayımlanır. Erol Akyüz yazısında Selâmi Üney’in 1961 yılında açtığı ilk kişisel desenli şiir sergisinde bahseder. Selâmi Üney, Erol Akyüz’ün Setbaşı Karamani sokaktaki evine giderek kendisinden sergi için yardım talep eder. Erol Akyüz de bu teklifi hemen kabul eder. Yazıda serginin açıldığı yer belirtilmez. Yer şöyle tarif edilir: “Hocaalizade Sokağının üst kısmında bulunan, bahçe içindeki bir evin geniş bir odasında.” Burada Türk-Amerikan Kültür Derneği var diye biliyorum. Bursa Devlet Güzel Sanatlar Galerisi 1966 yılında açılmadan önce şehirde kültür sanat faaliyetine imkân tanıyan iki dernek vardır. İlki Türk Kültür Derneği (sonradan Bursa Halkevi). İkincisi ise Türk-Amerikan Kültür Derneği’dir. Selâmi Üney ikisinin de içinde yer almıştır. Öner dergisinde Salih Kale Bende Kalan Üney ve Güner Özoğuz da Üney’e” başlıklı kısa yazılar yayımlar.

      Çantadan bir de afiş çıktı. Halk Eğitim Merkezi’ne bağlı olarak faaliyet gösteren Halk Eğitim Tiyatrosu’nun 1971 yılında sahnelediği tek perdelik Kimdir Kimbilir ve Dışardakiler oyunlarının afişinin çantadan çıkması beni çok şaşırttı. HET yazısının sağ tarafında karagöz figürü yer alır. Oyunları yöneten yazısının yeri kesilmiş. Acaba Selâmi Üney klişe hazırlamak için mi kesti, yoksa başka bir şey için mi? Afişte oyunların Perşembe günü hariç her gün 21.00’de sahnelendiği bilgisi yer alır. Bu bize Oda Tiyatrosu geleneğinin devam ettiğini göstermektedir. Suaredeki bilet fiyatı 3.50 liradır. Pazar günleri 15.00’deki matinenin bilet fiyatı ise 2 liradır. Ek bilgi vereyim. 1971 yılında Bursa Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenen oyunların biletleri 3 ve 5 liraya satılmaktaydı. 

                                                           Daha Bitmedi

      Çantada Bursa Yeni Tiyatro’nun sahnelediği Şakacı Palyaçolar oyunu okullarda sahnelemek için Bursa valiliği’ne verilmiş dilekçeyi görmek beni sevindirdi. Dilekçede 25 Mart-31 Mayıs 1986 tarihleri arasında okullarda sahnelenmek istendiği belirtildikten sonra, ilkokullara elde edilen kazancın 200 lirasının karşılığı olarak yüzde 25’i okul koruma derneğine bağışlanacağı vaat ediliyor. Yani 50 lira. Dilekçenin altında 20 Mart 1986 tarihi ve Adnan Tunalı’nın imzası yer alır. İzin Milli Eğitim Gençlik ve Spor Müdürlüğü tarafından 21 Mart 1986’da verilir. Bir gün önce 20 Mart’ta vali yardımcısı Orhan Kırlı olur vermiştir.

      Kültür Bakanlığı Tanıtma ve Yayınlar Dairesi Başkanlığı, Selâmi Üney’in Kent Ölgünü kitabını İl Halk Kütüphanelerine göndermek için satın almış. Kitabın kaç adet satın alındığını tespit edemedim. Müdürlük, Selâmi Üney’e paranın kendisine verilmesi için hesap numarası isteyen bir mektup göndermiş. Mektubun üstünde tarih olarak 19 Şubat 1974 yazıyor. Selâmi Üney mektubun üstüne Garanti Bankası’nın Cumhuriyet Caddesindeki şubesini not etmiş. Dilekçede Selâmi Üney’in adresi olarak Şükrü Naili Paşa Sokak/Bursa yazıyor. Mektubun altında Devlet Bakanı İsmet Parmaksızoğlu Kültür Müsteşar Yardımcısının imzası var. Mektuba iğnelenmiş 1978-1979 yıllarında Bursa Valiliği görevinde bulunan Ziya Çoker’e ait not vardır. Selâmi Üney Aydınlık Şarkılar Söyleyelim adlı şiir kitabını valiye göndermiş. Bursa Valisi de özel ibareli kâğıda 20 Nisan 1978’de el yazısıyla teşekkür etmiş. Hemen arkasında iğnelenmiş Bursa Valiliği Hususi ibareli 7 Aralık 1973 tarihli Vali Sedat Tolga’nın teşekkür mektubu. Selâmi Üney Kent Ölgünü kitabını valiye göndermiş, vali de teşekkür etmiş.

       Selâmi Üney Devlet Tiyatrolarında rol aldığı oyunların ve yönetmenlerinin isim listesini yapmış. Toplamda 24 oyun. Bir başka kâğıda özel tiyatrolarda rol aldığı oyunların ve yönetmenlerinin isimleri yazılıdır. Toplamda 13 oyun. İki kâğıt birbirine zımbalanmış. Özel tiyatro listesine Bursa Halkevi Oda Tiyatrosu ve Halk Eğitim Tiyatrosu da dahil etmiş. Bu iki tiyatroyu özel tiyatro değil de amatör tiyatro saymak daha doğru olur. İkinci kâğıtta yönettiği oyunların listesi var. Toplamda 11 oyun. Sayfanın en altında 5 şiir kitabı ve yayımlandıkları tarihler. Bu listenin 1985-1987 yılları arasında yapıldığını düşünüyorum.

      Selâmi Üney’in yazıp yönettiği ve Bursa Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde Merhaba İnsanlar deneysel gösterisine ait bir sayfalık açıklama ve açıklamaya iliştirilmiş oyuncu kadrosu.

      Çantada görünce önce anlam veremediğim, daha sonra okuyunca içimin burkulduğu ve o yıllarda Selâmi Üney’in “yalnızlığını” gösteren bir “özgeçmiş denemesi”. Kısa özgeçmişini yazmayı birkaç kere denemiş. Kendini anlatmaya çalışmış. Üstünü çizip yeniden yazmış. Devlet Tiyatroları’na vermek için yazmış. Vermiş mi? Öğrenemedim. İlk cümlede “27 yıllık tiyatro sanatçısıyım” der. İkinci cümlede “Tiyatro hayatına Bursa Devlet Tiyatrosuna başladı” dedikten sonra cümleye parantez içinde (1960) tarih eklemiş. İkinci denemesinde isteğini dile getirir: “Trabzon, Bursa, Adana, Van Devlet Tiyatrolarından hangisi olursa olsun kadrolu sanatçı olarak görev verilmesini beklemekteyim.” Yâni bu notu 1987 yılında yazmış. Acaba hangi ay? Devlet Tiyatrolarında Ankara (Hacettepe) Devlet Konservatuvarı’nda eğitim görmeyen, tiyatronun açtığı sınavı kazanıp oyuncu olarak çalışan birçok kişi vardır. Selâmi Üney tiyatroya 1960 yılında Bursa Devlet Tiyatrosu’nun çocuk oyunuyla başlar. Daha sonra Ankara’ya ve İstanbul’a giderek özel tiyatrolarda çalışır. 1972 yılından itibaren yeniden Bursa Devlet Tiyatrosu’nda çalışmasına rağmen kadrolu değildir.  Ağustos ayından Mayıs ayına kadar geçerli olan sözleşme imzalanıp yevmiye ödenir. Bu yıllarda Devlet Tiyatroları birkaç kere konservatuvarlı olmayan kişileri kadroya almak için sınav açtı. Selâmi Üney sınavlara girdi mi? Elimdeki bilgilerle bu soruya cevap veremiyorum.

      Selâmi Üney ile Alpay İzer Oda Tiyatrosu zamanından tanışan iki arkadaştır. Alpay İzer 20 Ekim 1989’da vefat eder. Olay gazetesinin 21 Ekim sayısında yer alan vefat haberi ve sonraki günlerde gazetede yer alan vefat ilânları gazeteden kesilerek çantada saklanmış. Kardeşi veya kızı kesip çantaya koymuş olabilir. Aynı gazetenin 25 Ocak 1990 tarihli Çekirge ekinde yer alan haberde Alpay İzer’in adının İstanbul’da ailesiyle birlikte yaşadığı Bakırköy Belediyesi İncirli Caddesi’ndeki Olcay sokağın adı Alpay İzer Sokağı olarak değiştirecektir. Bu haber yayımlandığında Selâmi Üney vefat edeli üç yıl olmuştur.

      Daha önce Selâmi Üney ile ilgili yazdığım makalenin başlığı Bir ‘Adam’ın Hayat Hikâyesi idi. Yazıma bu başlığı koymamın sebebi makalesinin birinde “Adam” diyerek aslında kendisini anlatmasıydı. Çantadaki dökümanları okurken Selâmi Üney’in bir kâğıda şöyle yazdığını fark ettim: “Bir Adamın Çöp Kutusundan Kurtulan Yazıları Selâmi Üney 1968-1969” Kâğıtta “adam” kelimesini görmek beni şaşırtmadı. Acaba bu iki yılda kaleme aldığı yazıları bir araya toplamak mı istedi? Yoksa aklında bir başka fikir mi vardı? Bilemiyorum. Selâmi Üney 1960’lı yıllarda “var olma” sorunu yaşıyor. Tiyatroda alın teri döküyor, şiir yazıyor, resim yapıyor, gazeteye makale yazıyor. Elinden gelen her şeyi yapıp Bursa’nın kültürel hayatında “var olmaya” çalışıyor. Bunun simgesi “Adam”dır. Adam’ın hikâyesi aynı zamanda kendisinin hikâyesidir.

                                                           Devam

      Ve... Hiç beklemediğim bir dosya: Seçme Şiirler. Kapağından, künyesine kadar her şeyi eliyle yazmış. Kendisi hakkında söylenenleri de eklemiş. Her şeyiyle bir kitap hazırlamış. Ancak öğrenemediğim bir sebeple yayımlanmamış. Kâğıda önce “Kitaplardan Seçme Şiirler” diye yazmış. Daha sonra “Kitaplardan” kelimesinin üstünü karalamış. Bu kelimeden önce bir şey daha yazıyor ama okuyamadım. Önce kitaplarında yayımlanan şiirlerinde seçki yapmayı düşünüp daha sonra vazgeçmiş olabilir. Dosyaya bazı yeni şiirlerini de eklemiş. Şiir kitaplarıyla dosyadaki şiirleri tek tek karşılaştırmak lâzım. Belki bir gün bunu da yaparım. Selâmi Üney mühim biri. Tiyatroculuğuyla şairliğini ayırmadan daha ayrıntılı olarak hayatı yazılmalı. Kim yazacak? Neyse. Konuya döneyim. Seçme Şiirler kitabının adını Sen Neredeysen Yüreğim Orada koymuş.  Bu dosyayı 1977’den sonra hazırlamaya başladığını düşünüyorum. Dosyada kesin tarih yazmıyor. Dosyanın içinde yer alan Sen Neredeysen Yüreğim Orada ve Senin Gözlerin şiirlerinin altında 1982 tarihi yazılı. Yani bu dosyayı 1982 yılından önceki bir yıl hazırlamaya başlamış. Hazırlık kaç ay veya yıl sürdü? Şiileri daha önce hangi kitapta yayımlanmışsa o kitabın adı da yine şiirin altına yazılmış. Yarım kalmış. Kitabın sonunda içindekiler bölümü var. Bu bölüm 67. sayfada bitiyor. Ancak şiirler 75. sayfaya kadar devam ediyor. Sonrasında boş sayfalar var. Dosyanın tamamı 88 sayfa.

      Çantada zımbalanmış halde Şakacı Palyaçolar oyunun metni de var. Asıl metin değil, fotokopi. İlk sayfası yok. İlk sayfa kapak olabilir. Çantadaki oyun ikinci sayfadan başlıyor. Sayfanın sol üst köşesinde 11 sayfa olduğu yazıyor. Kapak dahil 11 sayfa. Oyun bölümü 10 sayfadan oluşuyor. Daktiloyla yazılmış. İki perde ve iki karakter var: “Tommiş” ile “Mommiş”. Oyunun sonunda ilk defa 1979 yılının Dünya Çocuk Yılı dolayısıyla “yazarı tarafından” Bursa Halk Eğitim Araçları Başkanlığı Koruma Derneği tiyatro kolunun kendi salonunda sahnelenmiş. Yani bilinen adıyla Eğitim Araçları Salonu. Oyunun ilk kez “Bursa Eğitim Araçları Merkezi Başkanlığı” tarafından sahnelendiğini biliyordum. “Koruma Derneği Tiyatro Kolu” ifadesini ilk defa bu metinde gördüm. Bilmediğim bilgilere yenileri eklendi. Oyuncular Özcan Akyol, Kenan Polat’tır. Aynı bölümde oyunun Bursa Yeni Tiyatro tarafından 1984-1985-1986 yıllarında ilkokullarda sahnelendiği belirtildikten sonra oyuncuların adları yazılmış: Adnan Tunalı, Erol Aydın, Çetin Azer Aras. Oyunun aslına bu bilgi 1986-1987 yılının birinde eklenip fotokopi çekilmiş.

      Tarım Bakanlığı Orman Umum Başmüdürlüğü tarafından 29 Ocak 1958’te Selâmi Üney’e gönderilmiş bir mektup. Selâmi Üney başmüdürlüğün 1957 yılında Türkiye’de Ormancılık Tedrisatının 100. Yıl dönümü (1857-1957) konulu ikinci kere düzenlenen deneme-serbest yazı yarışmasına katılır. Çelebi Mehmet Ortaokulu’nda öğrencidir. Kendisine yarışmanın sonucunu bildiren mektup gönderilir. Mektubu yazan kişi başmüdür Vefa Argon’dur. Mektupta başarı kazandığı bildirilir: “Elde ettiğiniz başarının ufak bir hatırası olarak ve muvaffakiyetler temennileriyle...”  Acaba hatıra olarak ne gönderilmişti? Adres olarak Çelebi Mehmet Ortaokulu no: 1163. Ev adresi yazmadığına göre yarışmaya okulun teşvikiyle katılmış. Buradaki no: 1163, okul numarası olabilir. Bu mektuba zımbalanmış bir sayfa. Sayfanın üstünde iki şiir: Mutlu Bir Aile ve Bursa Sokaklarında. Bursa Sokaklarında şiirinin altında 1987 tarihi yazılı.

      Görkem Oyuncuları 23 Temmuz 1962’de Yenişehir Kaymakamlığı’na kasaba merkezinde ve köylerde Pusuda oyununu sahnelemek için izin ister. Dilekçe verilmiş, çantada fotokopisi var. Dilekçede kurucu Selâmi Üney ve organizatör Ali Bilgiç’in adı yer alır. Oynamak istedikleri yerler: Yenişehir (merkez), Orhaniye, Mekirköy, Ayaz, Çeltikçi, Söylemiş köyleridir. Dilekçeye 25 Temmuz 1962’de cevap verilir. İzin veren kişi Yenişehir ilköğretim müdürü Saim Gözen’dir. Aynı gün jandarma komutan vekili Kadir Mert de izin verir. Gazeteci Ali Bilgiç’ten öğrendiğime göre, Koyunhisar köyünde izin alınmadan oyun sahneledikleri için gözaltına alınmışlar. Olay 21 veya 22 Temmuz’da gerçekleşmiş. Kesin gününü tespit edemedim. Dilekçe olay yaşandıktan üç veya dört gün sonra verilmiş. Demek ki daha sonra izin başvurusu yapılmış. Bu konuyu araştırmama rağmen bir türlü netleştiremedim.

      Oyuncu Kenan Pars’ın Selami Üney’e imzaladığı fotoğrafı. Fotoğrafın altında tarih var ancak okuyamadım. İstanbul’a gittiği zamanlardan kalmış olmalı. Fotoğraf kartona yapıştırılmış.

      Naci Girginsoy, Selâmi Üney’in Aydınlık Şarkılar Söyleyelim adlı şiir kitabıyla ilgili kaleme aldığı yazıyı Varlık dergisinde 1 Aralık 1977’de yayımladıktan sonra, Selâmi Üney’e mektupla gönderir. Naci Girginsoy “Şairler Böyledir İşte” başlıklı yazısında mektuptan bazı bölümleri yayımlar. Mektubun aslı nerede acaba? Gazete kupürünün altında “Sevgili Selâmi, öperim, Naci” yazıyor. Demek ki yazı yayımlandıktan sonra Naci Girginsoy yazıyı kesip Selâmi Üney’e göndermiş. Dostluk nedir? Vefadır.

      Bir karton. Kartonun üstünde resim var ama üstüne bir şeyler yapıştırıldığı için ne olduğu anlaşılmıyor.  Üstüne yapıştırılan şey önemlidir. 1967 yılında ODTÜ Tiyatro Şenliği’nde de ödül kazanan Ana Hanım Kız Hanım oyununun künyesi. Oyuncu kadrosunu kartona yapıştırdıktan sonra üstüne “yönettiğim bu oyun ödül kazandı” diye yazmış. Daha fazlası da var. Künyenin yan tarafında Bursa Halkevi Oda Tiyatrosu’nun kuruluşunu anlatan yazıda cümlenin altı kırmızı kalemle çizilmiş: “Sonunda bir arkadaşları tarafından o günkü Türk Kültür Derneği salık veriliyor.” Demek ki “bir arkadaş” denilerek adı verilmeyen kişi Selâmi Üney’miş.

      Taşra ile ilgili iki yazı kaleme alır. İkisinin de adı Bir Taşralının Günlüğü’dür. Biri Yenişehir gazetesinin 18 Mayıs 1974 tarihli sayısında yayımlanır. Diğerinin nerede ve ne zaman yayımlandığı yazmıyor. İki yazıda kendisinden ve taşrada yaşamanın acısından bahseder. Benim de bugün yaşadığım acıdan. Bursa’yı taşra olmaktan kurtaramadık. Kişiler değişti ama çekilen acı aynı kaldı.

      Ankara’da yayımlanan Ege Haber Ajansı Deneme Yayınları’nın Ekim 1983’te yayımlanan 3062. sayısının dördüncü sayfasında Selâmi Üney’in Bursa’da Buldum şiiri yer alır. Şiirden daha önemlisi hemen yan tarafta çizim olarak yer alan Bursa’nın simgeleridir: Yeşil Türbe, Setbaşı Köprüsü... Bunları büyük ihtimal Selâmi Üney çizmiş.

      Siyah bir kartona yapıştırılmış 25 Temmuz 1962 tarihli Dünya gazetesi. Gazetede Görkem Oyuncuları’nın Yenişehir’in Koyunhisar köyünde ve aynı günlerde Genç Oyuncular’ın Erdek’te yaşadığı gözaltına alma olayının haberi yapıştırılmış. Altta Selâmi Üney ile Nevzat Çalıkuşu’nun 1975 yılında kurduğu Yeni Nilüfer Dergisi’nin kartı. Adres olarak, Ersan İşhanı Kat:5 No: 55, görevi ise, kurucu ve sanat yönetmeni’dir. Yan tarafta yer alan fotoğraf yırtılmış. Çantadan iki tane vesikalık fotoğraf çıkmıştı. Biri buradan yırtılmış olmalı.

          Daha buraya yazamadığım birçok şey var. 

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1] Ece, Altıeylül, (13 Aralık 1973).

[2] Devlet Tiyatrosu’nun 50 Altın Yıl kitabında oyunun kadrosu iki kere yayımlanmıştır. Oyuncu kadroları farklıdır. 43. sayfadaki oyunun künyesine baktığımda, kişilerin Bursalı olmadığını anlıyorum. Bu kadro bir başka şehirde sahnelenen oyuna aittir. Kitabın 45. sayfasındaki künyeyi doğru kabul ediyorum.

[3] Şahin, Yeni Ant, (30 Mayıs 1960).

[4] Aykut Sözeri, Selâmi Üney’in oyunda yer aldığını söyledi. Aykut Sözeri ile 29 Temmuz 2016’da telefonla görüştüm.

[5] Yeni Ant, 19 Ocak 1961. Hâkimiyet Milletindir, 14 Ocak 1961.

[6] 50 Altın Yıl kitabının 44. sayfasında oyunun 1959-1960 sezonunda sahnelendiği belirtilir. Bu bilgi kısmen doğrudur. Oyun 1959-1960 sezonunda Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahnelenir. Kitapta yer alan oyuncu kadrosu da bunu doğrulamaktadır. Hazır söz gelmişken buraya bazı sorular yazmak istiyorum. Selâmi Üney Bursa Devlet Tiyatrosu’nun sahnelediği Pollyanna ve Leylek Sultan adlı çocuk oyunlarının kadrolarına nasıl dahil oldu? Araştırmamın sonucunda öğrendiğime göre, okullara çocuk tiyatrosuyla ilgili yazı gider, okullarda bu işi yapabilecek yetenekli oyuncular belirlenir ve Bursa Devlet Tiyatrosu’nda seçme yapılır. Selâmi Üney bu sırada Sanat Okulu’nda öğrenci miydi? Okulda hangi öğretmeni yönlendirdi de tiyatroya katıldı? Yoksa kendi isteğiyle ve çabasıyla mı tiyatroya katıldı? Çocuk oyunlarında rol aldığı tarihte Bursa Liselerinden Yetişenler Cemiyeti’nin ve Türk-Amerikan Kültür Derneği’nin oyunlarında rol alır. Eğer bu tarihlerde lise öğrencisi değilse nasıl bağlantı kurdu da tiyatrolara dahil oldu. Elimdeki yetersiz bilgilerle bu sorulara cevap veremiyorum.

[7] Yeni Ant, 4 Mart-23-24 Haziran 1961.

[8] Akyüz, Yeni Ant, (27 Haziran 1961).

[9] Üney, Yeni Ant (1 Mart 1962)

[10] Üney, Yeni Ant (2 Temmuz 1962)

[11] Üney, Yeni Ant (5 Temmuz 1962)

[12] Üney, Yeni Ant, (10 Temmuz 1962).

[13] Yeni Ant, 12-16 Temmuz 1962. Hâkimiyet, 12 Temmuz 1962.

[14] Doğrusu Yalçın Gülbiz’dir.

[15] Özgür, Yeni Ant, (24 Temmuz 1962).

[16] Bilgiç, (2005) s. 203-206.

[17] Yeni Ant, 30 Temmuz 1962.

[18] Üney, Yeni Ant, (31 Temmuz 1962).

[19] Yeni Ant, 3 Ağustos 1962.

[20] Yeni Ant, 7 Ağustos 1962.

[21] Bursa Büyükşehir Belediyesi Şehir Kütüphanesi’nde yer alan Yeni Nilüfer dergisinin 10. sayısının 3-4. sayfalarında yer alan nota göre, Kovulanlar oyununun adı Kafestekiler (Mutluluk Ne Güzel Şey) adı ile yayımlanmıştır.

[22] Üney, Yeni Ant (13 Mayıs 1962).

[23] Üney, Yeni Ant (1 Haziran 1962). Eskişehir Oda Tiyatrosu’nun açılışı ve şehrin tiyatroya olan ilgisiyle ilgili gazetede haber olarak yayımlanmıştı. Hâkimiyet Milletindir, 18 Mart 1962. Eskişehir Oda Tiyatrosu ile ilgili kitap için bkz. Gürata (1989).

[24] Yeni Ant, 10-16-17-19-27 Ekim 1962.

[25] Hâkimiyet, 9 Mayıs 1964; Yeni Ant, 12-14-17 Mayıs 1964.

[26] Ayvaz (1986), s. 15.

[27] Haber, 16 Mart 1967.

[28] Haber, 13-20-21 Ocak-6 Şubat 1971. Millet, 13 Ocak 1971.

[29] Haber, 20-25 Mart-1 Nisan 1971; Bursa’nın Sesi, 25-27 Mart 1971.

[30] Doğru Hâkimiyet, 10 Ocak 1979.

[31] Doğru Hâkimiyet, 14 Ocak 1979.

[32] Bu bilgi Selâmi Üney’in Yaşamak Öylesine Güzel ki adlı şiir kitabının sonunda yer alan özgeçmişte yazılıdır.

[33] Üney, Haber (30 Nisan 1972).

[34] Menteş, Haber (2 Ocak 1972).

[35] Şenlet, Bursa’nın Sesi (8 Ekim 1972).

[36] Vassaf, Sinema, (13 Kasım 1972).

[37] Altıeylül, Altıeylül (25 Ocak 1973).

[38] İnal, Polisin Sesi, (8 Şubat 1973).

[39] Menteş, Haber (27 Kasım 1972).

[40] Atılgan, Millet (28 Kasım 1972).

[41] Akgün, Bursa’nın Sesi (1 Kasım 1973). Şiir kitabının sonunda yer alan özgeçmişinde bu oyunun adı yer almaz.

[42] Şiir kitabının sonunda yer alan özgeçmişinde bu oyunun adı yoktur.

[43] Artan, Doğru Hâkimiyet (2 Nisan 1978).

[44] Artan, Doğru Hâkimiyet (12-13 Ekim 1977).

[45] Akgün, Bursa’nın Sesi (2 Mart 1981).

[46] Okur, Bursa’nın Sesi, (12 Mart 1985).

[47] Hâkimiyet, 25 Ağustos 1987. Selâmi Üney sadece yazılarıyla değil, çalıştığı tiyatrolarla da Bursa’daki tiyatro hayatında önemli bir yeri vardır. Vefatından bir yıl önce Melih Minareci, Selâmi Üney’i şöyle anlatır “Ahmet Gülhan’la İzmit Bölge Tiyatrosu’nu kurduğunu, Ulvi Uraz Tiyatrosu’nda, Münir Özkul Tiyatrosu’nda çalıştığını kaçımız bilir. Ankara Meydan Tiyatrosu’nda yuttuğu tozları kaçımız hatırlar (…)” Minareci, Bursa’nın Sesi (23 Mart 1986).

[48] Menteş, Hâkimiyet (25 Ağustos 1987). Ersin Beyhan, Selâmi Üney’in ölümünün birinci yıldönümünde yazı kaleme almıştır. Beyhan, Hâkimiyet (24 Ağustos 1988). Ayrıca Selâmi Üney ile ilgili gazetede yayımlanan tam sayfa yazı için bkz. Menteş, Bursa 2000 (1 Haziran 1997).

[49] Özdür, Hâkimiyet (13 Ocak 1989).

[50] Yazının ilk hali “Oyuncu-Yönetmen-Şair Selâmi Üney’in Çantasının İçinde Neler Var” adıyla Prusa Şehrengiz dergisinin 93-94. sayısında (Aralık 2017-Ocak 2018) yayımlandı. Daha sonra bazı yerlerini değiştirdim.