Vedat Nedim Tör
Bursa’nın Yeşil Türbe’si, Muradiye’si,
Ulucami’si, Kozahan’ı kadar çınarları da birer güzel anıttır. Çınarsız bir
Bursa, Yeşil Türbe’siz bir Bursa kadar uluhiyetini kaybeder.
O, göklere muhteşem bir gölge abidesi gibi
yükselip yayılan çınarları zamanında dikenler, bugünleri yani yüzlerce yıl
sonrasını düşünebilecek kadar ileri görüşlü şehircilermiş.
Bursa’nın Cumhuriyet Meydanı’ndaki o kötü mimari
eserler nasıl ki gerilemiş zevkimizin birer çıbanı iseler, yere ancak bir
simitçi tablası kadar gölge salan o kısa ömürlü, kısır ve bitli top
akasyalar da ağaçlama siyasetimizdeki soysuzluğumuzun canlı vesikalarıdır.
Çınarın o portakallı akide şekeri gibi sarışın, hafif ve yaygın gölgesi
yanında top akasyanın bir mürekkep lekesini andıran o bücür ve hendesi
toparlağı ne kadar cılız ve gülünç kalıyor.
Bursa’nın çınarları zamanında o kadar ustalıkla
yerleştirilmiş ki, yalnız güzellik değil güneşle mücadele tekniği bakımından
da birer zeka şaheserleridir.
Çınarın ne kadar gözde bir ağaç olduğunu anlatan
şu efsaneyi siz de dinleyin: Güya padişahlardan biri erkek çocuk doğuran
analara mükafat dağıtacağını ilan etmiş. Bütün oğlan anaları kucaklarında
yavrularıyla padişahın huzuruna çıkmışlar. İçlerinden seksenlik bir kadın:
“Benim de bir oğlum var” demiş. “Hani nerede” diye sormuşlar. “Gelin de
göstereyim” demiş. Benim oğlanım bir çınar ağacıdır. Onu kendi elimle diktim
ve kendi elimle büyütüyorum".
Bir çınarın bir oğlan çocuk kadar itibar ve
değer taşıdığı bir kültür seviyesinden bugünkü orman yakan hoyrat insana
iniş ne hazindir.
Bursa adlı broşürden
|