|
|
Çoğumuzun bilmediği, yarım kalmış bir çaba bu.
Mudanya'da bu isimde özel bir sanat merkezinin açılması, kısa süre
sonra kapanması. Baş rol oyuncusu, Bursa'nın kültür insanlarının tanıdığı
bir kişi:
Ömer Tuncer (belgesel yapımcısı). Gelin onun ağzından dinleyelim bu sanatevinin
öyküsünü...
"Kültür bakanlığında Sinema Gen. Müd. Yrd.
olarak görev yaparken, Bursa Çocuk Esirgeme Kurumu'nun bağlı olduğu Sosyal
Hizmetler Müdürlüğü, kuruma Bursalı ünlü edebiyat öğretmeni rahmetli Fakihe
Odman'ın bağışladığı ve ölünceye değin içinde yaşamış olduğu evi ihale ile
satışa çıkardı. Sene 1995. Fakihe Hanımın 1968'deki ölümünün üzerinden 27
yıl geçmiş. Mudanya'da, Mütareke Müzesi'nden sonraki dördüncü sokakta
bulunan ev kullanılmamaktan harabeye dönmüş durumda.
Emekliliğim yaklaşıyordu, ihaleye katıldım ve evi satın aldım (1995).
Denizden midye çıkaranlar bunları Fakihe Hanımın evinde ayıklıyordu. Tinerci
çocuklar burayı mesken tutmuştu, harabe halindeydi ev.
Fakihe Hanım 1920'lerde eski bir Rum evi olan bu yalıyı alıp onartmış.
Onarım sırasında evin ahşap bölümleri kazayla yanmış. 1940'da ikinci bir
onarım geçirmiş, 1968'e kadar fiilen kullanılmış.
Yakın zamanda kaybettiğimiz ünlü mimarımız Cengiz Bektaş'ın karşılıksız
desteğiyle rölövesi çıkarıldı ve restorasyon planları hazırlandı.
|
|
|
1997'de
emekli olunca hemen Bursa'ya gelip Mudanya'nın geleneksel yapı ustası Rasim
Usta ile evi onarmaya başladım. Binanın onarımına bir memur emeklisi olarak
gücümün yetmeyeceği çok açıktı. Bütün birikimim, emekli ikramiyem, annem ve
kardeşlerimin gelirlerinin bir kısmı onarımın sürdüğü bir buçuk yıl boyunca
buraya aktı. Yetmedi, kredi alarak sonunu getirmeyi başardık.
Yıkıntı
halindeki bir binayı yeniden kullanılabilir hale getirmiştik. Şimdi bu evi
herkesin yararına açmak kalmıştı. İçinde bir kafe ve sergi salonu düzeni
kurdum.
Mudanya Sanatevi adıyla hizmete açtım. Ayda bir sergi açılıyor, her hafta
sonu ünlü bir şanatçıyı, düşünürü davet ediyor, söyleşiler düzenliyordum.
Mudanyalı öğretmen Atila Canbaz'ın desteğini de unutamam (Fotoğrafta Nezih
Danyal (çizer-sol başta), Semih Poroy (çizer-ayakta), Atila Canbaz (masada,
sağda), ben (masada, solda) varız).
2010'da aramızdan ayrılan İnegöllü şair,
akademisyen
Ahmet Necdet, arkeolog eşiyle ziyaretimize gelmiş, duygularına
mısralara dökmüştü.
Bütün bu emek, bunca çaba 1999'da bazı bürokratların girişimiyle sona erdi.
Tarihi değeri olan üç yüz kadar Mudanya yalısına savaş açtılar. Kıyı kanununda
bulunan bir açıktan yararlanarak, yasanın çıkmasından önceki yapıların
ortadan kaldırılmasına çalıştılar. Önceki yasada bulunan, iptalinden sonra
yeniden çıkarılması unutulmuş olan, "yasanın çıkmasından önceki evleri
kapsamaması gerektiği" şeklindeki boşluk nedeniyle kıyı şeridinde, içinde
tarihi yapıların da olduğu bütün evlerin tapuları iptal edildi. Benim gibi
bir kişi daha Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne dava açtı, haklı bulunduk ve
tazminat aldık. Bu yetmedi, kiraya verilmiş olan evlerin kiracıları, kendilerinden fuzuli işgal parası isteneceği ve tapusu iptal
edilen ev sahiplerine artık kira ödenmemesi konusunda uyarıldılar. Hukuk
mücadelemi sürdürdüm. Bana burayı kıyı yasasındaki açığa rağmen ihaleyle
satan Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü'nden masraflarımı almaya çalıştım.
Şimdi bana söyleyin, tarihi bir yapıyı alıp büyük masrafla onarmak ve
kullanılır hale getirmek, devletin desteklemesi gereken bir iş iken,
devletin bu tutumu hangi akla hizmetle yapılıştır? Bunu gören başkaları bu
çabaya girer mi artık? "Bu evleri neden kendi başlarına yıkılmaya
bırakıyorlar" sorusunun cevabını artık biliyorsunuz.
|
|