Mehmet Beysel'in Anıları
1954’te Heykel'de İpekhan'da yazıhanemi açarak
serbest çalışmaya başladım. O dönemde Belediye Fen İşleri müdürü yüksek
mühendis Lütfü Bey, İmar müdürü de yüksek mimar Sait Hazinedaroğlu idi.
Onların ayrılmasından sonra yüksek mimar Orhan Bey ile eşi yüksek mimar
Semra Hanım bu görevlere geldiler. Bunlar 1960’a kadar işleri gayet düzgün
yürüttüler. İhtilal ile işlerin daha düzelmesi beklenirken maalesef hep
tersi olmuştur. Nitekim 60 ihtilalinde Orhan Bey görevinden ayrılınca Bursa
Belediyesinde bozulmalar başladı. Belediye işlerini takip için oğlum Kemal’i
gönderiyordum. Bir gün bana, “baba sen bu belediyecilere ne yaptın? Beysel
İnşaat lafını duyunca yüzüme bile bakmadılar, “git, sonra gel” dediler. Ben
belediyecilere kötü bir şey yaptığım kanaatinde değilim ama birkaç kişinin
ayağına basmışlığım var tabi.
Atatürk Caddesi’nde Güven Oteli vardı, sahibi Naci Kurtul idi. Naci beyin
oğlu Esat lise arkadaşımdı. Ona gidip arsanın fiyatını sordum, söyledi.
Elinde imar durumu da vardı. Bu imar durumuna göre şimdiki Garanti
Bankasının karşı köşesindeki bina tamamen yola gidiyor ve oradaki dar yol
genişliyordu. Yani Atatürk Caddesine cepheli bir dükkân yapılamıyor; bu
durumda da arsanın değeri çok düşüyordu. Ayrıca orta kısmında da bir bahçe
vardı. “Bu fiyata satamazsınız” dedim ve ayrıldım. Bir süre sonra baktık ki
belediyeden ayrılan bir mimarla yapı işlerinden ayrılan bir mimar ve bir
inşaat mühendisi bir şirket kurmuşlar; arsayı o yüksek fiyattan ancak uzun
vade ile almışlar. Bunlar caddeye cepheli dükkânı olan altı katlı bir bina
yaptıkları gibi arkadaki bahçeyi de tamamen inşaata katmışlar. İmar tadilatı
mı yapıldı diye baktık. Böyle bir şey yok. Ankara’ya imar planı tadili için
yazılmış fakat kabul görmemiş. Ben o sıralar Adalet Partisi il yönetim
kurulundayım. Bu bina için birkaç şikâyet geldi. Bunun gibi Şehreküstü
Meydanında, altında Aygaz’ın bulunduğu bina ile yakınındaki iki binanın
yüksekliklerinin de fazla olduğundan şikâyet ediliyordu… Belediye başkanı
İsmet Tavgaç yönetim kuruluna çağrıldı ve bu durum il başkanı tarafından
kendisine anlatıldı. Tavgaç, “Müfettiş çağırıyorum, gelen müfettiş mühendis
olmadığı için bu konuda rapor veremiyor” dedi.
Başbakan Süleyman Demirel İmar İskân bakanı ile Bursa’ya gelmişti. Çelik
Palas’ta yemek yendikten sonra il yönetim kurulu toplantısına katıldı.
Toplantıda il başkanı Recep Kırım” Kaçak inşaatları İmar İskân bakanına
anlat” dedi. Ben de bakandan belediyeye bir müfettiş göndermesini istedim.
Bir hafta sonra Mehmet ismindi bir müfettiş büroma geldi, benden yer
göstermemi ve bina yüksekliklerini ölçmesi için bir eleman vermemi istedi.
Büromda çalışan ressamımız ile gittiler. Döndüklerinde mühendis müfettiş
bana, “Nasıl o yol olan yere inşaat yapmışlar da karşı köşede oturan fen
işleri müdürü görmemiş? (Söz konusu arsanın eski Belediye binasının tam
karşısında olduğunu kastediyor) Nasıl ruhsattakinden 4.25 metre daha yüksek
bina yapılır da bunu kimse görmez? Utanıyorum. Mesleğimle iftihar ederdim
ama şimdi başım dik gezemeyeceğim”.
Aradan bir süre geçmişti ki İsmet Tavgaç il yönetim kurulu toplantısına
geldi. Ve, “o binalarda mevzuata aykırı bir şey yokmuş, öyle rapor geldi”
dedi. İşte böyle. Birçok müteahhit belediyede işlerini rahatça gördürürken
yönetmeliklere uyan Mehmet Beysel, Adalet Partisi yönetim kurulu üyesi iken
kanuni ve nizami işlerini yürütemez oldu.
Altıparmak Caddesi’ne inerken şu anda Garanti Bankası’nın bulunduğu arsanın
imar durumu 18.50 m. yükseklik idi. Sahileri bana “Diğerleri 21. 50 metre de
niye sana 18.50 metre demişler” diye sordular. İlgilendim, belediyeden
“mümkün değil” dediler. Sonra başka bir müteahhit “Ben izin alırım” diyerek
işi aldı, 21.50 m. değil, 24.50 m. yükseklikte bina yaptı. Her gün o yoldan
geçen başkanlar dahil bütün belediye yetkilileri bu durumu gördü ama nedense
bir şey yapmadılar.
1960’ta benim de içinde bulunduğum Ticaret ve Sanayi Odası meclisi, Bursa’da
60 ihtilalinin güçlü adamları tarafından tayin edilmek suretiyle
oluşturulmuştu. Üç sene süreyle o mecliste bulundum, başkan yardımcılığı
yaptım. O sıralarda ABD gelişmekte olan ülkelere ‘Marshal Yardımı’ ve bunun
gibi kanallardan yardım yapmaktaydı. Bu yardımlardan biri de sanayi
bölgeleri kurulması için verilen çok düşük faizli kredilerdi.
Piccinato planı yeni tasdik edilmiş ve Yalakçayırı sanayi bölgesi olarak
ayrılmıştı. Odanın elinde 2.5 milyon lira para vardı. Ancak bu para tekstil
okulu yapılması için toplanmıştı. Bir kısım sanayicinin itirazıyla
karşılaştık. Bursa kaplıca şehriydi, sanayi gelecek olursa yeşilliği ve
turistik özelliği yok olabilirdi. Çok da haksız değillerdi. Bir meclis
toplantısında sadece bu gündem görüşüldü. Öğleden sonra 16’da başlayan
toplantı ertesi sabah ezan okunduğunda hala devam ediyordu. Meclis büyük bir
cesaret göstererek olumlu karar aldı. Seçilmiş bir meclis böyle bir kararı
zor alırdı. İşte o gece, benim de içinde bulunduğum meclisin kararıyla Bursa
bugünkü gelişmiş sanayi ve ticaret merkezi haline geldi. Muhakkak ki iyi bir
belediye yönetimiyle çok daha iyi olabilirdi. Neden Bursa Kayseri gibi
planlı büyüyemedi? Hepimiz suçluyuz bu konuda çünkü kısa vadeli menfaatler
peşinde koştuk, koşmaktayız.
Neden kendimi de suçluyorum? Çünkü Piccinato planına göre Bursa A, B, C gibi
bölgelere ayrılmıştı. A bölgesi eski Bursa’yı yani Setbaşı, Emirsultan,
Yeşil, Hisar, Muradiye, Altıparmak gibi yerleri kapsamaktaydı. Biz yap-satçı
müteahitler için apartman yapıp satabileceğimiz arsalar yoktu bu bölgede.
Çünkü buraları korunması gereken yerlerdi ve mevcut bina hacmi kadar yeni
bina yapılabilirdi. Apartman inşaatı yalnız Ucuz Mesken’de yapılabilirdi ki
orada da hiç alt yapı yoktu. Orada inşaat yapıp para kazanmak zordu.
Dolayısıyla bu işi biraz da biz zorladık ama sonunda iş çok abartıldı. Altı
metre genişliğindeki yola da altı kat inşaat müsadesini biz istememiştik
yani! Belediye yetkilileri muhtelif sebeplerle bu izinleri verdiler ve
Bursa’yı bugünkü hale getirdiler. Bizler de “Ne yapıyorsunuz? Bursa’yı rezil
ediyorsunuz” demedik. Onun için suçluyuz.
1954’te işe
başladığım sıralarda inşaat yaptırma talebiyle gelen olduğunda belediyeye
gidip imar durumunu, bu arsaya nasıl inşaat yapabileceğini öğrenir durumu
arsa sahibine bildirirdim. Kimse belediyeden değişik imar durumu alamaz ya
da imar durumuna aykırı inşaat yapmaya kalkışmazdı.
1958’de devrin tanınmış iş adamlarından Osman Ege zamanın tapu müdürü Mehmet
Bey ile bana geldi. O sıralarda yapılmakta olan Santral Garaj karşısındaki
arsasına bir otel yaptırmak istedi. İmar durumunu inceledim, dört katlı
olabileceğini söyleyip 450 bin lira fiyat verdim. Fiyatta anlaşamadık.
Kalktı gidiyordu ki kendisine hatırlatmada bulundum. “Bakın, İtalyan mimar
Piccinato burada, ona yeni plan yaptırılıyor. Biliyorum ki onun planına göre
bu arsaya inşaat izni verilmeyecek. Hiç olmazsa bin proje yaptırıp
tasdik ettirin. Aksi takdirde oraya inşaat yaptıramayacaksınız, dedim. Bana,
“Mühendis, cebimde bu para varken oraya her zaman inşaat yaptırırım” dedi ve
gitti.
Piccinato planı tasdik edilip yürürlüğe girdi. 1960’tan sonra, serbest
piyasada çalışıp başarılı olamayan Beşir Düvenli belediye imar müdürü oldu.
İmar kanununun bir maddesinden istifade ederek ama tamamen yanlış yorum
yaparak Osman Ege’nin arsasına otel yapmasına izin verdi. O arsaya ancak
muvakkat (geçici) inşaat yapılabilirdi ve o inşaat da 250 metrekareyi
geçemezdi. Halbuki Ege Otel’in inşaat alanı yaklaşık 2000 metrekaredir.
60’lı yıllarda Bursa belediyesi imar müdürlüğü yapmış olan Beşir Düvenli
kendi zamanında imar kanun ve yönetmeliklerindeki boşlukları keyfince
yorumlayıp Bursa’da benim vicdanıma ters düşen uygulamalar yapmıştır. Ondan
sonra gelen bazı müdürler de bu usulü devam ettirdiler. Ben Adalet Partisi
yönetim kurulu üyesi olmama, belediye başkanının bizim partiden olmasına ve
her toplantıda Fen İşlerindeki olaylardan bahsetmeme rağmen, hakkında
olumsuz müfettiş raporu olmayan müdürleri yerinden oynatmak mümkün olmadı.
Belediye başkanının bu konudaki olumsuz tutumu AP’nin belediye seçimini
kaybetmesine neden olmuş; ama yerine gelen CHP’li mimar belediye başkanı da
bana telefon ederek bu zatla uğraşmamamı tavsiye etmişti. O uğraşılarım
benim Bursa belediyesi bürokratlarıyla aramın açılmasına, haksızlıklara
uğramama, işlerimin yürümemesine sebep oldu.
Kükürtlü Caddesi’ndeki inşaatlar Çekirge Caddesi kuzey imar planına tabidir.
Bir arsanın yüzde 25’ine 1.25 oranında inşaat yapılabilir. 1000 metrekarelik
arsaya ancak 125 metrekarelik iki daire yapılabilir ki o da toplam 250
metrekare eder. Beysel İnşaat Kükürtlü Caddesi’nde bu kurala uyarak sadece
üç apartman yaptı. Çünkü 1000 metrekareye 125’er metrekarelik dört daire
yapabilen becerikli müteahitler varken arsa sahiplerinin bana gelerek inşaat
yaptırmaları elbet mümkün değildi. Kükürtlü Caddesi’ni şöyle bir dolaşın
lütfen. Kaç apartmanın bahçesinin, binanın oturduğu alanın üç katı olduğuna
bir bakın. Ölçüm yapmaya gerek kalmadan göz ile fark edeceksiniz, böyle
örneklerin çok az olduğunu.
Bir gün uzun süre beraber çalıştığım Yalçın Razgatlı bir tapu getirdi,
“Dikkaldırım’da Ahmet Şengezer’lere ait bir arsa var, okul alanı olarak
ayrılmış, bir şey yapabilir misin” diye sordu. “Olmaz, ama bir gidip
konuşayım” dedim. Tabi aldığım cevap olumsuz oldu.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Yine bir gün Yalçın geldi. “Ağabey
Şengezer’lerin arsasına verilmiş okul başka yere gitti, o arsaya beş katlı
apartman izni aldılar. Ama tabi fedakarlık edip birkaç daireyi imar
değişikliğini yapanlara verdiler” dedi. O arsa ve yapılan apartman orada
duruyor. İsteyen gidip tetkik edebilir.
Mehmet
Beysel şahit olduğu bu olumsuzlukları şöyle yorumlar: Türkiye’nin
serbest piyasa ekonomisine kontrolsüz geçişi sonucunda nitelik, vefa,
dürüstlük, başarılı olmanın önünde engel olmuş hep. Son 35-40 yıldaki hızlı
nüfus artışı, köyden şehre göç ve buna koşut olarak konut talebindeki
patlama dolayısıyla niteliksiz, yetersiz ama gözünü para hırsı bürümüş
kimselerin inşaat sektörüne balıklama dalmaları yol açmıştır bu duruma.
Kaynak: Bir Mühendisin Anıları- Mehmet Beysel, Ayber Danışmanlık yayını,
2007
---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yavuz Bubik'in anıları, Mehmet Beysel'in 1960'dan önce imar yönetmeliklerine
uyum konusundaki hassasiyet ile ilgili anlattıklarını doğruluyor:
"Eski yıllarda ruhsatsız yapılaşmalar ve proje ihlalleri ciddi takibe
uğrardı. Prost'un şehir planı uyarınca 'Çekirge asfaltının kuzeyinde
yapılacak binaların çatı yüksekliği asfaltı geçemez' kuralı
vardı.Mimar-mühendis olan dayım 1953'te, bugünkü İntam'ların karşısına yakın
zamanda yıkılan birbina yapmıştı. Yüksekliği öngörülen kotu 1 metre geçtiği
için iki yıl meslekten men cezası almıştı". (Bir Avuç Bursa, Gökçen
Yayınları, s. 48)
|