|
|
“Bellek denen şey çok zengin:
sürekli yineler göstergeleri, yineler ki kent varolmaya başlasın” İtalo
Calvino
Prof. Dr. Necmi GÜRSAKAL
Calvino kentler ile olan ilişkimizi şöyle anlatır: “Kentlerle
ilişkimiz rüyalarla olduğu gibidir: hayal edilebilen her şey aynı zamanda
düşlenebilir, oysa en beklenmedik rüyalar bile bir arzuyu, ya da arzunun tersi,
bir korkuyu gizleyen resimli bir bilmecedir.”
Kentler hepimiz için resimli bilmecelerle doludur. Neden bir kenti
diğerlerinden daha çok ya da bir kentin belirli yerlerini diğerlerinden daha çok
severiz? Yaşadığımız kentin bazı caddeleri, sokakları, evleri, binaları nedense
bize diğerlerinden farklı gelir. Oralara baktığımızda, o binaların eski
fotoğraflarını incelediğimizde, onlara ilişkin anıları dinledikçe, içimizde
farklı duygular kıpırdar. Sevinçlerimiz, acılarımız, pişmanlıklarımız,
aptallıklarımız beynimizin bir yerlerinden sökün eder, içimizi sızlatarak
geçmişe özlem duygularımızı yeşertir, binlerce resimli bilmeceyi
hareketlendirir. Oysa kentte yüzlerce sokak, cadde, ev, park, okul vardır. Bizim
için farklı olanlar, çoğu zaman kişisel tarihimizle kesişenlerdir. Sonra farkına
varırız ki, sanki onları belleğimizin en değerli, en kolay erişilebilir
yerlerinde adeta pamuklara sarıp saklamışızdır.
Altıparmak Caddesi ve şimdi
Osmangazi Kaymakamlığı olan bina, benim için sözünü ettiğim bu farklı
yerlerdendir. İki yanında yüksek apartmanların dizili olduğu küçük bir kanyonu
andıran Altıparmak Caddesi, işin aslına bakarsanız sıradan bir büyük kent
caddesidir. Bu cadde bugün eski önemini kaybetmiş olmakla birlikte, eskiden
Bursa’da yenileşmenin ve kentin büyümesinin simgesi olmuş bir caddeydi. Caddenin
başında, Stadyum Meydanı’ndaki kırk merdivenlerin yanında, 50’li yıllarda
bulunan ve doğum evi olarak kullanılan Yağcı Cemal’in konağında doğmuş olmamdan
tutun da, babamın ve dayımın terzi dükkânlarının bu caddede olmasına; yine bu
caddedeki İktisadi Ticari İlimler Akademisi’ni (Osmangazi Kaymakamlığı binası)
bitirmeme kadar birçok neden, benim için kentin bu kesimini farklı kılan
nedenler arasındadır.
Bugün Bursa’da Osmangazi Kaymakamlığı olan o binanın
binbir yüzüyle, birçok Bursalının belleğindeki resimli bilmeceler iç içe geçmiş
durumdadır. Şimdi Erdek’te oturan eski bir arkadaşımın, beynindeki resimli
bilmeceleri kurcalayarak, “Okulu ve Altıparmak’ı düşündükçe burnumun direği
sızlıyor” dediği aklıma geliyor.
Binanın binbir yüzüne gelince işe bir soru
ile başlayalım. Bir mimara deyin ki, “Bana bir ilkokul yapacaksın ama ben onu
daha sonra Eğitim Enstitüsü olarak, radyo olarak, Kız Öğretmen Okulu olarak,
İktisadi Ticari İlimler Akademisi olarak ve kaymakamlık binası olarak
kullanacağım”. Matematikte çözüm kümesi olmayan sorular gibi, aslında
karşınızdaki mimarın bu isteği karşılayacak bir çözüm kümesi de yoktur.
Bitmedi, sonraları aynı bahçe içine yapılan bir ek binada Maliye veya
defterdarlıkla ilgili bir birimin çalıştığını da yaşı uygun olanlar hatırlarlar.
Haşim İşcan’nın valiliği döneminde (1945- 1950), 1948 yılında yapılan ve ilk adı
“Haşim İşçan İlkokulu” olan bu bina, böyle bir ödül olsa hiç abartmadan çok
işlevlilik Oscar’ına aday olurdu. Esnekliğin bu kadarına ne demek gerekir, onu
da artık kentin ve ülkenin geçmişteki yöneticilerine sormak gerekir. O dönemde
yapılan Yapı Kredi Bankası, Yeşil Vergi Dairesi gibi binaların hemen tümü hala
aynı iş için kullanılmaktadır. Bir tek bu bina, sürekli adını değiştirmiş; bu
kadar adı değiştiği için de insanların aklını karıştırarak bir resimli bilmeceye
dönüşmüştür.
Sözünü ettiğim, şimdilerde Altıparmak’ta Osmangazi Kaymakamlığı
olarak kullanılan binanın girişinde duvarda, “Okul yavrularına armağanıdır”
gibilerden bir yazı var. Bunun bina ile olan ilişkisini Osmangazi
Kaymakamlığı’na gelen birine sorsanız, elbette “okul yavrularını” anlamayacak;
hele hele bu binada lise öğretmenlerinin, iktisatçıların, işletmecilerin
yetiştirildiğini anlatırsanız kafası daha da karışacaktır.
“Nasıl yani?”
filan demeyin, Eğitim Enstitüsü döneminde, yanılmıyorsam 60’lı yıllarda
Bursa’nın ilk yerel radyosunun da bu binada çalıştığını notlarınıza
ekleyebilirsiniz. Şimdi binada nüfus ile ilgili işlerin yapıldığı yerin Akademi
zamanında bilgi işlem ünitesi olduğunu; Akademi’den önce spor salonu olan basket
potalı yerde Akademi’de derslerin yapıldığını, kaymakamlıkta burasının daha da
farklı bir şekilde kullanıldığını; en üst kattaki kız öğretmen adaylarının
yatakhanesinin, Akademi döneminde kütüphane olduğunu göz önüne alırsak binanın
neden binbir yüzü olduğu hemen açıklığa kavuşur. Bina her ad değiştirdiğinde
içten sürekli bölünmüş ve yeni taleplere cevap vermeye çalışmıştır.
Eski yeni
bütün Bursalıların belleklerinde bu bina ile ilgili bir şeyler vardır. Ben 60’lı
yıllarda bu binada eğitim gören bir Eğitim Enstitüsü öğrencisinden mandolin
dersleri aldım. Buradan yayın yapan radyoyu dinledim. Bu binada hizmet veren
Bursa İktisadi Ticari İlimler Akademisi’nden mezun oldum, ardından asistan
olarak bu binada işe başladım.
Bursa’daki Cumhuriyet dönemi mimarisinin
önemli eserleri arasında yer alan bu binanın her el değiştirdiğinde yeni
amaçlara uygun olarak içten nasıl bölündüğüne şahit oldum. Binaya yapılan
işkenceler yeterli olmamış ki, yine 70’li yıllarda binanın yanına, bitişik
nizamda tenekeden sundurma görünümlü bir araç garajı da eklenmişti.
Yazımızın
girişinde Calvino’nun belirttiği gibi, elbette bellek denilen şey çok zengin ama
insanoğlunun unutmak gibi bir özelliği de var. Durmadan adı değişen, kentte
oturanların anılarını böylesine karıştıran, herkese, “Orası eskiden neydi?”
sorusunu sorduran; Bursa’da bu tür başka bir bina var mıdır, bilmiyorum.
Bina
yakın zamanda Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından derlendi toparlandı.
Önündeki bahçe duvarı alınarak bina ferahlatıldı, ışıklandırıldı. Eskiden
anneler babalar saç tıraşı olduğumuzda, “Yüzün gözün açıldı” derlerdi. Binanın
da bu işlemlerden sonra yüzü gözü açıldı. Bina gördüğü işkenceleri unutmuş gibi
caddeye yeniden gülümsedi. Şimdi Bursalılar binanın önünden geçerken onun
yaşını, dayanıklılığını, inanılmaz esnekliğini düşünerek ona saygı ile
bakıyorlar. Binanın, “Beni ne yapmak istediğinize karar verdiniz mi artık?”
sorusunu ise çok az kişi duyuyor.
http://bursadazamandergisi.com/makaleler/bir-binanin-binbir-yuzu-829.html’den
kısaltarak alınmıştır. |