Velosipet
İle Bir Cevelan
(Bisiklet ile bir Gezinti)
Oğuz Kanbir'in 30.3.2008'de Meydan gazetesinde
yayımlanan yazısıdır.
Türkiyede ilk bisiklet yarışlarının 1910 yılında İstanbul da yapıldığı
biliniyordu. Fakat 1909 tarihli Hüdavendigar Salnamesinde (yıllık) aynı yıl
Bursa da bisiklet yarışlarının yapıldığı belirtiyor. Demek ki Türkiyedeki
ilk bisiklet yarışları gerçekte
Bursa da yapılmıştır.
Çevirmen Nezaket Özdemir’in verdiği bu bilgi “100 yıl önce bisikletle Bursa” kitabının önsözünde yer alıyor. Bursa
da Sentez Yayıncılık tarafından basılan kitabın orijinal ismi “Hüdavendigar
Vilayeti Dahilinde Velosipetle Bir Cevelan”. Çevirmen falan var diye
yazarını bir yabancı sanmayın; kitap Osmanlıcadan “çevrilmiş”.
Kitap İbnülcemal Ahmet Tevfik’in 1890’lı yılların sonuna doğru bisikletle
Bursa ve çevresinde yaptığı cevelanı (seyahati) konu ediyor. Ne yazık ki
yazarın yaşam öyküsü bilinmiyor. Ancak kimliği meçhul Ahmet Tevfik’in böyle
bir etkinlik için gerekli ekipman ve finansmana sahip, varlıklı biri olduğu
bellidir. Bununla beraber yazdıklarına bakılarak onun yaşadığı ülkenin
doğasına ve insanlarına karşı sevgi ve saygı duyan romantik bir yurtsever
olduğu söylenebilir.
Ahmet Tevfik gibi birikimli sporcuların ve sanatçıların her zaman farklı
bakan bir üçüncü gözleri
olmuştur. Bu seyahat II.
Abdülhamit’in istibdat
(baskı) döneminde yapılmıştır. Aynı yıllarda Bursa ve çevresinde bir veba
salgınının varlığı kayıtlıdır. Bu koşullarda üstelik velosipetle
(bisikletin) böyle bir seyahate çıkmak gerçekten de
cesaret işidir.
Anlaşıldığına göre Ahmet Tevfik Bursa gezisini kaleme almak üzere
tasarlamıştır. Bu vesileyle tutkunu olduğu bisiklet sporunu topluma
tanıtmak, paylaşmak istemiştir.
Okuyun, okutun
Bir
arkadaşıyla beraber çıktıkları bisiklet seyahati vapurla ulaşılan
Mudanya’dan başlar. Bursa, İnegöl, Yenişehir, ve Bursa parkurunda 267 km’lik
yol yapılır. Bu yolculuk boyunca insan ve çevre gözlemleri aktarılır.
Yazarın esas amacının bisikleti tanıtmak olduğunun kanıtı olarak, kitabın
ilk bölüm gösterilebilir. Giriş bölümünde bisikletin nasıl kullanılacağıyla
ilgili bilgiler oldukça ayrıntılı biçimde adeta
“ders” olarak verilir.
Yazar yolculuk boyunca yaşanan herşeyi not eder. İstanbuldan binilen vapurda
kaptanla ve yolcularla yapılan; Marmara’nın derinliği, Armutlu burnundaki
akıntının tehlikeleri karşıdan görülen çiftliğin kimin olduğu gibi
sohbetleri ayrıntısıyla aktarır. Vapurdaki
Rum gemicinin Türkçe bilmesine karşın
işine gelmeyen konuları “bilmez, bilmez!” diye anlamazdan gelmesine
kızar.
Mudanya’da soğuk ve temiz su bulmanın güçlüğünden söz eder. Bursa’ya
giderken Tepederbent rampasında zorlandıklarında bisikletten inip yürürler.
Bursa’ya gelişte soğukluk denilen yerde Ziraat Mektebi öğrencileriyle sohbet
ederler. Mektebi gezerler. Aksu köyünde alışveriş yaptıkları Rum bakkaldan
çevrede av için bol keklik, tavşan zeynil (geyik) bulunduğunu dinlerler.
İnegöl yolu boyunca tarakçin (ibibik) kuşlarının biri inip biri kalkar.
Uğradıkları yerlerde etraflarına toplanan kişilerin isteği üzerine köy
meydanlarında bisiklete nasıl binildiğini gösterirler. Alkışlarla
uğurlanırlar. Şaka olsun diye çocuklara bisikletin
“şeytan arabası” olduğunu söyleseler de buna onların bile
inanmadıklarını belirtir. Bisikletlerinde ortaya çıkan arızayı tarif üzerine
bir demirciye bir kuruşa tamir ettirdiklerini aktarır. Esnafın namusluluğunu
över.
Yenişehir yolunda karşılaştığı Mehmet pehlivan’ın hikayesini aktarır:
Civarda ünü yayılan Mehmet pehlivan
İstanbuldaki bir düğünde güreşmesi için teklif aldığında artık bahtının
açıldığını düşünür. Koca Yusuf gibi ünü yayılacaktır. Yakınları onun
şerefine bir eğlence düzenlerler. Bir ara aşka gelen pehlivan belindeki altı
patlarla havaya ateş etmek ister. Ancak silah elinde patlar ve iki parmağını
kaybeder. Bunun sonucunda İstanbul
ve şöhrete açılan kapı kapanır.
O
da işte böyle yoksul kalır. Şimdi ona artık
Parmaksız Mehmet Pehlivan
derlermiş!
Ahmet Tevfik
daha neler anlatıyor neler…
Ayrıca, yaşadığı coğrafyanın, şehrin tarihine, kültürüne uzak kalmak
istemeyenlerin severek okuyacakları bu kitap emin olun “stadyumun
yeri” konusunda da zihinleri açacaktı.
|