Fevzi Şen
Beşinci sınıfa geçtiğim yıl (1961) yaz tatilinde birkaç ay simit ve tahinli
pide satmıştım. Daha güneş doğmadan, sabahın köründe mahalle fırınına
giderdim. Mahallemiz Elmasbahçeler o zamanlar Bursa'nın kenar semtlerinden
biriydi. Evimizin bir alt sokağındaki (Kumru Sokak) fırına köpeklerden
kaçarcasına koşa koşa giderdim. Fırıncı gece yarısından sonra, saat 02:30
civarı iş yerine gelir, fırını ateşler, satacağı mamullerin yapımına
başlardı. O sırada biz satıcılar (tablakârlar) fırına sökün ederdik. Usta
hazır olduğunda satıcı arkadaşları yanına çağırırdı; burada yanık, siyah
dikdörtgen metal tepsilerdeki tahanlılarımıza şekeri kendimiz dökerdik.
Herkes istediği oranda dökerdi şekeri. Şekerine kıyanların tahanlıları güzel
olurdu; diğerlerinin ise üzerleri yanık çıkardı fırından. Bizden simitler
için susam istemeyen fırıncı tahanlılar için neden şeker isterdi, hala
anlamış değilim.
Ben aldığım 50-60 adet simit ve tahanlıyı birkaç
saatte Elmasbahçeler, Demirtaşpaşa, Sakarya, Kiremitçi, Kızyakup
mahallelerinde satar, evdekiler uyanmadan geri dönerdim. Yaz tatili bitince
bu işim de bitti.
Bursa fırıncılarının en tanınmışı
Somuncu Baba, Ekmekçi Koca adlarıyla da bilinen Şeyh Hamid-i Veli
Hazretleri'dir (1340-1412). Yıldırım Beyazıt döneminde Bursa'da tanınmış;
şöhretten sakındığı için kentimizi terk edip Aksaray'a gitmiş, sonra da
Darende'ye yerleşmiş.
Bursa'nın eski fırınlarını gezmek için elli
yıl bu işi yapmış olan komşum Ali Hasoğlu ile birlikte yola çıktık. İlk
durağımız Demirtaşpaşa Mahallesi'nde, bir zamanlar eski Demirtaş İlkokulunun
İnönü Caddesi'ne bakan tarafında, okul bitişiğinde bulunan 'Ekmekçi' lakaplı
Alişan Kureyş'in Demirtaş Fırını oldu. Fırın çoktan zamana yenik düşmüş,
yerinden cadde geçmişti. Oradan Abdal Mahallesi'ne yöneldik. Abdal Fırını
hala faal, Resul Şahin tabelası altında çalışıyor. 1927'de burayı Kazım Usta
(Doyuk) çalıştırıyormuş. Oğlu İsmail Doyuk, bu fırının müştemilatında
doğduğunu söyledi, babasının iş yeri açma belgesinin Osmanlıca fotokopisini
gösterdi.
Ali Usta yürürken şu bilgileri vardı: eskiden
yalnızca pişirim fırınları vardı. Bu fırınlar kendinden bir şey üretmezdi.
Vatandaş pidesini, böreğini, tatlısını, hatta balık ve bal kabağını bile
buralarda pişirtirdi. 1950'ye kadar Bursa'da kuzineli (fırınlı) sobalar
bilinmiyordu. Toprak fırını, tandırı olmayanlar evlerinde unlu mamul
pişiremezdi. Fırınlı sobaları ilk defa Balkanlardan gelen muhacirler
getirdi; daha sonra bu sobalar kentimizde de üretildi ve yaygınlaştı.
Böylece pişirim fırınları kapanmaya başladı. İkinci fırın çeşidi simit,
pide, poğaça, pasta fırınları. Birkaç bisküvi ve cantık fırınını da bu
kategoriye sokmak lazım. Mesela Demirtaşpaşa Mahallesinde, Demirtaş
Sokak'ta, şimdi ekmek fırını olan, Muharrem Ağa'nın bisküvi fırını;
Kayhan'da halen faal olan Acı Dayı'nın cantık fırınları gibi.
Bursa'ya tahanlıyı 1950'lerde gelen Balkan göçmenlerinin
öğrettiği söylenir, doğru değildir. Tahinli Bursa'da yapılıyordu ama üzerine
şeker dökmeyi sanırım onlardan öğrendik. Bu yöntemle tahinli pide tatlandı,
üzerindeki yanıklık da kalktı. Şeker dökülmezse üzerindeki pekmez yanık
görüntüsü veriyordu. Üçüncü tür fırınlar ekmek fırınlarıydı. Onlar yalnızca
halkın ekmek ihtiyacını karşılardı. Ekmeklerin bakkallara dağıtılması
eskiden eşek ve beygirlerin iki yanına takılan dolaplarla yapılırdı.
Yürüyerek Reyhan Mahallesi'ne çıktık. Elmalık Cadde'de karşımıza
Mustafa Sevgi ustanın Elmalık Fırını çıktı. Fırın yerinde, ancak unlu mamul
değil başka şeyler satıyordu. Biraz daha yürüdük, Reyhan Caddesi 31 numarada
hala simit ve pasta üreten Reyhan Fırını'na vardık. Ali Usta anlatmaya devam
etti: " Fırıncılığa bu fırında başladım. Burası ve sonradan çalıştırdığım
Elmalık Fırınları çok eskidir, Rum fırıncılardan kalmış. Fırını odunla
ısıtırdık. Odun ihtiyacımızı önceleri dağlıların eşek ve beygirle
getirdiklerinden, sonraki yıllarda da odun depolarından karşılardık. Gürgen
odunu tercihimizdi. Pekmezi üzüm yetişteren köylülerden, unumuzu
toptancılardan alırdık. Fırınlar 24 saat açıktı. Akşam saat 20'de kalfalar
gelir, nohut mayasıyla hamur yoğururlar, tahinli ve çörek basılır, kabarmaya
bırakılırdı. Arkasından ekşi maya ile simit hamuru yoğurulurdu. Gece 01-02
arası simit imalatına başlardık.
Bursa'da bir zamanlar Rumlar da fırıncılık yaparmış.
Özellikle Yanya'dan gelen gurbetçi Rumlar fırın kiralayıp çalıştırırmış.
Mübadeleye kadar devam etmişler. Kırım Savaşı'ndan sonra gelen Kırım
Tatarları da bu işe girmişler.
Ali Hasoğlu ustayla daha sonra Çifte Fırınlara gitmek
için önce Haşim İşçan Caddesi'ne, oradan da Doğanbey Mahallesi'ne geçtik.
Doğanbey Caddesi ile Çiftefırın Sokağın birleştiği yerde Tahir Altınbaşak'ın
çalıştırdığı Çifte Fırın'ın yerini bulduk. Fırın çoktan yıkılmış, otopark
olmuş. Batıya yürüdük, Fevzi Çakmak Caddesi'nden karşıya geçtik. Değirmen
Sokak'ta Hacı Hüseyin'in çalıştırdığı Ilgarlar Fırını varmış, şimdi yerinde
Gökçen Kovancıgil İş Hanı var. Oradan kuzeye yürüdük, İstiklal İlköğretim
Okulu'nun önüne geldik. Ali Usta okulun karşısındaki bir apartmanı
göstererek "İnegöllü Ahmet Alburel'in çalıştırdığı İstiklal Fırını
buradaydı" dedi. Kiremetçi Mahallesi'ne geçtik. Burada da Remzi Ustanın
çalıştırdığı Menteş Fırını varmış. Bu mahallede iki sokak ismi dikkatimizi
çekti: Simitçi Sokok ve 2. Simitçi Sokak. Eski fırınlar sokak adlarında,
Çatalfırın gibi semt adlarında yaşıyor. Çatal Fırınlar hakkında Mehmet S.
Erhan'dan bilgi aldık: "Çatal Fırınlar Cemal Nadir Caddesi'nden kuzeye doğru
inen, Fahri Korutürk Caddesi'nin bağlantısında, bu caddenin başlangıcı ve
iki yanındaymışlar. Cemal Nadir Caddesi'nin kuzey kanadı genişletilirken
yıktırılmışlar. Günümüzde birinin yeri Şehabettin Paşa Mahallesi'nde, diğeri
Aktar Hüsam Mahallesi'nde". Erhan Bey Setbaşı Fırını ile ilgili de şunları
anlattı: "Milli Mücadele yıllarında Yunan işgali sırasında Kuvayi Milliye
teşkilatından Erzurumlu Yeşilzadelerden Salih Hocaefendi, 1. dönem
milletvekilliği için Ankara'ya gidinceye değin Setbaşı Fırını'nı işletmiş.
Ali Ustayla daha sonra Tayakadın Mahallesi'ne gittik Kemal
Kuzencik'in çalıştırdığı Tayakadın Fırını'nın bulunduğu yere vardık, yerinde
oto galerisi vardı. Ardından Tahtakale'ye gittik. Sümerbank'ın yanından
Tahıl Han'a çıktık. Hanın doğusunda eskiden Ramazan Ustanın pişirim fırını
varmış. Mahallenin yaşlıları bu fırının 30-40 yıl önce yok olduğunu
söylediler. Veziri Caddesi'nden Pınarbaşı'na doğru çıkarken Hacı Sevinç Cami
karşısında Hacı Musa'nın Ekmek Fırını'nı görüyoruz. Bu konuda doğma büyüme
Bursalı olan Erhan Yıldızalp'ten bilgi aldık: "2. Dünya Savaşı yıllarında
Bursa'da da ekmek sıkıntısı vardı. Ekmek vesikayla satılırdı. Posta pulu
şeklinde olan vesikalar nüfus kağıtlarına mühürlenerek verilirdi, aylıktı.
Tahtakale girişinde, İnebey Caddesi'nde Adem Ağa'nın fırını vardı (şimdiki
Çınarlı İş hanının olduğu yerde), francala ekmek çıkarırdı. Bu ekmek
yalnızca memurlara, gazilere verilirdi, Memurin Ekmeği denirdi.
Tahtakale'nin üst tarafında, Hacı Sevinç Cami karşısındaki Musa'nın
fırınında ise Harcı Ekmek (esmer ekmek) çıkardı. Esnaf ve işçi oradan
vesikayla ekmeğini alırdı. Vesikalar yalnızca ait olduğu fırında
geçerlliydi. Ekmekler 250 gr. olup günde bir tane, 20 kuruşa satılırdı. Her
gün ikindiden sonra Tahtakale'de Çerkez Hanı önünde bayat ekmek (bir gün
önceki ekmek )satılırdı. Bu ekmek ucuz olduğundan (12- 15 kuruş) müşterisi
de çoktu.
Hisar'a doğru yürüdük. Yerkapı Camiinin dibinde, Bursa'nın en
eski fırını olduğu söylenen Fırıncı Mehmet Dede'nin Yerkapı Fırını varmış, o
da çoktan yıkılmış. Hisar'da iki fırın daha varmış. Biri Tahtalı Mescit Cami
karşısında. Diğeri de Ortapazar Caddesinde, çınarın yanındaki Hüseyin
Ağa'nın Ekmek Fırını. Hisar küçük olduğundan bu üç fırın semtin ihtiyacını
karşılıyormuş.
Ulucami PTT'sinin köşesinden yukarı çıkıp sola döndük. Erkek
Lisesi'nin bulunduğu sokakta Mahkeme Fırını ile karşılaşık. Fırın sahibi
Mehmet Kırpaçlar bize bilgi verdi: "Bursa'da halen faal olan, aynı ailenin
işlettiği en eski fırın bizimkidir (111 yıllık- 2003 yılında). 1892'den beri
üç kuşaktır işletmeciyiz. İlk fırını Barutçuoğlu lakaplı Ali Dayımız açmış.
Ticaret Lisesi'nin sol tarafındaymış. İkinci fırınımız Mehkeme Hamamı'nın
yanındaydı, dayım İsmail Hakkı Ağaçgörgü 1950'ye kadar burayı çalıştırdı.
Yol geçeceği için o tarihte yıktırıldı. Üçüncü fırın bu mekanda açıldı,
1961'de Hakkı dayımdan devraldım. Mehmet Beye "bir dönem Bursa'da gurbetçi
Rum fırıncılar varmış, doğru mu" diye sorduk. "Evet" dedi, "duyduğuma göre
onların en bilineni Atatürk Caddesi'nde Vakıflar Bankası yakınındaki
Alboyacılar Fırını imiş, sahibi de Harlam Usta imiş. Bu fırın da yol
genişletilmesi sırasında yıkılmış".
Daha fazla bilgi toplamak için Fırıncılar-Simitçiler Odası'na
gittik. Burada üç yüz yıllık tarihi İvazpaşa Simit Fırını çalıştırıcısı
Hüseyin Tertemiz ustayla karşılaştık. Hüseyin Usta "Bizim fırının 5-6 kuşak
önceki çalıştırıcısı, dağ köylerinden bir heybe dolusu altınla gelip bu
fırını açmış. Heybesini astığı tarihi çivi hala duvarda duruyor" diye
anlattı.
Geziyi bitirip mahallemize geri döndüğümüzde Ali Usta bazı isimler
de verdi, şunlar:
Kapanan tarihi simit fırınları
Fırının adı
Mevkii
Sahibi
Tahtalı Mescit
Alaaddin Cami
Mülayim Usta
Alacahırka
Alacahırka
Çavuş Dayı
Meydancık
Meydancık
Abdullah Dosay
Tatarlık
Tatarlık
Vahit Kamat
Maksem
Maksem
Yakup Usta
Pınarbaşı Simit
Pınarbaşı
Abdurrahman Usta
Muradiye
Muradiye
Ahmet Usta (Horoz Ahmet)
Delik
İnebey
Hasan Usta
Kırmızı
Yeşil
İsmail Usta
Şible
Şible
Halim ve Kamil Usta
Altıparmak
Altıparmak
Celil Yavaş
Bebek Simit
Hocahasan
Halim Akmangül
Çırpan
Çırpan
Hüseyin Usta
Kaynak: Bursa Defteri, sayı 18 (2003), sayfa
80-87
|