|
|
Bursa’da Çocuk Narkissos ve Yaşlı Dionysos
Hilmi Yavuz'un 6. Bursa Edebiyat Günleri'nde yaptığı konuşmanın bir
bölümüdür.
Bursa’nın benim çocukluğumda bellek mekanı olarak yerleşmesinin
tarihi 1940’lardır. 1939’da babam Yahya Hikmet Yavuz Orhangazi
kaymakamlığına atandığında üç yaşımı yeni sürüyordum. Bütün bir
İkinci Dünya
Savaşı boyunca orada kaldığımız için, ‘evin dışarısı’ olarak tanıdığım ilk
mekan Orhangazi’de kaymakam evinin önündeki sokaktır. Oralı ünlü bir
kamyoncu olan Tozkoparan’ın (sanırım adı Hüsnü’ydü) eviydi burası ve
Orhangazi’ye kaymakam olarak atananlara kiralanıyordu. Ev sahibimize
‘Tozkoparan’ denilmesinin nedeni de, bir zamanlar kamyonuyla Orhangazi
sokaklarını toza dumana katmış olmasındandı. ………….
Çocukluğumun ilk kenti Bursa’dır. Babamın emekli (o ‘tekaüt’ diyordu)
olduktan sonra yerleşmeyi hayal ettiği Bursa! Gerçekten de Bursa 1940’lı
yıllarda bir ‘emekli kenti’ olarak biliniyordu ve onların, dünyada kalan
günlerini Bursa’da geçirmeyi düşünmeleri, ‘yeşil’in ebedi ve erinçli
sessizliğine, yaşarken alışmak istemelerinden kaynaklanıyor olabilirdi.
Bursa ‘Yeşil Bursa’ydı o zamanlar; Cennet Bursa’ydı. Çekirge’de kaldığımız
otelin bahçesinden, aşağıda, altımızda uzanan o sınırsız ağaç örtüsüne
dalgın dalgın bakan Hikmet Bey’le Vecide Hanım’ın (o, annemdi benim), neyi
hayal ettiklerini bilemezdim elbet.. O otel Hüsnüyusuf
Oteli’dir. …Çocuğun kendini Narkissos olarak kavradığı mekanın Hüsnüyusuf
Oteli olması? Hilmi Yavuz’un kendini bir Nergis (ya da
Narkissos) olarak kavradığı çocukluğundan, Erguvan olarak kavradığı yaşlılık
yıllarına uzanan günlerde Bursa, yine gelir o bellek mekanına yerleşir.
Çünkü sadece İstanbul ve Boğaz değildir erguvanlarla anılan. Bursa da
öyledir. Bundan yüz yıl öncesine kadar süren bir ilkyaz geleneğinin adı
‘Erguvan Bayramı’ydı. Bursa’da. Evliya Çelebi bu gelenekten ‘Erguvan
Cemiyeti Faslı’ diye söz eder. ...
Ahmet Hamdi
Tanpınar da bu kanıda. Her yıl bahar mevsiminde Emir Sultan Türbesi’nde
büyük bir halk kitlesinin toplanıp Erguvan Bayramı yaptıklarını bildirdikten
sonra ‘Ben’ diyor, ‘Emir Sultan’ın bu rolünü çok seviyorum, çünkü bizim
iklimde gülden sonra bayramı yapılacak bir çiçek varsa o da erguvandır.’
Hilmi Yavuz’un bir Erguvan olarak portresi, tıpkı onun bir Nergis
(Narkissos) olarak portresi gibi, Bursa’da yazılmalıdır. Erguvanın, yine
Tanpınar’ın deyişiyle, ‘şehirlerimizin ufkunda her bahar, bir Dionysos
rüyası gibi sarhoş ve renkli’ doğuşu, bu portreyi Narkissos’tan Dionysos’a
dönüşen bir şairin portresi yapmaya yeter de artar bile! Bursa, Hilmi
Yavuz için, çocuk Narkissos’la yaşlı Dionysos’un, hem dingin hem esrik,
birlikte oturdukları bir bellek mekanı demektir.
|