Emin Canpolat Kimdir? (Isparta 1922) Mimar, şehir
plancısı. 1949'da İTÜ Mimarlık Fakültesi'ni bitirdi. Bayındırlık Bakanlığı
Şehircilik Fen Heyeti'nde göreve başladı. Yedi yıl süreyle İller Bankası
Bursa İmar Planlama Müdürlüğü görevinde bulundu. Bursa'nın Nâzım İmar
Planı'nı ve bir kısım uygulama imar planlarını hazırladı. 1963 yerel
seçimlerinde Bursa belediye başkanlığına bağımsız adaylığını koydu, onbin
dolayında oy aldı ise de seçilemedi. 1964'te Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP)
kurucu il başkanlığına getirildi. Bu partinin 1965'te yapılan il
kongresinde, bazı çevrelerin yönelttiği gerici saldırıdan güçlükle
kurtulabildi. 1966'da Bursa'dan ayrılarak İstanbul'da yerleşti.
|
|
Emin Canpolat
Kapalıçarşı Yangını'ndan sonra devlet ricali, başta rahmetli
Menderes olmak üzere Bursa'ya geldiler. O zaman İmar İskan Bakanlığı yeni
kurulmuş, imar kanunu yeni kabul edilmişti. Bu yasal imkandan faydalanarak
Bursa'nın planlanmasının yapılmasına karar verildi. Bir taraftan da yangın
felaketine uğrayan esnafı için geçici dükkanlar hazırlanacaktı. Biz hem
çarşıyı plyanlamak hem de Bursa nazım planını hazırlamakla görevlendirildik.
Oluşturulan yangın kriz masasına beni acele bir telgrafla çağırdılar ve
İller Bankası'nın imar planlama müdürü olarak görevlendirdiler. 3-4 kişilik
mimar ekibimle Çekirge'de tuttuğumuz bir binada faaliyete başladık.
Piccinato da o zaman İstanbul planlamasında danışman olarak bulunuyordu.
Yangın olunca Bursa planlamasının danışmanlığını da ona verdiler. Böylece
Piccinato, ayda birkaç gün, ay sonlarında olmak üzere, İtalya'da ise
İtalya'dan, İstanbul'da ise İstanbul'dan gelmek suretiyle çalışmalarımızı
yönlendirdi. Piccinato Planı dedeğimiz plan evvela Bursa
topoğrafyasına uygun olarak kentin gelişmesini sağlayacaktı; biz buna lineer
form diyoruz. Bursa'nın doğu-batı istikametinde gelişmesi öngörüldü. Bir de
tarihi alanlar mutlaka korunacaktı. İmar Kanunu'nun yeni çıkmış olmasına
rağmen biz bir yönetmelik hazırladık. Yani bu yapılaşma nasıl sağlanacak.
İşte bugünkü yapıların özellikleri, tek aile evleri şeklinde, üç katı
geçmeyen, cumbalı, renklerine varıncaya kadar bir takım özellikler
belirledik. Diğer taraftan da Bursa'nın 20 yıl sonraki durumunu- hesabımıza
göre nüfus 150 binden 450 bine çıkacaktı -plana kattık. O zaman tekstil
sanayisi canlanıyor, kente yerleşiyordu. Ovanın korunmasını esas
aldık.Yeni kurulacak sanayi bölgesini (Organize Sanayi) o zaman Yalakçayırı
dediğimiz Fethiye, Minareliçavuş, Hamitler köylerinin arazisine
yerleştirdik. Bunun uygulaması ihtilalden sonraya kaldı. O da şu vesileyle
oldu: Sanayi Bakanlığı bir Amerikan firmasına "Türkiye'de nerelerde sanayi
bölgesi kurulabilir" şeklinde bir proje sipariş ediyor. Bu Amerikalı ekip
Bursa'ya geldiklerinde bizim plan hakkında bilgi istediler. Ben de
kendilerine anlattım. Bir de yerinde görelim dediler. Gittiklerinde her şeyin
isabetli seçilmiş olduğunu söylediler ve şöyle bir teklifte bulundular: "Biz
Türkiye'nin pek çok yerini dolaşacağıız. Belki 5-10 mıntıka daha
seçebiliriz. Eğer bize 3 ay içinde bir proje getirirseniz size kredi
veririz". Bundan sonra Organize Sanayi bölgesini kim
inşa edecek sorusu ortaya çıktı. Tabi ki Ticaret ve Sanayi odası edecekti,
kredi alacak, zamanı geldiğinde geri ödeyecekti. Sanayicilerle toplantı
yaptığımızda hop oturup hop kalktılar. "Siz bizi şehrin dışına sürmek
istiyorsunuz" dediler. Bilhassa ham ipek üreten firmalar. Onlar şehrin
içerisindeydi ve biraz da dumanlarıyla etrafı rahatsız ediyordu. Onların
menfi reylerine karşı çoğunlukta olan tüccarların müspet reyleriyle Sanayi
ve Ticaret Odasının bu işin organizatörü olmasını kararlaştırdık.
Plandaki arazinin satın alınması veya kamulaştırılmasına sıra geldi. Bunun
için de para ihtiyaç var. Arsa Ofis Kanunu falan yok o zaman. Sene 1960. Bu
alan, belediyenin o günkü sınırlarının dışında kalıyor, yani kamulaştırma
için yasal dayanak yok. Ancak rızayla satın alınabilir. Bunun için köylüye
gidilecek. Bu görevi alan Sanayi Odası genel sekreterine yemin ettirdik ki,
kimseye bahsetmesinler, biraz sır perdesi arkasında gelişsin bu olaylar.
Çünkü bir spekülasyona konu olursa araziyi elde etmemiz mümkün değil.
Arkadaşlar yeminlerine sadık kaldılar ve sonuna kadar sakladılar bunu. Hatta
VALİDEN BİLE SAKLADIK! O zaman vali Enver Kuray idi. Üç ay sonra köylüyü
ikna ettik. Pazarlık sonucu Mudanya yolu kenarını 110 kuruştan, iç kısımları
90 kuruştan anlaşarak protokol yaptık. İkinci işimiz
Bursa çarşısının planlama işiydi. Yangından nasibini almayan bir tek Pirinç
Han kalmıştı, o da çok haraptı. İşin başında çarşının zeminine inmek, yangın
ve zelzele enkazlarını senelerce ötesine götürmek gerekiyordu. Çünkü
kazdığımız zaman üç defa yangın tabakasına rastladık, 2.5m. irtifada.
Aşağıya indik, bütün enkazı çarşının dışına, uzağa attık. Orjinal zemini
bulduk. Bu orjinal zemin üzerinde bütün yapıları şekillendirdik. Yıldırım
Beyazıt dönemi yapılarının belli bir plana göre, topoğrafyaya uygun,
kademeli olarak yapıldığını gördük. Çarşının hanlar bölgesi antik dönemden
midir diye şüpheye kapıldık. Gerçekten de Bitinya dönemi mezarları bulduk,
5-10 tane. İçinde gözyaşı şişeleri, kandiller vs. Arkeologlar bunun Bitinya
mezarı olduğunu söylediler. Bir de Orhan Gazi külliyesini kurduktan sonra
etrafına bir sur duvarı çekiyor. Yani bütün şehre değil, sadece oraya. Çünkü
fetihten sonra belki sarayda oturuyorlar, kalenin içinde. Ama dışına
kervanlar geliyor, orada konuyor. Tabi onlara han lazım, hamam, cami
lazım. Sonradan Yıldırım Beyazıt döneminde bunların bir kısmı kalkmış. O sur
duvarı da kalkmış. Ben o sur duvarının bugün Emir Han'ın girişinin olduğu
yerde, yani kaleye doğru olan köşesinde temellerini ortaya çıkarttım. Ama
bizim planımıza uymadığı için daha doğrusu o günkü kadastroya uymadığı için,
onu bir belge olarak muhafaza ettik, öylece kaldı.
Şimdi aradan 40 yıl geçtikten sonra Bursa haritasına baktığım zaman Piccinato
Planı'nın öngördüğü bazı şeylerin izi kalmış. Bunlardan birisi, lineer form,
muhafaza edilmiş. Ana arterler açılmış. Arterler üzerindeki bütün kavşaklar,
katlı kavşaklar yapılmış. Bu tasiş, iyi bir gelişme diyorum, kendi açımdan.
Organize Sanayi Bölgesi'nin yeri üç defadır, hatta şimdi dördüncü defadır
inkişafı sağlanmaya çalışılıyor. Onun da isabetli olduğuna karar
verebiliyoruz. Değirmenlikızık köyünde sosyal konut uygulaması yaptık, İmar
İskan Bakanlığından ucuz kredi ile. O araziyi satın aldık. "Ucuz Meskenler"
olarak onları halka yaptık.
Bursa Defteri, sayı 2, s.23-25'den
kısaltarak alınmıştır
|