Mustafakemalpaşa Ansiklopedisi (mini boy)

Mustafakemalpaşa ve Anılar

Bursa'da Tiyatro

 

 

 

 

İsmail Hakkı Şenpamukçu'nun Mustafakemalpaşa adlı kitabından (1986, Ataeli Matbaası) bilgiler sunuyoruz.

                                                     

-  Bölgenin Osmanlılar tarafından fethi sürecinde Kirmastı’nın Orhan Gazi tarafından Lala Şahin Paşa’ya tımar arazisi olarak verilmiş olması büyük ihtimaldir. Sonradan Lala Şahin ailesini buraya yerleştirmiş kendi hayatı da cenk meydanlarında geçmiştir. Filibe, Sofya Edirne, Kavala fatihi Lala Şahin 1386’da ölünce Kirmastı’daki türbeye gömüldü. Paşa türbenin olduğu yere önceden cami, medrese, hamamdan oluşan bir külliye ve bir köprü yaptırmıştı. 18 Haziran 194’te ortaokul müdürü, değerli tarih öğretmeni Behzat Avşar gerekli izinle türbedeki mezarı kazarak taşla örülmüş sandukanın altında, yarım metre derinlikte, sağlam, kalın direklerle örtülü bir bölümde hiç bozulmamış, 192 cm. uzunluğunda, bir dişi eksik bir iskelete rastlamıştır. Tarih kitaplarındaki verilere uygun olan iskelet, dev yapılı Lala Şahin’in tanımına uymaktadır.

      Kirmastı 1881’de kaza olarak Hüdavendigar vilayetinin Bursa merkez livasına bağlandı. Öncesinde Sincan nahiyesi adıyla Mihaliç’e bağlıydı. 1881’de belediye taşkilatı da kuruldu ilk başkan Topçuoğlu Mustafa Efendi idi.

    - İlçe merkezinin 6 km doğusundaki Demireli köyünde eskiden göl varmış. İlçe merkezinin güneyindeki Çataldağ 1336 m. yüksekliktedir ve iyi havalarda buradan Marmara Denizi görülür. Bu dağ çevresindeki gözetleme kuleleri uzun yıllar definecilerin akınına uğramıştır. Merhum saatçi Şükrü Küçüksaatçılar bu kazılara katılıp günlerce dağda, ormanlarda kaldıklarını buna rağmen kıymetli bir Bizans parası bulamadıklarını itiraf etmiştir. Kasaba yakınında Keltaş adlı bir tepe bulunur (Not: Son dönemde burası yamaç paraşütü yapanların sevdiği bir kalkış noktasıdır. İlçe kaymakamı buradan kalktığı bir uçuşta paraşütünün kapanması sonucu düşüp yaralanmıştır). Uluabat Gölü ilçemiz, Karacabey ve Bursa arasında sınır oluşturur. Gölde en büyüğü Ömer Bey adası olan pek çok ada vardır. Diğer bir ada da Nail Beyin Mutlu adasıdır. 1950’de burada Nail Bey adında, 62 yaşında bir zat yaşamaktaydı. Nail Bey kültürlü biriydi. Hükümetten burasını 1934’te satın almış, adada yalnız yaşamış ve 1951’de ölmüştür. Yazın geceleri dağlardan dere üzerinden göle doğru esen bir rüzgar çıkar. Halk buna dereyeli adını vermiştir. Dereyeli estiğinde ertesi günün çok sıcak olacağına inanılır.

   - 1910’da ilçede akrabaları bulunan İngiliz asıll bir Ermeni ilk otomobili ilçeye getirdi. Üç ay konuk kalıp otomobili ile ilçede gezen bu İngilizin garip aracını halk doyasıya seyretti. Araç sokaktan geçerken çocuklar fırlıyor. “şeytan arabası” diye bağırıyorlardı.1923’te Fuat Bey, Benli Ahmet ve Dermenci Hafız Mehmet otomobil aldılar. 1914’te ilçe semalarından bir Alman zeplini ve bir Türk uçağı geçti. Tüm ilçe halkı bu garip araçları izledi.

  - Kırk dört yıl öğretmenlik, müdürlük, müfettişlik yapan Celal Avcıoğlu 1956’da emekli oldu. 1970’te Bursa’da öldü. 1920’de işgal yıllarında Kirmastı Merkez Okulu’na müdür olarak atanmıştı. Yakışıklı, iyi hatip, vatanperver ve Kuvayi milliyeci olan Celal Bey, ilçemizde 1839 ve 1910’da iki kez, toplam 7 yıl belde başkanlığı yapan Hafız İbrahim (Özsoy) efendinin kızı Pakize Hanımla evlendi. Bu evlilikten gazeteci Hamdi, tarihçi Doğan ve İngilizce okutmanı Suna doğmuştur.

   - 1925’te Tayyare Cemiyetinin şubesi köprü başında, Sezai Dermancı eczanesinin üst katında faaliyete geçti.
  - 1925’te gençler çay boyunda top oynardı. Bunlardan varlıklı olanlar kayıklar yaptırmışlar, kayıkları sarı kırmızı yelkenlerle donatarak uzun süre köprü altından Kanlı Kuyu önlerine kadar birbirleriyle yarışmışlardır. Kah yelken kah gönderle köprü altından Mineviz yarlarına kadar Adabahçeleri kıyılarındaki söğütlerin dere sularına sarktığı sahillerde, kayıklarda çalınan gramafonlarda Hafız Burhan, Münir Nurettin ve Safiye Ayla’nın şarkıları dinlenmiş, bu sesler Bayır mahalleden bakraçlarıyla su almaya gelmiş devrin genç kızlarının hafızalarında silinmez izler bırakmıştır.

   -1926’daki şapka devrimine memurlar öncülük yapmış, genç öğretmenler etek tayyör giymiştir. Çarşaf ve peçe ile bina pencerelerindeki kafesler kaldırılmıştır.
  - Eskiden İstanbul’dan büyük motorlarla Karacabey Boğazı’na gelen mallar Kirmikir’de (bugünkü Harmanlı) daha küçük motorlara aktarılıp Uluabat Gölüne girer, ilçemiz mezbahasının yakınlarındaki bölgede motordan boşaltılırdı. Bugün derenin dolmuş olması yüzünden bu olanak kaybolmuş, ticari emtia fiyatları artmıştır.
  - 1925’te Kirmastı çayı üzerine köprü yapıldı. Köprünün yapımı süresince belediye kısa kazıklar üzerine bir yaya köprüsü yaptırdı. Halk ve hayvanlar bu köprüyü kullandı. Lala Şahin türbesi altındaki Kızılay hamamı ile Şenkoyuncular pasajının bulunduğu iki yaka arasında büyük bir sal çalıştırılmıştır. Sal ile at arabaları, odun yüklü öküz arabaları faydalandı.
  - 1928’de Balıkesirli Muharrem Hasbibey un fabrikası açtı. 1929’da belediye reisi Adem Zade Osman (Yüksel), muhasebeci Mahmut, katip Hüsnü, veznedar Bekir, belediye doktoru Muhlis Beydir. Halk Fırkası yöneticileri Doktor Muhlis, Doktor Alü Rıza (Topal), Sülüş Ahmet ve Yakup Bey idi. 1934’te ilçemizdeki 42 okulda 2972 öğrenciyi 62 öğretmen eğitmekteydi.
  - 15 Temmuz 1935’te Atatürk’ün Bursa’ya geldiği günlerde ilçemiz Hükümet meydanına Gazi’nin bir anıtı dikildi. Üzerinde “Bu Sayın Anıt Ulusu Kurtaran, Cumhurluğu kuran, Acuna Yeni Bir Tarih Yazan Kemal Atatürk’ündür. Bu Büyük Kurtarıcının Öğütlerini Unutma, Önünde Saygı İle Eğil” yazmaktaydı. Anıt belediye başkanı İbrahim Uray zamanında kaymakam Kamil Arkal’ın girişimiyle heykeltraş Nusret Suman’a 4742 liraya yaptırıldı. 1935’te dikilmesinden 1980li yıllara kadar törenler anıt etrafında yapıldı, nüfus artınca törenler stadyuma alındı. 1923-1935 arasında ise törenler eski belediye meydanında yapılırdı.
  -  Musa Ataş’ın anısı: Atatürk sık sık Bursa’ya gelirdi. Son ziyaretinde Merinos fabrikasından çıkıyordu. Güllüce köyü muhtarı Pepe Ali kalabalıktan sıyrılıp Atatürk’ün yanına geldi.
“Atam, beni tanıdın mı? Ben senin beş yıl emir erliğini yapan Ali’yim”
Atatürk’ün gözleri parladı. “Ali, sen misin o?” diyebildi. “O gençsin ha, dinçsin Ali”.
“Sağol Atam. Anafartalar’da üç bölükle üç tümene ateş ettiğimiz üç gün üç gece uykusuz beklediğimiz günleri hatırladın mı?”
Bu sözler Atatürk’ü duygulandırmıştı, gözlerine yaş gelmişti. Atatürk emir eri Ali'nin arkasını okşadı. “Ali bana eski günleri hatırlattın, sağ ol, dinç kal Ali”.
“Sen de sağ ol Paşam. Sen cumhurbaşkanı olduysan ben de Güllüce köyü muhtarı oldum”.
İki ay sonra Atatürk’ten Pepe Ali’ye bir mektup geldi: “Beni hatırladığına memnun oldum. Özellikle sana şunu anlatmak istiyorum. Şimdiye kadar gezdiğim yerlerde benimle çalışmış kime rastladımsa hepsi benden çıkar ummuşlardı. Yalnız sen ummadın ve ansızın kendini bana tanıttın. Köyünde çalış, 15 martta seni Ankara’ya bekliyorum. Gözlerinden öperim”.
  - 1937’de ilçemizde Halkevi açıldı. 1928’de Balıkesirli Muharrem Hasbi’nin açtığı ancak atıl hale gelmiş fabrika okula çevrilmişti. Okulun arka cephesine Halkevi açıldı. 1951’de Halkevleri kapatılınca salonu Nurettin Aksoy tarafından sinema olarak işletildi.
  - İlçemizde ilk elektriği 1930'larda sessiz sinema oynatanlar üretiyordu. Şeyhmüftü Cami karşısında sinema hanı vardı. Bu binada Fuat Bey sinema oynatırdı. Benzinle çalışan jeneratör hem film gösterilmesini hem de yatsı namazında caminin aydınlatılmasını sağlardı. Çocukluğumuzda ilk elektrik ışığını buralarda gördük. 1938’de İbrahim Uray zamanında kömürle çalışan buharlı lokomotif ile ilçeye elektik verildi. 450 metrekare alana kurulmuş santral binasında yakıt olarak odun, kömür ve pirina kullanılıyordu.
  - 1939’u 1940’a bağlayan yılbaşı gecesi ilçe tarihinin en büyük sel felaketi yaşandı. 22 kişi boğularak öldü.
   - Savaş yüzünden devlet buğday ve nakil araçlarına el koydu. Ekmek karneye bağlandı. 941’de kişi başına 375 gr. ekmek alabiliyorduk. Daha sonra 300 gr’a düşürüldü. O yıllarda yaşayanların nüfus cüzdanlarında “falanca ayın karnesi verildi” diye mühür basma yeri vardır.
   - 1943'te Cumhurbaşkanı İnönü ilçemize gelerek beton rıhtımların ve göle kadar uzanan seddelerin yapımını izledi.

   -  Bataklıklar ve çeltik ekimi yüzünden sıtma hastalığı tüm ilçeyi pençesine almıştır. 1940’da 19604 hastadan 13411’ine sıtma teşhisi konmuştur. Alınan önlemlerle 1943’te sıtmalı sayısı 7920ye düştü. Ateş yapan, insanı halsiz bırakıp yatağa düşüren bu hastalık 1953’te tamamen yok edildi.

   -  1938’de ilçeye giren ilk radyodan 5 yıl sonra ilçede 380 radyo olduğu PTT tarafından açıklandı.
   YAMYAM YUSUF

    2. Dünya Savaşı yıllarında, 1943’te Dorak köyünden 20 yaşındaki bir gencin ismi basın aracılığıyla tüm Türkiye’ye yayıldı. Haberler yüzünden ilçemiz meraklı basın mensuplarının akınına uğradı.
   Delikanlı Yusuf, kendi köyü ve civarında ölen gençlerin mezarlarını gömüldükleri gece kazma kürek ile açar, cesedin ciğerini çıkarıp torbaya koyar, sonra da mezarı iz bırakmadan kapayarak uzaklaşırdı. Bu ciğerlerle kendisine kavurma ziyafeti çekerdi. Bu olaylar bir seri halinde bir süre devam etti. Halk bunu yapanın sırtlanlar olabileceğini düşünür. Meraklıların mezarlıkları gözetim altına almasıyla işin sırrı çözüldü ve Yusuf suçüstü yakalandı. Anne ve babasını küçük yaşta kaybetmiş olan Yusuf çobanlık yapmaktaydı. Yaptıkları yüzünden Yamyam Yusuf diye anılmaya, fotoğrafı gazetelerde neşredilmeye başladı. Yusuf’un babasının Afrika’da Libya’dan Türkiye’ye geldiği bilinmektedir. Babası Afrika’nın vahşi kabileleri arasında büyüdüğü ve insan yeme alışkanlığı olduğu için bu özelliğin Yusuf’ta nüksettiği fikri ortaya atılmıştır. Adli Tıp’ta muayene edildikten sonra muvazenesinin bozuk olduğu anlaşılan Yusuf, Bakırköy Akıl Hastanesi’ne sevk edilmiş, yaptıkları kitap ve broşürlerle kamuoyuna yansıtılmıştır. Bugün 60 yaşında olan, gösterişli vücuduyla Akıl Hastanesi bahçesinde değnekçilik yapan Dorak köylü Yamyam Yusuf, hastanenin en sevimli, en cana yakın tiplerinden biridir. Ömrünün sonuna kadar hastanede kalmaya mahkum edilmiştir. Bir sene evvel hastaneden azat edilen Yusuf köyüne dönmüşse de buraya uyum sağlayamadı ve hastaneye geri sığındı.

   - 1944 Mart ayı sonunda dünyanın sayılı eğitimcileri arasında bulunan bakanlık yetkilisi İsmail Hakkı Tonguç, Arifiye Köy Enstitüsü müdürü Süleyman Edip Balkır ile ilçemize gelerek ilkokul seferberliğinin uygulanmasını denetlediler.
  - 27 Mayıs 1948’de Ziya Tamburacı ilçemizin ilk gazetesi olan Dirlik’i yayınlamaya başladı.
   - 7 Mayıs 1950’de ilçemize gelen İsmet İnönü belediye penceresinden yaptığı konuşmasını şöyle noktaladı: “Sevgili Mustafakemalpaşalılar, beni unutmayacağınıza söz verin. Ben sizin sıkıntılı zamanlarınızı gördüm. Büyük üzüntü duydum. Sizi neşeli görmek en büyük bahtiyarlığım olacaktır”.
  - 1952’de Bulgaristan’dan göç edenler 145 aileye yeni yapılan evler teslim edildi……Uluabat Köprüsü 800 bin liraya yapılarak hizmete girdi. Yolcular otobüsten inerek köprüyü yaya olarak geçme külfetinden kurtuldular. Tahta köprü yıktırıldı ama ayakları halen görülebiliyor…..16 Mayıs 1952’de Başvekil Adnan Menderes ile meclis başkanı Refik Koraltan ilçemize geldi.
  - Bugün Atatürk Mahallesi diye anılan Orman İdaresi yanındaki arsa kamulaştırılarak 100 ev inşa edildi ve göçmenlere verildi.
  - İlçemiz belediye meclisinin 31 aralık 1922 tarih, 285 sayılı kararıyla Kirmastı adı ilçe adının Mustafakemalpaşa’ya dönüştürülmesi kabul edilmişti. O tarihte belde başkanı Kıyıcı Halit Efendi idi. Gazi paşa İçişleri Bakanlığının teklifini incelemiş ve adının ilçemize verilmesine rıza göstermiştir. 25 Şubat 1925 ara seçimlerinde bağnaz ve tutucu biri olan Nurettin Paşa, Gazi’nin kaşı olmasına rağmen Bursa’dan mebusseçildi. Nurettin Paşa’nın Atatürk’ü küçümseyen, Dumlupınar zaferini çok ucuz bir zafer olarak gören sözleri vardır, halkın dini duygularını sömürerek diğer adayları geride bırakıp mebus olmuştur. Devrimlere karşı gelen bu paşaya Mustafakemalpaşalı seçmen de oy vermiştir.
      Tarih 17 Haziran 1926. Balıkesir 2. Ordu Karargahında Mustafa Kemal paşalarla görüşmektedir. Konu Nurettin Paşa’ya Mustafakemalpaşalıların oy vermesidir. Ali Hikmet Paşa Gazi’ye, “Kirmastı ilçesi senin adını taşımağa layık değildir. Bu adı başka bir ilçeye verelim” der. Emekli vali ve eski Emniyet Genel müdürü olan Fahri Görgülü 13 Kasım 1958’de Ataeli gazetesinde yayınladığı yazısında öğrencilik yıllarına denk gelen olayın devamını şöyle anlatır: Gazi şöyle yanıtlar: “Asil Mustafakemalpaşa ilçesi benim adımı taşımağa layıktır. Onlar inanmadıklarına oy vermezler. Kusur bende. Onları kendime inandıramadım”. Atatürk maalesef kendi adını taşıyan şirin ilçemizi göremeden aramızdan ayrıldı.
   - 1955’te Yapı Kredi bankası ilçemizde şube açtı. Bu, ilk özel banka şubesiydi.
   -  3 Nisan 1956’da cumhurbaşkanı Celal Bayar Hara’dan ilçemize geldi. Bayar Köprübaşı’ndaki belediye binası balkonundan halka konuşma yaptı. Salonda vatandaşların dertlerini dinledi.
   - Duru Film tarafından dış sahneleri ilçemizde çevrilen Gelinin Muradı filmi 1957’de ilçemizde oynatıldı. Halk ilçe manzaralarını ve yerli figüranları seyretmek için Atlas Sineması’nı doldurdu.
   - 1954’te temeli atılan hastane Sağlık Bakanlığı tarafından 4 yılda tamamlandı ve 5 temmuz 1958’de yapılan törenle açıldı. Hastanenin ilk başhekimi operatör doktor Hüsnü Göksel idi.
    - İlçemizde 3. banka olarak Türkiye İş Bankası şubesi Bursa Caddesi’nde açıldı (1958).
   -  22 Kasım 1961’de Türkçe öğretmeni Şemi Basmacıoğlu aramızdan ayrıldı. Son 18 yılını ilçemiz hizmetine adamıştı. Ondan bu ilçenin yakın ve uzak tarihini öğrendik. Yazın elinden, kışın başından eksik etmediği fötr şapkası, şemsiyesi ve pardesüsü ile onu Yeniyol’da turlarken artık göremeyeceğiz.
   - Temmuz 1963’te ilçe ve yöresinde ilk kez kurbağa toplanmaya başladı. 80 gramdan ağır olan kurbağaların kilosu 4 liradan Fransa’ya ihraç ediliyor.
   - Kaymakam Hacıyüzbaşıoğlu sık sık tayıp ekili yerlere zarar veren Uluabat Gölü’nü küçültmek ve arazi elde etmek için hazırladığı projeyi bir broşürde topladı. Proje uygulanırsa 100 bin dekar arazi kazanılacak. (1966)
  -  Bursa Atatürk Lisesi’ne bağlı olarak ilçemizde Lise 1. sınıf açıldı (20 Kasım 1966)
  -  İlçemizin 4. bankası Anadolu Bankası oldu (15 Haziran 1967). Aynı yol 9 kasımda 5. banka olarak Garanti Bankası açıldı.
  -  Yılbaşı günü Şehir Kulübünde kumar oynayanlardan Zeki Müren’in şöförü Dadıç Mustafa Üstünel, kasap Sedat Beypazar’ı tabanca ile öldürdü. (1968)……….. İlçemizde ilk televizyonu Temmuz ayında Hakkı Saraçoğlu’nun evinde izledik….27 Ağustos 1968’de Dışişleri bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’in de bulunduğu törende Vehbi Koç yaptığı konuşmayla Tat Konserve fabrikasını açtı. Fabrika Kavaklı köyü merasına kuruldu.
   - Tanınmış sanatkarlarımızdan tornacı Kamil Onar, ağabeyi Mahmut Onar ve Anadolu Bankası şube müdürü Münüp Öngen, İzmir-Akhisar yolunda mersedeslerinden inmiş, su dökmekteyken, yoldan geçen bir kamyondan düşen yağ varillerinin altında kalıp ezilerek hayatlarını kaybettiler. (1969)
  -  İlçemizde 5. banka olarak Ticaret Bankası açıldı (5 haziran 1970).
  -  Yıldırım Film rejisörü Cevak Okçugil ilçemizde Zarkan filmini çekti. Ayda Can, Okan Demir, Kudret Karadağ, Aynur Akarsu’nun rol aldığı filmde ilçe halkı figüranlık yaptı. (1971)
  -  Karacabey yolunun genişletilmesi sırasında Melde harabelerinde hafriyat yapıldı, buluntular Bursa Müzesine kaldırıldı.
  -  Lalaşahin Mahallesi’nde Enver Tamer’in evinin temeli kazılırken değeri 40 milyon lira olan antika heykel bulundu. Yunan tanrıçası Athena’nın mermerden yapılmış, üzeri som altınla kaplı 2000 yıllık heykeli Bursa Müzesine gönderildi.
  - İsmail Hakkı Şenpamukçu tarafından yaptırılan modern Halk Kütüphanesi açıldı (14 Eylül 1984)
   -  Karacabey Harası: Bursa-İzmir karayolunun 78. kilometresinde kuruludur. İşletmenin çekirdeğini oluşturan Orta Çiftlik Osmanlıların yöreyi fethi sırasında Gazi Köse Mihail’e geçmiş, sonradan onun tarafından Orhan Beyin kızına düğün hediyesi olarak verilmiştir. Böylelikle oluşan parişah hassına 1. Murad döneminde Gerdeme, 19. asır başında 2. Mahmud döneminde Kayseri ve Kabaağaç, daha sonra Abdülaziz döneminde de Gönü Çeribaşı ve Melde çiftlikleri eklenmiştir. Böylelikle birleştirilen arazi 1881’de padişah fermanıyla ülkenin çeşitli yerlerinde oluşturulan Çiftlikat-ı Hümayun statüsü altında işletilmiştir.
Çiftlikler saltanatın kaldırılmasından sonra Hazine’ye devredilmiş ve Ziraaet Vekaleti’ne (bakanlığına) bağlı bir kuruluş haline gelmiştir. 29.5.1926’da kabul edilen 867 nolu yasayla Karacabey Harası kurulmuş, 1929’da da Poyrazbahçe çiftliği Hara’nın arazisine eklenmiştir. İşletme Ağustos 1934’te Karacabey Tarım İşletmeleri Müdürlüğü adını almış olup 93730 hektarlık bir alanı kaplar. İşletmenin amacı yüksek verimli damızlıklar yetiştirerek üreticilere dağıtmaktır. Bu amaç için altı şube oluşturulmuştur: Atçılık, sığırcılık, koyunculuk, tavukçuluk şubeleri ve bitkisel ıslaha yönelik tarla tarımı ve çayır mera şubeleridir.