9 Kasım 2018 - BursaMuhalif gazetesi
Heves
insan dünyasında en değerli şeylerden biridir, görüldüğü yerde koruma altına
alınmalıdır.
Grubumuz bir
hevesin hikayesidir. Bir grup kitap severin heyecanına şahit olan bir
ağabeyimizin “bu kadar okuyorsunuz, bir grup kurarak heyecanınızı
başkalarına da geçirseniz ya” demesiyle başladık o ahşap kulübenin
basamaklarını aşındırmaya. 2001-2002’den sonra hayat bulan Yerel Gündem 21
bünyesinde 2003 yılında Tarih Kültür Felsefe çalışma grubunu, bir yıl sonra
da Okuma Grubunu kurduk. Kuruluş için Bursa’daki çeşitli kurumlara yazı
yazılmış, destek ve görüş istenmişti. Uludağ Üniversitesi’nden emekli Ramis
Dara ve Melih Elal’ın, tarih bölümünden şimdi bölüm başkanı, o zaman asistan
olan Cafer Çiftçi hocamızın kuruluş toplantısına gelmişlerdi. Melih hocanın
grup yürütücülüğüne gönüllü olmasıyla ağustos 2004’de yola çıkmış olduk.
Neler
yaşadık 2004’ten beri? Ağırlıklı olarak roman olmak üzere
156 kitap okuduk. İçimizden kent konseyinin tiyatro grubu çıktı, bizim
girişimimizle sinema atölyesi düzenlendi.
Kültür sanatın diğer dalları ile bağımızı sıkı tutmak amacıyla müze ve
sergilere gittik: Masumiyet Müzesi (2013), İstanbul Modern (2014); Sergi
gezilerimiz: Rembrand (2012), Anish Kapoor (2013).
Yazarların katıldığı toplantılar yaptık (10 adet): Kemal Selçuk (2004),
Hakan Akdoğan (2005), Pelin Yılmaz (2008), Kadire Bozkurt (2015), Gökhan
Yavuz Demir (2017), Ahmet Ümit (2005), Sema Kaygusuz (2006), Murat Gülsoy
(2010), Behçet Çelik (2012), Mehmet Sait Taşkıran (2017) konuğumuz olmuş.
Bursa Kitap Fuarında paneller yaptık: 2014’te Dünyayı Değiştiren Kitaplar;
2015’te okuma tiyatrosu; 2017’de Bursa hakkında Edebi Eser Verenler; 2018’de
Okuma tiyatrosu / Kanon- Türk Klasikleri. Bazen sesimizi uzaklara duyurmaya
çalıştık: 2007’de şubat ve mart kitaplarını radyo programında canlı yayında
tartıştık. Bursa’daki kurumlarla ortak etkinlik yaptık: Bosch sosyal
etkinlik grubu, Mudanya Kent konseyi ile.
Başka Neler
yaşadık?
Katılımcı sayımızın beşe kadar düştüğü günleri yaşadık. “Grubu kapatsak mı
acaba” sorusu zihnimizi kemirdi.
3-4 kişiden kalabalık her insan topluluğunda olabileceği gibi grup içi
küslükler, kırgınlıklar yaşadık. İyi niyet ve emek ile bazı kırgınlıklar
aşıldı, bazıları aşılamadı ve o arkadaşlar aramızda olmamayı seçtiler. Akla
şu soru gelebilir. Aramızda olmamayı seçtiler de bir şey mi kaybettiler.
Evet, şunları kaybettiler. Bireyselliğin uç noktalara ulaştığı günümüzde
topluluk olarak bir etkinlik yapabilme doyumundan mahrum kaldılar; grup
sinerjisini yaşayamadılar; yapılacak bir ödevin yarattığı motivasyon ile
yetilerini zorlayıp özgün bakışlar ya da kendi yazdıkları metinler üretme
şansını kaybettiler.
Tüm bunları
yaparken bazı şeyleri yapmaya dikkat ettik:
1- Grubun demokratik bir yapıda
olması. Kitap seçme konusunda sıkça tartışmalar yaşamamız da bu yüzden. Bir
bilen ya da bir başkan gruba hiçbir zaman dayatmada bulunmadı. 2-
Cam fanusumuza kapanmayıp başka insanlara da temas etmeye çalıştık (köylerde
toplandık, huzurevini ziyaret ettik, lise öğrencilerini okullarında ziyaret
ettik, engelli öğrencilere ziyaret ettik)
3- Edebiyatı sanatın diğer kollarından kopuk düşünmedik
4- Aramızdaki yazar arkadaşları teşvik etmeye çalıştık
Bazı şeyleri
de yapmamaya dikkat ettik:
1-
Daima edebi niteliği yüksek eserleri okumaya gayret ettik
2-Tartışmalarımızda sanat dışındaki kriterleri dikkate almadık (Nobel
tartışması gibi).
Onuncu
yılımızı ve ondan kısa süre sonra okuduğumuz 100. kitabı sayın Mustafa
Bozbey'in de katıldığı etkinliklerle kutlamıştık. Orada 15. yılda buluşmak
üzere demiştik. Artık 15. yaşımızdayız ve ufkumuz da daha geniş. Muhtemelen
Türkiye’deki en eski okuma grubuyuz. Ama bununla yetinmeyip kendimize yeni
bir hedef koyuyoruz. Türkiye’de bir okuma grubunun çıkardığı ilk kitabı 2019
güzünde çıkarmayı planladık, çalışmalara koyulduk bile.
Görüntüler
çağında yaşıyoruz. Akılı telefonlar ceplerimizde. Her gün televizyonda,
internette, reklam panolarında binlerce görüntüye maruz kalıyoruz. Var
olanlar şeyler görüntü dünyasında biraz varmış şekline çevrilebiliyor,
olmayan şeyler aslında varmış gibi gösterilebiliyor, olmayanların şeylerin
görüntü haline getirilmesiyle kitleler sokaklara dökülebiliyor. Gözümüzün
sultasında yaşadığımız bu çağda bizler ise hala satırlardayız, okuduğumuzun
kulağımıza fısıldadıklarının büyüsündeyiz. Aslında biz okuma gurubu olarak
hala 19. asrı yaşıyoruz, kitabın, kulağın ve sözün dünyasındayız. O yüzden
bize antika muamelesi yapıp korumalısınız.
Bugün
kendimizi bir fidan dikmiş ve onun kendi boyumuzu geçmesine şahit olmuş gibi
hissediyoruz, tabi ki yanımızda olanların katkılarıyla. 500. kitapta
buluşmak üzere......