Kentimizde
Haziran 1964- Ocak 1966 arasında valilik yapan
Vefa Poyraz'ın kendi kaleminden Bursa anılarını sunuyoruz.
Bitlis'teki valilik
hayatımı, bir stajyerlik dönemi olarak değerlendirebilirim. Azmettim; mülkî
amiriliği, tüm ayrıntılarıyla kavradım. Trabzon'da ise, hem kalfalık, hem de
ustalık dönemini yaşadım. Bursa'ya gelirken, tüm mevzuata hâkim olmuştum.
Önce Güneydoğu, daha sonra Karadeniz Bölgesi'nde geçen valilik görevini,
artık Marmara Bölgesi'nin tarihî şehirlerinden Bursa'da sürdürecektim.
Vefa
Poyraz (1918-2018)
Bir vali bir ile gelmeden önce adı geliyor. Ona göre
Ankara ile temasa geçiliyor. Vali ya isteniyor ya da ona karşı çıkılıyor. O
prosedürü ben de yaşadım. Doğrusu Bursa beni sevgiyle karşıladı. Bu
başlangıç ileride kazanacağım başarının yolunu açtı.
Dönemin Bursa belediye başkanı Kemal Bengü ve
partilerin il başkanlarıyla arkadaş oldum. AP il başkanı Kâmil Tolon, CHP il
başkanı Dr. İbrahim Çataloğlu ve CKMP il başkanı Kâmil Koç, o dönemde
Bursa'da siyaset yapan yakın dostlarımdı.
Her hafta cumartesi günleri başkanlarla Adapalas Oteli'nde bir araya
gelir, otelin sahibi Selahattin Bey'in misafiri olur, yemek parasını da
ortaklaşa öderdik. Bu buluşmamız sırasında, parti başkanlarına ulaşan istek
ve şikayetleri tespit eder, gerekeni yapmaya çalışırdık. Bu ahengi kurunca,
kıskançlıkları önledik ve şikayetleri azalttık. Dolayısıyla, rahatladık.
Bursa’da Siyasilere Eşit Mesafede Oldum
Bursa'da 29 Haziran 1964 tarihinde göreve
başladıktan kısa bir süre sonra, bu ilimizde 27 Mayıs 1960 darbesinden önce
vali olarak görev yapan İhsan Sabri Çağlayangil'le tanıştım. Kendisi 1961
seçimlerinde senatör olarak Parlamentoya girmişti.
Tabii bu arada Bursa'yı Parlamentoda temsil eden çeşitli partilere mensup
milletvekilleriyle de tanışıp birlikte çalışmaya başladık. Ancak benim
Parlamenterlerle tanışmam davetimle gerçekleşti. Oysa gönül arzu ederdi ki,
ile atanmış bir valiyi, önce halkın temsilcileri tebrik etsinler.
Göreve başladığım günlerde ilin meseleleri için
geniş bir toplantı tertip ettim. Bu toplantıya, senatör ve milletvekilleri
ile il, ilçe ve belde belediye başkanlarını, il genel meclis üyelerini;
sanayi ve ticaret oda başkanları ile, partilerin il parti başkanlarını davet
ettim. Bu davetim sırasında, senatör ve milletvekillerine biraz sitemli
mesajlar göndererek, "Sayın senatör ve milletvekilleri burada iseler,
buyursunlar, tanışalım." dedim.
Bursa valiliğine atanmamı senatörler ve
milletvekilleri, her nedense içlerine sindirememişler, benden uzak
duruyorlardı. Yaptığımız geniş katılımlı toplantıda senatör ve eski vali
İhsan Sabri Çağlayangil ile Cahit Ortaç, taşların yerine oturmasını temin
ettiler. Tabii zamanla hepsiyle arkadaşça ilişkiler kurduk.
İç Göç, Sorunları da Beraberinde Getirdi
Bursa, sanayi bakımından geniş imkanları olan bir ilimiz. Valiliğim
döneminde, sanayi sektörü, büyük hamleler yapmak üzereydi. Organize Sanayi
Bölgesi kısmen inşâ edilmiş, 5-6 fabrika çalışır durumdaydı. Oto sanayii
ise, henüz kurulmamıştı.
Bursa o yıllarda göç almaya başladı. Bu durum birçok
sorunu da beraberinde getirdi. Öncelikle konut sorunu baş gösterdi. Başlamış
olan sosyal konutların inşaat hızını artırmak için müteahhitlerle yerinde
görüştüm. Sıkıntılarının, paranın zamanında ödenmemesinden ve bölge
yollarının çok bozuk olmasından kaynaklandığını söylediler. Bunların
giderilmesi için epeyce çalıştık.
Programda,
kadın ve doğum hastanesi yapımı da vardı. Arsa tedarik edilememişti.
İstimlak gerekiyordu. Belediyede para olmadığı için istimlak işlerinin
gecikeceği belliydi. Hazine arazisi aradık. Dönemin Sağlık Bakanı Dr. Faruk
Sükan Bursa'ya geldi. Çalışma anlayışım gereği bir bakan geleceği zaman bu
ziyareti, bir teftiş ve denetleme sayar, ona göre hazırlanırdım. Hastaneyi,
bakımevini, bakanlığa bağlı diğer birimleri önceden gezip, gördüğüm
eksikleri gidermeye çalıştım. İl merkezi ve ilçelerdeki hazırlıkları
olabildiğince gözden geçirdim.
Bakan çalışkan, işinin ehli bir politikacıydı.
Kendisiyle sağlık birimlerini dolaştık. Vali olarak sağlık işleriyle alâkamı
anladı, çok teşekkür etti. Ayrıca, hastane için bulduğum hazineye ait
araziyi de beğendi ve bu suretle inşaata başlama süresi kısaldı. Bu ziyaret
neticesi kendisi beni olumlu değerlendirmiş olacak ki daha sonra İç İşleri
Bakanı olan
merhum Sükan, benim İstanbul valisi olmamı teklif etmiş.
Çelikli Su Kavgasını Uzlaşma ile Bitirdim
Bursa'da hizmetim sırasında biri deprem, biri de su
baskını olarak iki âfet yaşadık. Deprem, Mustafakemalpaşa ve Karacabey
ilçeleri ve köylerinde ağır hasara sebep oldu. Gündüz saatlerinde çoğu insan
arazide olduğu için, şükürler olsun, en az can kaybı ile bu felaketi
atlattık. Fakat konutlar, köy evleri, çok hasar gördü. Yaraları sarmak için
çok çalışmak lazımdı. Köylü bir yandan hasat, bir yandan konutların tamir ve
yeniden yapımı ile uğraştı. Kereste, çimento, demir gibi malzemeleri temin
edip, köylüye ve ilçe halkına hakkaniyetle dağıtım işleri, bütün bir yaz,
dört ay kadar zamanımızı aldı. Böyle zamanlarda âfet bölgesine partililer de
gelir, gezerler. Bazıları yardıma koşar, bazıları ise tenkit ve noksanları
fazlasıyla büyütürler. AP heyeti de bölgeye geldi. Dr. Saadettin Bilgiç
genel başkan vekili idi. İlk defa kendisiyle deprem bölgesinde tanıştık.
Kızılay'ın enerjik çalışmalarını vilâyet imkanları ile destekledik ve bu
büyük felakette, halkı aç ve açıkta bırakmadık.
Su
baskını da yine bu bölgeyi etkiledi. İlkbaharda karların erimeye başladığı
bir sırada, günlerce yağmur yağdı ve karların erken erimesine sebep oldu.
Yolları sular bastı. Uluabat Gölü taştı, bazı köylerle irtibat kesildi,
yeterli araç bulunmadığı için büyük sıkıntı çekildi. Taşkın 10-15 gün
kadar devam etti, ekili alanlar hasar gördü, yollar bozuldu. Neyse ki can
kaybı olmadı. Oysa âfet bölgelerinde, sivil savunma teşkilatlarının önceden
stokladığı lastik botlarının hazır bulundurulması gerekirdi.
Bilindiği gibi Bursa şehri ve çevresi,
kaplıcalarıyla meşhur. Görevde bulunduğum sırada kaplıcalarla ilgili çok
küçük bir olay, maalesef gereksiz yere büyütüldü; bir anda ses getiren bir
olay oldu. Bursa'da kaplıca, otel ve hastaneyi besleyen çelik kaplıca
suyunun dağıtımının yapıldığı taksim havuzunda bir bozukluk meydana gelmiş
ve askerî hastaneye daha fazla su akmaya başlamış. 27 Mayıs Darbesinden
hemen sonra meydana gelen bu teknik aksaklık, çeşitli spekülasyonlara yol
açmış. Suyun büyük bir kısmı askerî hastaneye giderken, özellikle oteller
yeterli su alamamaya başlamış. Bursa'da göreve başladığım sırada şehrin en
önemli sorunu bu idi. Yani iş âlemi, sadece çelikli suyun dağıtımını
konuşuyordu. Baktım olacak gibi değil, su dağıtımının yapıldığı havuzu
açtırdım. Şikayet sahiplerini havuz başına çağırdım. Basını da olay
mahalline davet ettim. Taksim havuzunun su ayarlarını yeniden yaptırdım.
Bunun üzerine kimsenin kimseye söyleyecek sözü kalmadı.
Bu dönemde Çelik Palas Oteli il özel idaresine ait
bir tesisti. Bu otelin işletmesi ile ilgili pek çok dedikodu yapılıyor,
dolayısıyla işin faturası valiliğe çıkarılıyordu. Otel belli prosedürlerle
Emekli Sandığı'na devredildi ve bu konu da kapanmış oldu.
Oylat Kaplıcaları Adeta Yeniden Keşfedildi
İnegöl'deki askerî havaalanı hizmet dışı bırakılmıştı. Bu alanın belediyeye devri ve halkın
arzusu doğrultusunda sanayi bölgesi olarak değerlendirilmesi isteniyordu.
Konuyu dönemin Genelkurmay Başkanı Sayın Orgeneral Cevdet Sunay'a arz ettim.
Kendilerini daha önceden tanırdım, aynı alayda kendisi yarbay ben de yüzbaşı
rütbesi ile batarya komutanıydım. Genelkurmay Başkanımızı Bursa'ya davet
ettim. Birlikte alanı gezdik ve etrafı inceledik. Söz konusu alanın sivil
hizmetlere devrini makul buldu ve konu ile ilgileneceği vaadinde bulundu.
İnegöllü Bursa milletvekili sayın Ahmet Türkel de meseleyi Ankara'da takip
etti. Sonunda bu arazi organize sanayi bölgesi olarak düzenlendi. Bu arada
halkımızın gayret ve çalışmaları ile İnegöl, ülkemizin belli başlı sanayi
merkezlerinden biri haline geldi.
İnegöl'de Oylat Kaplıcaları olarak bilinen eski bir kaplıca var. O tarihte bu kaplıcanın yolu çok bozuk,
işletmesi de yetersizdi. Genelkurmay Başkanımız sayın Sunay İnegöl'e
geldiği zaman kaplıcayı da görmek istedi. Sayın Sunay'ın ailesi de
yanındaydı. Yolun bozuk olmasından dolayı hanımlar çok rahatsız oldu. Paşa
aldırmıyor, eşi de bana söyleniyordu. Bu arada Paşa, kaplıcanın suyundan çok
hoşlandı ve diyebilirim ki bu gezi, Oylat'ın gelişmesine ve herkesin
dikkatini bu tesislerde toplamasına neden oldu.
Vilayet olarak biz Oylat yolunu ıslah ettik. Bölgeye
büyük bir köprü yaptırdık. Bu arada milletvekili Ahmet Türkel de bir
şirket kurarak otel inşâ ettirdi. Dolayısıyla Oylat gelişmeye başladı.
Çevre çok cazip olduğu için kaplıcalar zamanla film setine dönüştü. Kaplıca
turizmi gelişti. Suyu ve çevresi hakikaten tabiat harikası olan bu bölgeyi,
bugünkü idareciler dış turizme de açmak için büyük gayret sarf ediyorlar.
Karacabey Harası'nda Atlar Lüks Hayat Yaşıyor
Bursa'nın batısındaki Karacabey Harası da, çok
eski bir kuruluş. Bugün ülkemizin en değerli yarış atları bu harada
yetiştiriliyor. Atlar Karacabey'de kelimenin tam anlamıyla "lüks" bir
ortamda yaşamlarını sürdürüyor.
Osmanlıların hem saray faytonlarını çeken atlar, hem
de binek atları Karacabey Harası'nda yetiştirilirmiş. Bu harada aynı zamanda
tarım da yapılırmış. Yine sarayın et ve sütlü mamulleri de buradan temin
edilirmiş. Karacabey Harası Cumhuriyet Döneminde Tarım Bakanlığı'na bağlı
olarak yönetilmeye başlandı. Hara sonraları modern yöntemlerle de
geliştirildi. Bursa, kış turizmi için de ideal bir alan... Özellikle
Uludağ'daki kış turizmi, Marmara Bölgesi'ne hem güzellik, hem de canlılık
katıyor. Ancak Bursa havaalanı o gün de kifayetsizdi, bugün de. Günümüzün
ileri teknoloji ürünü uçakları için pistleri kısa. Yenişehir Havaalanı ise,
genişlemeye müsait. Bu havaalanı düzenlenirse Bursa, iç ve dış turizm
bakımından daha da değer kazanır.
Genelkurmay Başkanı ile Mağarada Sıkışmak da Varmış...
Genelkurmay Başkanımız Sayın Cevdet Sunay,
Bursa'yı ziyaretlerinden birisinde Uludağ'a gitmek istediler. Karayolundan
Uludağ'a tırmanırken bir anıt çınar var. Sayın Sunay bu anıtı yakînen
incelemek arzusunda oldular.
Otomobilden indik. Ağacın çevresine gittik.
Yetkililer söz konusu ağacın 500 yaşında olduğu söylediler. Hemen ağacın
bulunduğu bölgede, "İnkaya Mağarası" adında bir mağara bulunuyor.
Genelkurmay Başkanımız bu mağaraya girme konusunda ısrar etti. Kendilerine,
"İçeride tehlikeli bir hayvan olabilir, girmeyelim" dedimse de, "Vali bey,
sen gelme, ben gireceğim" karşılığında bulundular. Tabii Genelkurmay
Başkanımızın bu niyetleri karşısında kendilerini yalnız bırakamazdım. Cevdet
Paşa mağaraya yöneldi. Kendisini emir subayı takip ediyordu. Arkalarından da
ben yola koyuldum. Mağaranın derinliklerine doğru 50 metre kadar yürüdük.
Her adımımızı attığımızda mağara daha da daralıyordu. Öyle bir noktaya
geldik ki, önde bulunan Cevdet Paşa bir anda hareket kabiliyetini yitirdi.
Bir adım dahi ilerleyemiyordu. Paşa mağaranın daralan bölümünde sıkışıp
kalmıştı. Bu şartlar altında ilerlememiz mümkün değildi. Geri geri
gidecektik ama doğrusu biz de sıkışmıştık. O kadar ki nefes almakta dahi
güçlük çekiyorduk. Baktık olacak gibi değil; Yaver, Paşa'yı, ben de Yaveri
çekerek, sıkıştığımız noktadan geri geri çıkmayı başardık. Genelkurmay
Başkanımız gençliğinde üsteğmen iken Ağrı Dağı'na iki kere tırmandığını,
böyle tabiat harikalarını görmeye, gezmeye çok meraklı olduğunu söyledi. Ama
komutanımız, İnkaya Mağarası'na girerken, yaş faktörünü göz ardı etmişti.
1,5 Yıla Pek Çok Hizmet Sığdırdık
Bursa'da, kimsesiz çocukları koruma işini de
Mürüvvet Hanım isminde bir bayan hâkim, kendi üstün gayretleriyle yürütmeye
çalışıyordu. Kimsesiz çocukları koruma binası, eski bir evdi; dolayısıyla
yetersizdi. Bu yetersizliği gidermek amacıyla güzel bir arsa bulduk ve kısa
zamanda bu maksatla plânlanmış bir yurt binası yaptırdık.
Bursa'da Merkez Bankası, Emlak Kredi Bankası,
Vakıflar Bankası şube binalarının yapılması için de yakın ilgi gösterdim.
İşçi ve esnaf teşekkülleri ile dostluk kurdum. Merinos Fabrikası, yakından
ilgilendiğim bir müessesemizdi. YSE 11. Bölge Müdürlüğü köylerimizin yol,
su, elektrik ihtiyaçlarını karşılayan, valilerimizin eli ayağı olan bir
kurum olduğu için, il genel meclisimizin de katkısıyla mevcut durumu daha da
geliştirip, hizmet kapasitesini artırdık.
Milli eğitim, daima birinci plânda çalışma alanımız oldu. Ahmet Vefik
Paşa Tiyatrosu'nun faaliyete geçmesi, görevde bulunduğum süre içerisinde
gerçekleşti. Devlet Su İşleri ve Karayolları Bölge Müdürlükleri, Bursa'nın
köy ve ilçelerinin kalkınmasında çok yardımcı oldular. Bu kuruluşların
müdürleriyle zaman içinde yakın arkadaşlık kurdum. Bu dostâne hava
içerisinde, daha gayretli bir çalışma ortamı oluşturduk.
Bursa merkezinin içme suyu yetersizdi. Günün belirli
saatlerinde dönüşümlü olarak su verildiği oluyordu. DSİ bu problemi halletme
yolunda enerjik davrandı. Şehre oldukça yakın bir içme suyu barajı inşaatına
başlandı. Başbakan Süleyman Demirel'in katılımlarıyla Doğancı Barajı'nın
temeli atıldı. İşin hazırlık safhasında vilâyet de üzerine düşen hizmetleri
yaptı.
Bursa'yı İstanbul'a bağlayacak en kısa yol Körfez
üzerinde yapılacak olan Darıca-Topçular karayolu köprüsü olmasına rağmen,
1964'ten beri bu uğurda yapılan teşebbüs ve çalışmalar
sonuçlandırılamamıştır. Gemiyle karşıya geçiş, zaman alıcı ve de emniyetli
değildir.
Bursaspor'un Kurulmasına Öncülük Ettim
Bursa'da Beden Terbiyesi Bölge Başkanı olarak
sporun her türüyle yakından ilgilendim. Özellikle at yarışları ve futbol,
herkesin ilgilendiği spordu. Ancak Bursa'da profesyonel futbol takımı yoktu.
Amatör takımları birleştirerek bugünkü Bursa Spor'un kurulmasına öncülük
ettim. İlgili arkadaşlarla birlikte çalıştık. Bu konuda Salih Kiracıbaşı'nın
gayreti, maddî ve manevî desteğini unutamam. Bursa'nın Kültür Parkı'nı
genişleterek, İzmir Fuarı’nın benzeri, bölge fuarı yapma teşebbüsünü
belediye başkanı Kemal Bey ve vekili Kasım Önadım'la birlikte yürüttük.
Sonunda fuarı açtık. Fuar üç-beş yıl kadar devam etti. Ancak
yeterli ilgiyi görmediği için kapandı. Fuar "Bursa Kültür, Sanat ve Turizm
Vakfı" adı altında halen devam etmektedir. Bu vakfın gelişme ve
devamlılığında damadım Ömer Ersöz'ün büyük katkıları olmuştur. Görev
yaptığım dönemlerde, Uludağ'da sezonu uzatmak için her yıl 1-15 Nisan
tarihleri arasında kış festivalleri düzenledik. Bu festivaller kış turizm
sezonunun uzamasına yardımcı olacaktı. Ancak birkaç yıl devam etti. O da
fuar gibi, ilgisizlik nedeniyle yürütülemedi. İdarede devamlılık asıldır,
başlanan bir iş, devam ettirilmelidir, diye düşünüyorum.
Bir Cumhuriyet Valisinin Anıları
(Vefa Poyraz) adlı kitabın 112-126. sayfalarından kısaltarak alınmıştır
|