Arap Şükrü'nün büyük oğlu
Çetin Değişmez anlatıyor:
"Babamıza neden Arap Şükrü dendiğini biz de bilmiyorduk, anlamıyorduk. Hiç
Arap yok aramızda. babam aslen Selanik'ten gelmedir, Vodinalı imiş. Ben
amcama sordum, 'Bu Araplık bize nereden geliyor' diye..
Onun anlatmasına
göre babamın babasının babası Yemen'e harbe gidiyor. Orada evleniyor. Yani ak
Arap bir hanım alıyor. Araplık bundan geliyormuş işte. Amcamın anlattığı.
Esasen babamızın
ismi Akıncı Şükrü idi. Bir gazeteci ağabey vardı, merhum oldu çoktan,
Musa
Ataş. O derdi 'Akıncı Şükrü' diye. İstiklal Harbi'nde babam süvari subayı
imiş. Selanikli olduğu, Rumcayı da iyi bildiği için devamlı düşman üzerine
akına gönderilirmiş. Oradan kalmış bu Akıncı Şükrü adı.
Arap Şükrü resmi törende Neyse, savaştan
sonra babam İstanbul'a yerleşmiş. Daha sonra Bursa'ya geliyor, 'Şar Kulüp'ü
çalıştırmaya başlıyor. Ama orada ağzına hiç içki koymazmış... İşi üstünde
içki içmezmiş hiç. O zaman otomobil, taksi falan pek yok. Babamın bir
faytonu varmış, gece onun işinin bitmesini beklermiş. Atları çok severmiş
babam.
Neyse kulüpte
işini bitirince faytona binip buraya, Yahudilik Çarşısı'na içki içmeye
gelirmiş. Burada o zamanlarda da içki alemleri olurmuş.
Zaman geçmiş, babama demişler
ki:
-Şükrü Efendi, şu dükkan boş,
size verelim.
O zamanlar kirası 2.5 lira. Bu
bizim ilk dükkanımız işte. Babam kafasına göre düzenlemiş, yapmış, etmiş.
Kendi adını koymuş 'Arap Şükrü' diye. Sevilen adammış babam, çok tutulan
adammış. Başkalarına iyilik yapmaktan zevk duyarmış.
1960'ta öldü babam. 67
yaşındaydı. O zamandan beri adını biz sürdürüyoruz. "
Çetin Bey'e Bursa'nın okumuş
yazmışlarının meyhane deyince neden Arap Şükrü'yü tercih ettiği soruluyor.
"Burası bir aile yuvası
gibidir. Herkesin sırrı kendisine , kim ne anlattıysa, kim ne yaptıysa
burada ... Belli bir dost çevremiz vardır. Müşteriden daha da önemlidir
dostlar bizim için. Böyle diyoruz da yabancıları almıyor muyuz? Değil,
herkes gelebilir. Hatta parası olsun, olmasın. Tek başına kadın da
gelebilir, erkekli kadınlı aile olarak da gelinebilir. Kimse kimseyi
rahatsız etmez. Buraların öyle havası vardır ki, yabancı gelen bile uymak
zorunda kalır."
Bursa'da Yakın Zamanlar, Yılmaz Akkılıç,
s.109-110'dan kısaltarak alınmıştır.
|