Yüksel BAYSAL
Cemal Süreyya,
“Teknotratlar” başlıklı iki dizelik şiirinde diyor ki, “Bütün mimarlar
yüksek, mühendisler de. Bir sen kaldın alçak mimar Ey Sinan Usta!”
“Güzellik Yarışması!” geçen ayda kaldı. Bu kez çirkinleri sorguluyoruz.
İlki, ne kadar azsa, ikincisi bir o kadar bol keseden. Şehrin sağlıksız,
niteliksiz, estetikten yoksun binaları, suyumuz ve havamızla aynı kaderi
paylaşıyor. Hepsindeki kirlenmenin tek bir adı var: İhanet!
Mimarlar ve mühendisler Cemal Süreyya’nın dizelerine alınmazlar inşallah.
Her sektörde olduğu gibi, orda da işin iyi, namuslu ve gerektiği biçimde
yapan kişiler var mutlaka ama şunu ister istemez merak ediyor insan;
çirkinlik, niceliksel ve niteliksel olarak bizi bu denli fütürsuzca
boğarken, neden ve nasıl böyle oldu sorusunu kime soracağız?
“99 depreminden sonra, sora soruştura, mühendisler, mimarlar, belediyeler,
planlamacılar, bayındırcılar, müteahhitler… herkes topu birbirine atıp
kenara çekilince biliyorsunuz ihale, kartonpiyere, fayansa, seramiğe…para
verenlerde kalmıştı. Bir de ucuz diye emekli ikramiyesiyle ev satın
alanlara!
Onların da vardır mutlaka günahı ama deprem
vesilesiyle ortaya çıkmıştı ki, tıpkı hastanelerin yalnızca doktorlara,
mahkemelerin yargıç ve avukatlara, eğitim sisteminin öğretmenlere ya da
basının gazetecilere bırakılamayacağı gibi…
Yaşayacağımız mekanların da
yalnızca mimar ve mühendislere ve müteahhitlere ve ilgili resmi kurumlara
bırakılmaması gerekiyor.
Kabul etmenin en yavaş gibi
görünen ama aslında en kestirme yolu, alışmaktır.
Yer yarılınca, uyandık!
Çirkinliğe ağır ağır alıştık. Bizi gaflet uykusundan uyandıracak olan yine
biziz. Bir de Sinan’ın namuslu ve cesur çırakları.
“Kulağı olan duysun!”
AHMET AYBAR
Tower Plaza : Yoğunluğu etrafındaki yapılaşmaya uymuyor.
Kentin siluetini bozduğu gibi aktivitesinin etrafa yayacağı yoğunluğu doğru
bulmuyorum. Muradiye sırtlarında bulunan bir apartman var. Tower Plaza
ile karşılıklı duruyorlar. O bölgenin siluetini bozarak, etrafındaki binalar
ile tezat oluşturuyor. Son olarak, Arıcan’ın üzerinde yer alan makine
dairesi üzerindeki iki plastiğin yarattığı görüntünün, kentte iradenin
mevcut olmadığı ve isteyenin istediği yerde istediğini yaptığının göstergesi
olduğunu belirtiyorum.
NESLİHAN DOSTOĞLU
Ankara’dan Bursa’ya gelirken
Yıldırım Belediyesi sınırları içinde kalan Uludağ yamaçlarına doğru saran
kuşatan bölge. Bütünüyle yanlış. Kale Sokak girişindeki mavi evin hemen
arkasında yer alan sıvasız 5 katlı bina. Tarihi kimliği olan bu bölgede son
derece rahatsız edici duruyor. Ayrıca, etik olarak konut ve anıtsal
binalarda geçmişin taklit edilmesini anlamsız buluyorum. Geçmişin korunması
gerektiğini ve geçmişimizden ancak yararlanılabileceğini savunuyorum.
Kale Sokak- Tophane
ŞÜKRÜ ÖZKAN
Bursa’daki, çirkin yapıları sıralamaya kalksak, oldukça uzun,
hatta bitmeyen bir liste olurdu. Bu listeye hangi yapılar girer diye
sorulduğunda, yanıtı zor olmasa gerek; “mimar eli değmemiş binalar”. Bir
mimarın tasarlayıp ve uygulamasını denetlediği en sıradan bina; en
gösterişli ama mimar eli değmemiş binadan daha güzel, daha kullanışlı, daha
ekonomik ve en önemlisi daha kalıcıdır. Şu anda bulunduğumuz yerden, hiç
kalkmadan pencerenizden dışarı baktığınızda; gördüğünüz binalardan
pencerelerinin, balkonlarının, çatı saçağının oluşturduğu hatlar gözü
rahatsız edecek kadar orantısız, dış cephesindeki boya ve figürler rüküş bir
hanımefendinin makyajını andıracak kadar süslü ise işte o yapılar mimar eli
değmemiş çirkin yapılardır.
MELİH TURA
Çelik Palas’ın ek binaları:
Dokuyu bozuyor. İmar planı yapılmamış yerde öyle bir binanın olması çok
kötü. İleride ulaşımı da olumsuz etkileyeceğini düşünüyorum. Mimari açıdan
iyi değil. Tower Plaza: Şehrin bağrına saplanmış bir hançer gibi.
Üstelik şu anda işlevsiz. Ayrıca, Osmangazi Belediye binası:
imitasyondur. Mimari kaygıların olmadığı bir binadır.
UFUK TOKTAŞ
Zafer Plaza’nın sırasındaki Merkez Bankası’nın devamı niteliğindeki
binaların, arkasında kalan Hanlar Bölgesi’ni kapatması son derece rahatsız
edici. O sıradaki binalar Hanlar Bölgesinin algılanmasını engellemekte. Bu
tarihi eserlere bir ihanettir. Altıparmak’ı Fomara’ya bağlayan alanda
bulunan araç üst geçidi, oldukça çirkin bir görüntü sergiliyor. Alttan
geçirilerek yaratılabilecek bir çözümken, şehrin göbeğinde böylesi bir üst
geçidin yer alması doğru değil. İzmir Yolu üzerinde yer alan Carrefour
Alışveriş Merkezi’nin oto parkı, o bölgede karışık bir görünüm yaratıyor.
Metal yığını biçimindeki duruşu ile mozaiği mozmakta.
BERRİN BİNGÖLBALI
Altıparmak semti. Bütün olarak. Hiç yeşili olmayan, bina ve betondan ibaret
bir semt. Gemlik’e giderken, serbest bölgeyi geçer geçmez sağ tarafta
karşınıza çıkan tek başına kalmış bina. Silueti tamamen bozan bir yapı.
Bir de Tower Plaza. Silueti bozmakta ve çok da kullanışsız.
OYA ÖZGEN
Bizim mesleğimiz düşünerek üteren bir sanat koludur. Bir anlamda yoktan var
etmek gibidir. Bu sebeple, yaptıklarımız bireysel ve toplumsal zorluk ve
zararlar doğurmuyor ise sadece görsel veriler ile bir diğerini eleştirmek
hiçbir mimarın yetki alanına girmez. Binalar, yollar, kavşaklar kişisel
öngörümler ile değil ancak toplumsal iyi ve kötülerle değerlendirilmelidir.
Tüm bunlar mimarlık eserleridir. Her şeye rağmen, projeleri kötü değildir
ama uygulamaları ve yerleri kötü diye düşündüğüm iki şanssız çevre kirliliği
yaratan bina var; Tower Plaza, diğeri de Arıcan Alışveriş ve otoparkı.
Botanik Park içindeki restoran ve otel binalarını da eleştiriyorum çünkü
bugünün binaları olmalarına rağmen eskiden alıntı ve çalıntılarla
bezelidirler. Toplumsal açıdan yanıltıcıdırlar. Dolayısıyla yukarıda
yaptığımız mimarlık tanımına uymamaktadırlar.
MİTHAT KIRAYOĞLU
Emek
bölgesindeki yapılaşma. Planlı olanı da, plansız olanı da o bölgenin
sağlıksız ve plansız gelişmesine neden oldu.