Kapalıçarşı Tarihi
|
|
|
Ekrem Hayri Peker
İpek böceği tohumları Bizans’a II. Iustinianus zamanında
getirilmişti. İmparator ipek ticareti için gelen Göktürk elçilerine ipek
böceklerini ve kumaşları göstererek onları şaşırtmıştı (Proscope, debelle
Gothico, IV, 17 Aktaran Edouard Chavannes, Batı Türkleri s. 296-297).
Bizans İmparatorluğu’nun parçalandığı dönemlerde de Bursa ipekli kumaş
dokuma merkeziydi. Selçuklu Döneminde Anadolu’nun birçok yerinde ipek
dokumacılığı yapılıyordu. Alaşehir’in (Philadelphia) kırmızı ipek kumaşları
meşhurdu. (Aşıkpaşazade Tarih, s.56). Aydın, Tokat ve Amasya’da ipekçilik
yapılıyordu. Bursa’ya İran dışında Bizans despotlarının yönettiği Mora ve
Arnavutluk'tan dokunma için ipek gelirdi.
İlhanlılar zamanında İran’dan gelen ipek kervanları Erzurum-Erzincan-Sivas
yoluyla Konya veya Trabzon’a giderdi. İpek Trabzon yoluyla İstanbul’a
gönderilirdi. Osmanlılar bölgeye hâkim olunca daha kısa olan
Erzurum-Erzincan-Tokat-Amasya ve Bursa yolu tercih edildi.
İpeğin önemini anlayan Orhan Bey ipek ticaretinin gelişmesi için
Cenevizlilere çeşitli imtiyazlar tanıyarak (1352) Bursa’da bir bezzâzistan
yaptırdı. Osmanlıların daha izlediği politika İpek Yolu’nun kontrolünü ele
geçirmek ve daha sonra üretim bölgelerini ele geçirmek olmuştur. Bursa
tekstilinde fasonculuğun o yıllarda başladığını söyleyebiliriz. Doğal olarak
dokumacılar müşterilerin istedikleri deseni dokuyacaklardır.
XIV. ve XV. Yüzyıllarda Osmanlı ekonomisinin, dolayısıyla Osmanlı devlet
gücünün merkezi ve dayanağı Bursa olmuştur. Osmanlı Devletinin 1326-1402
döneminde pâyitahtı, Dâru’s-saltanat’ı olan Bursa; Karaman yoluyla, Suriye
ve Mısır ve Mısır üzerinden Hindistan’a kadar bağlanıyordu. Kastamonu
yoluyla Karadeniz’e açılıyordu. Öbür yandan Amasya-Tokat-Erzincan yoluyla
İran ve Türkistan ticaretinin terminali durumunda bulunuyordu.
İran ipeği Tebriz’de açılan pazarlarda toplanan ipekler kervanlarla Erzurum
ve Halep şehirlerine doğru yola çıkardı. Kervanların at ve deve
ihtiyaçlarını bölgedeki Türkmen aşiretleri karşılardı. Her bir kervan
300-400 büyükbaş hayvandan oluşur ve her hayvan ortalama 154 kilo gelen 200
yük ipek taşırdı. Bursa kadı
sicillerine acem diye kaydedilen tüccarların çoğu Azeri ve Ermeni’ydi.
Bursa’ya gelen ipek bezzâzistana inmek durumundaydı. Gelen ipekler tartılır
ve alınan vergiler kaydedilirdi. Koza ticaretine parelel olarak Bursa’da
1491 yılında
Koza Hanı (halk arasında Acem Hanı) ve 1508 yılında Pirinç Hanı
II. Beyazıt tarafından inşa ettirilmiştir.
Bursa’ya gelen İranlı tüccarlar getirdikleri bir kısım ipeğin karşılığında
Bursa’da dokunan kemha ve kadife türü kumaşlardan alırlardı. Bu ticaretin
vergi olarak Osmanlı Hazinesine getirisi 70 bin altın civarındaydı. Kısacası
İran’dan gelen ipekten alınan vergiler Osmanlı hazinesinin en büyük gelir
kaynaklarının başında geliyordu. Osmanlılar bazen İran’ı çökertmek için İran
ipeğine ambargo uygulamıştır. İranlılarda Şah 1. Abbas (1557-1628) zamanında
ipek ticaretini denizyoluyla yapmak istemiştir. Bu amaçla Bender Abbas
limanından İngiltere’ye ipek göndermeye çalışmıştır. Bu süreçte İzmir limanı
Bursa’ya rakip olmuştur. İpeğe
olan talep arttıkça Bursa ve Güney Marmara’da ipek üretimi çok gelişmiştir.
Evliya Çelebi Bursa dışında Bilecik, İzmit ve Bandırma arasındaki bölgenin
tamamıyla ipekçilik yaptığını yazmıştır. Osmanlı İmparatorluğunda Bursa
dışında daha önce ipek üretimi yapan Amasya, Alaşehir, Alaiye (Alanya) ve
Mora bölgelerinde ipek üretimi daha da gelişmiştir.
XVIII. yüzyılda gerileyen ipekli kumaş dokumacılığı XIX. yüzyılda tekrar
canlanmıştır. Buharın ipek üretiminde kullanılması ipekçiliği daha da
geliştirmiş. Kısa zamanda sektöre başta Fransız sermayesi olmak üzere
yabancı sermaye akımı olmuştur.
Bursa’da dokunan ipekli kumaşların müşterilerinin başında Osmanlı Sarayı
gelirdi. Rus Çarlarının kaftanlarının kumaşları Bursa’dan giderdi. Lehistan
ve İngiliz Krallığı saraylarında Bursa kumaşları kullanılırdı. I. Selim
bozguna uğrattığı Şah İsmail’in Tebriz’deki hazinesinde Bursa kumaşından
yapılmış 91 adet giysi bulunmuştur.
1845 yılında Bursa’nın Kayabaşı semtinde buharla çalışan 60 mancınıklı bir
fabrika açıldı. İpekçilikteki bu yeni teknoloji kısa zamanda sarayın da
ilgisini çekti. 1852 yılında Muradiye semtindeki Çınarönü mevkiine padişah
Abdülmecit’in isteğiyle buharla çalışan 78 mancınıklı “Harir Fabrika-i
Humayun” kuruldu. İpekli kumaşa
olan ilginin artması kontrolsüz bir üretim artışını getirdi. Sıhhi kurallara
uyulmaması sonucunda hastalıklar ortaya çıkıp yayıldı. Hastalığı önlemek
için Fransa’dan tohum getirildiyse de aynı hastalığın Fransa’da yaygın
olması nedeniyle fayda yerine zarar getirdi. Üretim kısa zamanda 4 milyon
kilodan kısa bir südre 400-500 bin kiloya düştü.
Hastalığın ardından 1869 yılında açılan Süveyş Kanalı ucuz Çin ve Japon
ipeğinin Avrupa pazarına girmesin yol açtı. Bu iki olay Bursa ipekçiliğine
büyük zarar verdi. 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Bursa
ipekçiliği zarar gördüyse de yıkılmadan ayakta kaldı.
İpekle, ipek böceği ile küçük yaşlarda tanıştım. Çocukluğumun geçtiği
İnegöl’de duvarlara tablo yerine ipekten dokunmuş resimli duvar halıları
asılırdı. Bu duvar halılarına ya Arap kadınları ve ceylanlar gibi egzotik
resimlerin yanı sıra Bizans döneminden geldiğini yıllar sonra okuduğum G.
Ostrogorsky’nin Bizans Devleti Tarihi’nden öğrendiğim azizlerin resimleri
dokunurdu. 1960’lı yıllarda
Bursa’da kozacılık çok yaygındı. İnegöl’de koza alım mevsimi önce Ticaret ve
Sanayi Odası ve sonra kız meslek lisesi olarak kullanılan binaydı. Binanın
önündeki cadde köylerden koza getirenlerle dolup taşardı. 1832 yılında
İnegöl’den geçen C. Texier İnegöl için "Şehrin nüfusu üç bini buluyor.
Halkı kerestecelik yapar ve ipek böceği yetiştirir” diye yazar. Şemsettin
Sami Kamus-al Âlâm adlı eserinde İnegöl halkının geçim kaynakları arasında
ipekçiliği de sayar. 1844 yılında
İnegöl’de 810 dönüm, köylerinde ise yaklaşık 3200 dönüm dutluk olduğu
kayıtlara geçmiştir. İlçede yaşayan her ailesin bir ila beş dönüm arasında
dutluğu vardı. İlçede iplikçilik Cerrah ve Yenice köylerinde yaşayan
Ermenilerin elindeydi. Cerrah’ta altı, Yenice’de bir iplik fabrikası vardı
(İTSO 123 Yaşında, hazırlayan Kenan Kahraman).
Bursa’nın alım merkezi meşhur Koza Han’dı. Koza Han, Koza Han’a çıkan
sokaklar, Cumhuriyet Caddesi yetiştirdikleri kozaları satmak için gelenlerde
dolup taşardı.
İŞLENMEK
ÜZERE HAZIRLANMIŞ KOZALAR Bursa
ipekçiliği son darbeyi seksenli yılların başında yedi. Çin’den gelen ucuz
ipek girişine karşı nedense hiçbir tedbir alınmadı. Koza üretimi büyük bir
hızla düştü. Önce ilçelerdeki alım merkezleri kapandı. Seksenli yılların
başında çevre köylerde ve ilçelerde koza yetiştirenler Koza Hana gelip
yetiştirdikleri kozaları satarlardı. Koza Han’dan
Cumhuriyet caddesine indiğimizde Dorukhan’ın hemen yanında XV. yüzyılın
sonunda Hasanzade Kadıasker Mustafa Efendi tarafından yaptırılan Kadı
(Perşembe) Hamamı karşınıza çıkar. Seksenli yıllara kadar bu hamamda ipek
çileleri boyanırdı. Sadece Bursalı tüccarların değil Kayseri’den gelen iplik
çileleri de burada boyanırdı.
KOZALARDAN İPLİK ÇEKİMİ
Kozalar para etmeyince, masrafını çıkarmayınca üretim kendiliğinden durdu.
Dutluklar kesildi. Oysa Evliya Çelebi başta olmak üzere tüm yerli ve yabancı
gezginler Bursa ovasını dut denizi olarak anlatırlardı. İpekten dokunmuş
kumaşların yüzlerce yıl dayandığını biliyor musunuz? İpek dünyanın en uzun
elyafıdır. Giysi üretimi dışında geniş bir kullanım alanı vardır. Suni
kulaklar, ameliyat iplikleri ipekten yapılır. Uzaya giden uydularını uzay
mekiklerinin kabloları ipekle sarılır.
Bursa semalarını bacalarıyla roket rampası gibi delen fabrikalar kapandı,
kozadan iplik çekilen mancınıklar söküldü. Dokuma tezgâhları sustu.
Fabrikalar yıkılıp yerlerine beton bloklar dikildi. Bir tanesi bile müzeye
dönüştürülemedi.
KAYNAKÇA 1- Chavannes Edouard, Batı Türkleri,
İstanbul, 2013 2-Hemin Judith, Bizans, İstanbul,
2010 3-İnalcık Halil, Osmanlı İdari ve Ekonomi
Tarihi, İstanbul, 2011 4-İnalcık, Halil Devlet-i
Aliye, İstanbul, 2010 5-Ostrogosky G., Bizans
Devleti Tarihi, Ankara, 2011
Kaynak: http://www.belgeseltarih.com/bizans-ve-bursa-ipekciligi/
|