
|
|
|
Prof. Dr. Necmi Gürsakal
Bursa’yı en iyi şekilde nasıl anlatabiliriz? Kırlaşmış saçları ile yıkık,
ahşap bir sarayın kalıntılarında gezinerek, şehzade cenazelerinin gelmesini
bekleyen bir masal sultanı olarak mı? (Ahmet Hamdi Tanpınar böyle
anlatıyor). Yok, ABD’nin otomotiv endüstrisi merkezi Detroit’e benzeyen bir
kent olarak mı? (Zaman zaman medya böyle anlatıyor) 16. ve 17. yüzyılda
dünya ekonomi tarihinin en önemli şehirlerinden biri ve ipek ticaretinin
merkezi olarak mı? Yine o dönemde altınlı gümüşlü kumaşların dokunduğu bir
şehir olarak mı? (Tarih kitapları böyle anlatıyor) Hanlar Bölgesi ve
Cumalıkızık’ın UNESCO dünya mirası listesine girmesini istiyorsak, belki
bunların tümü önemli. Bunlar Bursa’yı zaman içinde bir film şeridi gibi
anlatan görüntüler. Ancak, geleceğe dönük bir şeyler yapmak için öncelikle
bu bölgeye ilişkin algıyı iyi yönetebilmemiz gerekir. Hanlar Bölgesi ve
Cumalıkızık’ı yaşatarak korumak istiyorsak, işin içinde insan en önemli
unsur olarak karşımıza çıkar. O zaman bugünün Bursa’sı ve bugünün insanının
algılayışı önem kazanıyor. “Yaşatarak korumak” için tarihle pek ilgisi
olmayan, TV dizilerini, şovu, hamburgeri ve alışveriş merkezlerini seven bir
insan tipini gözden uzak tutmamız mümkün değil. En azından böyle bir insan
tipinin oransal olarak öneminin farkında olmalıyız. Bu bölgeye yeni işlevler
yüklerken hedef kitleyi, bunun içinde yer alacakları iyi tanımlamalı, iyi
bir şekilde analiz etmeliyiz. Diğer yandan, Cumalıkızık için geliştirilecek
her türlü “yaşatarak koruma” önerisinin, Cumalıkızık köylülerinin bilgi,
beceri, eğitim, gelir düzeylerini göz önüne alarak yapılmasının yararlı
olacağını; köydeki insan kaynağı ne kadar iyi incelenir ve bilinirse,
bunları veri olarak alan çözümlerin o ölçüde başarılı olacağını
düşünebiliriz.
Bazı Veriler
“250 Büyük Firma” araştırması sonuçlarına göre, 2007 yılında otomotiv ana ve
yan sanayinde çalışanların sayısı tekstil ve konfeksiyon sektöründe
çalışanların sayısını geçiyor. Yine 250 büyük firma içinde otomotiv ana ve
yan sanayindeki firma sayısı, tekstil ve konfeksiyon sanayindeki firma
sayısını aşıyor. Kısaca, 2007 yılında Osmanlı döneminden beri Bursa’da
sürmekte olan tekstil ağırlıklı yapı yerini otomotiv ana ve yan sanayine
bırakıyor. 2011 yılında Bursa’nın ihracatına baktığımızda Tekstil
hammaddeleri, hazır giyim ve konfeksiyon sektörlerinin toplam Bursa ihracatı
içindeki payı yüzde 14 iken; taşıt araçları ve yan sanayi sektörünün payı
yüzde 60. BTSO tarafından yapılan Bursa’daki “250 Büyük Firma”
araştırmasının sonuçlarına göre firmaların yüzde 20’sinin toplam cironun
yüzde 80’ine sahip olduğunu görüyoruz. Son yıllarda iki büyük otomotiv
firması toplam cironun üçte birini, geriye kalan 248 firma ise üçte ikisine
sahip olmuş. Demek ki otomotiv ana ve yan sanayi artık Bursa için bir
lokomotif. Şüphesiz sanayileşme, o eski kendi içine kapalı Bursa’ya sermaye
getirmenin ve istihdam olanakları oluşturmanın yanında, çevre kirliliğinden
trafik sorununa kente yeni olumsuz boyutlar da ekliyor. Ciro, brüt katma
değer, ihracat, öz sermaye ve dönem karı değişkenleri için Bursa’nın 250
büyük firmasının değerlerini, İSO’nun 500 büyük firmasının değerlerine
oranları 1997’den günümüze azalma eğiliminde. Bunun anlamı, Bursa nüfus
olarak ülkenin dördüncü büyük kenti ama Bursa’nın İstanbul’a göre önemi
azalıyor. Antalya, Konya, Adana gibi kentlerdeki gelişmeleri göz önüne
aldığımızda; Bursa’nın önem kaybı içinde olduğunu görebiliriz. Hava yolu
sorunu neden çözülemiyor? Eğer Bursa turist gelmesini istiyorsa hava alanı
sorununu çözmek zorunda. Ancak Bursa, yıllardan beri bir türlü bu sorunu
çözemiyor. Sayısız yerel yönetici, değişik siyasi parti geldi geçti ama
sorun yerinde duruyor. Belki de bu sorun yöneticilerin becerisi ile ilgili
bir sorun değil. Önlemler, destekler bir türlü kar etmiyor . Yoksa
sorunun çözülememesinin nedeni, kentin İstanbul’a yakınlığı olmasın?
Günümüzde Bursa, İstanbul’un güney ucundaki büyük bir bölgesi, adeta bir
ilçesi haline geldi. Bursa’nın sorunlarını İstanbul’dan bağımsız düşünmenin
anlamı yok. Soruna bir de bu açıdan bakmalıyız.
Hanlar Bölgesi Önemini Ne Zaman Kaybetti? 1960
yılına kadar Hanlar Bölgesi Bursa’nın kalbiydi ama 1958 yılındaki
büyük
yangın ve Organize Sanayi Bölgesi ile sanayileşmenin başlaması bu
bölgenin önemini yitirmesine neden oldu. Çarşı yangını olgunlaşan koşulların
tetikleyici oldu ve Hanlar Bölgesi işlevsel önemini kaybetti. 1960-2012
arasındaki yaklaşık yarım asırlık dönemde bu bölge, önem kazanmadı, kaybetti.
Elbette Kozahan’ı gezen İngiltere Kraliçesi için bu bölge her zaman önemli
ve önemini hiç de kaybetmeyecek. Ekonomi tarihini bilerek bu bölgeyi gezen
biri için bu her zaman böyle. Ancak şu bir gerçek ki, bu bölgede iş yapan ve
gezenlerin çoğu tarih ile ilgili değiller ve günlük işleri ile uğraşıyorlar.
Cumalıkızık’ta veya Hanlar Bölgesi’nde bir TV dizisi yapılsa, o zaman
buraları önem kazanır ama dizi bittiği gibi de ilgi biter. UNESCO ve Bursa
kenti Hamburger, show, TV, alışveriş merkezi odaklı insanlar için de tarihi
değerleri korumak zorunda. İşin zorluğu bu noktada başlıyor. Hanlar
Bölgesi’nin Çakırhamam’a yakın ucunda Pirinç Han’ı yer alır . Pirinç
Hanı’nın hemen yanı Zafer Plaza adlı bir AVM. Belki tarihin ilk büyük
alışveriş ve ticaret merkezi olan Hanlar Bölgesi, işte o noktada bugünün
davranış biçimi, mimarisi, günlük yaşam alışkanlıkları ile yan yana geliyor.
İşte o noktada ekonomi tarihi bugüne, dar bir sokak mesafesinde
yakınlaşıyor. Hanlardan AVM olur mu sorusunun yanıtı, burada karşımıza
çıkıyor. Belki olmaz ama hanların hemen dibinde AVM iyi de iş yapıyor…

Hanlar Bölgesi’ndeki Değişim Hanlar Bölgesi’ni
incelediğimizde Bursa’nın genelinde gözlenen bir olguyu bu bölgede de
görüyoruz. Bursa’da İzmir Yolu ve Mudanya yönüne doğru daha yüksek gelir
grupları, Ankara Yolu yönüne doğru ise daha düşük gelir grupları yer
alır. Hanlar Bölgesi’nde de Çakırhamam-Tophane yönüne doğru göreli olarak
kuyumcular, çeyiz dükkanları yer almakta buna karşılık Hanlar Bölgesi’nin
Yıldırım’a yönelen diğer ucunda ise göreli olarak daha alçakgönüllü, daha
ucuz ürünler satan dükkanlar yer almakta. Bu olgu, bölge için yapılacak yeni
önerilerde göz önüne alınmalıdır. Bursa’daki eski
Kapalıçarşı ile bugünkü Kapalıçarşı birbirinden çok farklı. Bugünkü
Kapalıçarşı artık tam anlamıyla bir Kuyumcular Çarşısı olmuş durumda.
Bakırcılar Çarşısı’ndan girip Açık Çarşı’nın sonuna kadar gittiğimizde şunu
açık bir şekilde görebiliriz. Bakırcılar Çarşısı’nın sadece adında bakır
kalmıştır. Bu çarşıda çeyizlik eşya ve bebe giyimi satılır olmuştur.
Bakırcılar Çarşısı’nın devamında çok sayıda kuyumcu dükkanı yer alır.
Ardından Açık Çarşı’da ise göreli olarak daha ucuz giysiler ve ayakkabı
satılmaktadır. Özet olarak Hanlar Bölgesi bir iki istisnanın dışında
(Kuyumcular ve Koza Han gibi) göreli olarak ucuz ürünlerin satıldığı bir
bölgedir. Eskiden bu bölgede et dönerli sandviç satılırken şimdi tavuk
dönerli sandviç satılmaktadır. Yine bir iki istisnanın dışında (Çiçek Izgara
bunlardan biridir) bu bölgede yeme-içme konusunda hizmet veren mekanlar bize
ne eskiyi hatırlatmakta ne de yeni ile ilgili ipuçları sunmaktadır. Bu
bölgedeki yapılar tarihi ve eskidir ama bu bölgede gezen ve iş yapanların
genelde bu tarih ile pek bir ilişkileri yoktur. Kısaca Hanlar Bölgesi,
içinde ipek ve baharatın olmadığı (baharat için elbette Duraner gibi bir iki
istisna olabilir) kuyum işi dışında ucuz eşyaların satıldığı bir bölgeye
dönüşmüştür. Bu cümleye doğal olarak, kentlerin merkezden çöktükleri
görüşünü de ekleyebiliriz. Bölgenin Yıldırım yönündeki ucunda 80’li yılların
sonuna kadar ancak müzelerde görebileceğimiz türden üretim örnekleri vardı.
Bu satırların yazarı, o yıllarda inanılmaz ölçüde ilkel bir tezgahta üretim
yapan bir mutafçı ile mutaf üretimi (at kılından heybe ve yol yaygısı
üretimi) konusunda söyleşi yapma şansını yakalamıştı. Şimdi ne mutafçı
kaldı, ne de Bakırcılar Çarşısı’nda bakırcı. Pamuk atıcıdan yorgancıya,
mutafçıdan bakırcıya, okumacıdan terziye bu bölgenin eski sahiplerini
gösteri açmalı da olsa bu bölgede görmek en azından insanlara tarihi
anımsatacaktır.
İletişim
Bursa gereğinden fazla alçakgönüllüdür. Geçmişten günümüze kendini
övmenin gereğine inanmaz. Ama o eski günlerden bu yana çok şey değişmiştir.
Bursa’ya zamanında kaplıcalar ve kebap yemek için gelen o insanlar
yaşlanmış, onların çocukları da, “Bursa’da ne var?” diye sormaya
başlamıştır. Bursa hem ülke içine hem de dışına kendini anlatmak zorundadır.
Çok doğru Cumalıkızık 600 yılı aşkın bir tarihe sahip bir köydür. Ama bu
yeterli değil. İnsanları oraya bir TV dizisi çevrilmeden de çekebilmenin
yolları üstüne kafa yormak gerekir. Orada reçel, erişte ve tarhana satılması
bir farklılık oluşturmuyor, köy sahip olduğu değeri anlatmayı bir yana
bırakmış tarhana satmakla uğraşıyor. Bursa Kent Müzesi’nden çok güzel bir
gelinlik sergisi ve serginin katalogu yapıldı. İyi de bu iş için
İstanbul’dan veya yurt dışından bir iki moda editörü bu sergiye davet
edilerek işin iletişimi yapıldı mı? Geçmişten günümüze biz bu konularda hep
takılıyoruz. İletişim konusunda tuhaf bir beceriksizliğimiz var.
Öneriler Bursa’ya yeni düşler
gördürmeyi planlarken İstanbul’u, Bursa ve yakın çevresinde yaşayanları göz
önüne almayı unutmamalıyız. Hanlar Bölgesi inanılmaz bir öyküdür. Ama biz bu
öyküyü anlatmasını bilmiyoruz. İletişim bu konunun en önemli ayaklarından
biri ama biz bunu hep es geçip başka boyutlarla ilgileniyoruz. Pirinç
Han’ının geçmişte kaç yılda restore edildiğine bakarsak, elbette koruma
ile ilgili önemli sorunlarımız var. Ancak, “yaşatma”nın da en az koruma
kadar önemli olduğuna inanmalıyız. En azından bu bölgenin koruma ve yaşatma
anlamında çok ayrıntılı projeleri hak ettiğinin farkında olmalıyız.
Kaynak: Bursa'da Zaman
dergisi, sayı 4(ekim 2012): 76-79
|