1958 yılında Orhangazi'de doğdu. İlk orta, ve lise öğretimini 
	Orhangazi'de, yüksek okulu Bursa Eğitim Enstitüsü'nde tamamladı. 1979-1985 
	yıllarında İstanbul'da çeşitli liselerde tarih öğretmenliği yaptı. Bu arada 
	İst. Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih bölümünde okudu. 1985-2000 yılları içinde 
	Yenigün adlı yerel bir gazete çıkardı. Halen Bursa Hakimiyet gazetesinde, 
	haftada bir Bursa üzerine araştırma-inceleme yazıları yazmaktadır.
	
	     Prof. Dr. 
	Halil İnalcık ile birlikte, 1994-2000 yıllarında Bitinya bölgesinde, Osman 
	Gazi ve Orhan Gazi'nin izini sürdü. Osmanlı Devleti'nin kuruluşuna dair 
	bilinmeyenlerin keşfine katıldı. Bu amaçla TRT adına 45 bölümlük Halil 
	İnalcık'la tarih sohbetleri ile 9 bölümlük “Osmanlı Devleti'nin Doğuşu” 
	belgesellerinde danışmanlık yaptı. Avrasya Etnografya Vakfı ile Bursa 
	Araştırmaları Vakfı'nın kurucularından olan Raif Kaplanoğlu, bu vakıfların 
	da aktif üyesidir. Avrasya Etnografya Vakfı'nın bir süre yayınlanan “Alıntı” 
	dergisi ile halen yayınlanmakta olan “Bursa Araştırmaları” dergisinin yayın 
	yönetmenliği üstlenmiştir. Bursa Defteri'nin de yayın kurulu üyesidir. Bursa 
	Araştırmaları Vakfı adına, 2004 yılında, Bursa Kent Müzesi'nin kurulmasında 
	büyük katkılar sağladı. Büyükşehir Belediyesi ile yapılan anlaşma gereği 
	olarak Bursav adına, Kent Müzesi Bursa Belgeliği'nin sorumluluğunu 
	yürütmekte. Bursa'ya dair gazete, epheme ve kitap olarak zengin bir 
	koleksiyona sahip Raif Kaplanoğlu, Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Bursa 
	Gazeteciler Cemiyeti üyesi olup Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin düzenlediği 
	yarışmada 2001 yılında en iyi yerel gazeteci unvanını aldı. 2004 yılında da 
	ÇGD'nin araştırma ödülünü aldı. 1998 yılında Yerel Gündem 21 çatısı altında 
	Bursa'ya dair ürettiği kültür projelerini, 2000 yılından sonra Bursa 
	Araştırmaları Vakfı adına gerçekleştirdi. Demirkapı Mahallesi Projesi, 
	Kapalıçarşı Eylem Planı, Bursa Dersleri Projesi, Bursa Kitapları 
	Projelerinden bir kısmı uygulamaya konuldu. Ancak 2004 yılından sonra, en 
	büyük enerjisini, Osmangazi Belediyesi'yle birlikte yürütülen “Bizim 
	Mahalle” Projesi'ne verdi. Uygulamaya yönelik ve sürdürülebilir olan bu 
	proje, sadece ülkemizde değil tüm dünyanın ilgisini çekmekte. Aziz Elbas ile 
	birlikte yürütücülüğünü yaptığı Bizim Mahalle Projesi'nin Kavaklı, 
	Osmangazi, Mollagürani ve Alaaddin Mahallesi kitapları yayınlandı. “Bizim 
	Köy” projesi çerçevesinde Seferiışıklar köyü kitabı hazırlandı. Halen “Bizim 
	Çarşı” Projesi çerçevesi içinde Okçular Çarşısı çalışması yapılmakta. Gemlik 
	Belediyesi ile birlikte de, “Bizim İlçe” Projesinin Gemlik kitabı çalışması 
	yapılmakta. 
	         
	
	
	                                                                                                              
	
	
	
	                                                                                
	    
	Söyleşen: Türkan Genç  
	     
	
	Bursa nasıl bir kent sizce?
	
	Geçmişte tabiî ki 
	Bursa’nın birtakım değerleri vardı. Bugünden daha güzel, daha önemli 
	değerleri vardı. Bu son 30-40 yıl içerisinde Bursa önemli bir değişim 
	geçirdi. Bir kısım değerlerini yitirdi. Ama buna karşılık yeni değerler de 
	üretti. Bugün geldiği noktada Bursa bir sanayi kenti olarak karşımıza 
	çıkıyor. Tarımsal özelliği ikinci plana atılmış. Yeşil ve doğayı koruyan 
	özelliği de ikinci planda. Artı sanayi için tarım ve çevre feda edilmiş. Bu 
	bir tercih meselesi. Geçmişteki yöneticiler böyle bir tercih yapmış. Giderek 
	tarihsel kimliğini de son zamanlarda yitirme noktasındaydı. Son 50 yıldır 
	tarihi eserlerimiz sürekli yıpranıyor. Ama son 7-8 yıldır ve 10 yıldır 
	tekrar koruma konusunda bir girişim başladı. Yerel yönetimlerin de 
	katkısıyla tarihsel kimliğini korumaya yönelik çabalar ve projeler 
	gerçekleştiriliyor. Umarım bu çabalar yakın zamanda Bursa’nın tarihsel 
	kimliğini koruyacak kadar tarihi eserini korumuş olarak meydana çıkar.
	
	Bursa’nın sanayi şehri, tarım şehri, 
	turizm şehri diye kategorize edilmesi doğru bir şey mi? 
	
	
	Her kent bir 
	tercih yapmak zorunda. O kentin önceliklerini ortaya koymak zorunda. Bursa 
	da sanayi kenti olmayı hedeflediği için sanayi olunca da nüfus artışı 
	beraberinde tarım alanlarının yok edilmesini doğuruyor. Bence tarımı yok 
	etmeden de sanayi kenti olabilirdi Bursa. Ya da tercihlerini 
	değiştirebilirdi. Mesela zamanın Büyükşehir Belediye Başkanı 
	Erdem Saker 
	döneminde, yeni sanayi tesislerinin yapılmasını zorlaştıran birtakım 
	kararlar alındı ve uygulamalar yapıldı. Böylelikle Bursa’nın büyüme 
	stratejisi yerine artık mevcut nüfusunu koruyan bir strateji geliştirerek 
	daha fazla tahribatı engellemeye çalıştı sayın Saker. Bence bu doğru. 
	Bursa’nın artık daha fazla büyümesi, hem kente hem de bu kentte yaşayanlara 
	zarar verecek noktada. 
	
	Turizm açısından bakarsak, Bursa 
	gereken ilgiyi görüyor mu?
	Bursa eskiden bir 
	turizm şehriydi aynı zamanda. Çok sayıda turist gelirdi. Tarihi süreç içinde 
	İstanbul’a gelenler Bursa’ya iniyordu. Uludağ’a çıkıyordu. Kaplıcalara 
	gidiyordu. Ama bugün kaplıcalar sağlık turizmi olmaktan çıktı. Dağdaki kış 
	turizminin de önemi azaldı. Artık yabancı değil yerli turist geliyor. Çok 
	kalabalık olması Uludağ’ın doğal özelliklerini kaybettiriyor. Tarihsel 
	kimliğine gelince, Bursa eski bir başkent. Tarihi kimliğini yakın bir zamana 
	kadar önemli bir şekilde koruyordu. Resmi yapıları korumakta, yerel 
	yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin çabasıyla bir noktaya geldik. 
	
	Bir kentin 
	korunması; resmi yapıların, camilerin, hanların, hamamların korunması değil, 
	sivil konutların da, evlerin, çeşmelerin de korunmasını gerektirir. Çünkü 
	son 30-40 yılda eski Bursa evlerini yok ettik. Yerel yönetimler buna önem 
	vermeli ve sivil mimari olan eski Bursa evlerini koruyacak önlemler almalı. 
	Hisar mutlak koruma altına alınmalı. Şimdi öyle görüyorum ki, özellikle 
	Hisar’da yapılan evler tarihi kimlikten uzak evler. Bahçeli evler yerine, 
	bahçeleri de dolduran yapılar yapılıyor. Bahçeli evlerimiz yok oluyor. Bunu 
	önlemek lazım, özellikle Hisar bölgesinde. Koruyacak önlemler almak 
	gerekiyor. Koruma stratejisi geliştirirken de binaları tek tek korumak 
	yerine, semt bazında ya da sokak bazında çalışma yapılmalı. Bir sokağı 
	tümüyle koruyacak projeler ve planlar üretilmeli. Dolayısıyla bir turist tek 
	tek evleri gezmek yerine, Kale Sokak örneğindeki gibi sokağı gezip görmeli. 
	Tabi bunun için de o alanlar özellikle belirlenip, yerel yönetimler ve 
	halkın desteğiyle bu gerçekleştirilmeli.
	
	Turizmi canlandırmak adına neler 
	yapılabilir? 
	Bursa’nın bu 
	konuda büyük ölçüde treni kaçırdığını düşünüyorum. Mesela kaplıca turizmini 
	kaybetti, yeşil Bursa özelliğini kaybetti. Ama Uludağ turizm açısından 
	önemli bir yer. Kongre açısından önemli bir merkezi olabilir. İstanbul’a 
	yakınlığı ve özellikle Merinos projesiyle birlikte bir kongre merkezi olması 
	adına bir çaba gösterilebilir. 
	
	Bursa’da yaşayanlar ve yönetenler, bu 
	kenti tanıyıp kıymetini biliyor mu?
	
	Son 15 yıldır 
	Bursa’da kente ilgili olanların sayısı oldukça arttı. Bunun öncesine kadar 
	insanlar, her gün geçtiği sokağın önündeki türbede kimin yattığını, camiyi 
	kimin yaptırdığını bilmiyordu. Ama son 15 yıldır Bursa’yı tanımaya, 
	araştırmaya yönelik çabalar giderek arttı. Yerel yönetimler ve içerisindeki 
	Yerel Gündem 21 örgütleri bu konulara önem vermeye başladı. Kentlilik 
	bilinci oluşturmaya başladı. Bu çabalar çocuklara yönelik eğitimlerle de 
	desteklenerek, Bursalılar giderek yaşadıkları şehri daha iyi tanımaya 
	başladılar. Bu da tabiî ki çok önemli. Bir bina ya da yol yapmak kadar, 
	belki de daha önemli kentlilik bilincini kazandırmak. Bursalılar yaşadıkları 
	şehri tanıyamazsa sevemezler, sevemezlerse koruyamazlar. Dolayısıyla yerel 
	yöneticiler, halkın koruyabilmesi ve sahip çıkabilmesi için yaşadığı şehri 
	sevdirecek projeler üretmeli. Ve bu da insana yatırım demektir. Bu projeler 
	ciddi katkılar yapacak projelerdir. 
	
	Bursa’nın diğer şehirlere göre 
	avantajları nelerdir? 
	Birçok açıdan 
	avantajı var. Birincisi tarih süreci içerisinde uygarlıkların geçiş 
	noktasında olduğu için birçok kültürden etkilenmiştir. Uzun bir dönem 
	başkentlik yapmıştır önemli bir imparatorluğa. İstanbul’a çok yakındır. 
	İstanbul’un arka bahçesi gibidir. Dolayısıyla İstanbul’daki gelişmeler 
	Bursa’yı etkilemiştir. Bütün bunlar Bursa’nın kültüründe gelişmesinde ciddi 
	katkılar yaratmıştır. 
	
	Bursa’nın kentsel ve mimari gelişimini 
	nasıl buluyorsunuz?
	Bursa’nın tabi 
	kentsel gelişiminde ovaya doğru yapılaşma son derece hatalı. Ovanın mutlak 
	olarak korunması şart. Kentin doğu ve batı boyunca uzanmış olması doğru bir 
	taktik. Kestel’e kadar kent birleşti. Tabi bu kentleşmede, doğuya doğru olan 
	yapılaşma son derce çarpık ve plansız. Bu nedenle o bölgelerin ıslah 
	edilmesi şart. Nilüfer Belediyesi nispeten daha planlı ve yaşanılabilir 
	alan. Ama yine de ovaya doğru yapılaşma engellenmeli. Gecekondu yapımı ve 
	plana aykırı yapılaşma önlenmeli. Alan pafta bazında yapılan planlama 
	değişiklikleri de tarihi dokulara zarar vermeyecek bazda yapılmalı. Tarihsel 
	kimliği yok edecek bir planlama çalışması Bursa’ya zarar verir. Çünkü 
	Bursa’nın kimliğini yaratan en önemli değer, Bursa’nın tarihi eserleridir, 
	asırlardır ürettiği değerlerdir. Bunlar özenle saklanmalı ve gelecek 
	kuşaklara iletilmelidir. 
	
	Kültürel açıdan nasıl buluyorsunuz 
	Bursa’yı?
	
	Elbette Bursa 
	aslında çok şanslı bir şehir. Dinamik ve girişimci bir şehir. Bursa’ya gelen 
	göçmenlerin büyük ölçüde Balkanlar’dan gelmiş olması büyük avantaj. Bu 
	göçmenler çalışkan ve girişimci, aynı zamanda becerikli ve Bursa’ya katkı 
	sağlayan insanlar. Sosyal ve kültürel uyum açısından da Rumeli insanı yerli 
	unsura uyum sağlıyor. Kültür şoku yaşanmamıştır. Bursa’ya özgün kent 
	kimliğini sarsmamıştır. Birçok şehrin özellikle Anadolu’dan gelen değişik 
	farklı kültür etmenleri içerisinde şehrin orijinal kültürü sarsılırken, 
	Bursa’da bu olmamıştır.  
	Ben şuna 
	şaşıyorum. Özellikle Balkanlar’dan gelen insanlar, Bursa hemşehrilik duygusu 
	içerisinde birleşebiliyor. Ama ne yazık ki, Anadolu’dan gelen insanlar 
	birkaç nesil geçmiş olsa bile kendisini Bursalı gibi hissetmiyor. Bursa 
	şehrine bütünlük sağlayamıyor. Bursa’yı tanıyamadığı için sevemiyor, 
	sevmediği için de mutlu olamıyor. Bu insanlara Bursa’yı tanıtarak yaşadığı 
	şehri sevmesini sağlayabiliriz. Bursa güzel bir şehir, herkesin sevebileceği 
	bir şehir.
	
	Peki, bu yanlışlıkları düzeltmek adına 
	sizin önerileriniz neler?
	Şimdi tarihi geri 
	çevirme imkânımız yok. Mevcut olanı koruyabiliriz. Bursa ovası bitti 
	deniyor, ama bitti demek, daha da yok olmasını sağlamak olur. Hala yeşil bir 
	ova, meyveler sebzeler ekilebiliyor. Bursa ovası bitmedi. Bu nedenle var 
	olanı korumak da bir mücadele biçimidir. Tarihsel eserleri de yok olmadı. 
	Bursa büyük ölçüde tarihi kimliğini koruyor. Daha birçok koruyacağı eserler 
	var, bunun için de çaba göstermek gerekir. 
	
	Bursa Araştırmaları Vakfı, Kent Müzesi 
	ve Osmangazi Belediyesi ile yürüttüğünüz çalışmalardan bahseder misiniz?
	Ben tabi daha 
	önceden sadece kitap yazıyordum, düşünce üretiyordum. Ama bence Bursa için 
	sadece fikir üretmek doğru bir şey değil. Biliyordum ama yapacak bir şey de 
	yoktu. Ama Bursa Araştırmaları Vakfı kurulduktan sonra uygulama projeleri 
	üretmeye başladık. Mahalle projeleri, semt projeleri, işte değişik projeler, 
	kentlilik bilinci projeleri yaratarak somut, net ve kalıcı sürdürülebilir 
	projeler yaratarak yaşadığımız şehir için toplumsal ve sosyal 
	sorumluluklarımızı yerine getirmek için çaba gösteriyoruz. Hem Bursa 
	Araştırmaları Vakfı, hem de şahsım olarak. Bu projelerde de uygulama ve 
	eğitim projeleri önem kazanıyor. 
	
	Çalışmalarınızdan, ürettiklerinizden 
	Bursa’ya tutkuyla bağlı olduğunuzu anlıyoruz. Bu güçlü sevginin temelinde 
	hangi duygu var?
	Tarihçi olduğum 
	için bu böyle. Modern tarih anlayışına göre, bir insana tarihini sevdirmek 
	için önce kendi ailesini, kendi geçmişini öğretmek, sonra sokağını, 
	mahallesini ve yaşadığı şehri öğretmek gerekiyor. Çağdaş tarihçilikte artık 
	kendisinden çok ayrı soyut şeyleri öğretmek yerine, kendi geçmişini öğreten 
	yerel tarih ön plana çıkmıştır. Bursa’da da bu duygu, düşünce ve fikir 
	giderek yayılıyor. Tarihçi olarak buna ilgi duymamam kaçınılmazdı. Ama benim 
	bunu erken fark etmiş olmam şans. Erken yol aldığım için birçok kişiden daha 
	üretken gözüküyorum. Ama şu anda 55’e yakın insan, Bursa’nın yerel tarihi 
	için çaba gösteriyor. Bu da Bursa’nın geleceği için umut verici bir şey.
	
	Sizce Bursa’nın yedi harikası nedir?
	
	Somut olarak 
	mesela Yeşil Türbe ve Yeşil Cami, ikincisi elbette Ulucami. Diğerleri eser 
	olarak değil de, bir Kılıç Kalkan, Mehteran, Uludağ, ipek ki, bunu yok ettik 
	maalesef. Havlu, kestane, kestane şekeri, şeftali, Bursa’nın yeşili bunları 
	da yitirmek üzereyiz. Bursa’nın somut olmayan kültür unsurları çok önemli. 
	Diğer kentlerden ayıran özelliği bu olmalı bence.     
	                                                                                   (Kaynak: Bursa Time - 3.8.2008)