ÜFTADE DESEM AKLINIZA TÜRBE Mİ GELİR?
Bursa’nın eski odaklarından birinde, Setbaşı’nda
iki simge yapı, Mahfel ve kütüphane, Gökdere’nin aynı safında karşılıklı
dururlar. Mahfel asırdide lakin kütüphanemiz henüz yirmili yaşlarında.
Evvelindeki sıradan dükkanlar 58 Yangını’ndan sonra pasaja, 1999’da da
kütüphaneye dönüştürüldü.
Pek çoğumuzun
beğendiği
bir yapı oldu ama yine pek çoğumuz
mimarını bilmeyiz. Bursa hakkındaki kitaplarıyla tanıdığımız Engin Yenal,
Irgandı’ya uzanan dere yamacını, Erdem Başkanın himayesinde geleneksel
mimari tarzımızda, peyzajı hissettiren, teraslı, bol pencereli bir yapıyla
süslemiş. Binanın yakın zamanda sarıya boyanması, kahverengi pencerelerle
pek güzel bir uyum yarattı doğrusu. Kurucu müdür Nezaket Hanım’ın da
belirttiği gibi bu bina şehir merkezinde oluşu, kütüphane olarak tasarlanmış
oluşu ve hacmiyle tam bir kütüphaneci cenneti. Borges’in huzur bulacağı
yerlerden yani.
İşte bu güzel mekanda yeni bir etkinlik dizisinin ikincisi yapıldı. Eski
Bursa fotoğraflarının gösterilip yorumlandığı bu etkinlikler, belediye
kütüphanelerinin yeni müdiresi Dilek Hanım’ın getirdiği yeni bir soluk.
Gençler bu etkinliğe gitse hazine dairesine inmiş gibi hissedebilirler. Zira
kütüphanenin alt katındaki Üftade Salonu iç tasarımı, ses düzeniyle şık bir
salon. Yirmi yıl önce benim de Troya hakkında bir sunum yapma keyfini
yaşadığım bu salon, Nezaket Hanım döneminde oldukça yoğun kullanıldı.
Söyleşi, konser, Karagöz gösterisi gibi farklı gösterilerle bölge halkında
alışkanlık oluşturdu. Eski kent merkezi olan Heykel’de Tayyare dışında
gösteri salonu yok. Merinos Kültür Merkezi modern havasıyla Bursa tadı
sunmuyor. Oysa dereye, köprüye komşu, çamlar içindeki bu salon Bursa’yı
iliklerinize işliyor. Bu yüzden burada kent kültürüyle ilgili etkinlikler
yapılmasını alkışlıyorum.
Etkinlik dizisinin ikincisinde Nevzat Çalıkuşu ağabeyimiz Setbaşı ve Yeşil
fotoğrafları eşliğinde belleğinin kıvrımlarında kalanları paylaştı, denk
gelen yerde ilgili birkaç şiirini okudu. Güzel yaptığı başka bir şey de
bahsedilen konularla ilgili yazılmış kitapları hatırlatıp genç arkadaşları
sanal harflere değil mürekkepli harflere yönlendirmesiydi. Karşı köşedeki
Saray Sinemasının yeni elbisesini yeni giyindiği şu günlerde binanın
geçmişine gittik, ancak iki at arabasının yan yana geçebileceği genişlikteki
dar Setbaşı’nın organik günlerini soluduk. “Ah güzel Bursam, gitti
güzellikler” sığ çukurunun etrafından dolaşıp kaçınılmaz olanın keskinliğini
hissettik. İpekçilik Yokuşu’nda Papazın Evi olarak bilinen binanın girişimci
bir Karadenizli tarafından satın alındığını, nakde çevrilmek üzere elde
tutulduğunu Karaağaç muhtarından dinlememiz, zihinlerimizde geçmişe
kurduğumuz köprüyü dinamitledi, bizi günümüze ışınladı. Etkinlik öncesi
çay-kahve ikramı güzeldi ancak menüde cevizli lokumun da olması işi ruhuna
aykırı bence. Zira bu mantıkla tasavvuf konuşmasından önce lokma, kentleşme
konuşmasından önce simit ya da cantık verilebilir! Dönemin yıldızı Dilek
Hanıma, gecenin yıldızı Nevzat Ağabeye teşekkür ediyor, devamını,
çeşitlenmesini diliyorum.
Alper Can- 9.1.2024