Raif Kaplanoğlu
Önceleri Anadolu köylerinin büyük bölümü Bektaşi idi.
Türkler Anadolu’ya geldiklerinde Şamanist inançlarını tümüyle
terk etmemişlerdi. Emir Sultan onuruna, Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar
sürdürülen “Erguvan Bayramı” da, bir Bektaşi şöleniydi. Bu bayramdan, XVII.
yüzyılda söz eden Evliya Çelebi'ye göre bahar mevsiminde, Emirsultan’da
deniz gibi bir kalabalık toplanırmış. Genellikle Yörük ve Bektaşi kökenli
köylülerin katılımı ile yapılan bu törenlerde, Karacabey ve Orhaneli
ilçesine bağlı Erenler, Büyükorhan ilçesine bağlı Tekerler köyleri başta
olmak üzere alevi-meşrep insanların sel gibi aktığı söylenmektedir.
Bursa’da da, birçok Bektaşi köyü vardır. Bu köylerin
bir kısmı, son yıllarda yerleşen Yörükler olduğu gibi, bir kısım köyler de,
yüzlerce yıldır Bektaşi olarak yaşamaktadır.
Keles ilçesine bağlı Sorgun, eski yaşam biçimlerini en
güzel biçimde yaşatan bir köyümüzdür. Bu köyde Bektaşiler de yaşamaktadır.
Bursa’nın en büyük Bektaşi köyleri ise Şehitler ile İnegöl’ün Kurşunlu
Beldesidir. Şehitler tümüyle Bektaşi iken, Kurşunlu beldesinin büyük
çoğunluğu Bektaşi’dir.
Bursa’nın birçok köyünde, Bektaşi aliler, Sünni
ailelerle birlikte yaşıyor. Bu köylere Bektaşilerin ne zaman geldiğini
bilemiyoruz. Ancak Bursa’nın her köşesinde Bektaşilere ilişkin izler bulmak
olasıdır. Eski bir piknik yeri olan Alevibaba Yaylası, Lami Çelebi’ye göre,
Dolubaba Yaylası'nın yanındadır. Zaten Dolubaba da bir Bektaşi dervişidir.
İznik’e bağlı Müşküle köyünde de 1940’lı yıllarda Bektaşi kültürü
belirlenmiştir. Yenişehir’e bağlı Barcın, Karacaahmet, Akbıyık ve Tekke
köyleri, bugün aynı nispette olmasa da eski Bektaşi köyleriydi. Uludağ’da
gezinen Durmuş Yörükleri de Bektaşi Yörükleri idi.
BEKTAŞİ GELENEKLERİ
Seferışıklar köyünde, Orhan Bey'in silah arkadaşı olan
Gözle Mahmud’un gömülü olduğuna inanılmaktadır. Köydeki Kalander mahallesi,
olasılıkla Kalanderi dervişleriyle ilintili olmalıdır. Nitekim köyde
Bektaşilerin yaşaması da bunun kanıtıdır. Kalenderilere de Işıklar
denilmektedir.
Mustafakemalpaşa ilçesi Söğütalan’a bağlı Garipçetekke
köyünde de Bektaşi Türkmenleri yaşamaktadır. Bu köyde çok değişik gelenekler
vardır. Köyün batısındaki ormanlık alanda Et Kız adıyla bir yatır vardır.
Burası aslında bir lahittir. Cuma ve Pazar günleri, köy kadınları bu yatırı
ziyaret eder. Erkeklere ise günahtır. Burada dilek dilendikten sonra ağaca
çaput da bağlanır. Güneybudaklar köyünde de Hacet Baba adlı ünlü bir
dervişin mezarının vardır. Köyde de bazı Bektaşi haneleri yaşar.
Kabulbaba, M.Kemalpaşa ilçesi Söğütalan bucağına köyde
Rumeli'den gelen Bektaşi göçmenler yaşamaktadır. Eski adı Halilbaba idi.
Olasılıkla köyün adı bu Bektaşi babasından gelmiş. Başka bir kaynakta ise
Fadulfakih adını taşıdığı, Kabul Baba’nın ölümü üzerine bu adı aldığı
söylenir. Kabul Baba, burada bulunan türbesinde gömülüdür. Hıdrellez günü,
türbede çok büyük bir tören yapılır. Köylüler mutlaka dedeye kurban keser.
Türbenin ayak ucundaki toprak yenildiğinde, hastalıklara şifa geldiğine
inanılmaktadır. Tümüyle Bektaşi köyüdür.
Kurşunlu köyünün hemen altında Batmaca Dede adlı
mevkide bir türbe vardır. Her yıl büyük bir şölen düzenlenen bu mevkide
bulunan su kaynağının mide, bağırsak, idrar yolu, karaciğer hastalıklarıyla
kaşıntılara iyi geldiği söylenmektedir.
Karacaahmet, köyünde Karaca Ahmet Sultan Türbesi
vardır. Mezarın çocuğu olmayanlara iyi geldiği söylenmektedir. Daha çok da,
delileri tedavi için kullanılmaktaymış. Deliler, mezarın yanında bağlı
olarak bir gece bırakılmaktaymış. Mezarı daha çok Bektaşiler ziyaret
etmektedir. Köyde eskiden bir de Bektaşi tekkesi varmış.
YENİ BEKTAŞİ KÖYLERİ
Yörükler, yaşam koşullarının gereği olarak, köy ve
kasabalardaki gibi bir İslam anlayışını hiçbir zaman uygulayamamıştır. Yaşam
biçimleri buna uygun değildi. Ancak yerleşen Bektaşi köyleri zaman içinde
Sünni’leşmişlerdir. 18-19. yüzyılda da, Uludağ’da göçebe olarak yaşayan
Bektaşi Yörükleri Bursa’ya yerleştirilmiştir. Bu köyler, belki zamanla
Sünnileşecek ama yeni yerleştikleri için halen eski geleneklerini
sürdürüyorlar. M.Kemalpaşa ilçesi Söğütalan’a bağlı Mineyva olarak da anılan
Ağaçlı köyü, Taşpınar bu tür köylerdir. Orhaneli’ne bağlı Dağgüney köyünü de
Bektaşiler kurmuştur. Köy, bugün dağ yöresinin müzisyen fabrikasıdır. Köye
müzisyenliği de Bektaşiler getirmiştir.
Bazı Bursa köylerine ise, Bulgaristan ve Yunanistan’dan
Bektaşiler göç etmiştir. Aslında, uzun yıllar Bektaşiliğin merkezi
Arnavutluk olmuştu. Arnavutların da büyük bölümü Bektaşidir. Ancak Bursa’ya
gelen Arnavutlardan çok azı Bektaşidir. Rumeli’nden gelen Bektaşiler
Onhangazi Ortaköy’de bir mahalle kurmuştur. Yine İsmetiye köyünde de
Yugoslavya'dan gelen Bektaşiler yerleşmiştir. Demirtaş Köyünde Bektaşi
Arnavutlar yaşamaktadır.
Bursa’da Türk kökenli Bektaşiler dışında, 1938 Dersim
olayları sonucu Bursa’ya yerleştirilen Tuncelili Aleviler yaşamaktadır.
Başta Kestel ve Adaköy olmak üzere Fidyekızık, Göllüce, Soğanlı,
Küçükbalıklı, Panayır, Alaaddin, M.Kemalpaşa’ya bağlı İncilipınar, Kumkadı,
Ormankadı, Başköy (Köyü terketmişler) ile Piremir ve Esenevler
Mahallelerinde Aleviler yaşamaktadır.
Bektaşilik bir tarikat, Alevilik ise kişiye aileden
intikal eden bir dinsel inanış. Herkes Bektaşi olabilir. Alevilik ise temeli
İslam olsa da Müslümanlıkla çok farklı biçimleri olan bir dinsel yaşam
biçimi.
Yüzlerce yıl, bazı iftiralar nedeniyle kimliklerini
saklamak zorunda kalan Bektaşi ve Aleviler artık daha özgürler. Ancak laik
devletin imkanlarından gereği kadar yararlanamadıklarını düşünüyorlar. AB
yolunda Türkiye’nin tüm inançlara saygı gösterecek adımları atacağına hiç
kuşku yoktur.
GÖÇEBE-YERLEŞİK ÇATIŞMASI
Anadolu’ya gelen Türklerin büyük bölümü Alevi-Bektaşi
eğilimliydi. Zaten sürekli gezen göçebelerin, Sunni bir İslam’ın gereklerini
yerine getirmeleri olanaksızdı. Bu nedenle, Bursa ve civarında kurulu
bulunan köylerin büyük bölümü Alevi-Bektaşi eğilimliydi. Şehirliler ise
Sunni idi. Osmanlı yönetimi, siyesi açıdan Sunni anlayışı benimseyip de
medreseler de çoğalınca, giderek Anadolu’da Sunnilik artmıştı. Ancak
Anadolu’daki göçebelerle yerleşik arasında süren iki-üç asır çelişki ve
çatışma, giderek Sunni-Alevi savaşına dönüşmüştü. Osmanlı yönetimi göçebeye
baskı yaparken, diğer yandan Alevi/Bektaşi kesime de baskı yapmaya
başlamıştı. Bu aşamada Doğu’da, yine birer Türk devleti liderleri olan
Timur, Uzun Hasan ve Şah İsmail, Anadolu’daki göçebe-Alevilerin kurtarıcısı
olmuştu…
Osmanlı ile Doğu’da kurulmuş olan bu Türk devletleri
arasındaki savaşta ise, en büyük sıkıntıyı Aleviler çekmişti. Bugün
Alevilerin yaşadığı sıkıntıların kaynağı da, işte bu dönemin siyasi
kararlarıdır. Nitekim Doğu’daki Türk devletine karşı yapılacak savaşta,
gazilerin şevkini arttırmak ve Şah İsmail’i destekleyen Anadolu’nun
göçebelerine baskı yapmak amacıyla siyasi bir fetva çıkarılmıştı. Ebu Suud
Efendi’nin fetvasına göre, Kızılbaş olarak anılan Alevilerin “malları,
canları” savaşan gazilere helal kılınmıştı.
İşte bu fetva sonunda, Anadolu’daki tüm Alevilerin
kimliklerini saklamak zorunda bırakmıştı. Bu dönemde, Uludağ’da bulunan çok
sayıdaki Alevi-Bektaşi köyü de, giderek Sunnileşti. Bunlardan en önemlisi,
birçok kaynakta açıkça Bektaşi/Babai olduğu belirtilen Babasultan köyü bugün
tümüyle Sunnileşmiştir. Ancak yine de bugün, hemen her köyde bir “Dede”
mezarının bulunması ve köylülerin buna büyük saygı göstermeleri, eski
Bektaşi inanışların izlerini gösteren en önemli işarettir.
Emir Sultan onuruna, Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar
sürdürülen “Erguvan Bayramı” da, eski bir Bektaşi şöleniydi. Genellikle
Yörük ve Bektaşi kökenli köylülerin katılımıyla yapılan bu törenlerde,
Karacabey ve Orhaneli ilçesine bağlı Erenler, Büyükorhan ilçesine bağlı
Tekerler köyleri başta olmak üzere alevi-meşrep insanların sel gibi aktığı
bir bayramdı...
Bugün halen Bursa’da, birçok Bektaşi köyü var. Ancak bu
köylerin ufak bir kısmı eski Bektaşi köyüdür. Çoğu ise son yıllarda yerleşen
Yörüklerle, Rumeli göçmenlerin iskanıyla kurulmuş Bektaşi köyleridir.
BURSA’NIN BEKTAŞİ KÖYLERİ
Bugün Bektaşi kimliğini en iyi biçimde sürdüren
Bursa’da iki büyük önemli köy var. Geyikli Baba’nın müridi sayılan Hasan
Dede’nin köyü Doma/Şehitler köyü, Bursa’nın en büyük Bektaşi köylerinden
biri. Her yıl dede onuruna şenlikler düzenleniyor.
İnegöl’ün Kurşunlu beldesinin de büyük çoğunluğu Bektaşi’dir. Her iki
köy de, çok eski Bektaşi köyüdür.
M.Kemalpaşa ilçesi Söğütalan’a bağlı Mineyva olarak da
anılan Ağaçlı köyü, Taşpınar köyü, Garipçetekke başta olmak üzere 19.
yüzyılda kurulmuş birçok Yörük köyü, Bektaşi kimliğini sürdürmekte.
Orhaneli’ne bağlı Dağgüney köyünü de Bektaşiler kurmuştur. Köy, bugün dağ
yöresinin müzisyen fabrikasıdır. Köye müzisyenliği de Bektaşiler
getirmiştir.
Bazı Bursa köylerine ise, Bulgaristan ve Yunanistan’dan
Bektaşiler göç etmiştir. Rumeli’nden gelen Bektaşiler Orhangazi Ortaköy’de
bir mahalle kurmuş, İsmetiye köyünde de Yugoslavya'dan gelen Bektaşiler
yerleşmiştir. Demirtaş Köyünde, Bektaşi Arnavutlar yaşamakta…
Bursa’da Türk kökenli Bektaşiler dışında, 1938 Dersim
olayları sonucu Bursa’ya yerleştirilen Tuncelili Aleviler yaşamakta. Başta
Kestel ve Adaköy olmak üzere Fidyekızık, Göllüce, Soğanlı, Küçükbalıklı,
Panayır, Alaaddin, M.Kemalpaşa’ya bağlı İncilipınar, Kumkadı, Ormankadı,
Başköy (Köyü terketmişler) ile Piremir ve Esenevler Mahallelerinde Aleviler
yaşamakta…
Keles ilçesine bağlı 19. yüzyılda yerleşmiş Sorgun,
eski yaşam biçimlerini en güzel biçimde yaşatan bir köyümüz olup Bektaşiler
yaşamakta… İznik’e bağlı Müşküle köyü, Yenişehir’e bağlı Barcın,
Karacaahmet, Akbıyık ve Tekke köylerinde de, eski Bektaşi köyleriydi.
Uludağ’da gezinen Durmuş Yörükleri de Bektaşi Yörükleriydi. Bir Bektaşi
şeyhi olan Dolu Baba’nın yakınlarında, Alevibaba Yaylası adıyla anılan bir
piknik alanı bulunmakta…
BEKTAŞİ TEKKELERİ
Bursa'da kurulan ilk tekkeler de, genellikle Bektaşi
tekkeleriydi. Zaman içersinde, siyasi nedenlerden Bektaşilik gerilemişti,
ancak yine Bursa’da birçok Bektaşi tekkesi vardı. Bunlar;
Abdal Musa, Abdal Murad, Geyikli Baba ve Postinpüş Baba ve Akbıyık
Tekkesiydi. Evliya Çelebi de Bursa’da, "Şeyh Kiliman Tekkesi" adlı bir
Bektaşi tekkesinden söz etmekte…
Ancak Bursa’nın en ünlü Bektaşi tekkesi, Işıklar’daki
Ramazan Baba Tekkesi’ydi. Bu tekkenin son şeyhlerinden biri olan Şeyh Sabit
(öl. 1911), Bursa’nın en renkli kişilerinden biriydi. Şeyh Sabit, çevresinde
girişkenliği misafirperverliği ve nüktedan tavırlarıyla tanınmakta…
Şeyh Sabit, sahip olduğu arazilerini, 93 Göçmenlerinin
iskanı için vermesinden dolayı yeni kurulan bu mahalleye, Şeyhsabit
Mahallesi denilmişti. Hatta Şeyh Sabit Efendi, Işıklar semtini
ağaçlandırmış, Hükümet Caddesi'nden Işıklara kadar olan yolun her iki
tarafına ağaç dikmeye çalışmıştı.
Bugün Şeyh Sabit adı unutulmuş, mahallesinin adı
değişmiş, tekke-mescidi de ev olmuş… Fadiye Güzerman’ın tasarrufunda bulunan
Eşrefiler Caddesindeki tekke binası da satılık. Koruma Kurulu ise, Ayşe
Yandayan başvurusuna karşın tescili onaylamamış. Oysa tapuda, açıkçı konutun
eski durumunu mescit olarak tesit etmekte…
RUM BEKTAŞİLER
Aslında Rumeli’ni, önce Bektaşi şeyhleri fethetmişti.
Birer misyoner örgütü gibi, Bektaşi tekkeleri, Rumeli’nin İslamlaşmasında
büyük katkı yapmıştı. Hatta bugün bile, Bektaşiliğin en önemli merkezi
Arnavutluk olarak kabul edilmekte. Tüm Rumeli’nde, Bektaşilik halen çok
yaygın…
Bugün hoşgörü konusunda, Mevlevilik öne çıkarılsa da,
bence Bektaşiliğin felsefesi ve hoşgörüsü, Tasavvuf dünyasında rakipsizdir…
Bugün, geçmişle bugün arasında bir bağ aranacaksa, çağa ayak uydurabilecek
tek felsefe anlayış, Bektaşilik olabilir…
16. yüzyılda, Yenişehir Akbıyık köyündeki Bektaşi
tekkesinde, 4 tane Hıristiyan kökenli dervişler bulunmaktaydı. Charles Mac
Farlane adlı bir İngiliz seyyah da, 1850 yılında geldiği Bursa’da, çok
sayıda Bektaşiye rastladığını söyler. Ama daha ilginç olanı ise, Antonaki
Varsamis adında Rum bir Bektaşi babasının olduğunu belirtmesi…
FARKLI OLANI BENİMSEME
Bundan 2-3 yıl önce, bir ilahiyat profesörü, Muharrem
ayında yazdığı bir makalesini dağıtmıştı. Bu yazıda Kerbela olayı Sunni
bakış açısıyla etüt ediyordu. Bir başka dervişin ağzıyla, Kerbela olayının
bir kader olduğu vurgulanarak, “Bunu Allah istedi, yoksa bu olay
gerçekleşmezdi” türünden bir mantıkla, olayı savunuyordu…
Bu yazıyı
okuyup sinirlenen Safiyeddün Erhan (Eşrefoğlu), her yıl Çatalfırın
Tekkesinde düzenlediği Aşure Ayini öncesinde bir konuşma yapmıştı. Aslında
bu yazıyı yazan hocamız, kendince son derece iyi niyetli olarak, ama kendi
bakış açısıyla yorumluyordu Kerbela Olayını… Kerbela yasının, Sunnilerle
Alevi/Bektaşiler arasında bir kin alanı olmasını engellemek istiyordu.
Ancak, Sunni bakış açısıyla, Alevi/Bektaşi inancı yorumlamak yanlış
yorumlara neden olabilir.
Bursa’da bugün 20’yi aşkın köyde Bektaşi ve Aleviler
yaşamakta. Bektaşi ve Aleviler, uzun yıllar kimliklerini saklamak zorunda
kaldı. Sessiz sedasız yaslarını tuttu, Muharrem’de oruçlarını açtı.
Kendilerini Sünni Müslümanlardan farklı gören Bektaşi ve Aleviler, artık
laik devletin kendilerine bazı hakların tanınmasını bekliyor…
************ ************ ************ ************ ************ ************ ************
BİR ALEVİ KÖYÜ: İNEGÖL- ŞEHİTLER
Hülya TAŞ
Şehitler köyü Bursa’ya 30 km uzaklıktadır. Soyu Ahmet
Yesevi’ye dayanan köyü Hasan Dede’nin kurduğuna inanılmaktadır. Dışarıdan
göç almayan köyün büyük ölçüde gelenekselliğini korumaya çalıştığını
görmekteyiz. Bu araştırmada, Alevi inançlarının şekil verdiği köyün evlenme
törenlerinde yer alan gelenek ve görenekler incelenmeye çalışılmıştır.
Bursa’nın İnegöl ilçesine bağlı olan Şehitler
köyü il
merkezine 30, ilçe merkezine 12 km uzaklıktadır. Eski adı Doma’dır. Daha
sonra Bekçeviz olarak adlandırılan köyün adı 1970’ ten sonra İstiklal
Savaşı sırasında çok şehit vermesinden dolayı Şehitler köyü olarak
değiştirilmiştir. Köyün kurucusu olduğuna inanılan
Hasan Dede, Hacı Muradı Veli’nin evlatlarından olup, soyu Ahmet Yesevi’ye
dayanmaktadır. Köyde 5 aile dede soyundan gelmektedir. Diğerleri Talip’tir.
Köyün tümü Alevi olup bu özelliği ile orijinalliğini korumaktadır.
Her yıl mayıs ayının ikinci haftası Hasan Dede
ve İstiklal şehitleri adına anma törenleri
düzenlenmektedir.
Yatırlarıyla da bilinen Şehitler köyünde Hasan Dede
türbesinin dışında Sarı Kız, Kara İshak ve Arap Dede adlı üç mezar vardır.
Sarı kız Hasan Dede’nin kızı, Arap Dede oğlu, Kara İshak’ın ise savaşırken
şehit düşen bir Alevi dedesi olduğu söylenmektedir. Nüfusu 800 dolayında
olan köyde 180 hane bulunmaktadır. Köyde bir ailenin en fazla iki çocuğunun
olması ve köyün dışarıdan göç almayıp, dışarıya göç vermesi nüfusun aynı
kalmasını sağlamaktadır. 2 Bu göçün çoğunluğunu kasaba ve şehir merkezlerine
ticaretle uğraşmak için gidenler ile yükseköğretime devam edip meslek sahibi
olarak yaşamlarını il ve ilçe merkezlerinde devam ettirenler
oluşturmaktadır. Köyde ilkokul, kütüphane, cami, türbe ve cem evi
bulunmaktadır. Köyde yer alan ilkokul da bir ana okul sınıfı ve ilkokul üçe
kadar okutulan öğrenciler bulunmaktadır. Diğer sınıflar için öğrenciler
Yenice’ ye ve İnegöl’e gitmektedir.
Köyün kütüphanesinde 1500’e yakın kitap bulunmaktadır.
Köy halkının çoğu ilkokulu bitirmiştir. Yaşlıların çoğu okur-yazardır. Köyde
500 yıllık bir hamam bulunmaktadır.
Hamam harap halde olduğu için kullanılmaz durumdadır.
Bu hamamın restore edilerek müze haline getirilmesi için çalışmalar
yapılmaktadır. Özellikle düğünlerde kullanmak için 1997 yılında küçük bir
hamam yaptırılmıştır. Bize verilen bilgilere göre, köyde hiç kimse yüz
kızartıcı suçlardan, kavgadan veya kanunların suç saydığı davranıştan dolayı
karakola veya mahkemeye gitmemiştir. Basit anlaşmazlıklar da kendi
aralarında çözümlenmektedir. Derlemeler sırasında köyde komşuluk ilişkileri
üzerinde de durulmuştur. Kendi ifadelerine göre hiçbir komşu diğer komşusu
ile kavgalı değildir. Aralarında sorun olanlar bu sorunlarını çözmedikleri
sürece yapılan Cem ayinlerine katılamazlar. Köylü bu gibi insanları dışlar.
İnsanlar dışlanmamak için birbirlerinin haklarına saygı gösterirler. Diğer
yandan köylüler, kendilerini insan haklarına ve kanunlara saygılı, Atatürk
ilke ve İnkılâplarına bağlı kişiler olarak tanımlamaktadırlar. Evlerin
birçoğunda, Cem evinde, Hz. Ali’nin, On iki imamın ve Atatürk’ün
fotoğrafları bir arada bulunur.
Kaynak:
http://timeoutbursa.blogspot.com/2012/04/bursada-alevi-bektasi-koyleri.html
|