|
|
Şaban Yalazı
Karacabey’de ova tabanı yer
yer bataklıklarla, sazlıklarla kaplı bir taşkın alanıdır. Hatta bataklıklar
o kadar çoktur ki, ovanın bir çok yerinde beğlik (sultana, devlete ait)
susığırlarına (mandalarına) bakmakla görevli köyler vardır. Nitekim, 1908
yıllığında Mihaliç’e bağlı “Susığırlığı Cennetliği” adı verilen bir yerleşim
yerinden söz edilmektedir. Ovayı geçen akarsular setlerle kontrol altına
alınmadığı için hayvancılık ve meracılığın daha yaygın olması doğaldır.
Ancak 93 Harbi göçmenlerine yerleşim alanı kazandırma ihtiyacı
bataklıkların kurutulmasını ve yerleşim yeri kazanma gerekliliğini
doğuracaktır. Bataklıkların kurutulma çalışmaları yaygınlaştıktan ve hele
Marshall yardımı ile tarımda kullanılan makinelerin gelmesiyle ovada tarım
hayvancılığın önüne geçecektir. İşte hayvancılık ve meracılığın yaygın
olduğu o yıllarda geçimini canlı hayvan ticareti ile sağlayan ve bu
ticaretten büyük paralar sağlayarak geniş topraklar sahibi olan Arnavut
aileleri görüyoruz. Bu ailelerden en büyüğü Arnavut Galip Paşa’nın
ailesidir. Ailenin diğer fertlerini de sırasıyla inceleyeceğiz. Ancak Galip
Paşa adı üzerinde en çok spekülasyon yapılan, çok tartışılan kişi olduğu
için sıklıkla bu ismi telaffuz edeceğiz. Galip Paşa’nın soyu Kör Süleyman
Ağa’ya dayanır. Süleyman Ağa Enderun’a alınmış ve yeniçeri ağalığına kadar
yükselmiştir. Zaman içinde yozlaşmış ve devlete zararlı bir kurum haline
gelmiş olan Yeniçeri ve Kapıkulu Ocakları’nın II. Mahmut tarafından
kışlaları topa tutulmak suretiyle ortadan kaldırılması olayında (Vak’a-i
Hayriye, 15 Haziran 1826) gözünden yara alan, bu nedenle “Kör” lakabıyla
anılan Süleyman Ağa Manastır’a kaçmış. Oğlu Abdülcelil Ağa da 2 kardeşi ile
Mihaliç Ovası’na Manastır’dan, Makedonya’dan canlı hayvan sürüleri getirir,
satar ve kazandıkları paralar ile Camandıra ve Poyrazbahçe Çiftliklerini
satın alırlar. Abdülcelil Ağa’nın 3 oğlu olur. Molla Osman, Ömer Ağa ve
Hasan Ağa. Bunlardan Molla Osman’ın 3 oğlu, 3 kızı olur. Galip, Mustafa,
Kerim, Gülsüm, Hasibe ve Habibe. (Habibe Eskişehir’deki Gam-Gam Un
Fabrikaları sahiplerinin annesidir.) Ömer Ağa’nın da Şükriye adında bir kızı
olur. (Şükriye daha sonra Adem Balto ile evlenecektir.) Biz şimdi Abdülcelil
Ağa’nın çocukları Molla Osman, Ömer Ağa ve Hasan Ağa’ya dönelim. Molla Osman
Ağa ve Ömer Ağa babalarında önce vefat ederler. Hasan Ağa, Abdülcelil
Ağa’dan gelen hisseleriyle birlikte kardeşlerinin çocuklarından kızların
hisselerini de kendi üstüne alarak çiftliklerin 2/3 hissesinin sahibi olmuş.
Galip Paşa ve kardeşlerine de 1/3 hisse kalmış. Büyük toprak sahibi olan
Hasan Ağa Erdek’in zeytin mültezimliğini almış. Bilindiği gibi, iltizam,
“devlet gelirlerinin belli bir bedel karşılığında, açık arttırmada en yüksek
bedeli teklif eden kişi tarafından tahsil edilmesi” demektir. Bu işi
üstlenenlere “mültezim” denir. Hasan Ağa’nın mültezimlikte işi ters gider.
Devlete taahhüt ettiği bedeli ödeyemez, iflas eder. Galip Paşa ve kardeşleri
de borçları ödeyerek toprakları geri alırlar. Hasan Ağa da, arazilerini
elinden aldılar diye Galip Paşa ve kardeşlerine düşman olur. Adı da “Deli
Hasan Bey”e çıkar ve yoksulluk içinde ölür.
1922- Meydan düzenleme çalışması
Galip Paşa Camandıra
Çiftliği’ne 1903 yılında, bu gün bile hala ihtişamını koruyan çiftlik
binasını yaptırır. Binanın planını Dolmabahçe Sarayı’nın mimarı çizer,
inşaatı da Macar ustalar yapar. Galip Ağa, 20 Mayıs 1324/1908’de üçüncü
rütbeden büyük Osmanlı nişanı ile “Paşa” ünvanını alır. Karacabey’deki
işlerini, sahibi olduğu ilçenin en büyük hanındaki bürosundan takip eder. Bu
han, Yunanlıların Karacabey’i yaktıklarında meydandaki belediye
dükkanlarının yerinde idi. 1909 yılına gelindiğinde Çerkesler ve Arnavutlar
arasındaki gerginlik had safhaya gelmiştir. 1909 yılında Galip Paşa’nın bir
adamının Tophisar Köyü’nden Çerkes Ahmet Bey’i öldürmesi ile başlayan
olaylar tam 10 yıl sürecektir. Çatışmalar olur. Ovadaki Camandıra ve diğer
Arnavut çiftlikleri Çerkesler tarafından yağmalanır. 1919 Kasım’ında da
Galip Paşa’nın hanından başlayıp sokaklarda devam eden, Çerkeslerle askeri
birliklerin çatışması vuku bulur. Soyadı Kanunu çıktığında Galip Paşa’nın
ailesi “Üstün”, kardeşi Kerim Bey “Erkal”, diğer kardeşi Mustafa da
“Üstünkal” soyadlarını alırlar. Ailenin bu soyadı dağılımını bilhassa
belirtmemin sebebi, bu kadar geniş toprakların mirasçılar, evlilikler
yoluyla bölünmesinin daha iyi takip edilebilmesi içindir.
Galip Paşa üç evlilik yaptı.
İlki Gül Hanım, Yugoslavya’da kaldı, Türkiye’ye hiç gelmedi. Rabiye Hanım
ile ikinci evliliğinden Harun, Saniye (Kurtiş), Ziya ve Yunus adında 4 evladı
oldu. Harun Bey’in Selma (Ayyıldız) ve Muzaffer (Külik) adında 2 kızı oldu.
Saniye (Kurtiş)’nin de Muammer (Tümer), Vedia (Hıncal) ve Hayrünnisa (Akçay)
adlarında 3 kızı oldu. Galip Paşa 42 yaşında iken Bandırmalı çok zengin bir
ailenin 17 yaşındaki kızı Pakize’ye aşık oldu. Kızı ailesi önce vermedi.
Uzun uğraşlardan sonra aile ikna edildi. Evlendiler ama, dillere destan
güzelliği olan bu kız 23’ünde verem hastalığından vefat etti. Galip Paşa çok
kıskanç olduğu için eşini hastalığı süresince doktora bile göstermemişti.
Paşa’nın seyahatte olduğu bir gün, daha sonra Bursa Milletvekili olacak olan
Saadettin Karacabey’in doktor olan babası Pakize hanımı gizlice muayene
ettiğinde hastalığın adı konmuş. Galip Paşa da 1924’te vefat ettiğinde
İstanbul’da Eyüp Sultan Mezarlığına defnedildi. Çiftin bu evlilikten Hilmi
ve Rahmi adında iki oğlu oldu. Bizim dönemimizin gençleri olarak Hilmi ve
Rahmi Beyleri tanıma zevkine eriştik. İki kardeş de birbirinden zarif, kibar
ve beyefendi insanlar idiler. Hilmi Üstün’ün bir oğlu oldu. Adını Galip
koydu. İlkokulu Karacabey’de okuyan Galip, Galatasaray Lisesi’nden mezun
olduktan sonra Paris’te gazetecilik eğitimi aldı. Tercüman, Vatan ve Son
Havadis gazetelerinin dış haberler bölümünde çalıştı. Rahmi Üstün de St.
Benoit ve Galatasaray Liselerinde okudu. İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler
Akademisi’ni bitirdikten sonra bir süre Ticaret Bakanlığı’nda çalıştı.
1943’te Bakanlıktan ayrılarak çiftlikleri yönetmeye başladı. Rahmi Bey’in
Hilmiye Hanım ile evliliğinden Pakize (Erdin) ve Seher (Pehlivan) adlarında
iki kızı oldu. Çiftliği, babalarından miras zarafetleriyle, şimdi bu iki
“hanımağa” kardeş yönetmekte.
Galip Paşa’nın kardeşleri Kerim
Bey ve Mustafa Bey’den yukarıda söz etmiştik. Kerim Erkal’ın kızı Hadiye,
Mehmet Sırrı Taştan ile evlenir. Bu evlilikten Tarık Sırrı ve Nuray adında
iki oğlu ile Eynel adında bir kızı olur. Çiftliği, çok yakın bir geçmişte
vefat edinceye kadar Tarık Sırrı Bey yönetiyordu. Bu çalışmayı hazırlarken
gerek hanımağalar Pakize ve Seher hanımlar, gerekse Tarık Bey o kadar içten yardım ettiler ki burada isimlerine
anarken kendilerine bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.
Gelelim diğer kardeş Mustafa
Üstünkal’ın ailesine. Mustafa Bey’in Vehbi ve Rüveyde adında iki çocuğu
oldu. Vehbi Üstünkal’ın da babası gibi bir oğlu bir kızı oldu. Ersin ve
Aysen. Mustafa Üstünkal’ın kızı Rüveyde, o da bir Arnavut olan Rasim Çağan
ile evlendi. Rasim Çağan, aşağıda Necip Ağa’nın ailesini incelerken
göreceğimiz Derviş Ağa’nın damadı Hacı Hasan’ın kardeşi Hacı İslam Çağan’ın
oğludur. Rasim Çağan’ın Molla Osman’ın oğlu Mustafa’nın kızı Rüveyde ile
evliliğinden Ayfer, Mebruke, Ali İhsan ve Orhan adında 4 çocuğu oldu. Tipik
bir beyefendi örneği olan Ali İhsan Bey’i geçtiğimiz yıl kaybettik. Çiftliği
şu anda Orhan Çağan Bey yönetmekte.
Galip Paşa’nın dedesi Abdülcelil
Ağa’nın 2 kardeşi olduğundan söz etmiştik. Bu Arnavut kardeşler Marmara
Çiftliği’ni ve 16. Yüzyıl tahrirat defterlerinde ellici köyler arasında
gösterilen Fevzipaşa ile Sultaniye arasında bulunan Hacıköy’deki çiftlikleri
satın aldılar. Kardeşlerden Arif Ağa’nın 3 oğlu oldu. Şemsi, Zeynul ve
Hatip. Şemsi’nin oğlu Şuayip Tepe şu anda Tepecik çiftliği’ni yönetmekte.
Zeynul Ağa’nın Sultaniye Köyü hudutları içinde ve Karadere boyunda, Hasip
Ağa’nın da Sultaniye ile Tophisar arasında ve Karadere boyunda çiftlikleri
var. Abdülcelil Ağa’nın diğer kardeşinin oğlu İskender Bey de Marmara
Çiftliği'nin sahibi.
Tekrar Abdülcelil Ağa’ya dönelim.
Ağa’nın Molla Osman, Ömer Ağa ve Hasan Ağa(nam-ı diğer Deli Hasan Bey)
adında 3 oğlu olduğundan, Ömer Ağa’nın kızının Adem Balto ile evlendiğinden
söz etmiştik. Adem Balto da Arnavuttur. Babası Emrullah Balto
Kalkandelenlidir (şimdiki adı Tetova). Adem Balto’nun Cemil, Abdurrahman,
Abdurrahim adında 3 oğlu ile Ülfet (Göçmen), Hayriye ve Nedime adında 3 kızı
oldu. Bunlardan Abdurrahman Balto’nun İsmozade Hüseyin’in kızı ile
evliliğinden olan Ercüment Balto, Sorbon Üniversitesinde Uluslararası
İlişkiler okudu.
Bir de Tophisar Köyü
hudutları içinde, çevrede Esma Hanımın Çiftliği diye anılan bir çiftlik var.
Esma Hanım Doğasar/Tophisar’lı Osman Ağa’nın kızıdır. Nuri Tursal da o
yıllarda Karacabey Harası’nda müdürlük yapmaktadır. Tanışırlar, evlenirler.
Nuri Tursal yangından önceki yıllarda Karacabey’de Belediye Başkanlığı da
yapacaktır. Bu evlilikten Fahri, Osman, Asım ve Vehbiye (Kayal) olur.
Şimdi sıra Arnavut Necip
Ağa’da. Herhalde bir insana ağalık sözcüğü bu kadar yakışır. Necip Ağa
kardeşi Şemsettin Ağa ile Manastır’da Üniversite eğitimi almış. Türkiye’ye
gelince de Hacı Hasan’ın kızı Rabiye (Çağan) ile evlenmiş. Hacı Hasan ise
Derviş Ağa’nın damadı. O halde sırası gelmişken biraz da Derviş Ağa’dan
bahsedelim. Derviş Ağa, Selanik-Manastır arasında içinden 7 tren istasyonu
geçen çiftliklerin sahibidir. Atatürk’ün hayat hikayesini bilenler
hatırlayacaklardır; Mustafa Kemal çocukluğunda (adı daha Mustafa iken)
dayısının çalıştığı çiftlikte karga kovalamaktadır. İşte o çiftlik
burasıdır. Atatürk’ün çocukluğunun en güzel günlerinin geçtiği çiftlikteki
oyun arkadaşı da Derviş Ağa’nın kayınbiraderinin oğlu Tahsin (Uzel)’dir
(Tahsin Uzel daha sonra milletvekili olacaktır). Hacı Hasan da Derviş
Ağa’nın kızı Emine ile 2. evliliğini yapar. Hacı Hasan’ın ilk evliliğinden
Hüseyin ve Yahya adında iki oğlu vardır. Derviş Ağa’nın da Emine’den başka
iki kızı (Şahseleme ve Tevhide) daha var. Hacı Hasan ilk eşinden olan oğlu
Hüseyin’e baldızı Şahseleme’yi, Yahya’ya da küçük baldızı Tevhide’yi alır.
Oğulları ile aynı zamanda bacanak olur. Derviş Ağa öyle bir düğün yapar ki,
Şahseleme’nin düğünde giydiği 5 kg. altınla işli gelinliği halen Selanik
Müzesi’nde teşhir edilmektedir. Mübadele yıllarında Türkiye’ye gelen Hacı
Hasan İstanbul Rami’de Karaköşk’ü ve Karacabey Ovası’nda Hotanlı-Sultaniye
arasındaki çiftliği satın alarak Bandırma’ya yerleşir. Satın aldığı yerler
arasında Ayıgübre sadece atların bakıldığı yerdir. Hacı Hasan Çağan’ın
Emine’den 4 çocuğu olur. Recep, Rabiye, Süleyman ve Münire. Yukarıda da
belirttiğimiz gibi Arnavut Necip (Şen) Ağa, Rabiye Çağan ile evlenir. Bu
evlilikten Hacer (Dağcan), Havva (Gençay), Mustafa, Fatma (Tüzel) ve
Muzaffer (Onur) olur. Necip Ağa’nın ilk evliliğinden olan oğlu Tahsin Oruç’u
Karacabeyliler Ayıgübreli Tahsin olarak tanır. Biz onun futbolculuk
yıllarının sonuna yetiştik. Bu vesileyle Hacer Dağcan’ın kızı Nilgün
Ertan’a aile ile ilgili verdiği değerli bilgiler için burada teşekkür
ediyoruz.
Doğancılı Adil Bey, Nefsen
Dikat adlı ilk benzin istasyonunu kuran, Firestone lastiklerinin ve
Studbeker (halk dilinde Üstübekar) marka arabaların Türkiye mümessilliğini
yapan bir iş adamı olarak 1935’te Doğancı Çiftliğini satın alır. Adil Bey’in
soyu, Orman Kadıköy’den büyük su baskınında Karacabey’e geçerken sele
kapılarak boğulan Voyvoda Emir Ali’ye dayanır. Emir Ali’nin oğlu Mehmet’in
Nizam-ı Cedid birliklerinden sonra kurulan Nizamiye Ordusu’ndaki askerlik
hayatı ailenin “Nizamzade” ünvanı ile anılmasını getirir. Mehmet(Nizam)’ın
Ümmühan ile evliliğinden Nizamzade Hüseyin ve Fatma olur. Başbakanlık
Osmanlı Arşivlerinde bulunan 1331 tarihli bir belgede “Mihaliç Çiftlikat-ı
Hümayun (Saray Çiftlikleri-Daha sonra Karacabey Harası) hakkında mezkur
kasaba ahalisinin umumi vekili olarak dava vekili Nizamzade Hüseyin Hüsnü
Efendi’nin dilekçesi” var. Nizamzade Hüseyin’in Osman Ağa’nın kızı
Ümmüş ile evliliğinden de Adil (Sezer) doğar. Adil Sezer’in kızı Mualla’nın
Lütfü Kağıtçıbaşı ile evliliğinden Nizam ve Esra olur. Doğancı Çiftliği’ni
şimdi bu iki kardeş yönetmekte. Esra, Yeşim Tekstil’in Genel Müdürü Şenol
Şankaya ile evli. Diğer çiftliklerden çok farklı bir şekilde yönetilen 2000
dönüm araziye sahip Doğancı Çiftliği, yüksek kalitede ve katma değerli süt
ürünlerinin butik üretimini yaparak, ürettikleri mamulleri kendi adını
taşıyan şarküterilerde satıyor.
Gelelim Gebekilise
Çiftliği’ne.
Yunan işgali yıllarında çiftliğin sahibi Arnavut Emin Ağa’dır.
Emin Ağa aynı zamanda Bakırköy ile Uluabat arasında bulunan Mihal
Çiftliği’nin de sahibidir. Bu çiftliğin adı sanıyorum oğlu Yunus’a izafeten
daha sonraları Yunus Çiftliği olarak anılmaya başlandı. Emin Ağa’nın Kamil
adında bir oğlu daha vardır. Bursa’daki Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin
kurucuları arasında yer alan Emin Ağa 11 Eylül 1922 Pazartesi günü ilçeyi
yakmakta ve yağmalamakta olan Yunan askerleri tarafından Gebeklise
Çiftliği’ne götürüldü ve kasası açtırılarak paralarına el konuldu. Sonra da
çenesine bir kurşun sıkılarak öldürüldükten sonra çiftliği ile birlikte
yakıldı.
Gebekilise Çiftliği'nin
yanında Karadere yatağından Hacetpınar’a kadar olan topraklar Karacabey’in
yerlilerinden (manavlardan) Arif Ağa’nındır. Arif Ağa’nın Fatiş ve Şerif
adında iki kızı vardır. Fatiş Arnavut Hasip Ağa ile evlendi. Bu evlilikten
Burhanettin(Irlat), Mustafa (soyadı önce Irlat, sonra Altıntop), Arif Ağa
ve Nebahat (Oğuz) adında çocukları oldu. Diğer kardeş Şerif hanımın
İbrahim(Altıntop) adında bir oğlu ile, Adalet (Köprülü), Zehra (Önal) ve
Esna (Öztan) adında 3 kızı oldu.
Ovanın diğer tarafına,
Bakırköy ve civarına geçelim. Burada Nuri Bey ile kardeşi Osman Bey’i
görüyoruz. Şimdiye kadar incelediğimiz ailelerden farklı olarak bu aile
manavlardan. Yani Karacabey’in yerlilerinden. Nuri ve Osman Beyler, 1521
tarihli Sultan Süleyman tahrirlerinde 11 hane kul soylunun 56 baş sığıra
bakmakla görevli olduğu gösterilen toplam 7.000 dönümlük Vasil Çiftliği’ni
satın aldılar. Ayrıca Boğaz Çiftliği’nin de sahibi olan kardeşlerin
varisleri Orhan Karaca, Mihriban Bademlioğlu ve Selahattin Karacagil
hisselerini Artvin’den gelen 80 haneye 1973’te sattılar. Buraya Boğazköy
kuruldu. Dalyanların da kullanma hakkını ellerinde
bulunduran aile bu hakkı 1975’te eski sağlık bakanı Avukat Cengiz Gökçek’e
sattı. Bilindiği gibi Dalyanlar, yumurtalarını Meksika Körfezi’ne bırakan
yılan balıklarının yavrularının gelerek yaşadığı yerdir. Nuri Bey’in
Kurtuluş Savaşı mücadelesindeki maddi yardımları Atatürk ile yakın dostluk
kurmasının nedenleri olmuştur. İstiklal Madalyası sahibi Nuri Bey’in Atatürk
ile yakın dostluğu vefat edinceye kadar devam etmiştir. Soyadı Kanunu
çıktığında Nuri Bey “Karaca”, kardeşi Osman ise “Karacagil” soyadını
almıştır. Nuri Bey’in kızı Mihriban’ın Hüsnü Bademlioğlu ile evliliğinden
Sait, Tahir ve Nur oldu. Nuri Bey’in oğlu Orhan’ın 2 oğlu (Nuri ve Ali) ile
2 kızı (Gülsüm ve Elmas) oldu. Çiftliği Nuri Karaca yönetmekte. Osman
Karacagil’in tek oğlu oldu. Adını Selahattin koydu. Selahattin Karacagil
Abdülhamit devrinin Sadrazamlarından Cemal Paşa’nın kardeşi ve yaveri Şakir
Paşa’nın torunu Füreya ile evlendi. Ayşe Kulin’in Füreya adlı eseri,
fırtınalı geçen bu evliliği anlatır. Cevat Şakir Kabaağaçlı (Halikarnas
Balıkçısı) Füreya’nın dayısıdır. Seramik sanatçısı olan Füreya Selahattin
Karacagil’den boşandıktan sonra İstiklal Mahkemesi Başkanlarından Kılıç Ali
ile ikinci evliliğini yaptı. Selahattin Bey de devrin Boğaziçi güzeli
seçilen Selma Hanım ile evlendi. 11. Dönem Bursa milletvekilliği yaptı.
Kocadere’nin Marmara
Denizi’ne döküldüğü havzada, Bakacaklar’ın çiftliği var. Kepekçi Çiftliği
dediğimiz bu çiftlikte şu anda küçük-büyükbaş hayvancılık ve çiftçilik
yapılmakta. Eski yıllarda sadece manda yetiştirildiğini söylemek fazla
abartı sayılmaz. Bu çiftliğe eskiler Magörgeç (Manda) Çiftliği derlerdi.
5.000 dönümlük bu çiftliğin sahipleri Yörüklerden bir Türkmen beyi olan Kör
Veli ile Emine Hanımın kızı Tevhide’nin Abdullah Bakacak ile evlenmesinden
Ertuğrul ve Sabahat (Ahsen) olur. Sabahat Ahsen’in oğlu Vefa Ahsen şu anda
Kocaeli Üniversitesi Dekanı ve TÜBİTAK’ta yüksek kimya mühendisliği görevini
yürütmekte.
Son olarak da
Arapçiftliği’ne geçelim. Ovada yer alan çiftliklerde ağırlıklı olarak
Arnavut aileleri görmüştük. Hayvancılığı çok iyi yapan Arnavutlar
yetiştirdikleri sürüleri su yolu ile İstanbul’a götürüp satarak canlı hayvan
ticaretinden iyi paralar kazandılar. Kazandıkları paralarla da otlakiye
olarak kullandıkları, icarla tuttukları arazileri satın alarak büyük
toprakların sahibi oldular. Boğaz’da yer alan çiftliklerde ise bu kez
Arnavut kökenli aileler yerine Türkmenleri görüyoruz. Ballıkaya Köyü
Türkmen, eski adı “Suvla” olan Arapçiftliği/ Ekinli Köyü Çerkes köyüdür. Bu
köylerin arazilerinde de vakıf yerleri karşımıza çıkıyor. Vakıf arazilerinin
bir kısmında yararlanma hakkı, bir kısmında da mülkiyet hakkı şerhi vardır.
Arapçiftliği arazisi III. Mustafa’nın kızı Beyhan Sultan Vakfı’nındır. Vakıf
mallarını mütevelliler yönetirdi. Arapçiftliği arazilerinin mütevellisi de
bir Arap idi. Olasıdır ki bu nedenle o çiftliğe Arapçiftliği deniyordu. Mora
Yenişehir/ Larissa’nın Keşilli Köyü’nden olan Nail Ağa kayınvalidesinin
çiftliğini satarak Türkiye’ye getirmek üzere hayvan satın alıyor. Selanik’te
iken satın aldığı bütün hayvanlar çiçek hastalığından telef oluyor.
Karacabey’de tüccarlık yapmakta olan ve kendisi de Mora Yenişehir’li olan
İsmozade Mehmet Efendi’nin kefaletiyle Karacabeyli bir Ermeni’den faizle
para alan Nail Ağa tekrar geri dönerek canlı hayvan alıyor. Karacabey’e
gelen Nail Ağa kiraladığı otlakiyelerde yetiştirdiği sürüleri su yolu ile
İstanbul’a götürüp satıyor. Hayvancılıktan iyi para kazanan Nail Ağa’nın
kızı ile evlenen İsmail (Büyükşekerci) Efendi Yunanlıların kaçarken
Karacabey’i yaktıkları günlerde Kulakpınar’a sığınır. Bir ticaret adamı olan
İsmail Efendi önce Kulakpınarlıların daha sonra da 1929 buhranı yıllarının
etkisi ile satın aldıkları vakıf arazilerinin borçlarını ödeyemeyen
Arapçiftliği köylülerinin topraklarını satın alır. Bir Romanya göçmeni olan
İsmail Ağa verem hastalığından vefat edince çiftliği oğlu
Hilmi Büyükşekerci
yönetmeye başladı. Ancak, diğer çiftliklerde olduğu gibi bu çiftlik te
varisler arasında, varislerin varisleri arasında bölünmenin doğal sonucu
olarak büyüklüğünü kaybetmekten kurtulamadı.
Yararlanılan Kaynaklar:
Doç. Dr. Ahmet Akgündüz, Osmanlı Kanunnameleri, Fey
Vakfı, 1990
Raif Kaplanoğlu, Bursa Yer Adları Ansiklopedisi,
İstanbul, 1996
Kaynak:
http://www.belgeseltarih.com/karacabey-ciftlikleri/
|