Eski Bursa'nın Kayboluşu


Hasretlik Bursa

Bursa Erkek Lisesi

Halkevi






   
                                                                                  Namdar Rahmi Karatay     
                                                     

        ..........................................................................
       Bugün Bursa'nın mazisini canlandırmak ne kadar güç. Ve geçen her gün bu işi biraz daha güç hale sokmaktadır. On iki yıldan beri Bursa'dayım; ilk geldiğim zamanı şöyle bir hatırlayınca hayretler içinde kaldım. Şehrin fizyonomisini önemlice değişmiş buldum. Bugün, değil beş altı asırlık, on beş yirmi yıllık bir mazinin canlandırılması bile imkansız hale gelmiştir.
      Tarihin kıymetli vesikaları mahiyetinde olan yüzlerce eser devrimin selleri önünde yuvarlanıp gitmiştir. Bu eserleri değerli veya değersiz olmaları bakımından düşünmüyorum. Fakat geniş zamanlarda vuku bulmuş olan herhangi bir tarihi olayın dekorunu tespit edecek elimizde hiçbir şey yok.
      Mesela:
      Abdülaziz Bursa'ya geldiği zaman hangi evde misafir olmuştu? Ahmet Vefik Paşa'nın açtığı tiyatro nerede idi ve nasıl bir bina idi? Süleyman Nazif hangi kahvede otururdu?
      Atatürk ilk Bursa'ya geldiği zaman hangi hükümet konağına şeref vermişti?
      Hondi Hatun mektebi nasıl bir bina idi? Her gün dinamitlerle, bombalarla kıymık kıymık koparılarak ortadan kaldırılan Alboyacılar hamamı nasıl bir hamamdı? eynebey camii, bilmem ne camii, ne medresesi nerede?
      Toprağında birçok büyükleri barındıran Deveciler mezarlığı nerede?
      On yıl kadar önce Hamzabey mezarlığına gitmiş, orada dört asırlık taşlar görmüştüm. İki yıl önce yine gittim, eski mezarlıktan pek az bir şey kalmış. Zeyniler mezarlığı da aynı durumda. Orada nasılsa bir hayırseverin himmetiyle yeniden yapılmış olan Molla Hüsrev'in merkadine gitmek için, taşlar, dikenler, çalılar, çamurlar içinden güçlükle geçmek icap ediyor.
       .........................................................
      Bursa'nın maziden kalan bütün eserlerini toplamak gerek; bir taş parçası, bir yazı, bir parşömen, bir vazo, bir mintan, bir şalvar, bir dokuma, bir bıçak, bir kapı mandalı, bir oya, bir eski ev sofası, penceresi veya kapısı, köprü kemeri... Ne varsa, hepsinin toplanması lazım. Mezarlarımızda ne kadar yazılı taş varsa, hepsinin tarih sırasıyla defterlerinin tutulması lazım.
     Zararın neresinden dönülürse kârdır. Tarih seven arkadaşların hemen bu işe başlamalarını gönül ne kadar istiyor.

                    Bursa Halkevi Uludağ Dergisi, Aralık-Ocak 1941-1942'den kısatarak alınmıştır
-------------------------------------------------------------------------------------------------
  Namdar Rahmi Karatay:
 1896’da Kütahya’da doğmuştur. İlköğrenimini Kütahya’da orta öğrenimini 1915’te Konya’da tamamlamıştır. Aynı yıl Karahisarısahip (Afyon) lisesinde tarih-coğrafya öğretmeni olarak göreve başlamıştır. Paris’te Etude Superior’da yüksek öğrenim yapması için gönderilmiş ve 1927’de mezun olmuştur. Konya Sultanisi’nde felsefe öğretmeni olarak çalışan Namdar Rahmi Bey, enerjitizm felsefesinin güçlü bir temsilcisi olmuş, Fikret Naci Baştak ile Konya Enerjistizm Felsefe Okulu’nu kurmuştur. 1925-1929 arasında Yeni Fikir dergisinde enerjitizm felsefesinin savunusunu yapmışlardır. Felsefi görüşü yüzünden ağır tenkitlere uğrayan Namdar Rahmi Bey, bir süre Milli Eğitim Bakanlığı’nda görev yapmak zorunda kalmıştır. Daha sonra Konya’ya dönmüş ve çeşitli okullarda görev almıştır. 1930’da Bursa Erkek Lisesi’ne atanmıştır. 1932’de İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanan Türk Dil Kurultayı’na katılmış ve bir konuşma yapmıştır. 1942’ye kadar görev yaptığı Bursa’da, Uludağ dergisinde yayımladığı yazılar ile Bursa’da kültür ve edebiyat çalışmalarına önemli katkıları olmuştur. 1942’de Ankara Gazi Terbiye Enstitüsü’ne, 1947’de İstanbul Çapa Kız Enstitüsüne atanmıştır. Bir süre sonra sağlığının bozulması üzerine görevden ayrılarak İzmir’e yerleşen Karatay, 1953’te vefat etti. Felsefî Meslekler Vokabüleri, Namık Kemal ve İdealizmi, Yazma Dersleri, Paris Mektupları, Geçti Bor’un Pazarı adlı kitapları yayımlanmıştır.
                              

    Mehmet Beysel anılarında Namdar Beyin Erkek Lisesi'nde felsefe öğretmeni olduğunu, bazı öğrencilerini o sıralarda Bursa hapishanesinde yatmakta olan Nazım Hikmet'e götürerek tanıştırdığını yazar (Bir Mühendisin Anıları, sayfa 44)