www.akatalpa.com
info@akatalpa.com
|
|
Akatalpa ve Şiir
Hilmi Haşal
Bursa özlemiyle yollar / yazılar
katederken, zamanı ve meyvelerini düşünür halde buluyorum kendimi... Evet,
özledikçe büyüsü artan bir coğrafyadan uzakta ama ruhunun içinde,
edebiyatını soluyarak yaşıyorum. Yazı abartıyı hoş görür-hoş gösterir, o
nedenle sözcükleri ve taşıdığı "hayat öpücüğü" ışıltılarını, gizemlerini
abartıyorum.
Edebiyat bambaşka evrendir çünkü. Uzaydır.
Boşlukları ve yıldız tozlarıyla göz kamaştıran, yürek kaynaştıran, beyin
coşturan bir uzay. Şiir ise o uzaydaki Sabah Yıldızı'dır. Boşluktaki en
parlak, en cafcaflı, en sıcak, en mıknatıslı, en tılsımlı yıldız : Venüs.
Edebiyat evreninin aşk gemisidir şiir, ki uzaydaki seyri görkemlidir
izleyebilene. Ancak en has, en hassas dünya algılayıcısı, yani güçlü yürek
anteni sayesinde gözlemlenebilen, yakalanıp, büyüsünden, iksirinden
yararlanılabilen 'cisim'dir.
Şiirin kendini belli ettiği yer edebiyat
dergileri değil mi? Edebiyat, sanat, öykü, deneme, inceleme ve şiir
dergileri. Yazanların kan dolaşımını sağlayan arterler... Dergi evleri,
adresleri; odaları, büroları, edebiyatın akciğeri işlevini sürdürür...
Şiirin, aşkın, hayata tutunma felsefesinin, tohumlanıp kök aldığı toprak
parçasıdır dergiler. Özel, güzel, soyut 'ada' denebilecek kara parçalarıdır.
O nedenledir ki, şiirle mayalanmış yaşamlar, yürek ve beyinler, 'kıble'
bellemiştir dergi adreslerini. Ki o adresler, tek bir adrese katışık
sayılır; şair külhanına ateş sunan tek odağa, tek göksel buluşma
bahçesine... İşte, şairleri mutlu eden, kışkırtıp, konuşturan, üzüp üretken
kılan adres; tanımı, bir tek "mucize gezegen'e" uyan Venüs... Evet, Venüs
yıldızı gökyüzü kraliçesidir.
Adı ve cismiyle 'şiir' gezegen... Zira,
tozunu, toprağını, nektarını, çiçeğini, böceğini, 'imgeçekimi' cazibesiyle
zenginleştirmekte, sözcüğü, giz hızıyla, lir tınısıyla, ışık ritmiyle, uyak
melodisiyle donatmaktadır. Söylemi; mucize dizelerini, doğanın en hazlı
birikimlerinden, en ateşli betimlemelerinden damıtır. Kösnül tepkimelerden
besler köklerini. Toprağı hüzündür oysa, yumuşacık, sıcacık humustur. Şiir
oradan vücut bulur, çıkar gün yüzüne. Güneşine, rüzgarına, suyuna ve
havasına minnetle, dilden türeyip göze, kulağa, beyne ve kalbe seslenir.
Ruhun dipsiz dehlizlerine ulaşır 'lirika' denilen dil nesnesi kılınmakla...
İşte, öylesi volkanik coşku ve bilinçle
yaratılan, her ay aksamadan bekleyenlerine ulaşan, sevimli bir şiir dergisi
var gönlümde. Hayatımda. Evet, her ay, "A-Katalpa gelmiş" dediğimde, Bursa
havasını duyumsadığım an'ların sekiz sayfalık elçisi... Sevincimi,
hasbelkader bu harflerin muhatabı olacak gözlere yansıtayım istiyorum.
Şimdi, dergi 'oniki'yi ikinci kez vuruyor.
O, şiir adına vurulan kutsal gongu... İkinci yılını dolduruyor yani, üç
yaşına basmış meyve fidanı artık Akatalpa. Meyve türünü söyleyemeyeceğim;
dileyen ayva, dileyen armut, erik, elma, kiraz, şeftali, nar, hurma, incir,
ahlat, kestane, üzüm, ahududu, kuşburnu, böğürtlen vb. akla gelmeyen
meyveleri de sıraya koyarak anlasın. Şundan eminim ki, bütün meyvelere
karşılık gelecek tat ve anlam verecektir AKATALPA. Çünkü onun adı Katalpa
diye bir ağaçtan doğmuştur; isim babası, ya da vaftiz edenin, olur
verenlerin, alfabedeki 'A' harfini ilk harf olmasından dolayı
ödüllendirmesiyle yani Katalpa'nın başına bir taç gibi A takılmasıyla, 'Akatalpa'
oluvermiştir adı. Tam da burada, Katalpa ile ilgili küçük bir ansiklopedik
gezinti 'farz' oluyor sanırım : "Katalpa, BOT. Catalpa bignonioides, Kuzey
Amerika' da, Çin ve Japonya'da yetişen, kalp biçiminde çok iri yaprakları,
beyaz, sarı veya mor renkli çiçekleri ve içinde çok sayıda tohum bulunan,
uzun, silindirik meyveleri olan 11 ağaç türünün oluşturduğu cins; yaygın
biçimde süs bitkisi olarak yetiştirilen Catalpa ignonioides'in gövdesinden
dayanıklı bir kereste elde edilir. (Catalpa, acemborusugiller)" (IXİS 2000,
Ans. Sözlük, Doğan Kitapçılık, s. 1764) Bursa'da bulunur mu peki? Evet, hem
de bolca bulunur(muş).
Akatalpa, Bursa'da, Nilüfer İlçesi,
Görükle Beldesi, Uludağ Üniversitesi Kampus'ü içindeki Eğitim Fakültesi
Dekanlığı binasında, 324 Numaralı Oda'da yoğrulup kotarılıyor. Tekne, pardon
Gemi mürettebatı şu imzalardan oluşuyor. Sahibi - sorumlusu :
Prof. Dr. Ali
Özçelebi. (Ocak 2002'de Melih Elal devralıyor emaneti...) Yönetim : Ramis
Dara. (Bursa üzerine peş peşe kitaplar yazmanın tadını çıkartıyor olmalı...)
Yapım : Melih Elal, (Artık Nilüfer ilçesi sakini, aile kütüğü dolayısıyla
edebiyat 'şeyh'imiz... ) İletişim için, Faks : 0224 442 92 14, e-posta:
akatalpa@hotmail.com olarak yazılı derginin künyesinde. Koordinasyon :
Serdar Ünver, Tel. 0532 398 98 16. (Gemlik-Görükle hattında dize/hece
eksiltiyordu. Şimdilerde körfez-deniz aşkı depreşmesiyle
Gemlik'ten yana
koydu ağırlığını...)
Derginin baş destekçisi
İhsan Üren, (Kaç
adreste mukim, meçhul gezgin, suskun bilge...) İç destekçi Mustafa Durak,
(Şiirin, dize, ritim, fonetik, sentaks, frekans, kontrast, sorunsallarının
tanı arayıcısı). Dış destekçi, ya da uzaktan ateşçisi ise, bu satırların
yazarı, naçiz şiir çırağı... Elbette anmadan geçemeyeceğim
yüreklendiriciler, emek/ürün esirgemeyen
Metin Güven, Nuri Demirci, Nahit
Kayabaşı ve diğer edebiyat ustaları... Ve pek çok Türkçe imza; çünkü Bursa
onlarla var. Onlarla dünyaya yüzünü/sesini duyuracak.
Dergi, İzmir Cad. No: 221' deki Özsan
Matbaacılık' ta basılıyor. Yeni Biçem'in edebiyat tarihimizde, Bursa
kentinin ve pek çok kişinin özel tarihinde yerini almasından sonra büyük
önem taşıyor Akatalpa. Bilenler bilir! Bir eski payitahttan, otantik
yöreden, o büyülü topraklardan şiir isteyenleri dergisiz bırakmayan sevgili
hocalarımın, arkadaşlarımın ellerine, beyinlerine ve yüreklerine sağlık
diyorum. Tüm şiir ve Akatalpa bekleyenler adına. Her ayın ilk günlerinde
okurunun yolunu tutan Akatalpa dergisi, İhsan Üren'in hazırladığı, ve
günümüz şairlerinin yıl içinde yayımlanmış ürünlerinden göze dokunanları,
övgüye, (dövgüye değil) eleştiriye değer bulduklarını değerlendirdiği, ve de
epeyce 'toz kaldıran' "Şiirimizde 1999 Ufuk Turu" ile "Şiirimizde 200 Ufuk
Turu" ve gençlerden yıldızı parlayanları konu edindiği; "Yüzyıl Eşiğinde
Şiirimizin Yeni Meteorları", başlıklı ekler verdi, ömrünün iki yılında. Bu
yıl da sürecek benzer eklerin varlığı, edindiğim bilgiye göre. Çünkü, iki
yaşında ama şiire dair çok söz, öz söz söylemiş olmanın itkisiyle yoluna
devam edecek Akatalpa. Ediyor. Daha o denli söylenecek, yazılacak şiirler ve
şiir yazıları var ki yol üzerinde... İnsanı 'fena halde' kamçılıyor.
İşte etkisi, bir somut işaret; hayatımda
ilk kez kendi kendime güzellik/ayrıcalık yaptım : Keşfine, eşilmesine ve
yapılmasına katıldığım, pınarından su içtiğim kaynağı, mevkiiyle,
noktasıyla, virgülüyle tanıtıp tarif ettim. Hoşgörüle... Tüm emeği geçenleri
kutlamak, sevgiyle anmak, ve Akatalpa'yı bilmeyenlere tanıtmak istedim. Bu
vesileyle, yararlanacaklara, yaşatacaklara ulaşmasında katkım olursa ne
mutlu bana. Yoksa, 'laf olsun torba dolsun' cinsinden değil elbette
söyleyeceklerim. Şiir kalsın efendim... Örümcek ağı sarmış dünyasında
bunalımların; barışın erdemiyle, düşün ve umudun güzelliğiyle.
Adana, Kasım 2001
YENİ BİÇEM
’DEN AKATALPA’YA - AKATALPA’DAN YENİ BİÇEM ’E
Altı yıl yetmiş iki ay eder!
Biz bunu iki kez yaşadık. Şimdiki Bursa’nın
edebiyattaki dünyasına, dünyadaki Bursa edebiyatına fiilen yüz kırk dört ay,
yani on iki yıl adamış oluyoruz. Tümü, yazıyla; on iki yıl! Evet, “yazı”yla…
İlk başkentten Türkçe’ye, sıradanlıktan öteye, geleceğe sunulmuş düşler.
Sayıyla “72”deki sunuş yazısında, derginin
sahibi ve Yazı İşleri Müdürü arkadaşımız Melih Elal durumu özetledi… “Akatalpa
Notları” adı altına dedi ki:
“Sevgili okur, Akatalpa bu sayısıyla, 72.
sayısıyla, edebiyat dünyasında söylemiyle yer edinmiş Bursa’da yayımlanan
dergiler içerisinde Yeni Biçem’in kırdığı rekoru egale ediyor.
Hatırlanacağı üzere Yeni Biçem, 72. sayıda yayımını durdurmuştu. Akatalpa,
Yeni Biçem’den aldığı bayrağı taşıyor ve taşımayı sürdürmek niyetinde…
Akatalpa 1999’un sonlarına doğru Uludağ
Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin 324 nolu odasında Ramis Dara, Melih Elal,
Serdar Ünver’in çabaları, o dönemin dekanı Ali Özçelebi’nin desteği, Hilmi
Haşal ve İhsan Üren’in katkılarıyla ana rahmine düşmüş ve Ocak 2000’de
doğmuştu. İki yaşındayken Düşlem’den Nuri Demirci de aramıza katılmıştı.
72 aydır
aksatmaksızın, her ayın ilk günü elinize ulaşıyoruz. Şimdi Bursa’da bir
rekoru egale ediyoruz. Ocak 2006 sayımızla rekoru kıracağız. Nice on
yıllara, nice yüz sayılara Akatalpa…”
Pek çok kişinin yaşamında özel yer edinmiş
bir edebiyat dergisi artık, Akatalpa’mız… Türkiye’de çıkan süreli
yayınlar arasında, şiiri savunan, şiiri, gündelik sıkıntıların ve yarın
endişelerinin parçası sayan tavrıyla dikkat çekmiştir. Şiir, modern dünya
koşullarında, estetik düzeyi dert edinirken, dirimi, yani varoluşu dert
edinmesi gereken yegâne söz sanatıdır çünkü. Bilişim, iletişim, etkileşim
çağının tüketme ve tükenme potasındaki bireyin aczi vurgulanmalı. Evrenin ve
zamanın gerçekliğini imge gücüyle duyumsatan varoluş yatağıdır şiir; insanı
yadsımaya dönük her şeye direnen, yani ilk tepkiyi gösteren bilinç gücüdür.
İnsan ve doğa, birey ve doğallık güzelduyu etkinliğinin temelidir. Bunu,
sayı 71’deki; “Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka” başlıklı metninde
ortaya koydu, Yayın Yönetmenimiz Ramis Dara;
“Ölümün olduğu dünyada iyi olmaktan başka
yapacak neyimiz vardır. İyi olmak, iki anlamda; biri sağlıklı olmaksa,
ikincisi günün Türkiye kent yaşamının içini iyice boşalttığı iyi olmak,
başkalarıyla ilişkilerimiz bağlamında.
Bu ikinci anlamdaki iyiliğin de bir tek
tanımı vardır. Bireylik ve özgürlük korunarak paylaşım. Yalnız ve özgür
biriktirilen üretilenlerin yalnız ve özgür biriktiren ve üreten başkalarıyla
paylaşımı. Ortak insanlık konumunun ortaya getirilmesi.
Aslında bütün birlikteliklerin temelinde bu
vardır. Alırsınız, veririsiniz, zenginleşirsiniz. Alırken ve verirken hesap
tutulmaz; biri bin verir, biri belki bir; ve bu bir yeterlidir…
Ama bir yoksa, olmaz!”
diyerek.
Ramis Dara’nın
söylediklerini açımlamaya gerek yok; bazı sözcükleri, “aşk” ve “şiir”,
“düş” ve “dilek” gibi sözcükleri kullanmadan örneğin, dile getirdiği,
şiirin zamana ektiği tohumdur. Dünden bugüne eke geldiği sabır ve iyilik
imgesinin, zamanla çiçeğe ve meyveye büründüğüdür. Öyle paylaşılır, iyi ve
güzel, yani insanın insana kattığı erdemler; verme eylemiyle... “Bin”e ömür
yetmeyebilir, “bir” en değerlidir o nedenle. Edebiyat, yazı, şiir
sonsuzluğun hayalini kurarken, gerçeğin de bağbozumunu sezdirir. İnsana kan
verir gibi sağaltıcı sözler vermekle… Bu bağlamda,
Akatalpa, okura
önce kendi nabzını sonra da yaşamın nabzını dinleten yankıdır. Ve
sürecektir!
Kim ne derse desin, zaman akar, şiir/de akar;
Bursa’da, Türkiye’de, Dünya’da.
Hilmi Haşal
Bursa,
Aralık- 2005
|