Adraneia / Hadriani (Orhaneli)
Orhaneli Bursa'nın 65 km. güneyinde,
Adranos Çayı (Orhaneli Çayı) güney kıyısında bulunmaktadır. Burada İlk
Çağda kurulan küçük kentin adı ise çeşitli kaynaklarda değişik
biçimlerde geçer: Adraneia, Adriani, Hadriani, Atriani, Adranos,
Edranos. Osmanlı döneminde ise Beyce olarak anılmıştır. Anadolu'da aynı
adı taşıyan pek çok kent vardır. Bu nedenle Orhaneli'ni diğerlerinden
ayırmak için Uludağ üzerindeki Hadriani anlamına gelen "Hadriani ad
Olympus" denmiştir. Köylüler bugün yaygın olarak Adırnaz asını
kullanırlar. Hatta dağlılara genellikle Adırnazlılar denir. Roma
imparatoru Hadrianus tarafından MS 2. yüzyılda kurulmuştur. Özellikle av
mahalli olarak kullanılan kentte, kuruluşu sırasında tapınak, okul
yapıldığı söylenmekle birlikte, kent hakkında kaynaklarda fazla bilgiye
rastlanmaz. Kent MS 450'den başlayarak Orta Çağ boyunca psikoposluk
merkezi olmuştur. Günümüzde Orhaneli Çal Tepe ile Kusumlar Köyü'ne giden
yol arasında kare planlı, Roma dönemi duvar işçiliği ö zellikleri
gösteren bir yapı kalıntısı bulunmaktadır. Bunun güneybatı yakınında
küçük bir nekropol (mezarlık) bulunmaktadır. Kentte eski bir tapınak
kalıntısı da vardır. Charles Texier kenti imparator Hadrianus'un
kurduğunu, 1835 yılında gördüğü kalenin 3 kemerden oluşan bir girişi
olduğunu yazar. Aynı yazar 70 X 48 m. ölçülerinde olan ve gymnasium
(eğitim kurumu) olduğunu tahmin ettiği bir yapıyı da tarif eder.
Apollonia
ad Rhyndakos (Gölyazı)
Bursa’nın batısındaki Uluabat Gölü kıyısındaki bir
yarımada üzerinde kurulu kent. Kentin adı Pergamon Krallığı döneminde
yaşamış olan kraliçe Apollonis’den gelmiş olabilir.Diğer bir görüş de
kentteki Apollon tapınağının kentin adında payının olmasıdır. Bu tapınak
kentin yakınındaki Kız Adası mevkiindeydi. Adında Apollon geçen diğer
kentlerden ayrılması için Rhydacum Nehri (Orhaneli Çayı) üzerindeki Apollonia anlamında "Apollonia ad Rhyndacum" olarak anılmıştır.
Kız Adası'ndaki eski tapınak, Bizans döneminde manastıra
dönüştürülmüştür. Bu tapınağın taşları sonradan Haydarpaşa Limanı'nın
yapımında kullanılmıştır.
Gölyazı'da Kilise kalıntısı
Basilinopolis
İlk Çağ kenti Basilinopolis, Orhangazi’den Gemlik yönüne 5 km. mesafede
bulunan Çeltikçi Köyü’nün bulunduğu alandadır. Doğu Roma
İmparatorluğu’nun ilk yıllarındaki uygulamaya göre yeni bir kentin
kurulması için de, imparator veya imparator ailesinden birinin girişimi
gerekiyordu. Önce kurulacağı arazi satın alınıyor, kent ancak öyle
kurulabiliyordu. Böylece imparator veya hanedan üyesi kente adını
veriyordu. Bu konuda kaynaklarda rastladığımız en ilginç örnek,
Basilinopolis'tir. Buranın imparator Julianus'un annesi Basilline
tarafından MS 365 yılında kent statüsüne kavuşturulduğu anlaşılıyor.
Nikaia(İznik)
topraklarında olan bu eski kasabanın kent olması için, Nikaia'dan bir kısım halkın geldiği veya getirildiği anlaşılıyor.
Bugünkü köyün içerisinde bulunan yazıtlı bir lahit parçasından başka, İlk
Çağ kentinden günümüze herhangi bir kalıntı ve buluntu gelememiştir.
Kios
/ Prousias ad Mare (Gemlik)
Kios, kentin bitişiğindeki ırmağın adıdır.Körfez
kıyısında MÖ 1390’da kurulduğu sanılan kentin kuruluş tarihi, İlk
Çağ Hellen mitolojisinde ünlü bir destana dayanmaktadır. Bu destanın bir
bölümüne göre; Doğu Karadeniz kıyısında Kolkhis kentinde bir kutsal
ormandaki altın tüylü koç postunu ele geçirmek için yola çıkan Argo
gemisindeki yiğitler yörede konaklarlarken, Herakles ile Polyphemos,
yoldaşlarından ayrı düşer ve gemi, onları almadan yola çıkar. Böylece
orada kalan Polyhemos, sonradan, Kios kentini kurmuştur.
Kios kenti, MÖ. 7. yüzyılda önce Frigya, sonrada Lydia krallıklarına ,
MÖ. 652’de de Kimmerlerin egemenliği altına girmiştir. MÖ. 6. yüzyıl
ortalarında Kroisos tarafından tekrar Lydia topraklarına katılan Kios,
aynı zamanda zengin bir liman ve ticaret kenti durumunda idi. Daha sonra
Perslerin egemenliği altına giren kente, MÖ. 3. yüzyılda Bithynia kralı
I. Prousias kendi adını vermiştir. Prousias, Bithynia krallarından
ikisinin adıdır. Kent aynı adı taşıyan diğer Prusa
isimli kentlerden ayırt edebilmek için kent, Prusa ad Mare (Deniz kenarındaki Prusa) adıyla da anılmıştır. MÖ 75’te Roma egemenliği altına giren kent,
Bizans döneminde zengin bir zeytincilik ve ipekçilik merkezi durumuna gelmiştir. Kios binlerce yıldır birçok uygarlığa beşik etmesine karşılık, eskinin yıkılıp, yenisinin yapıldığı bir kent olduğundan,
antik çağdaki kentten günümüze herhangi bir kalıntısı gelememiştir.
Lopadion (Uluabat)
Bursa’nın Karacabey ilçesinin 4 km. doğusundaki Apolyont Gölü’nün (Uluabat
Gölü) batısında bulunan Uluabat köyünün
yerinde idi. Lopadion Hellen dilinde çanak veya küçük çanak anlamındadır. Prof. Bilge
Umar’a göre bu sözcük eski bir Anadolu dilinden gelmiş ve Hellen diline
uydurulmuştur. Kentin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu
bilinmemektedir. Tarihi kaynaklarda da ismi geçmemektedir. Günümüze Bizans dönemine ait bir köprü kalıntısı ile Orta
Çağ sur kalıntıları dışında bir
eser gelmemiştir.
Miletopolis
/Mileda
Bursa-İzmir karayolunun üzerinde, Mustafakemalpaşa ilçesinin 5 kilometre
kuzeybatısında, Üç Kurnalar ve Melde Bayırı olarak da bilinen yerde
kurulmuştur.
Kentin Miletos, Kyzikos ve Athena antik kentlerinden göç edenlerce
kurulduğu üzerinde durulmaktadır. Kent, adı nedeniyle Miletoslularla
ilişkilidir.
Miletopolis ismi Luwi dilinden gelmiş ve Hellen
diline uydurulmuştur. Kentin kuruluşu ile ilgili bilgiler çok
sınırlıdır. MÖ 1. yüzyılda burada Milada isimli bir topluluk yaşıyordu. Miletopolis’in tarihte ilk kez ismi MÖ 100’de duyulmuştur. MÖ. 85’de
Romalı komutan Caius Flavius Fimbria, Pontus devleti kralı Mithradates’i
Rhyndakos çayı (Orhaneli Çayı) kıyısında yenmiştir. MÖ.400’den
sonra adına sikke bastırmış, MS. 300’de Kyzikos başpiskoposluğuna bağlı bir
piskoposluk merkezi olmuştur. Günümüze, Orta Çağ sur kalıntıları, Roma
çağına ait mimari parçalar ve keramikler dışında herhangi bir buluntu
gelememiştir.
1974
yılında Bursa-İzmir karayolu yapımında yarılan tepeden Hadrianus
dönemine ait bir tapınak kalıntısı ortaya çıkmasıyla keşfedilmiştir.
Myrleia / Apameia /
Montaneia (Mudanya)
Myrleia, Marmara
Denizi ve Karadeniz kıyılarına
Hellen göçleri döneminde (yaklaşık MÖ. 700-550), Batı Anadolu’da İonia’daki Kolophon’dan (İzmir yakınlarındaki Değirmendere) gelen
göçmenlerin bir kenti olarak Helenleştirilmiştir. Hellenistik Çağda, MÖ. 3. yüzyıl sonunda, Makedonya Kralı V.
Philippos, Myrleia’yı ele geçirmiş ve yakıp yıkmıştır. Daha sonra yöreyi
akrabası olan Bithynia Kralı I. Prousias’a armağan etmiştir. Yeniden
kurulan kent Prousias’ın karısının adından dolayı Apameia adını
almıştır.
Kente Montaneia adı,
Orta Çağda, Latinler tarafından verilmiştir. Bu sözcük “Dağlık” anlamına gelmektedir. Mudanya’nın, Montaneia’nın bugünkü söyleniş biçimi olduğu sanılmaktadır. Antik
kentten günümüze görünür herhangi bir kalıntı gelememiştir.
Nikaia (İznik)
İznik’in yerindeki ilk kent,
İlk Çağın erken
döneminde kurulmuş, MÖ. 4. yüzyılda yıkılmıştır. Nikaia’yı yeniden kurup
geliştiren, İskender’in ardıllarından komutan-kral Lysimakhos’tur. Kentin adı da Lysimakhos’un eşinin adından gelmektedir.
Kent Hellenistik,
Roma ve Bizans dönemlerinde, çağının sosyal, kültürel ve dinsel
özelliklerini yansıtan, şehir surları su yolları, tiyatro, kiliseler ve
anıtsal mezarlarla imar edilmiş, Roma ve Bizans dönemlerinde (MS 325 ve
787) I. ve II. Konsül toplantıları yapılarak, tarihsel olaylara sahne
olmuştur. Kent yakınlarındaki Karadin, Çiçekli, Yüğücek ve Çakırca
Höyüklerinde M.Ö. 2500 yıllarına inen uygarlık izlerine rastlanmıştır.
MÖ. 293’te Bithynia Krallığı’na bağlanan ve bir süre Bithynia
Krallığı’nın başkenti olan Nikaia daha sonra Roma’nın önemli bir
yerleşimi olarak varlığını sürdürmüştür. İznik’te Türkler öncesi
döneme ait kalıntıların başlıcaları
Kent Surları, Tiyatro,
Ayia Sofiya Kilisesi,
Koimesis (Meryem’in Göğe uçuşu) Kilisesi , Senato Sarayı kalıntıları, Beştaş/Casius Anıtı
ve
Ayios Trifanos Kilisesi’dir.
İznik Surları
Daskyleion/ Dascilium
Bursa ili sınırları içinde bu isimde iki yer bulunmaktadır. Bunlardan
biri, Antik Çağda Rhyndakos olarak anılan Nilüfer Çayı'nın denize
döküldüğü yerde, bugünkü Eşkel/Esence Limanı adı verilen koyun
kıyısındadır. Diğeri ise Manyas Gölü'nün doğusunda bulunuyordu. Eşkel
Köyü'nün batı sahilinde, kumlar içindeki kalıntılar halen görülebilir.
Filader/ Gündoğdu Kalesi
Bursa ile Kurşunlu arasındaki dağın tepesindedir. Antik Phladarie
kentinde kurulan köyde, çok derin bir dehliz varmış. Bu dehliz,
köylülerin inancına göre Kurşunlu'dan çıkarmış. 1840 yılında köye gelen Bernard, Castello denilen kale kalıntılarını görmüştür. Bugün bu kalenin
kazılarda sadece bazı bölümleri çıkarılabilmiştir. Kalede kurtarma kazısı yapılmıştır. Bu köyde önceleri Panagia adlı bir de kilise vardı.
Bu kilise de, kaleyle beraber tahrip olup, tümüyle yıkılmıştır. |