Raif Kaplanoğlu
Hisar ile Muradiye arasında akan bu dere kıyısında
eskiden çok sayıda fabrika vardı. Adeta Bursa’nın
sanayi bölgesi idi. 19. yüzyılda bu vadide üç iplik
fabrikası bulunuyordu.
Uludağ’ın kuzey yamaçlarından doğup kent merkezinden
geçen Cilimboz Deresi Bursa Kalesi’nin batısını dik bir uçurum olarak
yarmıştır. Cilimboz Deresi’nin kaynağında Balae Manastırı bulunuyordu. Bu
dere vadisinde de Bizans Döneminde çok sayıda manastır bulunmaktaydı. Bu
derenin adının Filiboz’dan geldiğini düşünüyorum. Dere civarında bulunan
Filiboz’un mezarı nedeniyle önceleri Filiboz olarak anılmış, zamanla da
Cilimboz’a dönüşmüş olmalıdır.
Philippos/ Filiboz’un Bursa’nın kuşatılmasında
Türklere yardım eden bir Rum komutan olduğu söylenmektedir. Daha sonra
Müslüman olmuş, çocukları da Bursa’da çeşitli görevler üstlenmiş. Nitekim bu
kişinin çocuklarının mezarları da Cilimboz yakınlarındaydı. Bugün nerede
olduğunu bilmiyorum.
Cilimboz
Mahallesi
Cilimboz Deresi yakınlarında bulunan mahallede
Filiboz’un yaptırdığı bir mescit varmış. O da bugün yok. Evliya Çelebi’ye
göre Cilimboz Deresi kıyısında Miskinler Tekkesi olup, önceleri Miskinler
Mahallesi olarak da anılmaktaymış. Cilimboz Vadisi’nde Yahşibey Mahallesi de
bulunmaktadır. 16.-17. yüzyıllarda bu mahallede Rumların yaşadığı
anlaşılmaktadır.
Hisar ile Muradiye arasından akan dere kıyılarında
eskiden çok sayıda değirmen vardı. Bu değirmenlerin en güzellerinden biri
bugün güzel bir işletme olarak yaşatılmaktadır. Cilimboz sularının azgın bir
biçimde akması Bursalılarca değerlendirilmiş, suyunun gücünden hep
yararlanılmıştır. Bu nedenle bölgeye Değirmenler Mahallesi de denilmekteydi.
17. yüzyılda Evliya Çelebi de bu mahalleden söz eder. Çelebi’ye göre mahalle
Pınarbaşı yakınlarında, surların dışında olup düşman saldırılarına karşı
hendekleri olan bir yer. Eski belgelerde geçen Dere Mahallesi de bu mevki
olmalıdır.
Çınarönü’ndeki yaşlı çınarların yanında tarihi
Cilimboz Köprüsü de vardı. Ayrıca Altıparmak ile Muradiye arasında kefeki
taştan yapılmış başka bir eski köprü de bulunmaktadır.
Bursa’nın İlk
Sanayi Bölgesi Cilimboz
Cilimboz’un hızlı ve ağzın akan suları o bölgenin bir
sanayi bölgesi olarak seçilmesini sağlamıştır. Önce suyla çalışan
değirmenler sonra da ilk ipek fabrikaları Ciliboz Vadisi’nde kurulmuştu.
Türkiye’nin ilk kağıt fabrikasının da Bursa’da Cilimboz Deresi’nde kurulduğu
söylenmektedir. Elektrik mühendisi Refik Bey’le imzalanan sözleşme gereğince
19 Mayıs 1916 tarihinde Cilimboz Köprüsü civarında kömürle çalışan bir
buharlı makine ile şehrin aydınlatılması (110 volt) sağlanmıştır.
1860’lı yıllara gelindiğinde şehirde iki sanayi
bölgesi ve bunların dışında ayrı bir ticaret merkezi oluşmuştu. Bursa’da
Cilimboz ve Gökdere kıyılarında iki sanayi bölgesi bulunmaktaydı. Bunlardan
Cilimboz kıyısında olanı daha büyüktü. Pauvlaki’nin Cilimboz Deresi’nin
üzerinde açtığı fabrika da olasılıkla sudan elektrik elde ediyordu.
Cilimboz kıyısında üç iplik fabrikası vardı: Yılda
6000 kg. ipek üreten David Saban Kardeşler Fabrikası, 6000 kg. ipek üreten
Muis ve Savul Kardeşler Fabrikası ve 3000 kg. ipek üreten İshak İskender
Fabrikası. Bursa’nın en büyük ipek fabrikaları olan Fabrika-i Hümayun ile
Romangal fabrikaları da bu dere kıyısında idi.
Fabrikaların bu mahallede kurulmasının en önemli
nedeni, ipek işçiliği için suyun gerekliliği olduğu kadar, işçilerin
yaşadığı mahalle olmasıdır. Çünkü o yıllarda işçilerin çoğu Ermeni ve Rum
olduğu için fabrikalar da Rum ve Ermeni semtlerinde yoğunlaşmıştır. Nitekim
bazı örneklerde gördüğümüz gibi fabrikaların Müslüman semtlerde olması bazı
sakıncalar doğurabilmektedir.
Günümüzde Cilimboz civarında sadece iki fabrika
kalmıştır. Diğerleri faal olmasa da fiziksel olarak varlıklarını
sürdürüyorlar.
Cilimboz Vadisi'ndeki fabrikalardan birkaçı
Seyyahların
Gözüyle Cilimboz
Evliya Çelebi’nin Bursa Kalesi tasviri de oldukça
ilginçtir: “Kalenin temelleri yalçın kayalar üzerinde kurumlu, uzunca bir
dikdörtgendir. Kuzey ve yıldız tarafı yüksek olduğu gibi, altı da uçurumdur.
Üç tarafında hiçbir hendek yoktur.”
1880’li yıllarda Bursa’ya gelen Mehmet Ziya
Cilimboz’u şöyle tarif eder:”Cilimboz denilen yerde yüksek bir kayalık olup,
kalenin korunması çok güçlüdür. Pınarbaşı yoluyla kaplıcalara inerken
genellikle dikkat ederseniz, surun bu bölümünde mermer sütun parçaları
görülür ki, bunlar eski devirden kalmadır. Kalenin çevresindeki hendeğe
şimdi dut ağaçları dikilmiş. Kentin güney tarafında üç kapı daha vardır ki
bunlar antik dönemden kalmıştır”.
J. H. A. Ubicini’ye göre Cilimboz mevki şöyledir:
“Uzakta, bir ırmak yatağında yüksek muazzam bir kayalığın üzerinde bir kale
görünür; bu kalenin harap duvarları aynı zamanda eski Bursa’nın
sınırlarıydı. Aşağıda engebeli bir arazide, kimi vadiye yaslanmış, kimi
yeşilliklerinde yarı yarıya kaybolmuş çeşitli binalar görülür; yer yer
uzayıp giden sıra halinde kavaklar ve çınarlar akarsuların hatlarını çizer”.
1883 yılında Bursa’ya gelen C. Texier’e göre Cilimboz Vadisi dut ağalarıyla
sarılmıştır. Kentin kurulu olduğu yamaçlar ise traverten cinsi kalker
yığınıdır.