Kurtuluş Savaşı Yıllarında Bursalı bir Milis
|
|
Bursa
Yunanlılar tarafından işgal edildiğinde takvimler 8 Temmuz 1920'yi
gösteriyordu. O gün Bursa’da sessiz bir bekleyiş vardı. Bu sessizlik fazla
uzun sürmedi: Yunan süvarileri Çekirge ve Çarşamba semtlerinden hızlıca
geçerek Heykel'deki tarihi belediye binasına
ulaştılar. Dönemin Genel Kurmay Başkanlığınca Bursa’daki askeri birlikler
Doğu Cephesi karargahına çekilmişlerdi.
Yunanlılar belediye binasına gelmeden
şehrin önde gelenleri toplantı salonunda toplandılar. Gelenler arasında en
gururlu olanı hiç şüphesiz Bursa Metropoliti Polikarpos’tu. Baş köşeye yerleşti.
Onun bu tavrı herkesi rahatsız etmişti ama yapacak artık bir şey
kalmamıştı. Yanında
bulunanlara “Biz bu günü tam 594 yıl bekledik” diyordu.
Rumlar 594
yıl beklemişlerdi beklemesine ama Bursa halkının o kadar beklemeye sabrı
yoktu. Türkler açısından Bursa’nın işgali halkı ve TBMM’ni
çok rahatsız etmişti.
İşgal haberi
gelince TBMM kürsüsüne siyah örtü
serildi. Büyük bir imparatorluğun ilk
başkenti artık Yunanlıların himayesine geçmişti.
Fakat Türkler için bu hasret sadece 27 ay sürecekti. 11 Eylül 1922 sabahında
Mirleva (Tuğgeneral) Şükrü
Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu Bursa’ya girerek, bir döneme tanıklık
eden ecdat yadigarı Hüdavendigar Vilayetini düşmandan kurtardı.
Türk 3. Kolordusu 29 ve 30 Ağustos günü
dağılan Yunan birliklerini Eskişehir ve Bozüyük arasında bulunan İnönü
kasabasında yakaladılar. İlk çatışmalarda Yunan birliklerinin kaybı büyük
oldu, hızla geri çekilmeye başladılar. Bozüyük Macır Alınca köyünde bulunan
tali karargah boşaltıldı. Yunan askerleri hızla İnegöl ilçesinin
Samanlıdağ-Dimboz (Erdoğan Köy) ve kazancı hattına çekildiler. Yunanlıların
amacı Mudanya’ya gelecek gemileri burada beklemek ve Türk askerinin Bursa’ya
ulaşmasını engellemekti.
8 Eylül 1922 günü akşamüstü Yenişehir ve
İnegöl ilçelerinin Bursa’ya çıkan yolları tutuldu, bugünkü Erdoğan köy ve
Koyunhisar köyünün güneydoğusu Türk askerleri tarafından çember içine
alınarak amansız bir taarruz başlatıldı. Daha ilk saatlerde düşman ileri
mevzilerini terk etmek zorunda kaldı. Gecenin karanlığında çatışmalar olanca
hızla devam ediyordu. 9 Eylül günü düşman mevzilerini terk ederek Keşiş
Dağı'nın eteklerine çekilmek zorunda kaldı. Önemli bir gelişme ise Yunan
askerleri arasında yaşanıyordu ve artık savaşma arzuları kalmamıştı. Yunan
askerleri arasında başlayan huzursuzluk iyice su yüzüne çıkınca Mudanya’ya devamlı olarak haber gönderilmeye başlandı.
Düşman askeri için asıl
kötü haber
Türk süvari tümeninin Bursa’ya hareket etmesi oldu. Yunan birlikleri
Türk süvarilerini engellemek için bir piyade alayı ve iki topçu bataryasını
görevlendirdi. Yunanlılar kötü haberi henüz yeni almışlardı ama süvari tümeni
yönünü değiştirerek Bursa- Mudanya karayolunu kesecek şekilde Samanlı-
Ömerbey üzerinden Nilüfer Vadisi'ne ilerlemeye başlamışlardı. Bu arada 3.
Kolordu Karargahı ise Kestel’deki yüksek tepeye yerleşmişti, artık Bursa net
bir şekilde karargahtan görünüyordu.
Bursa’nın kuzey doğusunda, Kocaeli’nden
gelen Türk birlikleri Gemlik-Umurbey-Tepederbent yönünde, Adliye-Muratoba
bölgesinde düşmana saldırıya geçiyorlardı. 18. Türk Tümeni ise Dışkaya
Dağı'nda tutunmak isteyen Yunan birliklerine doğru ilerlemeye çalışıyordu.
Yunan birlikleri ise topçu ateşiyle Gemlik sırtlarını ateş altına almaya
çalıştı. Amaçları 18. Tümenin ilerleyişini durdurmaktı.
Türk birliklerinin toplamda dört
koldan taarruzları 24 saat içinde sonuç vermişti. 11 Eylül 1922 sabahı 3.
kolordunun subayları belediye binasına gelerek Türk bayrağını
astılar. Ecdat yadigarı Bursa 27 ay sonra yeniden bir Türk toprağı idi.
İlk Mecliste pek kritik durumda olan cephelerden
bahsedilmektedir. Bursa milletvekili Muhiddin Baha (Pars), uzun gözlemlerini
anlattığı konuşmasını şöyle bitirir:
“Efendiler bu sahifeyi burada kapattıktan sonra
müsadenizle bir müşahademi arz edeceğim. Geçenlerde İnegöl cephesinde
ağaçlar arasında sis ortasında gazilerimizi ziyaret eder ve onların ayrı
ayrı ellerini sıkarken 15 yaşında kadar bir çocuk gördük. Ona “Oğlum burada
ne yapıyorsun? dedim. “Vatani vazifemi yapmaya geldim” cevabını verdi. “Peki
hiç muharebeye karıştın mı? Düşmanla cenkleştin mi? Sualime de “evet” diye
katıldığı çarpışmaları, boğuşmaları saymaya başlayınca ben, bu çocuğun
karşısında bir parça küçüldüğümü hissettim. Sonra daha ileride yine gaziler
arasında ve babasının yanında babasıyla omuz omuza düşmana karşı harp eden
12 yaşında Feridun isminde bir çocuk gördüm ki! Efendiler bir diyorum ama
hangisi bir?
Bursa'nın kurtuluşundan sonra
Hamdullah Suphi Meclis kürsüsünde bu sefer sevicini ifade ediyordu:
"Ben Bursa'yı bilirim. Kaç defa camilerinde, türbelerinde uzun uzadıya
dalgın saatler geçirdim. İçinde atalarımızın uyuduğu topraklarından yeşil
dumanlar gibi tüten servilikleriyle üstüne daima bir ay ışığı vurmuş gibi
bembeyaz duran minareleriyle, Bursa şimdi bayram yapıyor. Sabahlara kadar su
sesleri içinde uyuyan Bursa, çamlarının, dede
çınarlarının dallarında
deniz hışıltıları eksik olmayan Bursa! İlkbahar olunca, ovalarına şafaklar
devrilimiş gibi, gelincik bulutlarıyla taraf taraf kızaran Bursa! Şimdi
sevinç gözyaşları içinde kurtuluş bayramını yapıyor".
Atilla
Sağım'ın 11.9.2010'da
www.gundem16.com'da yayımlanan yazısıdır.
|