Sait Faik Abasıyanık
|
Ünlü öykücümüz
Sait Faik Abasıyanık liseyi
Bursa Erkek Lisesi'nde okumuş, 1928 yılında
mezun olmuştur. Sait Faik Bursa Erkek Lisesi’ndeki kendi
durumu için şunları yazar: "Ben ele avuca sığmaz, okuldan kaçan, top
oynayan, küfreden, dersine çalışmayan bir öğrenci idim". (Sait Faik,
Bütün Eserleri 14, Sevgiliye Mektup, Bilgi Yayınevi, Ankara 1987, s. 140)
Sait Faik ilk
hikayesini bu yıllarda yazar. İpekli Mendil adlı bu ilk hikayenin öyküsünü
bakın nasıl anlatıyor: "Bursa
Lisesi'nde onuncu sınıftaydım, edebiyat hocamız bir vazife yazmamızı istedi.
Ben İPEKLİ MENDİL isimli bir hikaye yazıp verdim. Ertesi ders hoca bu
hikayeyi tüm sınıfa okuttu. Neden okutuyordu bir türlü anlamamıştım. Meğerse
hikayeyi çok beğenmiş, sonra beni yanına çağırıp; eğer böyle yazmakta devam
edersen iyi hikaye yazabileceksin sen, demişti. İşte ilk bu şekilde yazmaya
başladım. Hocam bana daima cesaret veriyordu. İkinci olarak ZEMBEREK'i
yazdım". (Amerikan Kolejlileri Yıllığı- 1954)
Sait Faik'in bu edebiyat
öğretmeni Mustafa Mümtaz Eyin'dir. 1923-1953 arasında Erkek Lisesi'nde
çalışmıştır. Sait Faik
Abasıyanık’ın “Sarnıç” adlı öyküsü ise şu satırlarla başlar:
“Dağın eteğine beyaz minareleriyle sarılmış
bu şehrin lisesi, zaman geçtikçe daha canlı, daha berrak anılarla bize
döner, bizi tekrar içine alırdı. Biz herhangi bir sınıftık. Herhangi bir son
sınıf. Ön avlusu, aynı zamanda burunları kırık heykellerle süslü bir müze
bahçesi, ancak son sınıf öğrencileriyle öğretmenlerin gezindiği bir yer olan
liseyi, bir gün ardımıza dönüp bakmadan başkalarına bıraktık. Bir daha buraya
ömrümüzün sonuna kadar öğrenci olarak girmeyeceğimizi bile bile. Bu müthiş
bir şeydi! Biz ne kadar seviniyorduk…” (Sait Faik, Bütün Eserleri 1,
Semaver/Sarnıç, Bilgi Yayınevi, Ankara 1983, s.115 )
“Öyle Bir hikaye” adlı hikayesinde de Bursa ile ilgili bir bölüm şöyledir:
Ömrümde bir kere esrar çekmiştim Bursa’da. Yeşil camisinin avlusundaki
seddeye oturmuş Nilüfer ovasına şiir düzerken ne taraftan ineceğimi
şaşırmıştım. Adamın birini geçerken çağırıp, ne taraftan ineceğim ağabey,
diye sorunca adamcağız gözümün içine korku ile bakmış, sonra gülümseyerek
elimden tutup indirmişti. Gözlerini lise kasketinin şemsiperine dikip:
-Yapma bir daha delikanlı, demişti. İnmesi kolay. Biri gelir indirir. Ama
bir de çıkmasını şaşırırsan iflah olmasın sonra, demişti.
Şimdi artık
böyle şey kullanmıyoruz ama o zamandan beri bir sedde çıkmayagörelim. Hep
iniş yolunu unutuveriyoruz.
Muzaffer Uyguner Bursa’nın Sait Faik
üstündeki etkisini şöyle tarif eder: "Uludağ’ın yamaçlarına kurulu tarihsel
Bursa, onun üzerinde bazı etkiler yapmıştır. Bir tezgahta tülbent dokuyan
ince bir kıza tutulmuş, ilk mutluluğu orada tatmış, bayram yerlerinden ve
halkın tatil günleri serpildiği çayırlıklardan hoşlanmış, insanların
mutluluğuyla coşmuş ve yoksulluklarıyla kederlenmiştir…” (Muzaffer Uyguner,
Sait Faik Abasıyanık, TDK Yayınları, Ankara, 1983 s.13)
Ünlü romancımız Yaşar Kemal ise
Sait Faik hakkında şunları söyler: "Sait Faik'i yapıda ve özde modern
hikayeciliğimizin babası sayıyorum. Sait bence Türkçenin hudutlarını
zorlamış ilk defa doğru dürüst, gerçek anlamıyla Türkçe yazmış bir yazardır.
Sait'ten önce hiçbir yazarımızda bütün nüsanslarıyla sıcaklığı, açıklığıyla
Türkçe yoktur. Kalıplaşmış bir Türkçe vardır."
Sait Faik'in Bursa Erkek Lisesi'ndeki büstünde
yazanlar : Bir insanı sevmekle başlar her şey. Edebi eserler insanı yeni ve
mesut, başka, iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye, kurmaya yardım etmiyorsa
neye yarar?
Sait Faik'in Mahalle Kavgası adlı kitabındaki "İki Kişiye
Bir Hikaye" adlı öyküden bir bölüm:
Balıkçı: -Çok aç gözlüdür, dedi, Bu huyunu
sevmem ama, martı bu, Bu martı mahluku doymak bilmez.
-İnsan gibi, dedim. -Yok, dedi, insana taş atma,
insandan insana fark vardır, tok gözlüsü de olur.
-Ama azdır. -Çoktur, dedi. Karları
erimemiş Uludağ tepelerini gösterdi. -Bu
taraflarda, dedi.
|