|
|
|
Turgut
Cansever'in Bursa Anıları
(1921-2009)
Mimar, şehircilik uzmanı. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık
Bölümü’nden 1946’da mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Felsefe Bölümü’nde hazırladığı “Osmanlı ve Selçuklu Mimarisinde Sütun
Başlıkları” adlı teziyle 1949’da sanat tarihi doktoru, “Bugünün Mimarlığının
Temel Meseleleri” adlı teziyle de 1964’te doçent oldu. Ağa Han Mimarlık
ödülünü üç kez kazanmıştır.
Kubbeyi Yerine Koymak, Timaş Yayınları, 8. baskı, İstanbul, 2016,
sayfa 32 ve 69:
Biz 1928-33 arasında Bursa’da
kaldık. Benim çocukluğum Bursa sokaklarında oynayarak, şehri tanıyarak
geçti. Hisar İlkokulu’nda okudum. Bütün o sokakları tanırım. Evler esas
itibarıyla 2-3 katlıydı. Giriş katı genellikle misafirlerin kabul edildiği
bir yerdi. Yatak odaları üst katta ve esas yaşama alanı da üst kat
sofasıydı. Benim küçüklüğümde en basit insanların bile
hat ve mimari üzerine çok zengin konuşmaları cereyan ediyordu. Herkes biraz
hattat, biraz müzisyen, biraz edebiyatçıydı. Daha büyük edebiyatçıyı
saygıyla anıyor, tekrar ediyordu. Hatırlıyorum, annemin misafiri hanımlar
Bursa’da evlerin renklerini konuşurlardı. En büyük tartışma buydu. Mesela
bir hanım şöyle diyor: “Bey diyor ki: Şu bizim evin çivit rengi artık benim
canımı sıkmaya başladı, hanım. Bu sokakta, şu bey evine filanca sarıyı
koydu. O sarının yanına bizim çivit rengini kaldıralım da, beyaza boyayalım.
Ben de diyorum ki, eğer evin dışını beyaza boyarsak o zaman evin içini ne
yapacağız?” Öbür hanım, “ama sizin sokakta şuraya ışık düşer, o ışık o kadar
güzeldir ki mavi renkle beraber beyaza boyarsanız kaybolacak”.
Aydın
Boysan'ın Bursa Anıları
(1921-2018)
Mimar, gazeteci. 1945’te İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni
bitirdi. Türkiye Mimarlar Odası’nın kurucuları arasında yer aldı; yönetim
kurulu üyesi, ilk genel sekreteri ve İstanbul şube başkanı oldu. 1957-1972
yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde ders verdi. Aralıksız olarak on
yıl Hürriyet ve üç yıl Akşam gazetelerinde köşe yazıları yazdı. Çelik Palas
otelinin karşı köşesindeki villanın mimarı.
Anne tarafından da Bursalı olduğu her sohbetinde
dile getirirdi. Hatırladığı Bursa'yı şöyle anlatır:
"Annem, '93
Harbi' (1877-78) sırasında Bulgaristan Lofça'dan Türkiye'ye göçmüş bir
ailedendi. Burada uzun yıllar yaşadılar. Doğduğumda (1921) Bursa düşman
ayakları altındaydı. Bugün geldiğimde, Bursa'nın düşman ayakları altında
olmadığını ama gökdelenlerin ayakları altında olduğunu gördüm. Annemin
yaşadığı sokak Simkeşhane, olmuş Gümüşçeken! Olur mu? Sokak adlarını neden
değiştirirler, anlamış değilim... Çocukluğumda mahallemizin imamı, Bursa'da
teraviyi en hızlı kıldıran imam olarak tanınırdı. Bu yüzden olmalı, cemaati
her zaman çok kalabalıktı. Çocuk aklım yetmiyordu açıklamaya ama sonradan
bunun kahvelerde yer bulmakla ilişkili olduğunu anlamıştım. Mahallenin
erkekleri için kahvede yer tutma şansı, teravi ne kadar hızlı kılınırsa o
kadar artıyordu... Çocukluğumda, 'Bursa'nın kestanesi / Okka çeker beş
tanesi" denirdi. O kestane var mı, şimdi?... Tahinli pide, Bursa'nın bir
markasıydı. Başka yerde yoktu çünkü. Var mı hâlâ?.. Var!.. Öyle mi?.. Benim
bildiğim, avuç içi kadardı...Hastalığımda sayıklıyormuşum; getirdiler, deve
tabanı kadar! Üzerine de fırça ile tahin sürülmüş! Kara, kahverengi bir
şey... Bursa'nın şeftalisi var mı?.. Var, diyorsunuz... İnşallah vardır!..
Hem, neden alınalım ki, her şeyimiz olmuş Vaşington! Varsın şeftalimiz de
Vaşington olsun!..'
|