Yahya Kemal Bursa Sokaklarında

Yahya Kemal ve Bursa

Edebiyatımızda Bursa



Yahya Kemal Beyatlı   1884-1958

 

 

 

 

Yahya Kemal'in Bursa ziyaretlerinden iki tanesine yer veriyoruz. İlki Büyük Zafer'i izleyen günlerde Mustafa Kemal ile buluşması, diğeri 1940'taki bir ziyareti.

Mustafa Kemal'i Anadolu'ya ayak bastığı andan itibaren dikkatle takip eden ve yazılarıyla destekleyen Yahya Kemal onu bir "milli timsal" olarak görüyordu. Yahya Kemal'in yazılarının Mustafa Kemal tarafından dikkatle takip edildiği ve onun da Mehmet Akif, Hamdullah Suphi, Yakup Kadri, Falih Rıfkı gibi, milli mücadelinin içinde yer alması için Anadolu'ya davet edilen aydınlar arasında olduğu biliniyor. Yakup Kadri Ankara'ya giderken edebiyat meraklısı genç bir subayın Çankırı'da kendisine Yahya Kemal ile Falih Rıfkı'nın ne zaman geleceklerini soduğunu anlatır. Ne varki Yahya Kemal bu davete icabet edememiş, ani bir kararla Çar Ferdinand vapuruna binerek, kaplıca tedavisi gerekçesiyle Temmuz 1921'de Sofya'ya gitmişti. O tarihte arasının açık olduğu Falih Rıfkı'ya göre Yahya Kemal de birçok yazar ve şair gibi Ankara'ya davet edilmiş, fakat o, ordunun Eskişehir'de bozguna uğraması yüzünden paniğe kapılıp yol masrafları için Ankara'dan gönderilen parayı da yanına alarak Sofya'ya kaçmıştır.

Bugüne kadar Falih Rıfkı'nın iddiasını doğrulayacak bir kayda rastlanmadı. Yahya Kemal'in Anadolu'ya geçmemiş olmaktan rahatsızlık duyduğu ve kendini affettirmenin yolunu aradığı düşünülebilir. Zaferden sonra Mustafa Kemal'in Bursa'ya geleceği öğrenilince Yahya Kemal, Mustafa Şekip (Tunç) ve Şemseddin (Günültay) beyler ve on öğrenciden oluşan Darülfünun heyeti onunla görüşebilmek için 12 Ekim 1922'de yola çıkar, Mudanya üzerinden Bursa'ya ulaşır. 17 Ekimde Bursa'ya ulaşabilen Mustafa Kemal kendini karşılayanlar arasında Yahya Kemal'in de olduğunu öğrenince kendisini görmek ister ve otomobiline alır. Ertesi gün Brot Oteli'nde (aşağıda) verilen yemeğe de davet edilen Yahya Kemal, bu yemek sırasında Mustafa Kemal ile sohbet etmiş ve Alfred de Vigny'nin La Mort du Loup (Kurdun Ölümü) şiirini okumuştur.

Yahya Kemal, Mustafa Kemal'in radikal inkılaplara niyetlendiğini ve en esaslı inkılabı dinde yapmak istediğini bu yemek sırasında öğrenmiş ve, "Aman Paşam, inkılapları yaparken Türk milletinin Müslüman olduğunu gözden ırak tutmamak lazımdır" diyerek itiraz etme cesaretini göstermişti. Dindar biri değildi fakat milli kimliğin asıl yapıcısı olarak Türk milletinin kendi kültürüyle yoğurup yeniden şekillendirdiği Müslümanlığı görüyordu. Yahya Kemal'in bu yemekten kısa süre sonra Lozan heyetinde yer alması, Urfa milletvekili seçilmesi, Mustafa Kemal'in Bursa'daki yemekte dile getirilen itirazdan rahatsız olmadığını, olsa bile yazılarıyla Milli Mücadele'ye destek vermiş şairi gözden çıkarmak istemediğini gösteriyor.

Ne var ki Mustafa Kemal, Yahya Kemal'in Bursa'da söylediklerini hiç unutmamıştır. Bir gece Çankaya'daki sofrada din konusu açılınca, bir Kuran tercümesi çıkararak, "Ya Muhammed, dünya senden önce karanlıklar içindeydi" ayetini (Beşir Ayvazoğlu'nun notu: Kuran'da böyle bir ayet yoktur) okur ve, "işte arkadaşlar, Türk milletini asırlarca geri bırakan, her şeyi Kuran'da arayan bu zihniyettir. Biz bunu yıkacağız" dedikten sonra Yahya Kemal'e döner, onun Bursa'da söylediklerini ima ederek: "Ama Yahya Kemal Bey bizim bu fikrimizi paylaşmıyor, bu gece münakaşa edelim". Cahit Tanyol'un iddiasına göre, bunları kendisine anlatan Yahya Kemal bu gergin konuşmanın nasıl sürdüğünü şöyle anlatır:

"Paşam, müsade ederseniz münakaşaya katılmak istemiyorum, söyleyeceğim şeyler belki hoşunuza gitmez, nekbetime sebep olur" dedim. "Ne demek, biz inkılapları millet için yapıyoruz. Elbette kendi aramızda her şeyi açıkça münakaşa edeceğiz. Peki siz İslamiyetten önce dünyanın karanlıklar içinde olduğuna inanıyor musunuz?" diye sordu. "Elbette inanmıyorum. Bir Yunan, Roma medeniyeti var. Bunların günümüze kadar tesir eden büyük bir felsefesi var. Sokrat, Eflatun, Aristo gibi filozofları var". Gazi, "Ee, o halde?" deyince: "Paşam ben inanmıyorum, Türk milleti inanıyor", dedim. Dinin nasıl, ne şekilde tenkit konusu olması gerektiği üzerinde durdum. Dinlerin getirdikleri gerçeğin düşüncemize değil, inancımıza hitap ettiğini söyledim. Münakaşa biraz sevimsiz bir havada bitti.

     Kaynak: Yahya Kemal-Eve Dönen Adam, Beşir Ayvazoğlu, Alfa yayınları, 2017, s. 42-44

 

Yahya Kemal'in başka bir ziyareti. Tarih 16 nisan 1940, sabahın on buçuğu.

      Bugün bilmem kaçıncı defa olarak Bursa’dayım. Erkence, Çekirge’den şehre indim. Ulucami önünde, dışarıdan temiz görünen bir kahveye girdim. Bir çay içtim. Çepeçevre masalarda rastgele bir üslubda giyinmiş gencinden ihtiyarına kadar, yaşları bile pek iyi belli olmayan, kimi yerli, kimi ecnebi malından kasketli, kimi şapkalı, lakin şapkaları da yüzleri ve esvapları (giysileri) gibi soluk, tembel ve kayıtsız bir kalabalık, kirli iskambil kağıtlarıyla oyun oynuyorlardı. Bu toplulukta üzücü bir durgunluk hissettim. Bu adamlarda, daha elli sene evvelki çınaraltı kahvelerimizde sakin, temiz, eski tarzdaki Müslümanların, ilk bakışta hissedilen sevimli halleri de yoktu. Pek belli idi ki bugünküler onlar gibi tam şarklı değildiler. Komşularımız Balkanlarda görüldüğü kadar da eleştiri tavrından ve tarzından uzaktılar; en doğru denebilecek bir görüşle onlar Eski Şark’ın insan posası, yeni zamanın her zevkine bigane (kayıtsız) bir unsuruydular.

      Kahveden üzüntülü çıktım. Belediyenin önünden çarşıya doğru yollandım. Alışverişin durgunluğu elle tutulur gibi hissediliyordu. Ekseri mağaza ve dükkanlarda hiçbir müşteri göremedim.

Kaynak: Yahya Kemal’in Mektup ve Makaleleri, İstanbul Fetih Cemiyeti yayınları, 1977, s. 51