| 
  
     | Barbara Pusch
 
 Giriş: Türkiye’deki Almanlar
 Türkiye’de yerleşik 
	ve kayıtlı yabancılar arasında Alman göçmenler de vardır. Ancak Almanya’dan 
	Türkiye’ye göç eden kişilerin motivasyonları büyük farklılıklar 
	göstermektedir. Türkiye’deki Almanları şöyle kategorize edebiliriz:
 1. Şirket ve kurumların 
	çalışanları ve temsilcileri: Bu göçmenlerin çoğu erkektir; büyük bölümü 
	aileleriyle birlikte Türkiye’ye gelmiştir. Ülkede genel olarak belli ve 
	kısıtlı bir süre, çoğunlukla yalnızca birkaç yıl kalırlar. Bu grup göçmenler 
	özellikle Türkiye’nin finans, üretim ve ticaret merkezi olan İstanbul’da 
	yerleşiyor.
 2. 
	Evlilik göçmenleri yani Türk vatandaşlarıyla evli Alman vatandaşları: Bu 
	grubun çoğunluğunu ise kadınlar oluşturur.
 3. Türk-Alman karma evliliklerden doğan çocuklar: 
	Bu grubun üyelerinin sayısı da sürekli artmaktadır. Bu çocukların çoğunun 
	çifte vatandaşlığı vardır.
 4. Alman emekliler: Giderek artan sayıda Alman 
	vatandaşı emekli olduktan sonra Ege ya da Akdeniz kıyılarına yerleşmekte ve 
	buradan kısmen gayrimenkul de satın almaktadır.
 5. Alternatif yaşam 
	arayışındaki Alman vatandaşları: 35-60 yaş arası olup meslekî ya da ailevî 
	hayatında bir değişimden geçen ve Türkiye’de kendine farklı bir yaşam kurmak 
	isteyen Alman vatandaşları, bu gruba girer. Aralarında serbest çalışan 
	sanatçılar olduğu gibi, küçük şirket veya dükkân sahipleri de vardır. Daha 
	çok Güney sahillerinde veya kozmopolit ve kültürel olarak zengin olan 
	İstanbul’da yerleşmektedirler.
 6. Türkiye kökenli Alman vatandaşı göçmenler: 
	Yalnız Alman veya hem Türk, hem Alman vatandaşı olup Türkiye’ye geri 
	dönenler bu grubu oluşturur. 1980’lerde “konuk işçilere” ve ailelerine 
	ülkelerine geri dönmeleri için teşvik primi verilmesinden sonra, yüksek 
	nitelikli işlerde uzmanlaşmış Türkiye kökenli birçok göçmen geri dönerek 
	Türkiye’ye yerleşmiştir.
 7. Boğaziçi Almanları: Bu gruptakilerin ataları 
	Osmanlı İmparatorluğu ile ticaret yapmış ya da Osmanlı ordusuna danışman 
	olarak hizmet etmiştir. Çocukları ve torunları bugün çoğunlukla Türkiye 
	Cumhuriyeti vatandaşıdır. Boğaziçi Almanları teriminden de anlaşıldığı daha 
	çok bugünkü İstanbul’a yerleşmişlerdir.
 8. Erasmus öğrencileri: Türkiye’deki bu 
	yabancılar grubu görece yenidir. Üniversiteliler, Alman yüksek eğitim 
	kurumlarının Avrupalılaşması süreci sonucunda, Türkiye üniversiteleriyle 
	imzalanan anlaşmalar zemininde ülkeye gelmektedir.
 Bianca 
	Kaiser, 1933 ilâ 1944 yılları arasında Almanya’daki Nazi rejiminden kaçıp 
	Türkiye’ye sığınan siyasi mültecileri de bu gruplara ilâve eder.
 
 Bugün Bursa’daki Almanlar
 Bugün Bursa’da yaşayan Almanlar arasında bazı gruplar öne çıkar: Alman 
	firmalarının çalışanları ve temsilcileri, evlilik göçmenleri ve Türk-Alman 
	karma evliliklerden doğan çocuklar ile Türkiye kökenli Alman vatandaşları. 
	Osmanlı İmparatorluğu zamanında bugünkü Türkiye sınırları içine gelip 
	yerleşenlerin ahfadı, Alman emekliler, alternatif bir hayat kurmak üzere 
	gelen Almanlar ve Erasmus öğrencileri genellikle Bursa’yı tercih etmemekte 
	veya burada yaşamamaktadır. Bunun farklı nedenleri vardır:
 Bursa 
	görece soğuk iklimiyle, Alman emekliler için pek cazip bir yerleşim yeri 
	değildir. Onlar daha çok güney sahillerinin sıcak Akdeniz iklimini tercih 
	ederler. Alternatif bir yaşam arayışındaki Alman vatandaşlarının da yolu 
	nadiren Bursa’ya düşer. Yükselen bir sanayi kenti olarak Bursa, bu grup için 
	sanırız “ikinci vatan” olacak kadar büyük bir cazibe sunmaz. Bu grup 
	açısından özellikle küresel bir şehir olarak İstanbul, Akdeniz’in ya da 
	Ege’nin turistik merkezleri ve alternatif yaşam tarzlarını destekleyen diğer 
	yöreler daha çekicidir. Bursa Uludağ Üniversitesi’nde ve yeni kurulan diğer 
	iki yüksek eğitim kurumunda (Bursa Teknik Üniversitesi ve Bursa Orhangazi 
	Üniversitesi) henüz İngilizce bölüm ve ders bulunmaması yüzünden Bursa’da 
	Erasmus öğrencisine de pek rastlanmaz. Almanya Federal Cumhuriyeti’nin 
	Bursa’daki fahrî konsolosu Sabine Sibel Cura-Ölçüoğlu’nun ve Bursa Türk 
	Alman Kültür Derneği başkanı Gündüz Gözgüç’ün söylediğine göre son 
	zamanlarda tek tük Alman vatandaşlarının da yolu, eğitim amacıyla Bursa’ya 
	düşmektedir. Örnek olarak, Hessen Eyaleti ile Bursa Teknik Üniversitesi 
	arasındaki bir ortaklık anlaşması sonucunda Bursa’da birkaç aylık staj yapan 
	eğitimciler gösterilmiştir. O nedenle uluslararası işbirliğinin önümüzdeki 
	yıllarda artarak kurumsallaşması koşuluyla gelecekte daha çok sayıda Alman 
	vatandaşının eğitim ve öğrenim sürelerinin bir bölümünü Bursa’da geçirmeleri 
	beklenebilir.
 Bursa, tam bir patlama yapan tekstil ve otomotiv sanayii ile 1980’lerden, 
	özellikle de 2000’li yıllardan itibaren birçok Alman şirketi ve Türk-Alman 
	ortaklığı açısından cazip bir üretim yeri haline gelmiştir. Bursa Ticaret ve 
	Sanayi Odası’nın (BTSO) bir araştırmasına göre 2007 yılında Bursa’da 
	faaliyet gösteren 197 şirket vardı. Yabancı şirketler arasında Almanya, 47 
	firmayla başı çekiyordu. Farklı kaynaklara bakılırsa sayı, yükselme 
	eğilimindedir. Buna göre 2009’da Bursa’da artık 61 Alman şirketi veya 
	Türk-Alman ortaklığı faaliyet gösteriyordu. Bu şirketlerin çoğunda vatanını 
	terk ederek buraya çalışmaya gelen Almanlar istihdam edilmektedir. Bu iş 
	göçmenleri genellikle aileleriyle birlikte üç yıllığına Bursa’ya gelir. 
	Bursa’da Alman okulu bulunmadığından özellikle çocuksuz kişiler veya 
	çocukları henüz eğitim çağına gelmemiş aileler Bursa’yı tercih etmektedir.
 Ancak insanları Bursa’ya çeken sadece kazanç ve kariyer imkânları değil, aşk 
	da olabiliyor. Bir Türk vatandaşıyla evlenerek gelenleri yakın zamana kadar 
	yalnızca kadınlar oluşturuyordu. Ancak son zamanlarda tek tük de olsa artık 
	yabancı erkekler de evlenerek buraya göç etmektedir. Bu göçmenler 1970’lerde 
	ve 1980’lerde özellikle Türk Alman Kültür Derneği’nde örgütlenmişti. Dernek 
	gerçi hala varlığını sürdürmektedir ancak bir dönüşüm süreci geçirmekte, o 
	nedenle söz konusu gruba pek hitap etmemektedir. Bu grubun bugünkü buluşma 
	noktası uluslararası bir kadın derneği niteliğindeki Bursa International 
	Women Association (BIWA)’dır. Dernek, faaliyetleriyle bütün dünyadan 
	kadınlara deneyimlerini paylaşmak, ilişki kurmak ve başka uğraşlar için bir 
	forum niteliğindedir.
 
  BIWA üyeleri 2015'te Heykel'de
 
 Bursa’da yaşayan ve çalışan kaç 
	Alman vatandaşının resmi ikâmet ve çalışma izni aldıkları bilinmiyor. 
	Bursa’daki fahrî Alman konsolosluğunun kayıtlarına geçen 200 civarında Alman 
	vatandaşı vardır ve bu, sayılar hakkında bize bir fikir vermektedir. Fahrî 
	konsolosun verilerine göre bu sayının üçte birini Bosch firmasının 
	çalışanları ile aileleri oluşturuyor. Kalan üçte iki, başka Alman 
	şirketlerinin çalışanları (ve aileleri) ile evlilik yoluyla göç edenlerden 
	oluşmaktadır.
 
 Günümüzde Bursa’da Almanların 
	Yaşantısından Kesitler
 Aralık 2011 ve Ocak 2012 tarihlerinde 
	Nelli Böhm ile birlikte Bursa’daki Alman vatandaşları ve Almanya’dan geri 
	dönmüş olan Türkiye kökenli göçmenlerle tekil ve grup halinde yaptığımız 
	tartışma ve mülakatlarda, Türkiye’deki diğer göçmenlerin de sıklıkla dile 
	getirdikleri uyum sorunlarının vurgulandığına tanık olduk: Türkiye 
	toplumundaki sıkı aile bağlarından ve kadın-erkek ilişkilerindeki 
	muhafazakar modellerden dem vuruldu, çalışma izni alırken çekilen 
	zorluklardan, yabancı diplomaların tanınmasında karşılaşılan güçlüklerden ve 
	uzun mesai saatlerinden ve benzerlerinden şikâyet edildi. Diğer 
	araştırmalardaki gibi burada da, mülakat
 yaptığımız kişiler başlangıçta yaşadıkları 
	zorlukları kendi uyum süreçleri ile karşılaştırdılar ve çevreye uyumlarından 
	ve çevrenin onlara uyum güçlüklerinden söz ettiler.
 Peki, 
	Bursa’daki Alman vatandaşlarının yaşantısını bugün hangi faktörler 
	belirliyor? Almanya’dan Bursa’ya göç akışı açısından en önemli faktör, 
	kentte bir Alman okulu bulunmayışıdır. Yaptığım görüşmelerde birçok kişi hep 
	aynı konudan söz etti: Kentte uluslararası ya da Alman bir eğitim kurumu 
	olmadığı için, Bursa’ya sadece çocuksuz ya da çocukları okul çağına gelmemiş 
	göçmenler gelebilmektedir. Çocuklu aileler, İstanbul veya İzmir gibi Alman 
	okuluna sahip kentleri tercih ediyor. Bosch firması Bursa’yı okul çağında 
	çocuğu olan personel için de cazip hale getirebilmek üzere, bir Türk özel 
	okulunda Alman bir öğretmen istihdam ettirmekte ve maaşını ödemektedir. 
	Öğretmen 1. sınıftan 8. sınıfa kadar isteyen çocuklara Almanca anadil 
	eğitimi vermekte ve böylece onları Almanya’ya geri dönüşe veya başka bir 
	Alman eğitim kurumuna geçişe hazırlamaktadır. Şu anda bu okulda Almanya’dan 
	altı çocuk Almanca dilinde eğitim görmektedir. Büyük yaşta çocukları olan 
	Bosch çalışanları ailelerini Bursa’ya getirmiyor ve İstanbul ile Bursa 
	arasında gidip geliyorlar. İki kent arasındaki mesafe, hızlı feribot 
	bağlantısı sayesinde bir buçuk saate indiği için eşler ve çocuk(lar) 
	İstanbul’da oturuyor; erkekler ise Bursa’da çalışıyor ve hafta sonu (ve 
	kısmen de hafta içi ) evlerine gidiyorlar.
 Bursa’daki Alman toplumunun sosyal 
	ve kültürel imkânları da sınırlı. Bu açılardan çok zengin olanaklar sunan 
	İstanbul ile karşılaştırılamaz. 1970’lerin sonunda kurulan Türk Alman Kültür 
	Derneği’nin bugün 60 kadar üyesi bulunuyor. Dernek yöneticisinin ve diğer 
	bazı dernek üyelerinin bize üzülerek belirttikleri gibi dernek eski 
	canlılığını muhafaza edememiş. Yukarıda zikrettiğimiz Bursa International 
	Women Association (BIWA) ise 2008 yılına kurulmuş ve 70 civarındaki üyesine 
	bilgi alışverişi, sosyal ilişki platformu ve (özellikle çocukları da 
	kapsayan) farklı faaliyetler sunuyor. Bosch firması yabancı çalışanları için 
	değişik boş zaman aktiviteleri ve kültür programları organize etmekte ve 
	çeşitli mülakatlardan da anladığımız gibi Alman personel ve aileleri 
	bunlardan seve seve faydalanmaktadır.
 Bunlara ek olarak Bursa’daki Fransız 
	Kilisesi Kültür Evi’nde yaklaşık ayda bir kez Almanca ayin yapılmakta, 
	cemaat duanın ardından bir arada oturup sohbete devam etmektedir. 
	İstanbul’daki Alman Katolik St. Paul Cemaati papazı bu amaçla ayda bir kez 
	Bursa’ya gitmektedir. Ancak kiliseye düzenli olarak giden bir hanımın 
	verdiği bilgiye göre Bursa’daki ayine çok az sayıda insan katılmaktadır.
 Görüştüğüm çoğu kişi Bursa’daki Almanca konuşan topluluğa yönelik 
	faaliyetler oldukça kısıtlı olmasına karşın, Bursa’da gayet mutlu 
	hissettiklerini ifade etti. Almanya’dan görevli olarak gelenlerin çoğu 
	Bursa’nın giderek Avrupaîleşmesinden de ziyadesiyle hoşnuttur: “Avrupalı 
	yaşam tarzı açısından baktığımızda son on yıl gibi bir sürede [Bursa’da] pek 
	çok şeyin olumlu anlamda değiştiğini söylemek mümkün. […] on, on iki yıl 
	önce Bursa’da bulunmuş kişilerle tanıştık ve onlardan, eskiden şehirde pek 
	çok şeyin bulunmadığını öğrendik. Yani o zamanlar, açıkça söylemek 
	gerekirse, sadece Türk dükkanları ve ürünleri varmış. Ama son yıllarda 
	Metro, Media Markt, Bauhaus gibi şirketler de Bursa’ya geldi. Yeni, güzel ve 
	modern alışveriş merkezleri açıldı, metro ağı genişletildi vb. Yani şimdi 
	söylemek gerekir ki, Avrupalılaşma yolunda kuvvetli bir gelişme var. Bu, 
	şehri elbette yabancılar için de daha cazip hale getiriyor.” Almanya’dan 
	kesin dönüş yapan bir hanım da bambaşka bir arka plandan gelmesine rağmen 
	Bursa’daki yaşam standardıyla ilgili sorumuza çok benzer bir cevap verdi: 
	“Almanya da artık eskisi gibi değil. Yani, benim buradaki durumum oradaki 
	arkadaşlara nazaran ya aynı, ya da daha iyi sayılabilir. Benimle birlikte 
	üniversite okuyup Almanya’da çalışan arkadaşlarıma bakıyorum da, yaşam 
	kalitemiz hemen hemen aynı. Erkek de, kadın da çalışınca aynı standartlara 
	kavuşuyorsun, aynı düzeye geliyorsun bence. Hatta bence burada yaşamanın 
	avantajları bile var: Asıl avantaj bende, diyorum arkadaşlarıma her 
	fırsatta, bir kere hava çok iyi, yılda en az on ay güneş var, yemekler 
	şahane, sonra canım istediğinde plaja uzanabiliyorum, canım istediğinde 
	kayak yapmaya dağa çıkabiliyorum.” Konuştuğumuz tüm kişiler, Bursa ve 
	çevresinin insanlara boş zamanlarında sunduğu zengin imkânları çok olumlu 
	bulmakta ve övmektedir. Göze çarpacak kadar çok kişi Bursa’da yaşamaktan ne 
	kadar mutlu olduğunu dile getirmiştir. İstanbul, yakın olmasına karşın 
	devasa bir metropol olarak fazla büyük, fazla hareketli ve yorucu 
	görüldüğünden, Bursa’ya gerçek bir alternatif sayılmamaktadır.
 
 Sonuç
 Almanların 
	ve Almanya’dan dönen Türkiye kökenli göçmenlerin Bursa’daki yaşam ve çalışma 
	koşullarını belirleyen birden fazla etken vardır ve bu faktörlerin birçoğu 
	da küresel ve/veya Türkiye’nin geneline ilişkin eğilimlerle ilişkilidir. 
	Bursa’da yükselen ekonomik hayat son yıllarda yabancı, Alman ve Türk-Alman 
	şirketlerini giderek daha fazla kente çekmektedir. Bu şirketler yalnız 
	kentteki yerli nüfusa istihdam sağlamakla kalmamakta, örneğin yüksek 
	eğitimli Türkiye kökenli ve Alman göçmen gruplarını da Bursa’ya çekmektedir. 
	Gelecekte hangi kesimlerin Bursa’ya gelmeyi ve burada yaşamayı tercih 
	edeceği sorusunun yanıtı ise Bursa’nın göstereceği kentsel gelişime 
	bağlıdır.
 *          
	*        *         
	*           *          
	*
 Barbara Pusch Viyana Üniversitesinde sosyoloji, Türkoloji, etnoloji ve 
	felsefe okudu. 1996 yılında doktora ve 2003’de doçentlik unvanını aldı. 
	Yirmi yıldır aşkın bir süredir İstanbul’da yaşayan Pusch doktora sonrası 
	çalışmalarında Türkiye’de kadın ve İslam’la ilgili birçok projede yer aldı. 
	2005’ten itibaren göç çalışmalarına yöneldi. Ayrıca İstanbul Teknik 
	Üniversitesinde, Bahçeşehir Üniversitesinde sosyoloji dersleri ve Viyana 
	Üniversitesinde günümüz Türkiye’si ile ilgili birçok ders verdi.
 
 İdeal Kent dergisi, 14 (2014):234-251’den kısaltarak alınmıştır.
 |