Mudanya'ya Gelen Mübadiller

Mübadele

107 Yıllık Zarfın Öyküsü

 

Bursa ve Rumlar

Trilye Tarihi

Trilye Anıları

Mütareke Anıtının Hikayesi

 

 

   

                                                                                                                                                            Emir Savaş Doğan

  Mübadele öncesi (1924 öncesi Mudanya) Mudanya'nın demografik yapısını yoğunluk sırasına göre;

-Rumlar

-Ermeniler

-Yahudiler

-Arnavutlar(1050 yılında gelen Ortodoks Arnavutlar)

-Türkmen Boyları (Mudanya'nın Osmanlı egemenliğine geçmesiyle 1325 yılında Erzincan'dan gelenler)

-Tatarlar (1860'lı yıllardan itibaren Büyük Kafkas göçüyle gelenler)

-1919'da Parga'dan (Yunanistan) gelen Türkler şeklindeydi.

    Mudanya Osmanlılar zamanında da Bursa’nın önemli bir iskelesiydi. Ekonomik önemi çok fazlaydı. Mudanya iskelesinden İstanbul’a buz, pirinç, mısır, tütün, üzüm vs. sebze ve meyve gönderiliyordu. Bir süre sonra kaçakçılık başlamıştı. Pirinç, mısır, tütün vs. hububat kaçak olarak İstanbul’a yollanmaya başlanmıştı. Bunu üzerine devlet Burgaz’da bulunan bazı kişileri kaçakçılığı önlemek maksadıyla görevlendiriyor. Bu kişilere derbentlik görevi (Derbent: set çeken, engelleyen anlamındadır.”Tepederbent” ismi buradan geliyor.) veriyor.

    19. yüzyıllarda Mudanya’nın ticaret hayatında ilk üç gurup; Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler önemli yer tutmaktaydı. Özellikle ipekçilik, şarapçılık önemli gelir kaynağıydı.

    20.yüzyılı başlarından itibaren Mudanya’nın ticaret hayatından önce Ermeniler sonra Rumlar ve Yahudiler çıktılar. Ağustos 1922 öncesinde ve mübadele sonrasında Rum nüfus tamamıyla Mudanya’dan ayrılmıştır.

    Bursa'ya gelen ilk göçmen kafilesi Mudanya üzerinden 19 Aralık 1923'te ulaşmıştır. Göçmenler Mudanya'ya Tuzla üzerinden getirilmiş ve burada karantina göçmenlerin dezenfekte işlemleri yapılmıştır. Ayrıca Mudanya'da 1.000 ve Bursa'da 500 kişilik misafirhane ve dispanserde faaliyete geçirilmişti. Burada kimlik denetimleri yapılan göçmen ailelerine, aile reisi adına düzenlenmiş kimlik belgesi verilmiştir. Bu dönemde soyadı kanunu olmadığından aile reislerine lakaplarına uygun belge verilmiştir.

    Bursa göç alan en büyük il olurken, Mudanya da en büyük ilçe oluyor. Mudanya'da Girit ve Drama'dan vapurlar ile gelmiş olan mübadiller Mudanya merkezde 1.084 kişi olmak üzere, köylerden Burgaz'da 47, Dereköy'de 1.318, Misabolu'da 216 kişi iskan edilmiştir.

    1923 ve 1924 yıllarında 16 gemi kalkıyor Girit'ten. Bunlardan ikisi geliyor Mudanya'ya; “Kırzade ve Nusret” gemileri. Bu gemilerle gelen Giritli mübadiller yeni vatandaşları oluyor Mudanya'nın. Girit'ten gelenlerin ilk kısmı 1924 yılı Mart ayı başlarında Kırzade gemisi ile Mudanya'ya ulaşırlar. Gelen çok sayıda Giritli Mudanya'ya, Burgaz'a, Siği'ye, Tirilye'ye ve Dereköy'e yerleştirilirler. Aynı yılın Haziran(1924) ayında ulaşan Nusret (İlk adı Diana olan ahşap gemi).(1921-1927 yılları arasında Bursa'ya gelen mübadil sayısı toplam 34.453. Erkek 17.393, Kadın 17.060 KAYNAK: D.İ.K.verileri )

  1915'te Amerika'da yapılıp, yerli armatörlerin gemi alımına teşvikiyle ilk Türk alıcısı “Kırzade Rıza Bey” olduğu için 1924'te Kırzade adını almış. Bir yıl sonra el değiştirip adı Hisar'a dönüşecektir.

    Kırzade seferdeyken doğan bebeğe Kırzâde, Nusret'in kırk günlük Girit-Mudanya seyrinde doğan kız bebeğe de Nusriyet adı verilmiş. Daha sonraki yıllarda Ankara gemisi ile gelenler oluyor(1925). Bu gemi ile gelenler hali vakti yerinde olan mübadiller. Bu gemilerle gelen Giritli mübadiller yeni vatandaşları oluyor Mudanya'nın. Girit'ten gelen gemiler yalnızca Kandiya'dan 3.600 civarı mübadil getiriyor Mudanya'ya. Bursa, Mudanya ve civarına, Kandiye’den içlerinde yağcı, zeytinci, kunduracı, terzi, dokumacı, marangoz gibi mesleklere sahip 2.800 mübadil getirilmiş ve yerleştirilmişti.

KARŞILAŞILAN SORUNLAR

    1923 öncesi ve sonrasında gelen göçmen ve mübadiller Mudanya'nın sosyo-kültürel yapısında kalıcı ve etkin değişimlere neden olmuşlardı. Rumlarla uzun bir süre birlikte yaşayan Mudanya yerli halkı Tatarlardan ve Türkmenlerden oluşmaktaydı. Mudanya'nın yerli mahallesi denilen bugünkü Tahirpaşa konağı civarında eski Osmanlı mimarisi tarzında yapılardan oluşan mahallelerde oturmaktaydılar. Rumlar ise deniz kıyısında Levanten ve Rum mimarisinin hakim olduğu evlerde barınmaktaydılar.

    Mudanya’ya mübadele öncesinde, Girit ve Yunanistan’dan özellikle Parga’dan da gelen Müslüman Türkler de olmuştu. Girit'ten gelen mübadiller nüfus yoğunluğu bakımından diğer göçmenlerden sayıca fazlaydı. Mudanya’ya gelen mübadillerin büyük çoğunluğu “Girit Adası’ndandı.

    Rumlar, Giritlilerin Mudanya’ya geldiği 1924 yılından önce Mudanya’dan ayrılmışlardı. Giritliler, sonradan Giritli Mahallesi adını alacak olan buradaki evlere yerleştirildiler. Burada İtalyan mimarisinin hakim olduğu özgün binalar mevcuttu. Rumlar giderlerken sahip oldukları binalara diğer kasabalarda olduğu gibi çok fazla hasar vermemişlerdi.

    Girit’ten Mudanya’ya gelen mübadiller arasında okuma-yazma bilenlerin sayısı çok azdı. Büyük bir bölümü kırsal kesimden gelenlerdi. Belki de Osmanlının en büyük yanlışlarından biri dil ve eğitimin ihmali ve oralarda iki yüz elli yıldır yaşayan kendi halkını cahil bırakmasıydı.

    Temmuz/2015’te rahmetli hocamız Mehmet Demirtaş ile yaptığım “Dereköy’e Gelen Mübadiller” konulu söyleşimizde eğitim konusunda şunları söylüyordu: Köyüm Dereköy'e göçmen olarak gelen Giritli sayısı 88 hane... Bunu kesinlikle çok iyi biliyorum. Çünkü Hüseyin dayım köydeki tek okur-yazar olduğu için, Türkçe ve Rumca bildiğinden Dereköy'deki iskanda (18-19 yaşındaydı) katiplik yapmış. Gelen-gidenin kaydını tutmuş, mal dağıtımında, mal verilmesinde ve sair işlerde bulunmuş biri. Hüseyin dayım iyi eğitim almıştı. Yunan Rüştiyesi’nde okumuş. Dereköy’e gelen mektupları, gazeteleri köy kahvesinde ahaliye hep o okurmuş. Bir gün ona dedim ki; " Bir şey dikkatimi çekti dayı, Dereköy'e gelen Giritli 88 hane (yaklaşık 250-300 kişi)arasında okuma bilenlerin sayısı 5-6 kişiyi geçmiyor. ‘Bak oğlum’ dedi; " buraya gelen Giritlilerin hiçbirisi eğitim görmedi. Çoğunluğu Kandiye’de işçi, balıkçı, arabacıydı. O bakımdan eğitim hemen hemen hiç yok. Hatta okumak isteyenleri Yunanlar bir sürü engeller çıkartarak okula göndertmedi, engellediler…"

    Mübadillerin Mudanya'ya geldikleri dönem itibarıyla karşılaştıkları sorunlar oldukça fazla idi. Sosyolojik açıdan toplumsal direnç doğuran sorunların iki büyük unsuru vardı; “DİN VE DİL.” Sosyo-kültürel yaşamlarında uyumu zorlaştıran faktör “dil” sorunuydu. Bu sorun diğer bölgelere yerleştirilen mübadiller için de geçerliydi.

    Girit’te gündelik hayatta yaygın olarak Rumca konuşan Müslümanlar, Türkçeyi çok az bildiklerinden veya hiç bilmediklerinden yeni topraklarında kendilerini ifade etmekte güçlük çekmişlerdir. Bu durum onların, görevlilerle ve özellikle de yeni komşularıyla sorun yaşamalarına neden olmuştur. Girit’te “Türkler dışarı!” sözlerine muhatap olurlarken, yeni topraklarında “yarım gâvur”, “gâvur tohumu!” gibi sözlerle itham edilmişlerdir.

    Dil sorunu ilk kuşak üzerinde oldukça ağır bir travma yaratmış, mübadillerin uzun süre kendi içlerine kapanmalarına neden olmuştu. Hiç anlatmadılar geldikleri toprakları, hiç konuşmadılar acılarını, yaralarını. Kimseyle paylaşılmayan o sessiz acının yangınlarına yine onların gözyaşlarında tanık olduk. Türkçeyi çok az konuşabilmeleri, farklı alışkanlıklara sahip olmaları nedeniyle bir dışlanmayla karşılaşan Giritli mübadiller, bu dönemde kendi iç dünyalarına kapanmışlardır. Ahmet Yorulmaz “Kuşaklar ya da Ayvalık Yaşantısı adlı eserinde yaşananları şu ifadelerle anlatıyor:  “Dilleriyle alay ettiler, alışkanlıklarıyla alay ettiler… Bu dışlanma, Giritlinin içe dönük yaşamını daha da pekiştirdi. Mahalle kahvesinde, Giritli Giritliyle, oturmaya özen gösterdi; sohbetini hemşerisiyle yaptı; sorunlarını onunla halletmeye çalıştı.”

    "Gitti gavur, geldi gavur" tanımlamasına uzun yıllar maruz kaldı. Müslüman olduklarına uzun süre inanılmadı. Oysa onlar Müslüman dine sahip Rumca konuşan Girit'in Müslüman halkındandılar. Dualarını Rumca okurlardı. Uzun yıllar yerli halkla kız alıp-vermediler. Yerli mahallesi-gavur mahallesi ayrımına ve tanımlamasına maruz kaldılar. Önemli bir kısmı uzun yıllar ekonomik sıkıntılar içinde yaşamaya çalıştılar. Ama yine de yaşam biçimlerinden, gelenek ve göreneklerinden, beslenme ve yemek kültürlerinden vazgeçmediler.

    Mübadillere karşı Müslüman yerli halkta oluşan önyargılara karşı Tahmiscizâde Mehmet Macit “Girit Hatıraları” isimli eserinde cevap veriyor: “Girit Türklerinin mahdut bir kısmı Türkçe bilmemekle beraber, kalplerinde besledikleri Türk millî duygusu, Türk hamiyetperverliği, hiçbir zaman, hiçbir suretle sarsılmamıştır, sarsılmayacaktır da. Ben değil, Türk tarihi diyor ki, bu unsur, yalnız son günlerde değil, tâ II. Mahmud devrinde Yunan devletinin kuruluşundan (14 Eylül 1829) şimdiye kadar geçen bir asrı aşkın bir müddetten beri Yunan parmağıyla Girit’te çıkarılmış olan devamlı isyanlara karşı, her zaman kahramanca çarpışarak vatanını müdafaa etmiş, kardeşleri olan Türk askerlerinin ada da giriştikleri askerî harekât esnasında, onların yanında daima ileri karakol vazifesini görmüş, bu yolda can ve mal feda etmekten bir an geri kalmamış, cidden kahraman, Türkoğlu Türk bir unsurdur…” (Tahmiscizâde Mehmet Macit, Girit Hatıraları)

 GİRİTLİ MÜBADİLLERİN MUDANYA’DAKİ FAALİYETLERİ

    Girit’ten gelen mübadiller orada sürdürdükleri faaliyetlerine göre iskan edilirler. Mesleki faaliyetleri olanlara (terzi, kunduracı, berber, marangoz..) dükkan, tarımla uğraşanlara zeytinlik ve tarla verildi.

Emekli öğretmen Mehmet Akbaş Mudanya’daki Giritli mübadilleri şöyle anlatıyor: "'El sanatları deyince Giritliler akla gelir. Gemiyle gelirken dokuma tezgahlarını getirdiler. Eski kumaşlardan patcwork dokuma yolluklar bizimle başlamıştır. Eskiden mahallemizdeki her sokak içinde en az beş evde dokuma tezgâhı vardı. Mehribar Hanım, Zehra Hanım el dokumasıyla geçinenlerdendi. Giritli Mehmet Paşa iyi bir terziydi, yine giyecek de satan Bezzaz Mehmet Efendi. Ayakkabı ustalarımız pek ünlüydü. Atatürk'e de körüklü çizme yapmış Giritli Bilal Usta, Bursa çevresinde bile bir numaraydı. Demircilik sonra… Arazide çalışanların aksamı dahil her türlü demir işini kotaranlar Giritliydi o zamanlar. Nalbant Ali Usta, at arabası da yapan Abdullah Usta. Sonra köfüncülük, semercilik gibi zanaatları da Giritliler getirmiştir.”

    Mudanya’dan ayrılar Rumlar, kunduracılık, terzilik, berberlik, marangozluk gibi kişisel bilgi ve beceri gerektiren işleri özellikle yerli halka öğretmemişlerdi. Rumların Mudanya’yı hızla terk etmelerinden bu mesleklerle ilgili boşluğu Girit’ten gelen mübadiller kısa sürede doldurmuştu.

Bu sitenin son güncelleştirilme tarihi 25/01/25