Necati Kartal'ın Anıları

Bursa'nın İlçeleri

Gemlik Atatürk Parkı

Gemlik Filateli Derneği

 

 

 

    Poyraz deyince, körfezde eğer 100 gün rüzga esecekse, bunun 90 günü ya poyrazdır ya karayel. Yani kuzey rüzgarları. Çok eserse sadece denizi zoğutur. Ama zarar vermez, yazın sıcağında havayı serin tutar. Ama Mudanya'ya yaramaz. Çünkü geceleri çok eser, deniz kıyısında oturmanızı engeller. Bu nedenle eski Gemlikliler Mudanya'yı pek beğenmezdi. Şimdi size 60'tan kopup 70'lerin sonuna giden bir yaşam kültüründen esen Gemlik poyrazını anlatmak istiyorum.

     

     Gemlik manav tabir edilen eski Türkmenlerin, Rum ve Ermenilerle birlikte oturduğu küçük bir yerleşim iken, 1. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında göç aldı. Preveze'den ve mübadele sonrası Girit'ten gelenler ile 93 Harbinde Gürcistan'dan göçenlerin yerleştiği, yurt içinden ise 38 Dersim ve 50'li yıllarda Artvin'den göç edenlerin buluştuğu küçük bir kasaba olmuştu. Bu nedenle de çok kültürlü yaşamı harmanlamış modern bir ilçeye dönüştü.

   Gemlik dünyada insan yaşamı için en elverişli coğrafya olan olive kuşağının içinde 60'lara kadar baş başa yaşamış, zeytinyağı, balık, sabun, yosun, iyot ve iskele civarı rakı kokan şirin bir ilçeydi.

   Evet yağ kokardı çünkü bir tarafta sabun fabrikalarının pirinalarından, diğer tarafta şehir içindeki yağhanelerden ve denizde yıkanan çullardan yağ kokusu yayılırdı. Yağhaneler şehrin içindeydi. Yeni Mahalle ve Kayıkhane'nin birleştiği yerde Mehmet Turgut'un, Atlas Sinemasına giderken solda Halil Ünal'ın babasının, Balıkpazarı hamamı aralığında Umur Çorum'un yağhanesi vardı ve hepsi taşbaskıydı. Henüz kontünü sistemi yoktu.

    Balıkpazarı, Halitpaşa, Kayhan ve Orhaniye mahallelerinde ipek böcekçiliği yapılırdı, böcekhaneler vardı. Bu nedenle mahalle boşluklarında her yerden dut ağacı fışkırırdı. 70'lerin ikinci yarısında birden kaybolup gittiler.

    Denize gelince, 1973'e kadar rıhtım yoktu. Evlerin önünde girerdik denize. Ekmek bıçağına çıta bağlayarak pisi balığı avlardık. Daniş Beyin, Rıza Çelebi'nin, Afif Turangil'lerin, Bekçe'lerin evleri yalı gibiydi. Diğerleri de deniz kıyısı evlerdi. Sadece, o da üç katlı bir tanecik apartman vardı.

            

   Diğer tarafta Kafoğlu ve Alemdar sabun fabrikalarının küçük yağ ve kostik iskeleleri vardı. Şimdiki Ziya Kaya ve Hisar mahallesi çocukları orada yüzerdi.

  Balık için uzak yerlere gitmeye gerek yoktu. Halitpaşa Mahallesi Mektep Sokak yani bizim evin çıkış aralığı voli yeriydi. Geceleyin manyat ağı ile balıkçılar orada kolon basardı. Balık müzayedesi iskelenin yanında sabah 5-6 civarı gerçekleşirdi. O tarihlerde müzayede memuru rahmetli avukat Rıza Çakıcı'nın babası Mehmet Amca idi. Bütün Bursa lokantaları buraya gelirdi.

   Manastırda ev yoktu, sayfiye yeriydi. İlk olarak galiba 1975'te Eskişehirliler Sitesi yapıldı. Manastır'ın Kumla yolu girişinde yarıya kadar yosun kaplamış bir zeytin havuzu vardı  ki, benim yaşımda olanların tümü girmiştir, tuzlu suyu vücuttan atabilmek için. Yoldan aşağı inerken ünlü Manastır Gazinosu karşılardı sizi. Aklı başında, temiz akşamcıların mekanı olan Manastır Gazinosunu Soner ve İlker Aygen'in babası Necati Amca çalıştırırdı.

   Gemlik'ten Kumla ve Manastır'a minibüs değil, daha çok motorlar kalkardı. Küçük tekneler Manastır'a, büyükleri Kumla'ya çalışırdı. Bir de Kadınlar Denizi vardı. O zamanki adıyla Tadüdü'nün orası. Komşumuz Rıza Kaptan oraya sefer yapardı. Şimdiki Taytüydü, o zamanki adıyla Tadüdü'ye kadınları taşırdı. Buraya erkekler giremezdi.

          

   Yazlıkçıların yüzme yeri Kumla'daydı. 70'lerde Terme Selçukların, İsmail Tatlısözlü'nün kampından sitelere dönüşüm başladı yavaş yavaş. Önce Kadınlar Denizi'nin az ilerisine Sınırtaş Sitesi yapıldı. Ardından K. Kumla'ya Necati Çam'ın Beyaz Yalı, İbrahim Üre'nin Ayşem Sitesi, Arzum Sitesi, Yüksel Kardeşler, Sami ve Selahattin Çekçel kardeşlerin Seç Sitesi ile Karacaali'de Hasın Kızıltan'ın Çamlık Sitesi, orta sınıfın yazlık mekanları oldu.

   Ailece ya da medeni akşamcılar için Demirizler ve Recep  Yüzücügil'in çalıştırdığı, iskelenin yanındaki Liman Restaurant ve Halit ve Eyüp Korkusuz'un babaları aşçı Mustafa'nın Evin Restaurant deniz kıyısında rakı-balık hizmeti verirdi.

   Caddenin karşısında her zamanki gibi meşhur Necati Ağabey'in Boksör Restaurant, yanında, merdivenin bir tarafı Meta'nın diğer tarafı Balaban'ın meyhaneleri ve bizim lise yıllarımıza denk gelen birahane Sırrı Baba. Epey eskilerden kalma Bora Şarapçısı da vardı postanenin parka bakan yüzünde. Bir de tek tekçi iseniz Akmanlar pasajının yanındaki viran handa Mürefte vardı. Açık şarap, kornişon turşu ikram edilirdi. Ve nihayet bugünkü Mado'nun yerinde Doktor Restaurant devreye girmişti 70'lerin sonunda.

   Deniz kıyısındaki çay bahçelerine gazino derdik. Ağırlıklı olarak aileler Abdurrahimin ve Milton gazinolarına, gençler galerici Günay'ın gazinosuna giderdi.

             

   O tarihte süpermarketlar yoktu. Bizim mahallede, kız meslek lisesi karşısında Girit göçmeni Hüsniye Teyzenin bakkalı vardı. Balıkpazarı'na doğru muhtar Hasan'ın dükkan, 1 nolu caddede Esat Coşkun'un babası Ahmet Amcanın, onun bir sonraki köşesinde Bakkal Ali Konak'ın, 2 nolu caddede Kadri Güler'in babası Mehmet Amcanın ve Çukurbahçe'de burunsuz Abdullah'ın bakkalı vardı, bolca veresiye yaparlardı. Ama çok şey alacaksanız Hamdi ve Sakıp Tangün, Ali Osman Kemah, İsmail Tan ve Burhan Kumral gibi toptancılara giderdiniz.

   Yok canınız dondurma çektiyse eğer, Balıkpazarı'nda Arnavut Ramiz ve Züber Aga, eski Gürle Hanın altında Artvinli Hayat pastanesi ve 70'li yıllarda Ali Ömürlü devreye girmişti. Şeker alacaksanız Balıkpazarı'nda Şekerci Muazzez Teyze bizim mahallenin marka dükkanıydı.

   Bir de meşhur muhtarlar vardı, on yıllarca görev yapan. Hele Acar sülalesi bu konuda özel ihtisasa sahipti. Hamidiye Mahallesi muhtarı Refik Acar, Halitpaşa Mahallesi muhtarı Ahmat Acar, Orhaniye Mahallesi muhtarı Mehmet Acar, Balıkpazarı Mahallesi muhtarı Hasan Altıçiftlik, Osmaniye Mahallesi muhtarı Ahmat Hocaoğlu en meşhurları, en uzun görev yapanlardı.

   Bir de meşhur zabıtalar vardı: Zekeriya Atamay Osman Acar, Cemal Sertkaya, İbrahim Onsekiz, Cevat Tümer, Mehmet Ulukaya ve nihayetinde Yaşar Avcı. Bunlar herkesi tanırdı, herkes de bunları.

   Öğlende acıktıysanız köftecilerden Hasan Ağabeyin Kınık, Tayfun'un babası Hacı amcanın Temizel, Balıkpazarı'nda köfteci İskender vardı, sonradan rıhtımda Rodop ilave oldu. Lokantacı Emirlerin dükanı ve yan aralıkta Bora İşkembecisi de vardı o yıllarda. 

    Kırtasiyede ilk Necdet Girgin vardı, sonra meşhur Arif Ayar devreye girdi. Arif Bey aynı zamanda gazete bayisi idi. Dağıtıcı Deli Muhittin sayesinde gazeteniz sabah evinize gelirdi.

   Kasap İse ile tinitin Hasan'ın babası Kasap Hakkı, Kasap İsmet'in babası Arnavut Dulo ile anası Hüsniye Nine vardı ki tüm Gemlik et ihtiyacını bunlardan karşılardı.  Manav ise Balıkpazarı'nda Halil Dana, Manav İsa, Manav Mustafa ve Mahmut Amca. Çarşıda Kamil Tumba. Bunlar aynı zamanda salı günleri pazarda en büyük sergileri açar, kimilerinin evine hamal ile haftalık erzaklarını yollar, tanıdıklara veresiye mal verirlerdi. Lokantalar bile bunlardan mal alırdı.

   O tarihlerde lise bandoları hek meşhurdu. Kız Meslek Lisesi, Askeri Bando, Belediye Bandosu ve Gemlik Lisesi arasında çekişme vardı. Efsane majör Vampir Rıza vardı. Kızlarda da Meta olarak bilinen Ahmet Amcanın kızı Tülay, Kız Meslek Lisesinin majörüydü. O liseyi bitirince aynı beceride biri gelmedi.

  Lise deyince 70'li yılların ilkyarısı kültür sanat bakımından pek gösterişliydi. Birçok tiyatro eserinin sahnelenmesi yanında müzik alanında Erim Düzgün, Haluk Kaner, Tarık Atasoy ve kuzeni orkestra bile kurmuşlardı. 

   Müzik, eğlence denince Gemlik'in en önemli markalarından biri Otel Tibel idi. İsmi Belediye Ticaret Odası kelimerinden geliyordu. Henüz İngilizce bilmediğimiz için Tibel Otel'in çatı katındaki eğlence mekanına yazılan 'roof' u özel isim sanıyorduk. Dönemin meşhur sanatçıları Moğollar, Kurtalan Ekspres gibi gruplar konsere gelirdi. Bursa'nın ünlü sanatçıları, siyasetçileri de gelirdi. Fikret Hakan, Barış Manço, Yılmaz Güney ile bu otelde konuşmuştum o yıllarda. Bursa bölgesinde Çelik Palas'tan sonra en meşhur oteldi. Keza Sunğipek fabrikasında balolar yapılırdı, ingilizce alt yazılı filmler gösterime girerdi. Tibel Otel'in önemli bir özelliği de FB, BJK, GS gibi takımların burayı tercih etmeleriydi. Gemlik sahasında antreman yaparlardı. Biz de arkada top toplardık.

   Bir de kültürel yaşama etki eden Gemlik Yüksek Tahsil Talebe Birliği vardı. Rivayet o ki Celal Bayar kurulmasını istemiş bu derneğin. Kasabada üniversiteyi kazanan gençler bu derneğe üye olurlardı. Liman Restaurant'ın yanında küçük bir odası vardı derneğin.

  Bir de radar vardı Şahintepesi'nde. Yani ABD'nin SSCB'yi dinleme üssü. Kumla girişinden jandarmanın yanından çıkan yola kadar olan kesime Radar Yolu der Gemlikliler. Amerikan askeri cipleri, ilginç askeri montları, kalın parkalarıyla haftada birkaç gün malzeme almaya gelirlerdi. 90'da üssü yıktılar, çekip gittiler.

   Dünyadaki birçok şey gibi 90'lardan sonra değişti her şey demek isterdim ama öyle olmadı. Gemlik'te bozulma süreci 70'lerde başladı. Önce deniz kıyısına kayalar döküldü. rıhtım yapıldı. Küçük iskeleden kayıkhane girişine kadar. O güzelim yalı evleri yerine gökyüzüne uzanan apartmanlar dikildi. 1973'te başladı, 80'lere gelindiğinde her şey bitmişti. Sonra diğer rıhtıma geçildi, sanki ilki çok iyiymiş gibi. Doktor Aziz Beyin evinden Gemlik girişindeki dereye kadar ikinci rıhtım. Sabun fabrikalarının bacalarını bile sit olarak bırakmadılar. Tarihi silip attılar. Çukurbahçe'nin eski hastane tarafına doğru olan bölgede, Gemlik kalesinin surları vardı. Rıhtım dökülmesini, yalıları falan hepsini geçtim de, taa Bizans'tan kalmış, 70'lere kadar varlığını korumuş Gemlik Kalesine nasıl apartmanlar yapabildik? Apartmanlardan birini yapan Serkan Ulukaya'ya sordum, "nasıl imar aldınız" diye. "Valla bilmiyorum abi. Ama kale duvarlarının taşlarını sökmek, oraya istinat duvarı yapmak zorunda kaldık. Oysa bize başka bir yerden arsa verselerdi, hem kale korunurdu hem de oradan deniz görülebilirdi" dedi. 

 Kaynak: Anılarda Yaşarken Gemlik, Reyhan Çorum, Siyah Beyaz yayınları, 2022, cilt 5, sayfa 181-185

    ---------------------------------------------------------------------------------------------------------
Tarih öğretmeni Refet Ökter anlatıyor: "Gemlik sahilinde sadece iki yerde radyo vardı: iskele bölgesinde Arnavut Şükrü Beyin gazinosunda ve Balıkpazarı'nda Ziraat Bankası müdürü Bekir Beyin evinde. Akşamüstü güneş batıp da serinlik çökünce sandal sefaları başlardı. Kayıkçılar radyo dinleyebilmek için bu noktalarda duraklardı. Ama en büyük zevkimiz zırhlılar geldiğinde olurdu. Gündüzleri bembeyaz giysileriyle bahriyeliler papatya gibi sokakları ve sahili doldururdu. Geceleri ise gemiler kendi aralarında işik yakıp söndürerek haberleşir, sonra projektörleriyle kasabayı aydınlatırlardı. Çünkü Gemlik'te elektrik gece 12'de sönerdi."
                                        (Anılarda Yaşarken Gemlik, Reyhan Çorum, cilt 5, s. 25)