Neden böyle bir bölüme yer verdiğimizi Erdal 
	Alova'dan kısa bir alıntıyla açıklayabiliriz:
	 
	"Bir toplumda bireylerin bir arada yaşamalarını 
	sağlayan araç dildir. Bireyler ayrı dinlere inansalar da, yaşam akışı dil 
	birliğiyle mümkün olabilir. İstanbul’da Kuzguncuk diye bir semt var. Bu 
	Boğaz köyünde on yıllardır cami, kilise ve havra yan yana duruyor. Üç 
	mekânda semt sakinleri Türkçe, Arapça, Ermenice, İbranca, Rumca dua 
	ediyorlar. Türklerin dışındaki üç cemaat kendi aralarında, evlerinde Rumca, 
	İbranca vs. konuşuyorlardı ama Türkçe de öğrendiler. Dört cemaat arasındaki 
	iletişim Türkçeyle sağlandı ve barış içinde yaşayan bir toplum bu yolla 
	işlerlik kazandı. Tersini düşünürsek, dini bir ama farklı diller konuşan 
	insan topluluğu işleyen bir toplum oluşturabilir mi? Kuşkusuz hayır. Dilsel 
	iletişim kuramayan bir topluluk kısa sürede dağılmaya mahkûmdur."
	 
	 
	                      
	(Yaşam Kesikleri adlı kitabı, s. 44)