|
|
İlhan Özer / Sanatçı-Galeri Yöneticisi
“Yeni Bursa’nın öğeleri neler olacak. Alışveriş merkezleri mi, Fatih Sultan
Mehmet Bulvarı mı, siteler mi, Bademli mi, metro mu, yeni kent meydanı mı,
lahmacun ya da cağ kebabı mı, Fomara meydanı mı?
Bir kenti yeniden kurmak
Kentler büyür ve gelişir. Kentlerin
gerçeğidir, bu. Genelde ortaktır, nedenleri. Kimi kentin kendine özgü
nedenlerinden kaynaklanan değişim ve gelişimlerin olduğu bilinir.
Bazı kentler vardır, değişim ve
gelişimleri onun kimliğinin yitirmesine neden olmaz. Aksine, katkıda
bulunur. Bazılarını ise farklılaştırır. Yeni Bursa, işte böyle bir şey.
Bizans’ın kaplıca kasabası, küçük ve sevimli görünümünü Osmanlı döneminde de
sürdürdü. Cumhuriyet döneminde ise özellikle 60’lı yıllardan itibaren (ön
görülen saptamalar böyle) sanayileşme süreciyle beraber farklılaşma
gösterdi. Nedense de hep bizim gibi kentlerde olur böyle farklılaşma. Bursa
sanayi ile birlikte eğitim, turizm, eğlence, tarım, gıda gibi sektörleri de
bünyesine kattı. Tüm bunlar nasıl oldu, niçin oldu, neden oldu, ne zaman
oldu gibi soruların yanıtları defalarca dile getirildi, yazıldı, çizildi,
tartışıldı, değerlendirildi.
Tehlikeli Sözcük:
Kentsel Dönüşüm
Dilimize dolaştı durdu, kentsel dönüşüm.
Sözcüğün tam anlamının karşılığını düşünürsek başlangıcı yıllar öncesine
dayanır. Zaman içinde bilimsel ve düşünsel gelişimin üretime ve
sosyal/kültürel yaşama yansımasıyla kentsel dönüşüm mimari ve kentsel
planlamada hissedilir. Yani mimarlık ve şehircilik günün gereksinmelerine,
üretim ve kültürel gelişime göre biçimlenir ve kendini gösterir. Ve de bu
kendiliğinden olur. Ancak, içinde bulunduğumuz günlerde kullanılan ve
herkesin ağzına doladığı sözcük için bugün yapılanlara bakıldığında
kullanımı oldukça tehlikeli. Adı kent olan yerleşim olgusu sadece yapılı bir
çevre değil, aynı zamanda sosyal olarak inşa edilmiş mekansal bir ölçek
olarak değerlendirildiğinde bu oluşuma yapılacak her türlü müdahale aynı
zamanda kendi içinde bütünlüğü olan sosyal bir yapıya müdahale anlamına
gelir. Bugün projelendirilerek yapılan yeni kentsel dönüşüm planlamaları
için farklı bir sözcüğün bulunması yerinde olur. Dayanağı olan Yıpranan Kent
Dokularının Yenilenerek Korunması ve Yaşatılması Hakkındaki Kanun
Tasarısı’nda dahi bu sözcük geçmiyor.
Neo liberal ekonomi son 80’li yıllardan itibaren
kentsel mekanlara da el attı ve buralarda radikal dönüşümler yarattı. Bu
dönüşümler doğru değerlendirilmelidir.
Tekrar etmekte her zaman için yarar var:
Sosyo-mekansal yapının oluşumu ve var olmasının ardında yatan gerçek ile
kentsel dönüşüm projelerinin arkasında yatan beklentiler arasındaki
tutarlılık ve çelişkiler ortaya iyi konulmalıdır.
Kırsalda Yaşamak
80’li yıllar kent yaşamında yeni yükselen
değerler oluşturdu. Birdenbire büyüyen ve kalabalıklaşan kentlerde yaşamak
eskisi kadar kolay olmuyordu. Büyüme rant sağlarken bir yandan da hiç
alışkın olunmayan ürpertici görünümlere neden oldu. Güvenlik, sağlık, ulaşım
vs. gibi alanlarda artan sorunlar kente ürpertici bir hava veriyordu. Sorun,
yeni yerleşim yerleri oluşturmakla halledilmeye çalışıldı. Ki zaten, çoğu
kentli için günün birinde örneğin emekli olunduğunda kent dışında bahçeli
bir evde yaşam sürme özlemi vardı. Kırsaldaki yeni yerleşim modeli bu sorunu
erken çözebilmişti, bir ölçüde de olsa. Villa kentler, kentlerimizi ve
sonraları büyük ilçelerin etrafını kuşattı. Villa geleneği olmamasına rağmen
yaşam alanı olarak tercih edilmesini iyi ya da kötü birçok nedene
bağlayabilirsiniz. Sonuç olarak, eskinin kentlisi yaşadığı kentin içini
boşaltarak hayatını yeni yaşam alanında sürdürmeye başladı. Konut, işyeri,
alışveriş merkezi üçgeni yeni Bursa’nın yeni trendi oldu. Peki, kentin içi
boş mu kalacaktı? Tabii ki hayır. Kentin içi dolduruluverdi.
Kent Merkezinin Yeni Sahipleri
Gelişigüzel ve zorunluluklardan dolayı
kurulan Bursa’nın çevresinde yer alan mahallelerin yaşayanları için kentin
içi cazibe merkezidir. Sosyal ve kültürel gereksinmelerinin yeridir. Orada
bulunmak, dolaşmak ve hatta orada bir şeylere sahiplenebilmek kentli
olabilme kanısı yaratır.
Bugün çevre merkezin hakimidir. Kentin yeni sahipleri de onlardır. Kenti
yaşatanlar da. Geleceği de onu sahiplenenlerin istekleri ve gereksinmeleri
doğrultusunda biçimlenecektir. O da oldu. Bunu da somut olarak yine mimari
görebiliriz. Merkezin dinlence, alışveriş, iş alanları yeni sahiplerinin
tüketim özelliklerine ve isteklerine göre biçimlendi ve çeşitlendi. Bugün
ister çevresinde, ister kırsalında, isterse de merkezinde yaşansın, tüm
yaşanılanlar kentin bugünkü üretim elemanlarının yarattığı bir sonuçtur. Her
gün kentine ve ülkesine katma değer sağlayan bir Bursa yaşayanı hangi
kesimden olursa olsun kendi beğenileri, sosyal ve kültürel konumu
doğrultusunda arzularının yerine getirilmesi talebinin karşılanmasını
isteyecektir. Bu istekleri de mutlaka yerine gelecektir.
Paketlenmiş Yeni Yaşam Alanları
Kırsalda yaşamak zordur. Hele bir de koskoca
bir evde tek başına isen. Mahalle geleneği bir kez daha kendini hissettirdi ve
yeni toplu yaşam alanları hayata geçirildi. Ülke genelindeki bu görünüm
kentimizde de pıtrak gibi çoğaldı. Güvenliği sağlanmış çok katlı binalarda
büyüklü küçüklü çok seçenekli konutlar, yemyeşil parkı, yüzme havuzları, spor
salonları ya da alanları, dinlence yerleri ve alıveriş merkezleri bir paket
içinde insanlara sunuluyor. Bu pakete sahip olanlar mutlu, huzurlu görünüyorlar
yeni yaşam alanlarında. Yer önemli değil. Kent içi kent dışı fark etmeden
istenilen yere kondurabilmek mümkün. Tüm bunlar birer tercih meselesi. Her
oluşuma, her değişime, gelişimin yarattığı her boyuta kucağını açan bir kent
için olağan bir durum.
Burjuvasız Kent
İngilizlere göre bir
kişinin kentli olabilmesi için ailesinin en az yüz elli yıldır aynı evde
oturuyor olması gerekmekte. Kentlerin kentlisi böyle olunuyor. Göçebe yaşam
biçimine oldukça ters bir durum. Bir de kent soylular vardır. Burjuvalar.
Batı normlarına göre de soylusu olmayan kent yoktur. Burjuva ya da kent
soyluluk, yerleşik düzenin en önemli oluşumu olan kentlerin yarattığı bir
olgudur. Kentimizin de varlıklı/varlıksız geçmişi yüzyılları aşan aileleri
var. Bugün de kentimizle özdeşleşen bu ailelerin kentimizin burjuva sınıfını
oluşturmaktadır diyebilmek kesinlikle mümkün değil. Toprağa olan
bağlılıkları bugün de sürmekte. Varlıklılık ve o kentin yerlisi olmakla
karıştırılmaması gerekir, kent soyluluğunun. Her varlıklı ne yazık ki kent
soylu olamıyor. Bu, bu kentin önemli bir eksikliğidir. Çarpık kentleşmenin
nedenlerini sorgularken yapılan batı kentleri ile kıyaslamalarda bu gerçek
göz ardı edilir.
Bursa’yı
anlat(ama)mak
Çeşitli yayınlarda, yazılı ve
görsel medyada sıkça rastlarız, Bursa ile ilgili tarihsel, kültürel, sosyal
vs. konulara. Konu edilen başlıklar hep aynıdır. Havlusu, hamamı, döneri,
kestanesi… Diğerlerini söylemeye gerek yok. Kentin simgesi olmuştur, bunlar.
Geçmişi yüzyıllar öncesine dayanan öğelerdir. Yani eski Bursa’nın. Yeni
Bursa’nın yeni öğeleri ne zaman simge olacak. Aslında önce şunu sorgulamak
gerekir: Yeni Bursa’nın öğeleri neler olacak. Alışveriş merkezleri mi, Fatih
sultan Mehmet Bulvarı mı, siteler mi, Bademli mi, metro mu, yeni kent
meydanı mı, lahmacun ya da cağ kebabı mı, Fomara meydanı mı? Ne?
Eski Bursa Fotoğrafları ya da Kült Görünümler
İnatla, eski Bursa
fotoğrafları asılır. Valiliğin yeni binasından, Gaziantep kebapçısının
duvarına kadar. Kült olmuş fotoğraflardır bunlar. Ne acıdır ki, yaratılan
yeni Bursa’nın silueti yer almaz duvarlarda. Bir kent yaratıyorsunuz ya da
bir kentti değiştiriyorsunuz, sonra da bu yeni görünümü izleme gereksinmesi,
arzusu duymuyorsunuz. Nedeni aslında basit. Yaratılanda hiçbir özgünlük yok.
Hemen hemen tüm kentlerimiz için bu gerçek geçerli. Ülkemizde yaşanan ya da
yaşatılan aynılaştırma sonucu bunlar. Yeni kent görünümleri ülkemizin her
yerinde aynı. Görmüşünüzdür.
Yeni
Bursa’da gizlenen zaman
Zaman, yeni Bursa’da gizlenir. Zor
fark edersiniz Ulucami ve Yeşil Türbeyi. Yıldızkahve’den bakıldığında
Muradiye Külliyelerini seçebilmek kolay değil artık. Yeni Bursa, zamanın
izlerini de hapsetti içine. Görünmez kıldı. Yeni Bursa zamanı ya utancından
gizliyor, ya da saygısızlığından.
Yeni Bursa gerçeği kabullenilmeli
Yeni Bursa, bir gerçek. Bunu kabul
etmemiz gerekiyor. Eski Bursa’nın kendine özgü normlarını, yaşam ve üretim
biçimini aramanın hiçbir anlamı yok. Bir müze bu işlevi yerine
getirebiliyor. Günümüz yaşam biçimi ve küreselleşen ekonomi buna uygun
değil. Önemli olan bugün bu kenti doğru değerlendirebilmek. Geçmişin
izlerini çağdaş bir anlayışla yorumlayıp günümüze uygun konuma getirebilmek.
Kent soylular yaratabilmek olmalı sorunumuz. Sorunumuz yeni kent dokularında
nirengi noktası olabilecek noktalar, küçük köşeler yaratabilmek olmalı.
Bugünü
değerlendirebilecek ve kendisini bilgi ile donatabilmiş; kişi, kurum ve
kuruluşlara sahip olabilmek Yeni Bursa’nın en büyük dileği olmalı. Zira,
eski Bursa da bunlardan yoksundu.
Kaynak: Bursa Time (3.8.2008) |