|
|
Doğan Yavaş
3
Aralık 1447 yılında dünyaya gelen Sultan Bayezid’in babası Fatih Sultan
Mehmet, annesi Mükrime Hatun'dur. Yavuz Sultan Selim'in de babasıdır. Babası
Fatih’in ölümünden sonra 1481 yılında tahta çıkan Sultan 2. Bayezid,
sekizinci Osmanlı padişahıdır ve 26 Mayıs 1512 yılına kadar padişahlık
makamında oturacaktır. Sultan 2. Bayezid ile oğlu Yavuz Selim’in hüküm
sürdüğü 1481- 1520 tarihleri arasında Osmanlı mimari üslubunun kesin
çizgilerine kavuşup, Mimar Sinan’ın altın çağına köprü olduğu gibi, siyasî,
askerî ve ilmî alanda da bir cihan devleti haline geldiği devirdir.
Gençliğinde biraz uçarı olduğu ve zaman zaman babası Fatih tarafından da
azarlandığı söylenen Bayezid-i Velî ya da Sofu Bayezid diye de bilinen
padişah ile “-Milletimde ihtilâf ü tefrika endîşesi / Kûşe-i kabrimde hatta
bî-karar eyler beni” diyerek, devlet anlayışının zirve yaptığı Yavuz Selim
devri. Sultan Bayezid, kardeşi Şehzade Cem’in başına açtığı sıkıntılara
rağmen devletin bütünlüğünü korumuş, Fatih ve Yavuz devirlerine nispetle
biraz daha sakin geçen hükümdarlığı esnasında Kili ve Akkirman kaleleri
fethedilmiş, Boğdan, İstriya, Dalmaçya ve Lehistan’a akınlar yapılmıştır.
Moton, Koron, Anavarin ve İnebahtı fethedilmiş, Türk denizcileri Akdeniz’de
varlıklarını göstermeye başlamışlardır. Her Osmanlı şehzadesi gibi çok iyi
bir eğitim görmüş olan 2. Bayezid, Adnî mahlasıyla Türkçe ve Farsça şiirler
yazdığı gibi, devrinde alim ve sanatkârları korumuş ve himaye etmiş onlara
ödenekler bağlamıştır. Az yediği, içki kullanmadığı ve ata binmeyi sevdiği
rivayet olunmaktadır. Amasya, Edirne ve İstanbul’da külliyeleri bulunan
Sultan Bayezid’in Bursa’da Koza ve Pirinç hanlarından başka eseri yoktur, bu
iki eseri de zaten İstanbul’daki Bayezid Külliyesi’ne gelir getirmesi
amacıyla inşa ettirmiştir. Onun zamanında devletin sahip olduğu topraklar
üzerinde altı yüz elli adet eser inşa edilmiş iken, on iki cami ve mescit,
beş tane medrese ve mektep, bir darulkurrâ, bir imaret, iki türbe, dört han,
beş hamam ve bir köprü olmak üzere sadece otuz bir tanesi Bursa’dadır.
MÜCELLİDİ CAMİİ - Hacı Seyfettin Mahallesi Sümbül Sokak’ta bulunmaktadır.
1500 tarihinde Kadı Ali Çelebi adında bir zat tarafından inşa edildiği
bilinmektedir. Kare mekanlı, tek kubbeli, kalkan duvarlı ve minarelidir.
1855 depreminde mihrap duvarı tamamen yıkıldıktan sonra tamir edilmişti.
1929 yılında Hacı Resul Mehmet İpekçi tarafından gövdesi kaba yontma taş,
minare kaidesi ve kubbenin sekizgen kasnağı kesme köfeki taşı ile yeniden
ayağa kaldırılmıştır. Yapı geçtiğimiz sene tuğla minaresi ile birlikte
tamamen onarılmış, kubbesi ve minare külahı kurşun kaplanmıştır. ARAP MEHMET
CAMİİ - Eski adı Mecidiye Caddesi olan Maksem Caddesi’nin arka sokağında yer
alır. 8.67 m. X 8.67 m. boyutlarındaki bina, iki ve üç sıra tuğla ve bir
sıra kesme taş ile örülmüş temiz bir duvar işçiliğine sahiptir. Duvarlardan
kubbeye geçiş Türk üçgenleriyle sağlanmıştır. Osmanlı mimarisinin klasik
döneminde inşa edilmiş olmasına rağmen, yaklaşık 9 m. çapında tek kubbeli
kare mekânı ve üç gözlü son cemaat yeri ile Erken Devir Osmanlı mimarisinde
kullanılan, tipik Bursa camisi plan şemasındadır. Sekizgen ve yüksek bir
kasnak üzerine oturan, kirpi saçaklı bir kubbe ile örtülü olan caminin
minaresi batı cephesinde, harim ile revakın birleştiği noktada
yükselmektedir. Üç gözlü son cemaat yerinin yan kanatları kapalıdır. 1498
(Hicrî 904) yılında Arap Mehmet’in oğlu Mevlânâ Ahmet’in mütevellî olduğuna
dair bilgilere dayanarak, caminin Arap Mehmet tarafından, bu tarihten önce
yaptırıldığını söyleyebiliriz. Günümüze gelinceye kadar pek çok tamirler
geçiren yapı, 1968 senesinde Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu tarafından
tamir edildikten sonra en son Osmangazi Belediyesi’nce onarılmıştır. DAVUT
PAŞA CAMİİ - Hamamın doğu yönünde yer alan cami, Fatih Sultan Mehmet ve 2.
Bayezid devirlerinde vezirlik ve sadrazamlık yapmış olan Davut Paşa’nın,
mescit olarak inşa ettirdiği son derece basit bir yapıdır. Harap durumda
iken Şiblizadelerden Ahmet adında birisi tamamen tamir ettirerek yenilemiş,
bir de minber ilave ettirerek 1760 yılında camiye tahvil edilmiştir. 1890
yılında, hamiyet sahibi halkın onardığı cami, Sofyalı Ali adında bir
sanatkâr eliyle ücretsiz olarak boyanmıştır. İçten içe 6.40 X 9.0 m.
boyutlarındaki yapı, ahşap çatılı ve kiremit kaplı iken sonradan kargir hale
getirilmiştir. Günümüzde eski halinden hiçbir iz kalmamıştır. GÖKDERE
MEDRESESİ - Kayhan Çarşısı’nda yer alan medreseyi, II. Bayezid devrinin ünlü
müderrislerinden Zeyrekzade Paşa Çelebi adında bir zat yaptırmış olmasına
rağmen bu medresede ilk ders verenlerden birisi Gökderelizade Mehmet Efendi
olduğundan bu isimle bilinir olmuştur. Önünde yıllarca bir dükkân sırası yer
aldığından farkına varılmayan ve yıkılıp kayboldu zannedilen yapı 2004
yılında Belediye tarafından ortaya çıkarılmış ve restore edilerek kültür
merkezi haline getirilmiştir. Temiz bir duvar işçiliğine sahip olan yapı, on
iki hücresi ve bir dershanesi ile şirin bir görünüm arz eder.
|