Rasim Balaban
(Emekli
Öğretmen- Yerel Kültür Araştırmacısı)
Tuğla dünya tarihinde imalatı yapılan ilk yapı
malzemesidir. 15.000 yıllık bir geçmişe sahip tuğlanın ham maddesi olan
kirli toprak doğallığı ve ucuzluğu sebebiyle konumunu korumuş yerine hiçbir
alternatif malzemenin geçmesine izin vermemiştir. Tarih kitapları Anadolu’da
ilk pişmiş tuğlanın endüstriyel anlamda üretim ve kullanımının milattan önce
4. yüzyılda Lidyalılar tarafından başlatıldığını yazmaktadır. Tuğla ve
kiremit üretimi Anadolu’da Yunanlılardan sonra Bizanslıların katkıları ile
gelişmiştir daha sonra Selçuklular Bizanslılardan bu gelişmeyi devralmıştır.
Selçukluların da bu konuda epeyce ilerledikleri bir gerçektir Selçuklu
mimarisinde tuğla özellikle taş ile birlikte önemli bir mimari birliktelik
yaşamıştır. Osmanlılar zamanında kiremit ve tuğla üretimi önemli gelişmeler
olmuştur. Küçük ve konkav Osmanlı kiremitlerinin yapımı bu dönemde
yapılmıştır. Anadolu’da kiremit ve tuğlaya ilk standart Osmanlılar döneminde
getirilmiştir.
Cumhuriyetin ilanından sonra yabancı
girişimcilerle beraber Marmara ve Ege bölgelerinde tuğla ve kiremit üretim
tesisleri yapılmaya başlanmış, ilerleyen dönemde yerli girişimcilerle
sektörde gelişim süreci yakalanmış ve öncesinde ithal makinelerle yapılan
tesisler yerini yerli makinelere bırakmıştır. İlk tuğla-kiremit fabrikasının
Manisa’nın Turgutlu ilçesinin Kısmalı mevkiinde Almanlar ile ortak olarak
yapıldığı bilinmektedir.

1960 Yılında Hüsamettin Karadeniz'in Dereboyu
Mevkiindeki Tuğla Ocağında Çalışanlar: Harun Alkış, Şevket Avcı,
Karabacak Mustafa Tuncal (Kiremit kalıpçısı), Paşa Cemil Duman, Mehmet Emin
Aksoy (Kalıpçı), Osman
İlçemizde yabancı ortaklarla kurulan modern fabrikalara
rastlanmamıştır. Yerli olarak modern üretime 1980’lerde ancak geçilmiştir.
Yazımızın konusu Mustafakemalpaşa Yalıntaş Mahallesinde (Eski adıyla Mineviz
Köyü) 1940’lı yıllarda faaliyet
göstermeye başlayan kiremit ve tuğla ocaklarıdır.
Bu ocaklarda yerli kiremit ve tuğla imal edilirdi.
Aşağıda sahipleriyle belirtilen ocaklarda üretilen kiremit ve tuğlalar ilçe
merkezi ve köyleriyle birlikte Bursa, Balıkesir, Adapazarı, Kocaeli gibi
illere gönderilirdi.
Bilinen ocak sahipleri ve ocakları şunlardır:
Yusuf Ağa’nın ocağı, Dere Boyu mevkiinde;
Osman Yıldırım (Muhtar) kiremit ve tuğla ocağı, Adalar
Mevkiinde;
Hasan Basri Akın kiremit ve tuğla ocağı, Adalar
Mevkiinde;
Cemil Duman (Paşa) kiremit ve tuğla ocağı, Dere Boyu
mevkiinde;
Hasan Gökhan kiremit ve tuğla ocağı, Dere Boyu
mevkiinde;
Ahmet Kaynak, Fahri Aydın ocağı, Gerede mevkiinde;
Mehmet Ali Ekren kiremit ve tuğla ocağı, Dere Boyu
mevkiinde;
Nebi Kartal kiremit ve tuğla ocağı, Dere Boyu
mevkiinde;
Hüsamettin Karadeniz’in tuğla ocağı, Dere Boyu
mevkiinde;
Rahim Çakır’ın tuğla ocağı şu andaki diyaliz merkezinin
yanında;
Remzi Arguden’in ocağı, Ocaklar mevkiinde.
Görüldüğü üzere ocaklar su kenarlarına yakın kurulur;
her ocakta fırın, fırının yanında çamur havuzu bulunurdu. Kaynak kişilerle
yapılan görüşmelerde her ocağın ruhsatı olduğu ifade edilmiştir.
Genelde sarı yağlı toprak
kullanılırdı. Adalar mevkii toprağı daha yağlı olduğu için bu topraktan
kiremit imal edilirdi. Zaten yukarıda bahsedilen ocakların tamamına yakını
bu bölgede kurulmuştur. Toprak, Uzun Karaağaçlar mevkiindeki tarlalardan
alınırdı. Ocak sahipleri, tarla sahipleri ile anlaşarak toprağı havuzlara
taşıtırlardı. Taşıma işi öküz, at arabaları daha sonraları ise traktörlerle
yapılmıştır. Her ocakta tezgâh vardı. Bir tezgâhta iki çamurcu, bir kalıpçı,
bir usta, bir ara çamuru çeken ve bir aracı olmak üzere toplam altı kişi
çalışırdı. Ocaklarda Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül aylarında tuğla imal
edilirdi. Tuğla kalıpları ilçedeki marangozhanelerde üç gözlü kalıp olarak
imal edilir, ocağın sahibinin adı ve soyadının ilk harflerini gösteren
remizler kabartma olarak bu kalıplarda bulunurdu. Bu remizler basılan
tuğlalarda kabartma olarak görünürdü. Kiremit kalıpları ise metalden
yapılmış ancak kalıpları kimlerin yaptığı kaynaklarımız tarafından
bilinmemektedir. Tuğlalar genelde standart olarak 23x11x6 cm ebadında idi
ancak siparişlere bağlı olarak farklı ebatlarda da tuğla üretiminin
yapıldığı da söylenmiştir. Havuzlar 4 m uzunluğunda, 1,5 m derinliğinde
tuğla ile örülmüş yapılardı. Havuza toprak doldurulur, düzlenir, su
basılırdı. Bir süre sonra kazıklama (toprağın çiğnenerek sıkıştırılması
işlemi) yapılır. (mayalandırma) İlave su isterse eklenirdi. Çamurlaşan
toprak, sabah namazından sonra havuzun dışına çıkarılır, havuza yeniden
toprak doldurulur. Ara çamurcu, çamuru ağaç el arabası ile tezgâha taşır,
usta keser (usta kalıba çamur yapışmasın diye ince kum serper.), kalıpçı
harman yerine kuruması için tuğlaları yayardı. Harmanda çamur tuğlalar bir
günde kurur, üst üste dizilir (fener yapılırdı), fırına taşınırdı.
Tuğla üretimi meteorolojik
şartlardan etkilendiğinden yağışlı havalarda işçiler fazladan gayret
gösterirler, pişmemiş tuğlaları hızlı bir şekilde fırınlara taşırlar veya
üstlerini örterek yağmurdan korumaya çalışırlardı.
Fırının iki kapısı vardı.
Fırında kuru odun ve karaçalı yakılırdı. Tuğla ocakları açıldığında kopter
yoktu. Her ocağın fırını vardı. Bunlara kemerli fırınlar denirdi. Ocaklarda
belli bir süre sonra kömür yakılmaya başlanmış, fırın yerine kopter denilen
perdah sistemine geçilmiştir. Tuğlalar kopter denilen sistemde üretilmeye
başlanmış, kiremit ince olduğu için klasik kemerli fırınlarda pişirilmeye
devam edilmiştir.
1960’lı yıllarda Mesut Arguden
köye kopter yapar, Kayabaşalı İbrahim ile birlikte kopteri ocak sahipleri
ile tanıştırırlar. Kopter altına fındık kömür serilir, kesilen tuğlalar
kuruduktan sonra koptere dizilir. Bir sıra tuğla dizilir, üzerine toz kömür
konur onun üzerine yine tuğla ve kömür şeklinde devam edilir, etrafı çamurla
sıvanır sonra da kopter yakılırdı. Üretimin sürekliliği için harmanı geniş
olan ocakta, kopter yanarken yanına bir kopter daha yakılır üretim devam
ederdi. Fırında 15-20 bin arası tuğla pişirilirken kopterde 70-80 bin tuğla
pişirilirdi. Pişirilen tuğlalar işçiler tarafından iş eldiveni olmadığı için
ellerine kenevir çuvalı sarılarak taşınırdı. Bu sarma işine pala denirdi.

Ali Aydın'ın Tuğla Ocağında Pişen Tuğlalar: Manav Kiremidi, Yerli Kiremitler
Ocaklarda çalışan işçiler, 1960’lı
yıllarda 10 lira gündelikle; 1970’li yıllarda ise 18 lira günlük ücretle
çalışırlardı. Bu imalat alanları köyde sosyal hayat ve canlılık yaratıyordu.
Ocakçı Remzi Arguden her perşembe günü çocuklara simit dağıtırdı.
Bölgede tuğla fabrikası olan
en tanınmış ve bu alanda yenilik ve teknolojileri ilçeye ilk getiren kişi
Mesut Arguden’dir. Argüden, 1965 yılında Bursa’ya gitmiş,
Küçükbalıklı’da tuğla ocağı çalıştırmıştır. 5 yıl sonra tekrar köye
döndüğünde Nazmi Bircan ile Yalıntaş çıkışında bulunan kavşağın sol
tarafındaki boş alana tuğla ocağını açmıştır. Bursa’daki teknolojiyi
getirmiştir. Çamur makineyle yoğrulmaya, tuğlalar makine ile kesilmeye
başlanmıştır. Bölgede üretim artmıştır. Bir ara yerli tuğlanın ortasını
delikli olarak üretir, piyasada tutulmamıştır.
ALİ
AYDIN-HALİL ÇERİ-RASİM BALABAN-RUHİ BABUR (BU GÖRÜŞME 19 HAZİRAN 2021
TARİHİNDE YAPILDI)
Sonraki yıllarda Mesut
Argüden, Halil Şekerci ile birlikte ilçe girişindeki işadamı Sabri
Değirmenci’nin tuğla fabrikasını kiralamış üretime burada devam etmiştir.
Tuğla ve kiremitler ilçede
bulunan kamyonlarla ilçe merkezi ve köyleriyle birlikte Bursa, Balıkesir,
Adapazarı, Kocaeli gibi illere nakledilirdi. Mümin ustanın ‘Stayir’, Yusuf
Durak’ın ‘Austın’ marka kamyonları bilinen taşıtlardı.
Teknolojinin artması, farklı
inşaat malzemelerinin çoğalması, yapı teknik ve tarzlarının değişimi ile
birlikte 1980’li yılların sonunda bu bölgede tuğla üretimi yavaşlamıştır.
Avrupa kiremidi olarak bilinen geçmeli düz kiremitler bu dönemde imal
edilmeye başlanmış yerli kiremit üretimi sona ermiştir. Günümüze
gelindiğinde bu tuğla ve kiremit ocaklarının tamamı kapanmış, sahipleri
vefat etmiştir.
KAYNAKLAR:
Yazımız ocak sahiplerinin çocukları ve bu ocaklarda
çalışan emektar işçilerin 23.2.2025'te anlattıklarından derlenmiştir.
İbrahim Kaynak (1952- Tuğla ocağı sahibi
Ahmat Kaynak'ın oğlu ve ocak ustası), Ali Aydın (1959 - Ocak sahibi Fahri
Aydın'ın oğlu ve ocak ustası), Şevki Avcı (1957), Hayrettin Ekren (1961),
Halil Çeri (1945), Ruhi Babür (1938), Ali Kalkan (1950), Nihat Erdoğan
(1967), Ethem Çetinkaya (1952 doğumlu emekli öğretmen), Ekrem Üzmez (1954
doğumlu emekli öğretmen)
Görçiz, Dr. Gökhan Görçiz, "Tuğla ve Kiremit
Endüstrisi Kısa Tarihçesi", Tuğla ve Kiremit Endüstrisi Dergisi,
Temmuz Ağustos 1996, Yıl 1, Sayı 1, sayfa 40-42.