Dt. Recep Aydoğdu
Bursa
istikametinden karayolu aracılığı ile, Güney Ege ve Akdeniz sahillerine
tatile gitmeye hazırlanıp, yoğun trafik ile boğuşmak istemeyenler, ellerine
haritalarını alıp da alternatif bir yol aradıklarında, genellikle
Bursa-Orhaneli-Harmancık-Tavşanlı-Kütahya veya
Bursa-İnegöl-Domaniç-Tavşanlı-Kütahya yollarının cazip olduğuna karar
verirler. Daha dikkatli bakınca nispeten ince çizgilerle çizili
Bursa/Keles'ten geçen yolun Harmancık-Tavşanlı yoluyla birleştiğinin farkına
varırlar.
Sorunsuz ama anlamlı bir tatil geçirmek
isteyen insanlarımız eğer bu yollardan birini tercih ederlerse, yaşadıkları
ülkenin 700-800 yıllık tarihine tanıklık eden dağları, ormanları, dereleri,
tepeleri ve köyleri göreceklerdir. İlgi duyarsanız; insanlarının geçmiş
zamana direnen yaşamıyla, giyim kuşamıyla, her türlü folklorik değeriyle,
misafirperverliği ve cana yakınlığıyla, yüksek karakterli vakur duruşlarının
karşısındakine verdiği güven duygusuyla, kendinizi tarihi bir stüdyonun
ortasında bulursunuz. Yolculuk bittiğinde ise belleğinizde hoş anılar kalır.
Bu insanlar kimdir? Bu coğrafya neresidir? Dilerseniz bu yolculuğa
çıkalım...
Bursa'dan yola çıkıp Doğancı Barajından
sonra sarp dağların, ormanların, vadilerin içinden ilerleyip Orhaneli'ne
geldiğinizde Karagöz'ün heykelini görür, gölge oyununun halk bilgesi
kahramanını hayalinizde canlandırırsınız. [1] Yoldan geçen Simav-Beyce
Birlik otobüsünü görünce, bir Bursa türküsü olan “A Fadime'm hadi seninle
kaçalım, Beyce pazarına dükkan açalım” türküsünü mırıldanmaya başlarsınız,
Beyce'nin neresi olduğunu düşünmeden. [2] Beyce, Osmanlı döneminde bugünkü
Orhaneli ilçesinin adıdır.
Kütahya'dan Uludağ'ın görünümü
Kendi kendinize “Orhaneli
Adranos değil miydi? Beyce nereden çıktı?” derken birden yolun
aşağılarındaki yıkılmış Adranos Kalesini görür gibi olursunuz. [3] Şimdi var
olmayan bu kale, stratejik nedenlerden dolayı fetih sonrasında Orhangazi
tarafından yıktırılmıştır. Orhan Beyin askerlerinden kaçarken Alita Dağından
düşerek parçalanan Adranos (Orhaneli) tekfurunun sessiz çığlığı gökyüzünde
yankılanır adeta.
Sis bulutlarının içinden yıkık
Adranos Kalesi kenarında Orhangazi, Ahi Hasan, Köse Mihal Gazi, Turgut Alp
ve Şeyh Mahmut'u atlarının üstünde bir an seçer [4] , Kirmastı'dan Adranos'a
ulaşmaya çalışan Türkolog Charles Texier'in, yorgun vücudundan akan ter
damlalarını görür gibi olursunuz. Adranos'tan sonra, Keles yakınlarındaki
Belenören ve Akçapınar'a kadar daha gideceği çok yolu vardır; gördüklerini
Küçük Asya isimli kitabına yazacaktır. [5] Orhaneli'nden sonra yine tepelere
tırmanıp, Meyran Dağının eteklerinden aşağılara kıvrıla kıvrıla düze iner,
[6] Balıkesir/Dursunbey-Harmancık yol ayrımında Dursunbey (Hadrianeia veya
Balat) istikametinden gelen Roma İmparatorluk Askerlerini görür gibi
olursunuz. Hadrianeia (Dursunbey) Alaçam Ormanlarındaki bereketli avdan
dönen Romalı komutanın, tasarladığı savaş planlarının gerçekleşip
gerçekleşmeyeceğini öğrenmek üzere gittiği kehanet merkezine çok az yolu
kalmıştır (Keles/Belenören-Akçapınar). Birden yerin sarsıldığını hissedip,
deprem olduğunu zannedersiniz. Keles/Belenören tarafındaki kehanet
merkezinden ve tapınaklarından toz duman yükselir gökyüzüne. [7]
Dursunbey-Harmancık yol ayrımından sola, Harmancık istikametine döner,
birkaç kilometre sonra Harmancık tabelasını görürsünüz. Harmancık'ın
Roma-Bizans dönemindeki adı Dagauta olup, Adranos'un güney-doğusundadır. [8]
“Burası Harmancık ise Harman nerede?“dersiniz, Harman Kayayı hatırlayarak.
[9] Siz Ballısaray Köyündeki Roma-Bizans dönemi kalıntılarını fark etmeden
geçip giderken, karşı köylerin birinden “Burası Harman Kaya Tekfurun harman
yeri” diye bağıran köylülere siz de “Bizans tekfurluğunun adı Türkçe mi olur
?” diyerek güler geçersiniz. [10] Roma-Bizans döneminden kalan buradaki
kalıntıları görmeden, Ballısaray'ın 650 yıllık kuruluş dönemindeki Sultanönü
sancağına bağlı köy olduğunu bilmeden... Uzaktan dere yukarı
(Harmancık-Tavşanlı yolu 15. km.) atlıların arasında giden yaralı, yaşlı
adam da kim? Köse Mihal mi yoksa?
Köse Mihal, Osmanlı
Beyliğinin kuruluş döneminde Kara Osman Beyin yoldaşı ve danışmanıdır.
Birlikte ömürlerine neler neler sığdırmadılar ki! Bizans'a talan akınları,
nice savaşlar, sonra Bursa'nın fethinde Köse Mihal'in Bizanslı Bursa
komutanını ikna ederek teslime zorlayışı. Sonra...
Köse
Mihal, yolun solundaki (Harmancık-Tavşanlı yolu 20. km.) Yanık Dağın
tepesindeki zaviye görünümlü gerilla karargahının önünde, derin çizgilerle
gölgelenmiş yüzüyle, yaşlı bedeniyle, boylu boyunca yere uzanmış yatıyor.
Yaralı bedeninin acısını hissetmiyor bile. [11] Parça parça bir film şeridi
gibi geçti hayatı gözünün önünden. Olayların sırasını hatırlayamıyordu.
Karesi'nin fethi için Orhan Beye verdiği sözü tuttu mu? Kalleş ve haset
Germiyan Beyi I. Yakup ne fesatlar karıştırıyor yine? Germiyanlı yine ona
ata yurdunu terk ettirecek mi? Ölse bile bir daha eski ata yurdunu terk
etmeyecek! Ölürse, yorgun bedenini Yanık Dağın eteğinde, bir çam gölgesinde
Germiyan'ı gözetleyerek dinlendirecek sonsuza kadar. [12] Emrindeki Ahiler,
Kayılı Türkmenler ve Kalenderi dervişler, komutanları hala başlarındaymış
gibi onun emirlerini yerine getirecekler. İlerideki Işık Çamın altında
mevzilenmiş Kalenderi dervişlerden biri, karşı dağlara doğru bağırdı. Sonra
uzaklardan, Derbent Eski Köy taraflarından “Tüm Tüm” sesleri yankılandı. Çok
daha uzaklardan hafif sesli “Tüm tüm” sesleri karşılık verdi. Tüm Tüm
Dedenin Şamba Bayırının tepesindeki Şahan Babayla haberleştiğini düşündü.
Uludağ'ın tepesinden kendine elindeki koca kavak fidanını sallayıp “Bize
güven” diyen Geyikli Babanın ve Abdal Murad'ın sesini duyar gibi oldu,
hafifçe el salladı Uludağ'a doğru. Tüm Keles dağ yöresi, karış karış,
Germiyanlı I. Yakup Beyin askerleriyle çarpışmak için bekleyen Ahi
gençlerle, Türkmenlerle, Kalenderi dervişlerle doluydu. [13]
Köse Mihal, Uludağ'ın (Karlı Dağ'ın) güney eteğinde Rhyndakos Çayı'nın
kıyısındaki ata yurdunda çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği Kharman
Kata'daki (Harman Kaya) üzüm bağlarından koparıp yediği üzümlerin lezzetini
hatırladı. Germiyanlıdan çekinip huzursuz olan halkının göç etme isteğini
umursamayan Adranos Tekfurunu, Boğazova'dan atlarla indiği Bednos'tan
(Bedre, Çayyaka) Angelekoma'ya (İnegöl) geldiği, umutsuzca dönüp tekrar Neo
Kaisareiya'dan (Baraklı), Bağlı'dan Elma Çukurundan Maksem'den Prusa (Bursa)
Hisarı'ndaki tekfura ulaşıp yüz geri döndüğü günleri hatırladı. Domaniç
yaylalarında (Bilelik Yaylası) Osmancık'la ufuklara bakarak planlar
yaptıkları aklına geldi. Tek umut Bilecik Tekfurundaydı. Ancak Bilecik
Tekfurunu şüphelendirmemek gerekirdi. Düşündükleri plan bir gerçekleşirse
kimse onları tutamazdı. “El öpmekle yüz aşınmaz” dediler. Kader ortaklıkları
yıllarca sürdü Osman Bey'le. Dar gününde kendini ortada bırakanları, birer
birer dize getirdiler birlikte. Gelecek, Ertuğrul'un soyuyla birlik
olmaktaydı, Mihail Kosses için... Birden Şeyh Edebâli'yi hatırladı. Ne büyük
insandı o. İki sergüzeşti usta bir heykeltıraş gibi ne güzel yontmuştu.
Kendilerine kalsa su testisi gibi su yolunda kırılırlardı. Sarı Yatı öyle
olmuştu... [14] Çaşıtlar (Casuslar), “Bizans ile Germiyanlı anlaştı,
Germiyanlı Bursa'yı arkadan vuracak” diyorlardı. [15] Evladı gibi yetiştirip
sevdiği, babası Osman'ın kendisine emanet ettiği Orhan Bey, aralarında sır
gibi sakladıkları bir görev vermişti Köse'ye. Yalancıktan gözden düşecek,
Sakarya ötesindeki yeni ili elinden alınacak, Orhan'ı terk edecekti.
Oğulları, en yakınları bile gerçeği bilmeyecekti... [16] Birden, arkasından
“Köse Mihal kapı tutmaz” denildiğini hatırladı. Sonra kendini eski ata
yurdunun yanı başında Yanık Dağındaki zaviye görünümlü karargahında,
güvenilir adamlarının arasında buldu.
Aracınızla
Harmancık-Tavşanlı karayolunun 20. kilometresindeki tepe üstüne geldiğinizde
-hududnameye göre, - Derbent Köyü arazi hududu içinde olan, yolun solunda,
küçük bir türbe görürsünüz. [Harita:1] Köse Dede, Köse Mihal veya Köse Kalfa
Türbesi diye bilinir. Üstü kiremit çatılı, dört köşe, kapısız bir yapıdır.
Yöre köylüleri girdiği bir işte sebat etmeyen kişilere “Köse Dede'nin kapı
tutmadığı gibi” diyerek alaya alırlar. Buna nazire olarak türbesine kapı
yapmazlar. Sözlük anlamında da olduğu gibi “Kapı tutmamak”; kapılandığı,
hizmetine girdiği yerden ayrılmak zorunda kalmak olarak değerlendirilir yöre
köylülerince.
Asli görevi Germiyanlıları ve
Karesilileri örgütlediği Ahilerle, Kalenderi dervişlerle, Kayılı
Türkmenlerle gözlemek, düşman ve hedef toprakları tanımak, gerekirse
Germiyan saldırılarına karşı çete faaliyetleri yaparak Bursa'ya
saldırmalarını geciktirmek. Emrindeki Derbentli Kayılılar (Softalılar,
Salihoğulları) ve Merkezyeniköy'ündeki Işık Çamlığında mevzilenmiş Kalenderi
dervişler hali hazırdaki görevlerini biliyorlar, ömrü savaşlarda geçmiş
tecrübeli komutanlarına gereken saygıyı gösteriyorlardı. [17] Onun
mertliğine saygı duyan yöre köylüleri de, çocukları onun gibi bir erkek
olsun diye, yeni evli ve hamile gelinleriyle, sünnet olacak oğullarını bugün
bile türbeye getirirler. Aynı ırktan olmasalar da Köse Mihal'e karmaşık
hislerle bağlanmışlardır.
Karayoluyla türbeden 50 metre
ilerleyip anayoldan sola doğru dönerseniz, sırasıyla Derbent, Elmaağacı,
Eşen Köylerinden sonra gelen dereyi geçince; Köse Mihal'in eski ata yurdu
Kharman Kata'ya (Eski Harman Kaya) ulaşırsınız. Burası Kozağacı Köylerinden
Gelemiç Köyüne kadar olan arazi olup ortasında Adranos (Rhyndakos) Çayı
geçer. Karayoluyla Adranos Çayını geçtikten sonra, Şamba Bayırından (Şahan
Baba) ilerleyip, Keles İlçesine ulaşırsınız. Derbent Köyü ile Keles İlçesi
arası 40 kilometredir.
Kharman Kata (Eski Harman Kaya),
bugünkü Issız Ören Köyü dahil, Kozağacı Köyleri denilen yer; Orhaneli İlçesi
ile Domaniç İlçesi arasında, Orhaneli'nin doğusunda, Uludağ'ın güney
eteğinde yüksek dağlarla, yemyeşil ormanlarla çevrilmiş olup, tütün ekimi ve
bağcılık dahil her türlü sebzecilik, meyvecilik ve tahıl ekiminin yapıldığı,
ortasından Orhaneli Çayının geçtiği ılıman iklime sahip şirin bir yerdir.
[18] Yörenin cana yakın misafirperver insanları, bu yerlere daha bir
sıcaklık verirler. Burası, tarihi Misia ve Bitinya Devletlerinin sınırı veya
kıyısıdır. Bu yerdeki Issız Ören ve Gelemiç Köyü, her türlü dış tehlikelere
karşı doğal olarak korunaklı bir yerdedir. Gelemiç, Kalamisya (Misia'nın
kıyısı) anlamına gelmiş olmalıdır. Kalauwa, Kalfa'yı çağrıştırır. Kıyılık
anlamına gelir. [19] Köse Mihal'in yöredeki diğer adı olan Köse Kalfanın bu
bölgeli olduğunun şifresi gibidir. Luwia dilindeki “Kala” kelimesinin Türkçe
karşılığı olan “Kıyı” sözcüğünün geçtiği Keles Türküsü dağ yöresinde
söylenir, oynanır. Bilerek veya bilmeyerek yöre insanları “Kıyılı” olduğunu
folklorunda yaşatır. Türkünün sözleri “Kıyıdan, kıyıdan kıyıdan gel, ortası
çamur, kıyıdan gel” dir.
Gelemiç Köyünün doğusundaki
dağları aşınca Sorgun, Kocakovacık, Düvenli Köyleri üzerinen Kara Osman
Beyin yaylağı olan, Domaniç Dağlarındaki Bilelik Yaylasına (Beylik)
ulaşırsınız. Kim bilir? 750 yıl önce, Köse Mihal ve Yaylak komşusu Osman Bey
birbirlerini kaç kere bu dağ yollarından ziyarete gelip gitmişlerdir! [20]
Osmanlı Beyliğinin ilk dönemlerinde Kayı Aşireti;
Söğütte kışlayıp Ermeni Dağı ve Domaniç Yaylalarına yaylaya çıkarken,
sonraki dönemlerde Aydın, İzmir ve Balıkesir/Dursunbey havalisinde kışlayıp,
Domaniç yaylarına yaylaya çıkmaya devam etmişlerdir. Şüphesiz, beylik
topraklarına yeni yeni topraklar katmak isteyen devletin politikası bunda en
büyük etkendir. Dikkat çekmeden yaylak-kışlak arası göçler; hedef
toprakların topografik durumunun öğrenilmesine, Osmanlı lehine propaganda
yapılmasına, her türlü istihbarat bilgisinin toplanmasına yaramaktadır.
Karesi Beyliğinin içten fethedilerek Osmanlı topraklarına katılması bu yolla
sağlanmış olmalıdır. Dağlık, ormanlık Dursunbey ve Kepsut'a nüfuz etmekle
Balıkesir'e (Karesi) 25 kilometre kadar yaklaşabilmek, gerekirse tehlike
anında kolayca gözden kaybolmak mümkündür. [21]
Dursunbey Koca Kışlada kışlayan Yörükler, Küplüdağı eteği, Armutçuk,
Ayıderesi, Taskaldırımlar, Karayüksek mevkiinden, Değirmen Derelerinden
geçerek Bilelik Yaylasına ulaşırlar. Bilelik Yaylası, Köse Mihal ile Osman
Beyin gençlik yıllarında Sakarya Nehrini geçerek, Samsa Çavuşun refakatiyle
Sakarya ötesine geçmek için planlar yaptığı yerdir.
Bu
sefer gerçekleştirilip bol ganimetle döndükten sonra, Osman ve Mihal Bilecik
Tekfurundan şiddetli azar işiterek, beş-yedi yıl süreyle seslerini
soluklarını çıkarmamışlardır. [22]
Osman ile Mihal'in
bir yaz günü serin Bilelik Yaylasında cezalarını tamamlamaya çalışırken
Oylat Derelerinde otlayan develeri seyretmektedirler muhtemelen!
İnegöl/Oylat Derelerinden kulağınıza Tavşanlı İlçesinin bir göç türküsü
yankılanır: “Güle çıktım gülmedim, gülden düştüm ölmedim. Şerfem senle
gezmesi sefa imiş bilmedim. Oylat'ın Dereleri, yayılır develeri. Bak
karşıdan geliyor Şerfem sen yaktın beni, eyi olmaz yareleri”. Sanki yöreli
saz sanatçısı Yüksel Karaca, Söğüt'teki kışlaktan Bilelik Yaylasına
yaylamaya giderken göç yolunda yorgunluk atmaktadır. Karşıdan gelen, güzel
Şerife değil, atlılardır.
Kalabalık atlı askerlerin
Oylat Derelerinden yukarı doğru hızlı hızlı tırmandıklarını görür gibi
olursunuz. Gelen Bizans İmparatoru Alexios Kommenos'tur. İznik'ten çıkıp
Malagina üzerinden Oylat'tan Domaniç Dağı doruğunu aşıp Orinas'a
(Saruhanlar'a) ulaşmak istemektedir. Zorlu yolculuk kendini ve emrindeki
askerlerini yorgunluktan bitirmiştir. Orinas'tan (Oynaşhisar) Böçen'e gelip
tarihi taş köprüden Adranos Çayından geçerek Bozbelen, Derbent Koca Orman ve
Eski Köyden, Çötmekli'den, Başalan'dan geçip Alethina'ya ulaşmaya
çalışmaktadır. Alethina'dan Akrakos'a (Eğrigöz veya Emet) ulaşıp düşmanı
olan Türkleri pusuya düşürecektir. Kızı Anna Kommena da bunu günlüğüne
yazacaktır. [23]
Alethina, bugün Demirbilek (İlet)
asarlığı ile Derbent Köyü Karapınar ve Yabaneli mevkileri arasındaki Bizans
yerleşim yeridir. Alethina'nın kurulu olduğu yer ile Köse Mihal Türbesi
arası iki kilometre kadardır.
Köse Mihal,
Harmancık-Tavşanlı karayolunun 20. kilometresinde tepe üstündeki türbesinde
ebedi uykusundadır. Kapısız olan türbesinin önünden sola orman içine giden
bir karayolu Yanık Tepedeki orman içinden geçer. Bu stratejik tepe, Köse
Mihal'in askeri karargah olarak kullandığı Harmancık, Emet (Eğrigöz),
Tavşanlı, Kharman Kata (Eski Harman Kaya), Keles/Kozağacı, Uludağ ve Domaniç
Dağlarına hakim bir tepedir. Köse Mihal buradan Uludağ'ın arkasındaki Bursa
ve Sakarya Nehri ötesindeki, Osman Gazi tarafından kendisine mülk olarak
verilen, yeni ili Harman Kaya'yı (Eskişehir/Mihalgazi İlçesi-Bilecik/İnhisar
İlçesi sınırları içinde) ve Harman Kaya'daki çocuklarını ve yakınlarını
görebildiğini hissettiği bir yerdir. [24]
Bu ormanlık
tepe ve arka taraflarındaki orman, bilinmeyen bir tarihte, bilinmeyen bir
nedenle yanmıştır. Tepe, Yanık adıyla, arka tarafları da Kara Göynük adıyla
bilinir yöre köylülerince. Bugüne intikal eden kalıntıları, çevredeki iki
köydeki Derviş Pınarı, Işık (Aşık) Çamı, Softa Oğulları, Hacı Softalı,
Işkıllılar, Bali Oğulları ve orman içinde yanık kızıl taşlar, kızıl taştan
yapılı uzun kuru duvarlardır. [25]
Köse Mihal'in
karargahı olarak kullandığı yerdeki tarihi yoldan biraz ilerleyince, İlkili
Dere ve Kuyu Altı mevkiindeki on iki bağımsız bölünmüş kızıl taştan kuru
duvar yıkıntılarına gelirsiniz.
1921 yılı yazının
ortaları. Akşamın serinliğinde taş duvarları siper almış 200 kadar asker
sessizce uzakları gözlüyor. Ağustos böceklerinin sesinden başka ses
duyulmuyor. Bir de çam ağaçlarından yayılan reçine kokusu. Aldıkları
istihbarata göre Yunanlılar Orhaneli'ni işgal etmiş. Belki Harmancık işgal
edildi. Eller tetikte... [26]
Garp Cephesi Komutanı
Miralay İsmet Bey de (İnönü) Tavşanlı'da imiş. Buraya bizzat keşfe gelmesi
bekleniyor... Miralay İsmet Bey, keşif sonrası stratejik geri çekilme emri
veriyor. Köseler Köyü istikametinden gelen Yunan birlikleri 15 Temmuz 1921
günü Derbent Köyünü işgal edip Alethina ile Derbent Köyü arasına işgal
karagahı kuruyor. Abdullah Mihal (Köse Mihal) kızgın. Gafil avlandı
uykusunda. Mezarından doğrulup, darmadağın etmek istiyor işgalcileri. [27]
16 Temmuz 1921'de, Tavşanlı da Yunanlılar tarafından
işgal ediliyor.
Yöreli efeler duyuyor Abdullah (Köse)
Mihal'in kızgın sesini. Alabardalı Salih Efe, Akalanlı Canip Efe, Köpürcekli
Kel Ali Efe, Kıranışıklarlı Saadettin Efe, Edebeyli Çerkez İzzet Efe,
Şapçılı Şükrü Efe, Derbentli Bulmanların Eyüp Şahin ve diğer kızanları. [28]
Bizzat Derbentli Bombacı Eyüp Şahin, Eşen Köyünde Yunan
komutanı Zamanist'i bomba ile parçalayarak alıyor intikamını. Bedelini, 14
köylüsü diri diri yakılarak ödüyor. Ardından Merkezyeniköy (Ören) yakılıyor.
Köse Mihal'in yiğitlerinin torunlarından Derbentli Softaların Ahmet de
şahadet mertebesine erişenlerden biri. Yakılan bu on dört şehit, Derbent
Şehitler Mezarlığında ve Köy Mezarlığında yatıyorlar. [29]
Bozguna uğratılan düşman, yöreli efelerin çeteleri ile birlikte tüm milli
kuvvetler tarafından önce Bursa'ya, sonra Mudanya'ya kadar kovalanıp denize
dökülmüştür. 11 Eylül 1922 tarihinde Alabardalı Salih Efe ve çetesi Bursa
Çekirge'de fotoğrafçıya poz vermektedirler. [30]
Bu
sırada Bursa'dan Avrupa'ya gönderilen malları İzmir/Foça'ya taşıyan deve
kervanlarından biri yola çıkmış, Gökdere boyunca Uludağ'a tırmanmaktadırlar.
Elma Çukuru'ndan (Süleymaniye Köyü), Bağlı Hanına uğrayacak. Oradan
Soğukpınar, Deliler Köyleri arasından Baraklı'dan Keles'e uğrayıp, Küçük
Kavacık, Alpagut, Uzunöz, Haydar üzerinden Menteşe Hanına gelecek. Adranos
Çayını geçtikten sonra Oydas (Yazıbaşı) Avdan'dan, Asar Deresi Vadisinden,
Köseler Köyünden, Elmaağacından, Derbent Köy hududu içindeki Kara Yüksek ve
Deve Yokuşundan Köse Mihal Türbesi önünden, Şapçı'daki (Köprücük Şaphanesi)
şap madeni çıkarılan yere ulaşılacaktır. İzmir/Foça'ya giden kervan
Bursa'dan yola çıkalı 2,5 gün olmuştur. Kervancı başı, Halil İnalcık
tarafından yapılan haritaya bakarak yol güzergahını gözden geçirirken,
devecilerden biri türkü söylemektedir “Çek deveci develeri engine, şimdi
rağbet güzel ile zengine, devem yüksek atamadım urganı, üşüdükçe çek başına
yorganı, sordum aslın nereli, çok sallama göbeği, bebek girer yaşına, takke
de ister başına” diye. [31,32] Karayüksek'ten Deve Yokuşuna aşağı doğru
inmek üzere olan kervan başındaki eşek tökezleyerek yere devrilir. Eşeğin
yardımına koşan kervancılar eşek ile meşgul iken, kervancıbaşı develerin
inadı tutup yürümediğinden, kervana konak verdirmek zorunda kalır. Bu sırada
Yörük göç kervanı, Derbent Değirmen Deresinden gelip, Kurudereye doğru
tırmanmaktadır. Yörüklerin ve hayvan çıngıraklarının sesleri ormanda
yankılanmaktadır. Yavaş yavaş ilerleyen Yörük göç kervanı, göç yolunu takip
ederek Karayüksek'teki Yörük İndiğine (Yurt) gelir ve konak verirler
(Derbent Beklemesi). Hayvan melemeleri çıngırak seslerine karışmış, havayı
genzi yakan hayvan kokusu sarmıştır. Yörük Beyi ile kervan başı selamlaşıp
hal hatırdan sonra birbirlerine nereden gelip, nereye gittiklerini
sormuşlardır.
Yörükler, Domaniç Bilelik Yaylasından
göçe çıkıp Fıranlar Başına gelmişler, oradan Kocasuyu (Adranos Çayı) geçip
Kızılçukur Köyü altından, Karlı Yerinden sonra, Değirmen Deresinden,
Taskaldırımlar'dan, Armutçuk'tan sonra Küplü Dağındaki Ayı Deresinde konak
verecekler; daha sonra Alabarda (Çamalan) ile Kozluca Köyleri arasından ver
elini Dursunbey/Kocakışla. Orada kışlayacaklardır kış boyunca. Bursa'dan
gelen kervan ise Deve Yokuşundan inip Aktaşlı'dan, İlkili Dere üstündeki
Kuyu Altından, Köse Dede Türbesinden, Merkezyeniköy üstünden Köprücük
Şaphanesine (Şapçı Köyü) varıp konaklayacaklardır. Köprücük Şaphanesinden
çıkarılan şap madenini taşıyan kervanların gittiği yolu takip ederek;
Dağdemirli, Sekbandemirli, Yeniköy, Kışlademirli yoluyla Eğrigöz'e (Emet),
oradan İzmir/Foça'ya ulaşacaklardır. [33]
Bu sırada,
sabah erkenden Alethina'dan askerleri ile yola çıkan Bizans İmparatoru
Alexios Kommenos, Dağdemirli'den aşağı Sekbandemirli'ye doğru dikkatlice
ilerlemektedir. Biraz sonra düze inecektir. Kafası savaş planları ile
doludur. Savaş alanına düşman Türklerden önce ulaşmanın avantajını
kullanacaktır. Erken gelen, üstelik de beklenmedik yerden gelen, düşmanı
hazırlıksız yakalardı. Sonradan gelen yorgun gelir ve kaybederdi. Savaş
sanatını çok iyi bilen bir imparatordu kendisi.
Bütün
çevrede olanlardan habersiz olan siz, aracınızla Harmancık-Tavşanlı
karayolunun 20. kilometresindeki Köse Mihal türbesinden Merkezyeniköy'e
doğru ilerleyerek Sorkun Boğazı ve Gelin Taşından, daha sonra Kocasu'yu
(Adranos Çayı) geçerek Bursa/Domaniç'ten gelen karayoluyla birleşerek
Tavşanlı İlçesine ulaşırsınız.
Siz aracınızla Sorkun
Boğazında ilerlerken, önce soldaki kayalıkların üzerinde Frigya döneminden
kalan heybetli kaya mezarının(Delik Taş) yanından geçer, boğazın alt ucuna
yaklaşırken sola bakarsanız birkaç yüz metre ilerideki Gelin Taşını
görürsünüz. Önde at üstündeki gelinin atını yeden (çeken) kayınpeder, arkaya
doğru gelin alayı ve en arkada da davulcu ve zurnacı. Hikaya bu ya, bir
köyden diğer köye verilen gelin kız, gelin alayı tarafından yeni evine
götürülürken birden yellenivermiş. Utancından kıpkırmızı olan gelin kız,
“Mevla'm, ya beni kuş et ya da taş!” deyivermiş. Mevla'sı tüm gelin alayını
taş edivermiş. Yakından bütün bu ayrıntılar seçilir. [34]
Siz Gelin Taşından Tavşanlı'ya doğru uzaklaşırken, atın üzerindeki gelin kuş
olur, gökyüzünde döner döner. Yol boyunca gökyüzünden sizi takip ederken,
Kocasu'yu (Adranos Çayı) geçince, sola doğru kavis çizerek Dedeler Köyü'nün
üzerinden geçer, bodur ormanlık alan içinde maiyetiyle birlikte avlanan
yağız bir delikanlı görür. Bereketli tavşan avı sonrası, Germiyan Beyi
Süleyman Şah'ın kızı Devlet Hatunu görebilmek için Tavşanlı'ya kadar
gelmiştir Bayezit. [35]
Geçen zamanda Germiyan Beyliği
geri, Osmanlı Beyliği ileri gitmiştir. Karaman Beyliği ile bozuşan
Germiyanlı, bir de I. Murat'ın kızını Karamanoğullarına gelin vermesi
üzerine iyice telaşa düşüp, kızı Devlet Hatunu I. Murat'ın oğlu Bayezit ile
evlendirerek akrabalık bağı kurmak istemiştir. Tavşan avı bahanesiyle oraya
gelen Yıldırım Bayezit'tir. Kayı Köyü'nde Devlet Hatunu görecektir. [36]
Gökyüzünde kuş olup uçan gelin, süzülerek Beyköy üzerinden
Tunçbilek'e doğru ilerlerken, sığır güden bir çoban görür. Yoksa Yıldırım
Bayezit'in yaptırdığı Ulucami'nin üç kapısından birden çıktığı cemaat
tarafından görülüp, kerameti anlaşılınca ortadan kaybolup Hicaz yollarına
düşen Somuncu Baba mı bu çoban? [37]
Tavşanlı-Tunçbilek
karayolunun sağındaki türbeyi, yöreliler Ekmekçi Dede Türbesi olarak bilir,
Somuncu Babanın makam mezarı olarak kabul ederler. Çobanlık yaptığı köyün
dağında inek ile konuştuğunun görülmesi üzerine sır olup gitmiştir.
Ekmekçi Dede Türbesinden karayolu ile ilerlerseniz, 8 kilometre sonra
Tunçbilek'e gelirsiniz. Ortasından Kocasu (Adranos Çayı) geçen bu beldenin
dağı taşı linyit madenidir. Yolda, aslen Kütahyalı olan Evliya Çelebi ile
karşılaşırsınız. Evliya Çelebi Tavşanlı'ya doğru ilerlemektedir.
Tunçbilek'ten 30 kilometre sonra Domaniç'e ulaşırsınız. [38]
Tavşanlı, yolculuk boyunca gördüğünüz ilçelerin nüfus olarak en büyüğü
olduğu gibi, ekonomik yönden de en gelişmişidir. Evliya Çelebi'ye göre en
meşhur şeyi ağdası; bize göre ise özgüveni yüksek insanları ile 20-30 çeşit
lezzetli leblebisidir. [39]
Tavşanlı'dan 45 kilometre
sonra Yellice Dağı eteğinde kurulu çini diyarı Kütahya'ya gelirsiniz. Siz
Kütahya'ya geldiğinizde Devlet Hatun, Bursa'ya I. Murat'ın oğluna gelin
gitmiş, Kütahya, Tavşanlı, Simav ve Emet Osmanlı'ya çeyiz olarak
verilmiştir. [40]
Kütahya'dan Afyon yoluna
çıktığınızda, sağda otostop için elini kaldıran sarıklı, cüppeli kişi ise
Devlet Hatunun babası Germiyan Beyi Süleyman Şah'tır! Zahmet olmazsa
kendisini Kula'ya bırakıverin (!) [41]
Açıklamalar
Not: Kaynakça
yazının sonundadır.
[1] Karagöz: Gölge oyunu tiplemelerinden Hacivat'ın
arkadaşıdır. Bursa Orhan Camii inşaatında işçi olarak çalıştıkları sırada
Hacivat'la birlikte yaptıkları oyunların, söyleşilerin cami inşaatını
geciktirdikleri gerekçesiyle idam edildikleri rivayet edilir. Orhanelililer
Karagöz'ün Karakeçili Yörüğü olup, kendi hemşehrileri olduğunu kabul eder;
Karagöz Şenlikleri düzenlerler. Kaplanoğlu'nun nakline göre Karagöz
(Harahus) Bizanslı köylüdür. Etkileşme yoluyla Bizans kültüründen
kültürümüze katılmıştır.
Kaplanoğlu, Raif – Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu
s.162
[2] Beyce: Kütahya/Simav köylerindendir. Beyce Birlik otobüsleri
Simav-Harmancık-Orhaneli-Bursa güzergahında çalışır. Aynı zamanda Beyce,
Orhaneli İlçesinin eski adıdır. Beyce'nin Osmanlı resmi yazışmalarındaki adı
Adranos'tur.
[3] Adranos Kalesi: Bursa'dan Orhaneli İlçesine giderken –
Orhaneli Çayı'nı geçince- yolun sağındaki tepe üstünde kalıntıları
mevcuttur. Orhan Gazi döneminde fethedilip, stratejik nedenlerle
yıktırılmıştır.
[4] Adranos Kalesi'nin fethinde yazıda ismi geçenlerin
görev aldığı muhtelif kaynaklarda mevcuttur.
Purgstal, J. Von Hammer –
Büyük Osmanlı Tarihi c.1 s.86
Uzunçarşılı, İ. Hakkı – Osmanlı Tarihi c.1
s.117
Yavuz, Kemal & Saraç, M.A. Yekta - Aşıkpaşazade Osmanoğulları
Tarihi s.84
[5] Charles Texier: Türkolog. 19. yy'da bölgede seyahat
etmiş olup, Kütahya'ya da uğramıştır. Gezi anılarını “Küçük Asya” adlı
eserinde yazmıştır.
Yurt Ansiklopedisi – Kütahya s.5314
Kaplanoğlu,
Raif – Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu s.42
Dinçel, Ö. Faruk – Bursa Dağ
Yöresi s.77
[6] Meyran Dağı: Orhaneli-Harmancık karayolu üzerinde olup,
Domaniç-Dursunbey Yörük göç yollarının da güzergahı üzerindedir. Bu yol
üzerinden Domaniç Dağları ve Dursunbey'e inen vadiler ile Uludağ ve Eğrigöz
(Akrakos) Dağı görülür. Seyirlik bir tepe üstüdür.
Dursunbey (Balat,
Hadrianeia) : Bugün Balıkesir İline bağlı bir ilçe olup bahis konusu isimler
ilçenin bugünkü, Osmanlı dönemindeki ve Roma dönemindeki isimleridir.
Dursunbey Belediyesi - Alaçam Dağları ve Dursunbey s.43, 44, 46
[7]
Keles/Belenören – Akçapınar: Roma-Bizans dönemine ait tapınak ve kahinlik
merkeziyle yerleşim yerlerinin bulunduğu yerdir. Buradaki eserlerin M.S.
123, 150, 368 yıllarındaki depremler nedeniyle yıkıldığı tahmin
edilmektedir.
Dursunbey Belediyesi - Alaçam Dağları ve Dursunbey s.48
Dinçel, Ö. Faruk – Bursa Dağ Yöresi s.67, 69, 72, 73
[8] Dagouta:
Roma dönemindeki Harmancık İlçesinin adıdır.
[9] Harmancık, Harman Kaya
olabilir mi?
Harmancık İlçesinin eski Harman Kaya olabileceği ile ilgili
değişik kaynaklarda bilgi mevcut ise de bunun doğru olamayacağı, eski Harman
Kaya'nın Keles İlçesi Kozağacı Köyleri ve Gelemiç Köyünü kapsayan bölgede
olması gerektiğine dikkat çekilerek olabilirliği ispatlanmaya
çalışılacaktır. Kozağacı Köyleri; Harmandemirci, Durak, Denizler, Sarıyar,
Yunuslar (Babasızlar Mahallesi), Davutlar (Kayadibi, Çaylar Mahalleleri),
Issız Ören, Karaardıç Köylerinden ibaret kabul edilir.
Kaplanoğlu ve
Dinçel'in Harmankaya'nın lokalizasyonun bugünkü Bursa/Harmancık olamayacağı
düşüncesine katılıyor, Urfalı'ya katılmıyorum.
[10] Tekfurun Harman
Yeri: Etimolojik yönden Bizans yerleşim yerinin adının eski Rumca yerine
Türkçe olabileceği zannıyla yöreli köylülerin, köyleri yakınındaki tepe
üstündeki düzlüğün “Tekfurun harman yeri” olabileceğinin kabul edilmesidir.
Köse Mihal'in türbesinin olduğu iddia edilen Bilecik/İnhisar,
Harmanköy'deki tepe üstündeki geniş düzlükte bulunan muazzam kayalığa
izafeten Harman Kaya olabilir düşüncesi kısmen doğru, kısmen yanlıştır. Bu
konu bir başka çalışmamızda “İki Harman Kaya” olarak ayrıca işlenecektir.
[11] Köse Mihal'in Ölüm Yeri: Köse Mihal'in bir savaştan yaralı olarak
gelip Tavşanlı/Derbent Köyü arazisindeki Yanık Dağı eteğinde öldüğü, şehit
olduğu için geleneksel olarak öldüğü yerde gömüldüğü, yöre köylülerince
nesilden nesile anlatılan rivayettir.
[12] Köse Mihal'in Akıbeti:
Bursa'nın Osmanlılar tarafından fethinden (1326) sonraki yaşamı ve ölüm
şekli ile öldüğü yer bugüne kadar yayınlanan kitap vs. yazılara göre sırdır.
Osmanlı Kuruluş Dönemi tarihindeki kara deliklerden biridir.
Aslen bir
Rum olan (Mihail Kosses) ve Kuruluş Döneminin en önde gelen Alplerinden olan
kahramanımızın, diğer yörelere oranla yurdumuzun izole bir yöresinde
inandırıcı delillerle “Köse Mihal” adıyla anılması tarihçilerin üzerinde
önemle durması gereken bir husustur.
Bursa'nın fethinden sonra Osmanlı
kroniklerinde ve -diğer tarih kitaplarında- sadece Geyikli Baba, Abdal
Murad, Adbal Musa hikayelerinin coşkuyla dile getirilmesi, belirli bir zaman
diliminde hiçbir fetih hareketinin yapılmaması, o dönem zarfında sadece
mevcut statükonun muhafaza edilmesinin, beş yıl süreyle devlet merkezinin
İznik'e taşınıp tekrar Bursa'ya döndürülmesinin sebebi ne olabilir? Kanımca
Bizans'la ittifak ederek, güçlenmekte olan Osmanlı'nın önüne set çekilmesi
ve Osmanlı Devleti'nin merkezi olan Bursa'nın güçlü Germiyan Beyliği
tarafından işgal edilme tehdidi nedeniyle Osmanlı'nın savunma ve tehditten
sakınma ihtiyacı buna neden olabilir.
Osmanlı'nın Germiyan ve Karesi
Beyliği topraklarına yakın ileri karakolda görevli, eski yurduna yakın
olduğundan ötürü yöreyi iyi tanıyan, tabiri caizse feleğin çemberinden
geçmiş bir komutan olması ayrıca Osman ve Orhan Beylerin güvenini kazanmış
bir kişi olması, görev yerine gelişinin düşman nezdinde inandırıcı nedene
bağlı olmasının Köse Mihal'in görevlendirilmesinde etkili olduğu
kanaatindeyim. Aksi takdirde Bizanslılar ve Germiyanlılar karşı tedbir
alabilirler. Köse Mihal'in eski bir “Dönme (Mühtedi)” oluşu, hizmet ettiği
kapıdan (Osmanlı) kırgın olarak ayrılmış görüntüsü inandırıcı olmuştur
kanaatindeyim. Dönen, tekrar dönebilir. “Savaş hiledir” mealindeki Hadis'e
istinaden , Köse Mihal'in yörede Orhan Gazi ve Harp Divanı tarafından
görevlendirilmesi isabetli bir seçimdir. Dünya savaş tarihi, savaş hileleri
ile doludur. Stratejistler tarafından tezimin değerlendirilmesinin doğru
olacağı kanaatindeyim.
[13] Alan çalışmalarımın ve kaynak
araştırmalarımın sonucuna göre; bu yöredeki Ahi, Kayılı, Heterodoks Işık
(Aşık) Derviş varlığı, yöresel halk hikayelerindeki Dedelerin yöreyi koruma
ile ilgili inançları (Koru Dede, Tüm Tüm Dede, Gözcü Mahmut'la ilgili)
savunma amaçlı milis örgütlenmenin var olduğu inancımın delilleridir.
Cemiloğlu, Mustafa – Bursa Dağ Köylerinde Türkmen Kültürü s.136
Kaplanoğlu, Raif – Bursa Ansiklopedisi I (Yer Adları) s.249
[14] Sarı
Yatı (Sarı Batu): Osman Gazi'nin ağabeyi olup, mezarı şehit olduğu
Domaniç/Karaköy'dedir.
Domaniç Tarihi Araştırmaları Grubu - Kuruluşun
Toprağı Domaniç s. 88, 90, 91
Uzunçarşılı, İ. Hakkı – Osmanlı Tarihi c.1
s.107
[15] Bizanslılar ile Germiyan Beyliğinin Osmanlılara karşı
düşmanca tavrı var olduğu gibi, Osmanlıların I. Yakup zamanında Germiyan
Beyliği ile dost görünme, Germiyanlıların menfi tavırlarını görmezden gelme,
saldırgan hareketlerini tırmandırmama siyaseti gütmeleri çok belirgindir.
Yavuz, Kemal & Saraç, M.A. Yekta - Aşıkpaşazade Osmanoğulları Tarihi
s.60
Varlık, M. Çetin – Germiyanoğulları Tarihi s.36, 43
Divitçioğlu, Sencer – Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu s.75, 76
Uzunçarşılı,
İ. Hakkı – Kütahya Şehri s.42
[16] a) Mihail Oğulları neslinden Mahmut
Ragıp Gazimihal'in aradan geçen yüzlerce yıl sonra dahi ataları olan Köse
Mihal'in Osmanlı ile ilişkilerinin bozulması sonucu, Osman Bey tarafından
verilen (Temlik edilen) topraklardan ayrılmak zorunda kalışı düşüncesine
inandıkları kanaatindeyim. Kanaatime göre Köse Mihal, gizli görevli olarak
Osmanlı'nın Germiyan-Karesi ucuna gönderilmiş olmalıdır. İleriki yıllardaki
gelişmeler de bunu doğrular mahiyettedir. Ancak Çelebi Mehmet Döneminde
Mihailoğlu Mehmet Bey, Çelebi Mehmet'in taht kavgaları sırasında bir başka
kardeşini desteklemesi nedeniyle tutuklanıp Tokat Hapishanesine konulmuş,
atalarından intikal eden Sakarya ötesindeki Yeni Harman Kaya'daki toprakları
elinden alınmıştır. II. Murat Döneminde ise baş gösteren isyanın
bastırılması için Mihailoğlu Mehmet Bey'e ihtiyaç duyulmuş, Tokat
Hapishanesinden çıkarılarak Bursa'ya getirilmiştir. Kendine verilen görevi
Bursa/Ulubat'ta yerine getiren Mihailoğlu Mehmet Bey'in, süreç içinde II.
Murat tarafından gönlü alınmış, geçmişteki mağduriyeti giderilmiş,
topraklarının bir kısmı iade edilmiştir. Daha sonra Mehmet Bey Yeni Harman
Kaya'da birçok mülk satın almıştır.
Gazimihal, M. Ragıp - Uludağ (Bursa
Halkevi Dergisi) Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim 1945; Sayı 72-73 s.1, 2, 3, 4
Berkan, Ö. Lütfi & Meriçli, Enver – Hüdâvendigâr Livası Tahrir Defteri I
s.306, 312, 313, 314, 315, 316, 317
Arslan, H. Çetin – Türk Akıncı
Beyleri ve Balkanların İmarına Katkıları s.54
[16] b) Aşıkpaşazade
Kroniği: Yahşi Fakih tarafından Ankara Savaşı'ndan sonra (1402) kaleme
alınan kronik ile 1421 yılından sonra kaleme alınan bir başka kronikten
yararlanılarak yazılmıştır. Aşıkpaşazade'ye göre ise; okuduğu, yaşadığı ve
dinlediklerinden yaralanarak yazmıştır. Mihailoğlu Mehmet Bey Tokat'tan
Bursa'ya gelirken, yakın arkadaşı ve dostu Aşıkpaşazade'yi de birlikte
getirmiştir. Aşıkpaşazade de II. Murat'ın yakın hizmetine girmiş, savaşlara
dahi katılmıştır. Yazdığı kronikte -tarihçiler tarafından genel olarak kabul
gören bir kronik ise de- zaman zaman sübjektif davrandığı kabul
edilmektedir. Sübjektif davrandığı konulardan birisinin, Köse Mihal ve
Mihailoğulları ile ilgili hususlar olduğu -abartılı olduğu- düşünülmektedir.
Ben de aynı kanaatteyim. Aşıkpaşazade kroniğinde Osman Gazi ve Orhan Gazi
döneminde yapılan en küçük olaylar ve fetihler yazıldığı halde; Köse Mihal'e
mülk olarak verilen Sakarya ötesindeki Harmanköy, Akköy ile Sorgun'un ne
zaman ve nasıl fethedildiğine dair hiçbir bulguya rastlamadım. Diğer
kaynaklarda da bu konuda bilgi yoktur. İlk Sakarya ötesine yapılan talan
akınında Osman Bey ve Köse Mihal Sakarya Nehri'nin geçit veren yerini
yakındaki Beştaş Zaviyesi'nin şeyhinden öğreniyor, nehrin karşısına
geçtiklerinde orada bekleyen Samsa Çavuş kendilerine rehberlik ediyor. 17
yıl sonraki ikinci Sakarya ötesi harekat öncesinde Osman Bey tarafından Köse
Mihal'e (Harmanköy, Sorgun, Akköy) vilayet olarak verildiği anlaşılıyor.
Müslüman olmadığı takdirde vilayetinin vurulacağı belirtiliyor. Köse Mihal
çağrılınca, İslamiyet'i kabul edip Osman Bey ile birlikte savaşa katılıyor.
Aşıkpaşazade'nin Köse Mihal'e vilayet verilmesi sürecini bilmemesi mümkün
değildir. Yahşi Fakih, Şeyh Edebali'nin oğlu Şeyh Mahmut Paşa ve Mihailoğlu
Mehmet Bey gibi bilgi aldığı kişilerin bu bilgilere vakıf olduğu kesindir.
Belli ki Mihailoğlu Mehmet Bey'in -o anki şartlar nedeniyle- isteği
doğrultusunda bugün bilemediğimiz bir nedenle kronikte yer almamıştır. Benim
kanaatim, Köse Mihal'in gizli görevli olarak Orhan Bey tarafından
Germiyan-Karesi Ucuna gönderilmesi ve görevinin gizli olması sebebiyle gidiş
sebebi olarak kamuoyuna verilen “Kapılandığı Osmanlı kapısından ayrıldı”
mesajının inandırıcı olmasıdır. Doğal olarak bu menfi imaj,
Mihailoğulları'nı rencide etmektedir. Halbuki devlet yönetimindekiler böyle
kabul etmiş olsaydı, Mihailoğulları nesiller boyu Osmanlı'ya hizmet
ettirilmezlerdi.
Yavuz, Kemal & Saraç, M.A. Yekta - Aşıkpaşazade
Osmanoğulları Tarihi s.75, 78
Özel, Oktay & Öz, Mehmet - Söğütten
İstanbul'a s. 120, 121, 122, 126, 127, 342, 384
[17] Softalılar, Hacı
Softalı, Softaoğulları: Osmanoğulları gibi Karekeçililer'in Softalı kolundan
olan Derbent Köylü geniş bir sülaledir.
Balıoğulları, Balılar: Derbent
Köyü'nde geniş bir sülaledir. Derbent ve Merkezyeniköy'de Balı isimli
şahıslar yaşamaktadır. Yakın çevrede Ballısaray ve Dedebâli Köyü bulunur.
Bâli ismi Edebâli ve Ahiliği çağrıştırır.
Işık Çamı: Merkezyeniköy
mezarlığının bulunduğu yerdir. Çevre köyler tarafından da bilinen bir
mevkiidir. Heterodoks Işık(Aşık) dervişlerin Merkezyeniköy'deki varlığını
kanıtlar.
Derviş Pınarı: Merkezyeniköy hududu içinde olup, Derbent Köyü
hududuna ve Köse Mihal Türbesine yakın bir çeşmedir. Bu çevredeki
dervişlerin varlığının kanıtıdır.
Okyay, Rıfat – Osmanlı Devleti'nin
Kuruluşu s.16
Çetin, Osman – Sicillere Göre Bursa'da İhtida Hareketleri
ve Sosyal Sonuçları s.22
Kaplanoğlu, Raif – Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu
s.146
Kaplanoğlu, Raif – Bursa Ansiklopedisi I (Yer Adları) s.175, 249
Domaniç Tarihi Araştırmaları Grubu - Kuruluşun Toprağı Domaniç s.32
[18] Kharman Kata (Eski Harman Kaya): Hammer'e göre Uludağ'ın güney
eteğindeki tekfurluk merkezidir. Köse Mihal'in eski yurdudur. Harman Kaya
700-800 yıl önce Bizans Döneminde kullanılan bir addır. Doğal olarak, o gün
kullanılan dilin Rumca (Yunanca) olması gerektiği noktasından hareketle,
kelimenin etimolojik (Soy kökeni) araştırmasına gidilmiştir. Şüphesiz
etimoloji bir bilimdir. Konunun uzmanlarınca araştırılması gerekirse de;
araştırmalara ışık tutmak, entelektüel birikimi olan kişilerin de görevidir.
Bu sorumluluk duygusuyla “Son söz etimologlarındır” diyerek Harman Kaya
ismini analiz edelim.
Harman Kaya bahsi geçen iki kaynakta
“Chirmen Kia” ve “Hirmen Kata” tabirleriyle karşılaştım. Etimolojik sözlükte
“X (Khi)” harfinin; Eski Yunanca “Kh” ,Latince “Ch” ve Yunanca “H” olarak
kabul edildiğini gördüm. Örneğin; “Hıristiyan” anlamına gelen Yeni Yunanca
“Hristos” kelimesi Eski Yunanca “Khristos” kelimesiyle eştir. Latince ve
İngilizce'de “Christ” yazılır. Böylece “Harman” olarak telaffuz edilen
kelimenin 700-800 yıl önceki dönemde orijinalinin “Kharman” olduğu ortaya
çıkar ve “Karman” veya “Harman” diye Türkçe telaffuz edilebilir.
Karma/Kharma, Kar/Khar: “Kar” “dağ, doruk” anlamına, “Karman” ın da “Dağ
halkı” anlamına gelebileceği Umar tarafından bildirilmektedir.
Bugünkü
Türkçe'de “Kaymak” kelimesinin 1000 yıl önceki Eski Türkçe karşılığı
“Kadhmak” (bence Kathmak) olduğu kabul edilmektedir.
Eski Yunanca bir
kelime olan “Kata” kelimesi ile karşılaşan 800 yıl önceki bir Türkmen'in bu
kelimeyi “Kata” veya “Kaya” diye anlaması gayet doğaldır.
“Kata” Eski
Yunanca “Alt, Altta, Aşağı” veya “Etek” anlamına gelir.
Sonuç olarak
“Karman Kata (Harman Kaya)” ; “Etekteki (Alttaki) dağ halkı” anlamına
gelebilir. Böylece Hammer'in Uludağ'ın eteğinde, Adranos'un (Orhaneli)
doğusunda müstahkem mevkii diye tarif ettiği yer Keles/Kozağacı Köyleri ile
Gelemiç Köyü'nün bulunduğu mevkiidir. Kozağacı Köylerinden birinin bugünkü
adı Harmandemirci'dir. Harmancık İlçesi ise bu tarife uymaz. Harmancık
İlçesi bahis konusu mevkie göre; Uludağ'ın uzağında, Adranos'un (Orhaneli)
güney-doğusundadır. Uludağ'ın güneyinde çeşitli vesilelerle yaptığım
gezilerde Hammer'in tarifine uyan Keles/Kozağacı Köyleri ve Gelemiç
Köyü'nden başka bir yer yoktur. [Harita:2-4]
Uzunçarşılı, İ. Hakkı –
Osmanlı Tarihi c.1 s. (Harita:2 Osman Bey zamanı)
Hıstoıre Üniversitesi
Tarih Kurumu – Osmanlı İmparatorluğu Tarihi s.43
Kaplanoğlu, Raif –
Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu s.104
Nişanyan, Seven – Sözlerin Soyağacı
(Çağdaş Türkçe'nin Etimolojik Sözlüğü) s.xvii, 220, 222
Umar, Bilge –
Türkiye'deki Tarihsel Adlar s.379, 392
[19] Kalfa (Kalauwa): “Kala”
sözcüğünün, Luwi/Pelasgos dilinde “Kıyı” anlamına gelebileceği, “-uwa”
takısının Luwi dilinde “-lık” takısı anlamına gelebileceği, “Kalauwa”
sözcüğünün “Kalfa” yı çağrıştırabileceği; Kalfa'nın “Kalamisyalı” (Misya'nın
kıyısından) olabileceği, yani Keles/Gelemiç Köyü'nü çağrıştırabileceğini
düşünebiliriz. Abartma bir düşünce gibi görünse bile, bu yörenin meşhur
türkülerinde –bugün için kıyısı olabilecek Misya Devleti olmadığı halde-
“Kıyıdan, kıyıdan” sözcüklerinin geçmesinin tesadüf olamayacağını
düşünüyorum. Takdiri uzman araştırıcılara bırakıyorum.
Umar, Bilge –
Türkiye'deki Tarihsel Adlar s.361, 813
[20] Köse Mihal ve Osman Gazinin
yakın ilişkileri: Yerli ve yabancı Osmanlı tarihçilerinin genelde ittifak
ettikleri husus, Osman Beyin Rum komşulara gösterdiği müdâra dostluk
(Politik yüze gülme) ve Köse Mihal ile dostluğu ve arkadaşlığıdır. Kanımca
yakın dostluk ve arkadaşlığın tesisi, yakın komşuluk ile mümkün olabilir.
Bizans'ın en zayıf döneminde, Bizans'ın periferinde Türk tehlikesi ile baş
başa kalan akıllı bir tekfurun yapacağı iş, Türkler ile dostluk kurmaktır.
Bilecik Tekfuru da aynı sebeplerle Selçuklu Sultanına tabi olsa da çevre
tekfurlarla ilişkilerini koparmamıştır. Uludağ'ın ardında (Güneyinde)
bulunan Köse Mihal'in önce en yakın tehlike teşkil eden Osman Beyle ittifak
edip, şartlar el verirse Bizans'a en yakın bölgeye atlayarak güvenli bir
yurt edinmesi gerekir. En uygun atlama yeri, Selçuklu'yu metbu kabul eden
Bilecik Tekfurluğunun topraklarıdır. Böylece Bilecik yakınındaki Söğütte
kışlağı olan Osman Beye hem yakın olabilecek, hem de onun desteğini
alabilecektir. Köse Mihal'in yapacağı iş sadece Bilecik Tekfurunu
kuşkulandırmamak, Osman Beye yardım etmek, karşılığında yeni toprak sahibi
olmaktır.
Eski Harman Kaya'nın Domaniç Yaylalarına Uzaklığı: 8.2.2004
tarihinde Keles/Issızören Köyü'nde köylülerle yaptığım görüşmede;
köylerinden yaya ve binekli olarak- Orhaneli, Tavşanlı, İnegöl İlçelerine
sekiz saatte, Bursa'ya on sekiz saatte ulaşırken, Domaniç Yaylalarına
(Bilelik Yaylası) üç-dört saatte ulaşabildiklerini bildirmişlerdir. Köse
Mihal'in yılın yarısını Bilelik Yaylasında geçiren Osman Beye uzaklığı bir
buçuk-dört saat süren at yolculuğu kadardır. Köse Mihal'in eski yurdu olan
Harman Kaya ile Osman Beyin yaylası birbirine sınır topraklardır.
Yavuz,
Kemal & Saraç, M.A. Yekta - Aşıkpaşazade Osmanoğulları Tarihi s.66, 331
[21] Dursunbey arazisinin dağlık ve ormanlık yapısı Milli Kurtuluş Savaşı
sırasında da savunma ve gizlenme amacıyla yerel çeteler tarafından
kullanılmıştır.
Dursunbey İlçesine adını veren Emir Dursun'un, Orhan
Beyin koruması altına girmesinin sağlanmasında ve Karesi'nin fethi öncesi
şartların hazırlanmasında Uludağ'ın güneyindeki Germiyan-Karesi Ucu
karargahının çok önemli rol oynadığı kanaatindeyim. Askeri yönden uçtaki bu
yerin topografik durumu en uygun yerdir. Bu yer, Milli Kurtuluş Savaşı
sırasında da çete faaliyetlerine uygunluğunu ispatlamıştır. Karesi'nin
fethinin Dursunbey üzerinden yapılmış olabileceği, bazı tarihçiler
tarafından zımni olarak kabul edilmiştir diyebiliriz. Örneğin Uzunçarşılı
aksini yazmış olsa da Hammer'e göre önce Karesi fethedilmiş, dönüşte
Kirmastı (Mustafakemalpaşa), Mihalıç (Karacabey) ve Ulubat fethedilmiştir.
Savaş Sanatına göre; sürpriz saldırılar, beklenmedik yerden saldırılar sonuç
getirir. “Doludan kaçılır, boşluktan vurulur-Sun Tzu”.
Gülensoy, Tuncer
– Kütahya Yöresi ve Ağızları s.237, 240, 241
Purgstal, J. Von Hammer –
Büyük Osmanlı Tarihi c.1 s.114
[22] M.S. 1259-1282 yılları arasında
Bizans İmparatoru Mikhail Palaiogolos'tur. Bu dönemde Sakarya Nehri, Bizans
ile Türk Beyleri arasındaki sınırdır. Bizans İmparatoru, Türkmenlerin
saldırılarını önlemek için sınıra yakın kaleleri onartmış ve nehir boyunca
kazıklar diktirmiştir. Bundan başka Türk sınırına komşu bölgelerde yaşayan
vergiden muaf çiftçiler (Akritai) yerleştirilmiştir. Bunlar sınırı çok iyi
korurlarken, Bizans İmparatoru buradaki çiftçileri vergiye bağlayınca
ayaklanma çıkmış, Bizans aleyhine gelişen bu durum Türkler tarafından kendi
lehlerine kullanılmıştır. Osman Bey ve Köse Mihal tanımadıkları Sakarya
ötesindeki Bizans bölgesine birinci talan akınına çıkıyorlar. Beştaş
Şeyhinin yardım ve duasıyla Sakarya'nın geçit veren yerinden geçip, önceden
haberleştikleri Samsa Çavuşun rehberliğinde talan akını yapıyorlar. Bu talan
akını, Bilecik Tekfurunu ve çevredeki diğer tekfurları çok tedirgin
ettiğinden –ayrıca Bilecik Tekfuru ile Osman Bey arasındaki gerilim de
eklenince- Osman Bey Bilecik Tekfuru tarafından azarlanıyor, Osman Bey özür
dileyip Bilecik Tekfurunun elini öpmek zorunda kalıyor. Osman Bey bu
durumdan çok rencide oluyor. Bu duygu Bilecik Tekfuruna karşı saldırıya
geçmek öfkesine dönüşüyor. Bu dönemde Köse Mihal'in de Bilecik Tekfuruna
tabi olarak tekfurun topraklarında olması gerekiyor. Osman Bey de yakındaki
Söğüt topraklarında (Kışlakta) Bilecik Tekfuruna tabidir. Osman Beyin öfkeli
ve saldırgan yapısı, kayınpederi olan Şeyh Edebâli ve Ahi Teşkilatı
tarafından kontrol altına alınıp eğitimden geçirildiği, tarihçilerin kabul
ettiği genel kanıdır. Okyay ve Hammer'e göre yedi yıl süreyle, birinci talan
akınından sonra Osman Beyin istirahat ettiği veya hiçbir eyleme girişmediği
söylenir.
Osman Bey, yedi yıl süreli eğitim sonunda önceki halinden
bambaşka bir kişilik haline dönüşür. Stratejik hedefleri olan, planlı
hareket eden, “Savaş hiledir” mealindeki hadise göre hareket eden mükemmel
bir devlet adamı olur. Gibbons'un tabiriyle “Osman'a faik (üstün) olanlar
bile mahiyetinde seve seve hizmet ederler”.
Mantran, Robert – Osmanlı
İmparatorluğu Tarihi I s. 18, 20
Levtchenko, M.V. – Kuruluşundan
Yıkılışına Kadar Bizans Tarihi s.242, 243
Aydın, Erdoğan – Osmanlı
Gerçeği s.77, 78
Okyay, Rıfat – Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu s.26, 36
Purgstal, J. Von Hammer – Büyük Osmanlı Tarihi c.1 s.73
Gibbons, H.
Adams – Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu s.43
[23] Alethina: Bizans
İmparatoru Alexios Kommenos'un (M.S. 1078-1118) bir seferi sırasında, bahis
konusu güzergahı kullanır. Bu güzergah; İznik, Malagina, Oylat, Kurluk,
Zindancık, Domaniç Dağı (Doruk geçilince sağda Bilelik Yaylası bulunur),
Eğridere, Ortaca, Kozluca, Fıranlar Başı-Aygırlar, Orinas Hisarı (Oynaş
Hisar, Saruhanlar Köyü'nde), Taş köprü, Böçen, Bozbelen, Derbent arazisi,
Alethina'dan (İlet, Demirbilek Köyü), Akrakos (Eğrigöz, Emet İlçesi)
yoludur.
Askeri tabirle cebri yürüyüşle İznik'ten Akrakos'a (Emet'e)
intikalin en kestirme yolu burasıdır. Bu yol Domaniç'e bağlı Saruhanlar ve
çevresindeki köylülerin İnegöl'e -yaya veya binekli olarak- gitmek için de
yakın zamanlara kadar kullandığı, geçmişte ise Kayılı Yörüklerin Söğüt ile
Domaniç Yaylaları arasında göç yolu olarak kullandıkları bir yoldur.
Bilge Umar tarafından tahmin edilse de, net olarak lokalize edilemeyen
Alethina, Cumhuriyet Döneminde ismi değiştirilen İlet (Tavşanlı/Demirbilek
Köyü) Köyü'nden adını almaktadır.
Yörgüç, Karakaya, Bozbelen gibi çevre
köyler kırk-elli yıl öncelerine kadar –yaya veya binekli olarak- Tavşanlı
İlçesine ulaşabilmek için Derbent Köy arazisinin Çötmekli (Tüm Tüm Dedenin
olduğu yer), Başalan sırtları, İlet asarlığı batısından, Çakmak, Eşim Alanı
mevkiinden Sorkun Boğazına geçerlerdi. Şimdi kullanılmayan bu yolun
kalıntıları, Derbent/Başalan sırtlarında, orman içinde bulunmaktadır.
[Harita:1]
Kommena, Anna – Alexiad (Malazgirt'in Sonrası) s.460, 461
Aydoğdu, Recep – Bursa'ya Komşu Kütahya İli-Tavşanlı İlçesine Bağlı Bir
Bölüm Köy ve Beldelerin Tarihi, Sosyal ve İktisadi Yönden Yazılı ve Sözlü
Kaynaklardan İncelenmesi s.2, 3
[24] Yeni Harman Kaya: Adı Türkçe olup,
Osman Bey tarafından hizmeti karşılığı Köse Mihal'e temlik edilen (verilen)
yerler olup ekteki Osman Bey zamanındaki Osmanlı Devleti haritasındaki
Sakarya ötesinde Akköy ve Sorgun'un bulunduğu yere tekabül eder. Bu haritada
Adranos'un doğusunda, Adranos Suyu kenarında gösterilen Harman Kaya ise eski
Harman Kaya (Kharman Kata)'dır. [Harita:3]
Uzunçarşılı, İ. Hakkı –
Osmanlı Tarihi c.1 s. (Harita:2 Osman Bey zamanı 1299-1323)
[25] Kızıl
Taş, Kuru Duvarlar: Bursa-İzmir kervan yolunun kenarında ve Köse Mihal
türbesi yakınındaki Kuyu Altı mevkiindeki eski Tavşanlı/Derbent Köyü hane
duvarı kalıntılarıdır.
Aydoğdu, Recep – Bursa'ya Komşu Kütahya
İli-Tavşanlı İlçesine Bağlı Bir Bölüm Köy ve Beldelerin Tarihi, Sosyal ve
İktisadi Yönden Yazılı ve Sözlü Kaynaklardan İncelenmesi s. 4
[26-27]
Tavşanlı/Derbent Köyü, Uzun Dere yakınındaki Kuyu Altı mevkiinde, eski
Nusratlar Köyü-Harmancık yolu kenarında Derbent Köylüleri tarafından
Kurtuluş Savaşı dönemine ait, subayların kullandığı, Alman malı olduğu
tahmin edilen toplu tabanca ile kılıç bulunmuştur.
Coşgun, Fevzi –
Tavşanlı'da Zaman s.64
[28] Tavşanlı/Derbent Köylü Bulmanların Eyüp
(Şahin) yaşlıyken dahi, iyi bir avcı olup, çok iyi silah kullanırdı.
Yunanlılar tarafından, boynuna kızgın sacayağı geçirilerek işkence
yapıldığını bizzat kendinden dinledim. Yara izlerini bu sırada gördüm.
Coşgun, Fevzi – Tavşanlı'da Zaman s.68
Dinçel, Ö. Faruk – Yörük ve
Türkmen Diyarı-Bursa Dağ Yöresi s.121
[29] Çocukluğum bu hikayeleri
dinleyerek geçti. Ayrıntılarını katıldığım radyo programında da anlattım.
Çoşgun, Fevzi – Tavşanlı'da Zaman s.67, 68
Dinçel, Ö. Faruk – Yörük
ve Türkmen Diyarı-Bursa Dağ Yöresi s.126
[30] Fotoğraf için bakınız:
Çoşgun, Fevzi – Tavşanlı'da Zaman s.69, 70
[31-32-33] Bursa/Keles İlçesi
ve köylerinde yaşayan tüm insanların bu eski yol ile ilgili yaşadığı veya
duyduğu anıları vardır. Bu yol güzergahını Bursa'ya seyahatlerinde
kullananlerdan biri de dedemdir. Bu yol, Tebriz (İran) – Bursa – İzmir –
İtalya İpekyolunun Bursa-İzmir ayağıdır. Halil İnalcık bu yolu anayollar
kategorisine koymuştur. İstanbul'un fethinden (1453) yüz yıl sonraya kadar
Bursa, Anadolu'nun en önemli ticaret merkezi olmaya devam etmiştir. Aynı yol
kullanılarak kırk yıl önceye kadar develerle, Menemen-İzmir civarından tuz
ve kil taşınarak yörede satılmıştır. Aynı zamanda bu yol; Osmanlı Döneminde
Emet, Tavşanlı, Harmancık, Orhaneli ve Keles'i Bursa'ya bağlayan en önemli
yaya ve binek yoludur. Genelde konak yeri olarak; Menteşe Hanı, Küçük
Kovacık, Bağlı Hanı ve Elma Çukuru kullanılır. Yolcular yol güzergahı
üzerindeki ahbaplarının evlerinde de konaklayabilirlerdi.
Kütahya
Livasına bağlı diğer Şapçı Köyü'nden ayırabilmek amacıyla bu günkü
Tavşanlı/Şapçı Köyü Osmanlı kayıtlarında Köprücük Şaphanesi olarak
kaydedilmiştir. Bu köy yakınındaki Tavşanlı/Köprücük Köyü (Şaphane
Köprücüğü), Germiyan Beyliği zamanında Eğrigöz'e (Emet İlçesi) bağlı,
kuruluşu çok eski bir köydür. Germiyan Beyliği topraklarından çıkarılan şap
madeni yurt dışına ihraç edilmiştir.
İnalcık, Halil – Osmanlı
İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) s.128, 129, 130, 131
Arslan, H.
Çetin – Türk Akıncı Beyleri ve Balkanların İmarına Katkıları s.28
T.C.
Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü – 438 Numaralı Muhasebe-i
Vilayet-i Anadolu Defteri (937 / 1530) s.42, 46
Varlık, M. Çetin –
Germiyan-Oğulları Tarihi s.105, 120
[34] Deliktaş:
Tavşanlı-Merkezyeniköy arasında Frigya Dönemi kaya mezarıdır.
Gelintaşı:
Tavşanlı-Merkezyeniköy arasında taş oluşumdur.
Uzunçarşılı, İ. Hakkı –
Kütahya Şehri s.6
Cemiloğlu, Mustafa – Bursa Dağ Köylerinde Türkmen
Kültürü s.264
[35] Yıldırım Bayezit'in tavşan avı.
Coşgun, Fevzi –
Tavşanlı'da Zaman s.59
[36] Bakınız. Varlık, M. Çetin –
Germiyan-Oğulları Tarihi s.57
[37] Somuncu Baba (Ekmekçi Dede): Ekmekçi
Koca. Asıl adı Şeyh Hamid-i Veli'dir.
Burdef Yayınları – Bursa
Ansiklopedisi c.4 s.1512
[38] Evliya Çelebi: Aslen Kütahyalı olup,
Seyahatnamesi'nin muhtelif yerlerinde bu hususu zikrettiği bildirilmektedir.
Hac yolculuğu sırasında Tavşanlı'dan geçmiştir.
Uzunçarşılı, İ. Hakkı –
Kütahya Şehri s.229
[39] Bakınız.
Coşgun, Fevzi – Tavşanlı'da Zaman
s.60
[40] Bakınız.
Yavuz, Kemal & Saraç, M.A. Yekta - Aşıkpaşazade
Osmanoğulları Tarihi s.117,118, 119, 120
[41] Süleyman Şah: Germiyan
Beyidir. Germiyan baş şehri Kütahya'yı; Emet, Simav, Tavşanlı ilçeleri ile
birlikte Osmanlılara kızının çeyizi olarak verip kendisi Kula'ya
çekilmiştir.
Varlık, M. Çetin – Germiyan-Oğulları Tarihi s.65
Kaynakça
Kaplanoğlu, Raif. (2000) Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu , S:42, 104, 146,
162 - İstanbul: Avrasya Etnografya Vakfı
Kaplanoğlu, Raif. (2001) Bursa
Ansiklopedisi I (Yer Adları) , S:175, 249 – İstanbul: Avrasya Etnografya
Vakfı
Purgstal, J. Von Hammer. Büyük Osmanlı Tarihi, Cilt 1, S:73, 86,
114 – İstanbul: Hikmet Neşriyat Ltd. Şti.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı.
(1994) Osmanlı Tarihi, Cilt 1, S:107, 117, Harita:2 – Ankara: Türk Tarih
Kurumu Basımevi
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı. (1932) Kütahya Şehri , S:6,
42, 229 – İstanbul: Devlet Matbaası
Yavuz, Kemal & Saraç, M.A. Yekta.
(2003) Aşık Paşazade Osmanoğulları'nın Tarihi , S:75, 78, 80, 84, 117, 118,
119, 120 – İstanbul: K Kitaplığı
Dinçel, Ömer Faruk. (2003) Bursa Dağ
Yöresi , S:67, 69, 72, 73, 77, 121, 126 – Bursa: Dağ-Der
(1981) Yurt
Ansiklopedisi Kütahya, S:5314, İstanbul: Anadolu Yayıncılık A.Ş.
Dursunbey Belediyesi. (2003) Alaçam Dağları ve Dursunbey I. Ulusal
Sempozyumu , S:43, 44, 46, 48 – Balıkesir: Dursunbey Belediye Başkanlığı
Cemiloğlu, Mustafa. (2002) Bursa Dağ Köylerinde Türkmen Kültürü , S:136, 264
– Bursa: Uludağ Üniversitesi Basımevi
Domaniç Tarihi Araştırmaları
Grubu. (2003) Kuruluşun Toprağı Domaniç , S:32, 89, 90, 91 –
Kütahya/Tavşanlı: Tavşanlı'nın Sesi Gazetesi
Varlık, Mustafa Çetin.
(1974) Germiyan-Oğulları Tarihi , S:36, 43, 57, 65, 105, 120 – Ankara:
Ankara Üniversitesi
Divitçioğlu, Sencer. (1996) Osmanlı Beyliğinin
Kuruluşu, S: 75, 76 – İstanbul: Eren Yayıncılık
Gazimihal, Mahmut Ragıp.
(1945) Uludağ Bursa Halkevi Dergisi, Sayı 72,73 , S:1, 2, 3, 4 - Bursa
Barkan, Ömer Lutfi & Meriçli, Enver. (1988) Hüdavendigar Livası Tahrir
Defterleri I , S:306, 312, 313, 314, 315, 316, 317 – Ankara: Türk Tarih
Kurumu Basımevi
Arslan, H. Çetin. (2001) Türk Akıncı Beyleri ve
Balkanların İmarına Katkıları , S: 28, 54 – Ankara: Kültür Bakanlığı
Yayınları
Özel, Oktay & Öz, Mehmet. (2000) Söğüt'ten İstanbul'a-Osmanlı
Devleti'nin Kuruluşu Üzerine Tartışmalar, S: 120, 121, 122, 126, 127, 342,
384 – Ankara: İmge Kitabevi
Okyay, Rıfat. (1996) Osmanlı Devleti'nin
Kuruluşu, S: 16, 26, 36 – İstanbul: Yeni Asya Gazetecilik Matbaacılık Tic.
A.Ş.
Çetin, Osman. (1994) Sicillere Göre Bursa'da İhtida Hareketleri ve
Sosyal Sonuçları, S:22 – Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi
Paris-Histoire Üniversitesi Tarih Kurumu. (2003) Osmanlı İmparatorluğu
Tarihi, S:43 – İstanbul: Nokta Yayınları
Nişanyan, Seven. (2003)
Sözlerin Soyağacı-Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, S:xvii ,220, 222 –
İstanbul: Adam Yayınları
Umar, Bilge. (1993) Türkiye'deki Tarihsel Adlar
(2.Baskı), S:361, 379, 392, 813 – İstanbul: İnkılap Kitabevi
Gülensoy,
Tuncer. (1988) Kütahya ve Yöresi Ağızları, S:237, 240, 241 – Ankara: Türk
Dil Kurumu Yayınları
Mantran, Robert. (2002) Osmanlı İmparatorluğu
Tarihi I , S: 18 – İstanbul: Adam Yayınları
Levtchenko, M.V. (1999)
Kuruluşundan Yıkılışına Kadar Bizans Tarihi, S:242, 243 – İstanbul: Özne
Yayınları
Aydın, Erdoğan. (2002) Osmanlı Gerçeği, S:77, 78 – İstanbul:
Cumhuriyet Kitapları
Gibbons, Herbert Adams. (1998) Osmanlı
İmparatorluğu'nun Kuruluşu, S: 43 – Ankara: 21. Yüzyıl Yayınları
Kommena, Anna.(Çeviren:Bilge Umar) (1996) Alexiad Malazgirt'in Sonrası, S:
460, 461 – İstanbul: İnkılap Kitabevi
Aydoğdu, Recep. (2003) Bursa'ya
Komşu Kütahya İli-Tavşanlı İlçesine Bağlı Bir Bölüm Köy ve Beldelerin
Tarihi, Sosyal ve İktisadi Yönden Yazılı ve Sözlü Kaynaklardan İncelenmesi ,
S:2, 3 ,4 – Bursa: Bursa Kütahyalılar Derneği Yayınları
Coşgun, Fevzi.
(1997) Tavşanlı'da Zaman, S:59, 60, 64, 67, 68, 69, 70 – Ankara: Nurol
Matbaacılık
İnalcık, Halil. (2003) Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ,
S:128, 129,130,131 – İstanbul – Yapı Kredi Yayınları
T.C. Başbakanlık
Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü,Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı. (1993) 438
Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Anadolu Defteri I 937 / 1530, S:42, 46 –
Ankara: Başbakanlık Basımevi
(2002) Bursa Ansiklopedisi, Cilt 4, S:1512
– İstanbul: Burdef Yayınları
Kaynak:
http://www.recepaydogdu.com/bursa-ve-kutahya-tarihi.html