Bursa'yı Evinde Yaşatmaya Çalışan Adamdı



Hüsnü Züber Kimdir?

Yaşayan Müze Fotoğrafları

Bursa'da Kaşık ve Kaşık Oyunu

Hüsnü Züber'in Dağlama Hakkındaki Yazısı

"Hüsnü Züber Bir Yaşam Markasıdır"



 

 

          Kentin dört bir yanında bina boyları uzarken, inşaat tozu çevremizin daimi bileşeni olmuşken, değerli olanı muhafaza etmemeyi, sıradan olanı önemli saymayı alışkanlık haline getirmişken Bursamız bir değerini yitirdi, üzerinden de iki yıl geçti. Kitleler tabi ki bihaber.
         Çok yönlü sanatçı Hüsnü Züber’i 14 Ocak 2015’te kaybettik. Kıymetinin bilinmediği son yılları ölüm şekline de sirayet etti. 85’lik zinde delikanlı tek başına yaşadığı evinde düşüp yaralandı. Uzun bir süre sonra baygın halde bulunup hastaneye kaldırıldığında çok üşümüştü, ölümü bu sebepten oldu.

                                                              Hüsnü Züber Yaşayan Müze

         Uzun hayatını değerli kılacak pek çok şey yaptı, sitemizde ayrıntıları bulabilirsiniz. Kentimizin kültür sanat hayatındaki demirbaş rolünü Ramis Dara’nın bir sözü ile anlatalım: “1990’lardan bu yana Bursa’da yaşayıp da Hüsnü Züber adını duymayan biri varsa, bilin ki o insan, ya okumasız yazmasızdır ya da Bursa’da değil, kendi mahallesinde, aile ortamında, belki kendi adasında yaşamıştır: ümmidir ya da Robenson Cruzo’dur”. Onun Opus Magnusu (Büyük Eser) olan müze ev son yıllarında ziyaretçilere kapanmıştı zira bu büyük binanın tüm işlerine kendisi yetişemiyordu. idealindeki müzeyi oluşturmak için çok uğraşmış, çok çabalamıştı ancak bir yerden ileri gidemedi. Nedenini kendi kaleminden okuyalım:
     Kişisel çabalarım ile gezi rehberlerinde ve internette yer alan bu müze ev, tek bir eleman ile yerli-yabancı ziyaretçilere 12 yıl (1992-2004) hizmet verdi. Son dört yıldır eleman kadrosu kapatıldığı için bakımsız, toz ve örümcek içinde kapalı bulunmaktadır. Bu evi Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne bağışlarken şartlardan bir de bu evin önündeki iki parselin belediye tarafından kamulaştırılması ve yeşil alana dönüştürülmesiydi. Fakat belediyenin iki dönem önceki yönetimi buraya çevreye hiç uyum sağlamayan iki katlı bir bina yaptırdı. Tabiat ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulunun açtığı dava sonucunda yıkım kararı verilmesine rağmen Osmangazi Belediyesi yıkımı gerçekleştirmedi, üstelik bu yeni bina ve çevresini tel örgü ile korumaya aldı. Peki şimdi “bu ev kimin” diye sorma zamanı değil mi? Bugüne kadar müze evin belediyenin hangi birimine bağlı olduğu netleştirilmedi. Şu an Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı adı altında bir birim bulunmakta. Acaba ev buraya bağlandı mı, bilmiyorum bile. Bursa’da hiç bir özel müze yokken (1994) müzenin tapusunu meclis kararıyla Büyükşehir Belediyesi’ne vermekle yanlış bir iş mi yaptım diye kendime soruyorum hep.12 yıldır hiçbir ücret almadan çalışan müdür ben, memur ben, gece bekçisi ben, etkinliklerde organizatör ben ve şimdi de dört yıldır müstahdem ben… Kara Kuvvetleri Komutanlığından emekli Yarbay, harita mühendisi, ressam, folklor araştırmacısı, koleksiyoncu ve Bursa’da ilk özel müzenin sahibi böyle mi olacaktı?!! 76 yaşındayım, bir müzenin işlerini bu şartlarda yürütmek çok zor ve üzücü değil mi? Dört yıldır evde bir personel olmadığından hiçbir etkinlik yapılamıyor. Oysa bağış şartları arasında istenirse belediye tarafından da etkinlikler yapılabileceği yer alıyor. (Bizim Mahalle: Muradiye Semti, Osmangazi Belediyesi Yayınları, 2008, s.88)
         

       Yaşarken hak ettiği ilgiyi göremeyen Hüsnü Beyin cenazesini hatırlıyorum. Hatırı sayılır bir kalabalık vardı, askeri tören yapıldı, yerel yöneticiler selam durdu tabutu taşınırken. Dostlar alışverişte gördü, miş gibi yapıldı. Birkaç saat sonra eski hamama gidilip eski tasla yıkanıldı. Aradan geçen iki yılda Deli Ayten’in heykelinin dikilmesi, mavi kırmızı lalenin kent logosu olarak belirlenmesi gibi faaliyetlerle incir çekirdeği dolduruldu. “Yaşayan müze yaşatılacak” vaatleri bir süre havada asılı kaldıktan sonra buharlaştı, gitti. Bina altı yıl sonra asıl niteleğinin dışında, gençlik merkezi olarak açıldı.  Velhasıl "Şarki Bursa"da pek bir şey değişmedi.