Mustafakemalpaşa'da Tiyatro

Kekil Şimşek

Mustafakemalpaşa ve Anılar

Mustafakemalpaşa Kültür ve Sanat Derneği

Bursa'da Tiyatro

 

 

 

 

                                                   Uğur Ozan Özen  

     Mustafakemalpaşa Halkevi 13 Ocak 1938’de açılır. 1940 yılında “Balıkesirli Fabrikatör Muharrem Hasbi’den halkın topladığı parayla satın alınan boş un fabrikasının arka bahçesindeki bölümde” çalışmalara başlanır. Yedi bin lira toplanır. Mustafakemalpaşa’lı İbrahim Ersaraç bana gönderdiği bilgi de Mustafakemalpaşa Halkevi’nin yerini tarif
eder: “Bugünkü belediyenin karşısına düşen öğretmenevi, öğrencilik yıllarımızda (1942-1945) ortaokul olarak kullanılıyordu. Muharrem Hasbi Un Fabrikasından üst bağlantının yıkılması ile müstakil parçaya ayrılmıştır. Okula ait büyük bina dışındaki ikinci yapı Halkevi olarak çeşitli kültürel faaliyetler için kullanılıyordu. Sonraları Vıraca Mahallesi yönünde yapılan, bir salon, konferanslar ve özellikle tiyatro faaliyetleri için çok yararlanılan bir yerdi.”
    Şemi Basmacıoğlu Mustafakemalpaşa Kılavuzu adlı kitabında Halkevi binasının satın alınmasını ve tadilâtı anlatır: “Ortaokulun yanı başındadır. Yapı, eski bir un fabrikasının
deposudur. C.H.P aracılığıyla, ortaokul binası da dahil olduğu halde, bir Alman fabrikatöründen çok ucuz fiyatla, halktan para toplanarak 7.000 liraya satın alınmış ve şehre iki büyük bina kazandırılmıştır. Parti genel sekreterliğinin 89 bin liralık yardımıyla da, binada parti baş mimarı Sabri Önan tarafından esaslı değişiklikler yapılmış ve bina bugünkü durumunu almıştır. Binaya bundan başka, bin kişi alabilecek şekilde bir konferans salonu da eklenmiştir. Yapı işine 1939’da başlanmış ve 1943 yılında bitirilmiştir. Binanın asıl kısmı üç katlıdır. Alt kat, iki büyük kışlık salondan ibarettir. Salonların büyüklüğünü orta yerlerdeki büyük beton sütunlar saklar. İkinci ve üçüncü katlar onar oda ve salonlardan ibarettir. İkinci katta, merdiveni çıkar çıkmaz büyük bir salonla karşılaşılır. Burası jimnastik salonu olarak yapılmış olup bir kapı ile konferans
salonuna geçilir. Konferans salonu bin kişi alabilecek kadar büyük ve geniştir. Büyük bir balkonu ile yine büyük ve güzel bir sahnesi vardır. Salonun iki tarafa açılan kapısıyla, sahnenin arkasında, sahneye çıkacakların giyinme odaları vardır. Binanın en üst kısmı, parti teşkilatları için ayrılmış, alt kısımlar halkevine terk olunmuştur.” Halkevi bugün öğretmenevi olarak kullanılan yerdeydi. İbrahim Ersaraç anılarında Halkevini anlatır:
“Muharrem Hasbi Un Fabrikası’ndan dönüştürülüp üstteki, köprü gibi bağlantı yıkılarak iki müstakil bölüm oluştu.
    Köprü tarafına bakan kısım Halkevi olarakgeniş bahçesi ile çeşitli etkinliklere olanak sağlıyordu. Altta her çeşit dergi koleksiyonları bulunan bol kitaplı kütüphanesi ve hemen her gazetenin geldiği salonu, derslerimiz dışında ve tatil aylarında vakit geçirdiğimiz bir yerdi.” Öğretmenevinin bahçesi eskiden de bugün de aynı şekilde kullanılır. Ersaraç şöyle der: “Yazları geniş bahçesi; çay, kahve, gazoz servisi ve satranç oyunu faaliyetleri çok hoşumuza gidiyordu.” Daha sonra Mustafakemalpaşa Halkevi için salon inşa edilir. Ersaraç şöyle anlatır:“Geniş bahçenin Vıraca Mahallesi yönüne yapılan bir salon, konferanslar ve özellikle tiyatro faaliyetleri için çok yararlanılan bir mekândır.” Ersaraç anılarında Muammer Karaca Tiyatrosu’nu ilçeye yaptığı turneye anlatır: “Tiyatro gösterileri olarak Muammer Karaca da güzel kızlardan oluşan görkemli revüsü ve sayısız esprileri ile komik temsillerini, hep bu salonda icra ederdi.”
    Mustafakemalpaşa Halkevi Temsil Kolunun sahnelediği oyunları Ersaraç anlatır:
“Kasabalı gençler ve yetenekli öğrencilerden oluşan kadrosu ile verilen müsamereler, halkımız tarafından coşku ile izlenir ve ertesi günlerde kritikleri kahkahalarla yapılır ve gülüşmeler tazelenirdi. Daha ziyade Molière’den yapılan “Cimri” ve “Ayyar Hamza” gibi adaptasyon komediler, çokça sahnelenir ve halkımızdan alkış alırdı. Bu arada yerli yazarlardan özellikle İsmail Hakkı Baltacoğlu’nun sahne eserleri, mahalli özellikteki sahne dekorları ve aksesuarları ile çokça temsil edilir ve beğenilirdi. Bu eserler arasında “Andaval Palas”, “Kafa Tamircisi”, “Kütük” anımsayabildiklerim.”

Ersaraç, Temsil Kolunda rol alan oyuncuları da yazar: “Oyuncular arasında çok eserde oynayan ve Ertuğrul Muhsin’den feyiz almış Sami Sülüm, çok saygı duyduğumuz bir oyuncu idi. Avni Yazgan, Vedat Berkar, Saçan Selahattin, Çakır Abdullah, Bankacı İhsan ilk aklıma gelenlerden... Tabii biz de kısa roller alıyorduk.” Oyunların “sahneye konması ve dekorların yapımı için her türlü gereksinimi hazırlayan” kişi İsmail ağabey olduğunu yazar. Ersaraç dekorların yapımını da anlatır: “Kalın kâğıtları birbirine yapıştırır; tutkalla karıştırdığı toprak boyaları hazırlar ve dekorda neler olması lazımsa anlatır; biz de küçük ressamlar olarak elimize aldığımız geniş fırçalarla resmederek el birliği ile duvara asardık.
Dekor işini biz İsmail Ağabey’den öğrendik ve resim sahasında çalışmaya onun sayesinde yöneldik. İbrahim Erbak ve Susurluklu Mehmet Batur ile üçümüz, “Öksüz
Ömer” adlı eserin servi ağaçları ile mezarlık dekorunu büyük bir heyecanla yaptığımızı dün gibi hatırlıyorum.”
    Ersaraç’ın gönderdiği bilgi de tiyatro salonunda sadece tiyatro oyunlarını sahnelenmediğini, Zati Sungur’un illüzyon gösterisi yaptığını anlatır: “Zati Sungur, donanımlı arabaları ile her türlü aksesuarı, gösterilerindeki canlıları ör-dek, güvercin, tavşan ve gözümüzü boyayan araç-gereçleri ile iki üç senede bir gös-terilerini bu salonda yapardı. Tek gözlüklü (monokl) tombul yüzü, içerisinden tavşan, kuş ve bayrakları çıkarttığı şapkası ve koyu renkli smokini içerisinde çok etkileyiciydi!.. Adam uçurtmalar, kesip ikiye bölmeler ve sayılamayacak illüzyon gösterileri ile hayranlığımızı ve heyecanımızı hep bu salonda yaşamıştık.” Ersaraç anılarında sahnede “eşekle” yaşadıkları
komik olayı anlatır: “Hele bir eserde sahibinden kiralanan bir eşeğin inatlaşması ve kulisten hep beraber yüklenerek sahneye sokmamız, halkın alkış ve kahkahaları ile eşeğin çifte atarak sahnenin diğer ucundaki kapısından çıkışı unutulacak gibi değildi!”
    Temmuz 1947’de, İnegöl Halkevi Temsil Kolu 23 kişilik bir ekiple İnsan Sarrafı ve Bir Cesaret Rekoru oyunlarını Mustafakemalpaşa Halkevi’nde, Mustafakemalpaşa Halkevi Temsil Kolu da İnegöl Halkevi’nde Kızıl Çağlayan ve Bir İlân Hatası oyunlarını sahneler.

    Mustafakemalpaşa Oda Tiyatrosu
    1963 yılında kurulan tiyatronun kurucuları Cemalettin Tunaboylu, Yusuf Ziya Güleren, Peyami Aykar, Rafet İlhan, Yahya Türker, Ümit Altıok, Necati Şenyiğit, Özcan Kıray, Engin Sökmen’dir. Engin Sökmen anılarında tiyatronun “kurulduğundan beri bir eser
oynayamamanın üzüntüsü içinde idi” diyerek o günleri anlatır: “Bir eserin sahneye konulacağını, tanınmış bir yazarın eserini sahneleyebilmek için nasıl izin alınacağını
bilmiyorduk. Her birini bilenlere sorarak derneğimizi aktif hale getirdik.”
    Engin Sökmen’in gönderdiği mektupta tiyatronun ilk probleminin kadın oyuncu yokluğu olduğunu söyler. Ardından yönetmen problemi ortaya çıkar. İlçede hiç kimse oyun yönetmeyi bilmez. Bu sorunun çözülmesi için de Nabi Atay İstanbul’dan ilçeye gelir. Kadın oyuncu problemi ise erkek oyunculardan birine peruk takılarak çözülür. Sorunların çözülmesinden sonra provalar başlar. Tiyatronun yeri olmadığı için, okullarda ve belediye meclis salonunda prova yapılır. Nabi Atay’ın yönetimindeki oyuncular, “Hiç yılmadan ve yorulmadan her akşam çalışmaları aksatmadan hem rollerini ezberliyorlar hem de Nabi Atay ağabeyin söylediklerini yapmaya gayret ediyorlardı.” Bir süre sonra
Nabi Atay İstanbul’a döner. Provalar sırasında, “Yönetim kurulunda bulunan arkadaşlar
hem ilçe de hem de civar ilçelerde, belirtilen tarihlerde Hababam Sınıfı isimli eseri oynayacağımızı sözleşmeye bağlayıp anlaşma yapmışlardı.” İsmail Düvenci’nin oyunu yönetmesi gündeme gelir. Engin Sökmen “Bir hafta yardım edebileceğini söyleyip İstanbul’a gideceğini söylemişti.” der. Bu nedenle ilçede kasnak imalatı yapan Hüsnü Okumuş’la konuşulur. Kendisi “seve seve yardım edeceğini söyleyince” oyunun provaları yeniden başlar. Tiyatronun kuruluşundan dört yıl sonra ilk oyun olarak Rıfat Ilgaz’ın yazdığı Hababam Sınıfı oyunu Hüsnü Okumuş’un yönetmenliğinde 23 Temmuz 1967’de sahnelenir. Büyük ihtimalle oyun Beldeşan Sinemasında sahnelenmiştir. Ardından Karacabey Harası, Karacabey ve Susurluk ilçelerinde sahnelenir. Engin Sökmen mektubunda “Herkes çok beğenmişti. İlçemizde bulunan tüm resmi daire müdürleri ve ilçe kaymakamı çok beğenmişti” der. Necati Özyiğit’in gönderdiği bilgiye göre oyuncular: Necati Özyiğit, Hasan Ülker, Rafet İlhan, Edip Özuğurlu, Mehmet Okurlar, Sami Özbakmaz, Muzaffer Önder, Sevil Yörük, Tevfik Turgut, Hikmet Sülün, Erol İlhan’dır.

    “Bir Seyirci” adıyla kaleme alınan “Oda Tiyatrosu ve Hababam Sınıfı” başlıklı yazıda oyunla ilgili şu yorum yapılır: “Bundan üç sene evvel kurulan ilçemiz Oda Tiyatrosu;
kurulduğundan beri bir eser oynayamamanın üzüntüsü içinde idi. Bunu telâfi etmek ve ilçelilere bir eser seyrettirmek için geçen mart ayında faaliyete geçerek Hababam Sınıfı’nı hazırlamaya başladı. Bir sürü mali güçlükler ve sıkıntılar içinde hazırlanan gençlerimiz
profesyonelleri aratmayacak şekilde oynadılar ve alkışlandılar. Geçen Cuma günü (23 Temmuz 1967) ve evvelki gün gündüz ve akşam Belde Şan Sineması’nda üç seans oynayan Hababam Sınıfı’nda çocuklarımız başarılı idi. Hele Yahya Türker, Muzaffer Önder, Sevil Yörü istenilenin çok üstünde diğerleri de çok iyi idi, hepsi takdir
gördü ve alkışlandı. Eserde kadın rolüne erkekler çıktı, muvaffak olmalarına rağmen gönül istiyor ki kızlarımız da bu tip çalışmalarda görev alsınlar ve sosyal yönden faydalı olsunlar. Eserin oynamasında maddî ve manevi yönden yokluklar içinde çırpınan Oda Tiyatrosu’na yardımcı olan Sayın Kaymakam’a, Belediye Reisine, İbrahim Erbek’e
ve halkımıza teşekkür ederken, ileriki çalışmalarda daha çok yardım bekler, Oda Tiyatrosu’na ve çocuklarımıza başarılarının devamını dileriz.”
     Engin Sökmen gönderdiği mektupta, Oda Tiyatrosu’nun sahnelemek istediği oyunların Buzlar Çözülmeden, Paydos ve Göç olduğunu yazar. Buzlar Çözülmeden
oyunuyla ilgili elimde bilgi bulunmasına rağmen Paydos ve Göç oyunlarıyla ilgili herhangi bir bilgi yoktur. Sahnelenmişse Mustafakemalpaşa Oda Tiyatrosu’nun oyunu mu yoksa Halk Sahnesi’nin oyunu olarak mı sahnelendiği konusu da belirsizdir. Engin
Sökmen mektubunun sonunda “Kendimize ait dekorları yaptırmıştık. Hiç kimseye yük olmadan bu işi götürüyorduk.” der. Hüsnü Okumuş ile ilgili de “Hiç sinirlenmiyor ve tüm oyuncu arkadaşlarla tek tek ilgilenip, hiç yorulmadan bize yardım ediyordu.” Oda Tiyatrosu’ndaki amatör gençler Çürük Elma oyununu 21 Temmuz 1969’da Belediye Düğün Salonu’nda sahneler. Gazetede gençlerle ilgili “takdir topladı” denilir.
    Halk Sahnesi Topluluğu
   
Necati Özyiğit’ten öğrendiğime göre, Cevat Fehmi Başkut’un yazdığı ve Hüsnü Okumuş’un yönettiği Buzlar Çözülmeden oyunu 1968 yılının Ekim ayında Beldeşan
Sineması’nda sahnelenir. İki buçuk ay prova yapılır. Ekim ayının ilk haftası iki kere akşam, bir kere de gündüz vakti sahnelenir. Oyun başarılı olur. Aynı gazetede Ekim ayının ikinci haftası Karacabey Harası ve komşu ilçelere turne yapacağı haberi yer alır. Oyuncular: Hasan Özkan, Yahya Türker, Necati Özyiğit, Orhan Can, İlhan Kuzucu, Vedat Ünal, Hayrettin Erbil, Adnan İlgin, Hasan Bilir, Hüsnü Böcekler, Sefer Sülkü, Kaya
Kaymaz, Ahmet Daloğlu, Mehmet Helvacıoğlu, Necati Özyiğit oyunla ilgili şöyle der:
“Hüsnü amca sürekli yazar ve çizerdi. Yeni buluşlarının hesap ve planını yaparken bir yandan da senaryolar yazardı. Hüsnü amcanın bahçesi akşamları tiyatro ile ilgilenen gençlerin toplantı yeri olmuştu. Döngel ağaçlarının altında Hüsnü amcanın anlattıklarını dinliyor, bazen de bizler fikirlerimizi söylüyorduk. Her toplantımızda aramıza yeni yeni arkadaşlar da katılıyordu. Yeni katılan arkadaşlardan birisi de Haşan Özkan olmuştu...
Tiyatro ile ilgili toplantılarımızda ‘Buzlar Çözülmeden’ oyununu oynamaya karar verdik. Hüsnü amcanın yönetmenliğinde yine o bahçede günlerce akşamları provalar yaptık. Sonunda hangi ayda olduğunu hatırlamıyorum ama 1968 yılında yine Beldeşan Sineması
sahnesinde oyunumuzu oynadık. O gün büyük alkış aldık. Bu oyundan sonra çeşitli konulardayine o bahçede toplantılarımız devam etti. Benim çalışma hayatım sebebi ile diğer oyunlarda oynama fırsatım olmadı.” Zeki K. Ergin “İlçede Tiyatro Sorunu” başlıklı yazısında ilçedeki tiyatro hayatını değerlendirir: “Tiyatronun geçmişi milattan öncelere uzanmaktadır. Günümüze gelinceye dek türlü aşamalar gösterip bu günkü duruma ulaşan tiyatro, binlerce yıldır değerini yitirmemiştir. Bu güçlü kalışta tiyatronun değerini görmekteyiz. Türk Sineması’nın yozlaştırıldığı bir dönemde, Kling’leriyle, Kovboy’larıyla esir alınan halkımıza karşı bazı görevlerimizin olduğunu unutmayalım. Bu arada, TÖS salonlarında Ali Haydar Cilasun’un İpotekli Topraklar oyunu 7 Mart akşamı bizlere zevkli
anlar yaşatacaktır. Geçen yıl ‘Muhtar Anamı Kaçırdı’ oyunuyla tanıdığımız Cilasun topluluğunun bu oyunu da seyircileri memnun edecektir kanısındayız. Halk Tiyatrosu’nun 8 kurulduğu bu dönemde ilçemizde de tiyatro çalışmalarının yeniden başlatılması en büyük dileğimizdir.

KAYNAKÇA
Akkuş, Mine (2011): Bursa Halkevi ve Uludağ Dergisi, Nisan, Bursa: Nilüfer Akkılıç Kütüphanesi Yayınları.
Akkuş, Mine, (2011a): “Mustafakemalpaşa Halkevi”, Mustafakemalpaşa (Kirmasti) Sempozyumu (7-8-9 Ekim 2011) Bildirileri, (ed. Yrd. Doç. Dr. Sezai Sevim) Mustafakemalpaşa Belediyesi, s. 105-112.
Basmacıoğlu, Şem’i (2010): Mustafakemalpaşa Kılavuzu, Mustafakemalpaşa: Mustafakemalpaşa Kültür ve Sanat Derneği.
Ergin, Zeki K. “İlçede Tiyatro Sorunu”, 14 Eylül, 14 Şubat 1970 Sayı: 337.
Ersaraç, İbrahim (2009): Mustafakemalpaşa ve Mizahi Esintiler, Mustafakemalpaşa: Mustafakemalpaşa Kültür ve Sanat Derneği.
Peker, Ekrem Hayri “Mustafakemalpaşalı Bir Mucit”, PrusaŞehrengiz, Sayı: 41, (Ağustos 2013) s. 38-44 ve aynı yazı için bkz. Patikalar, Sayı: 86, (Mayıs 2014) s. 27-31.

Sökmen, Engin Geçmiş Zaman Olur ki “Mustafakemalpaşa’dan Hatıralar”, 1. Baskı, Mustafakemalpaşa: Mustafakemalpaşa Belediyesi Yayını, 2010.
Şenpamukçu, İ. Hakkı “Gençlik Yılı ve İlçemiz”, Mustafakemalpaşa, (16 Ocak 1985).
Şenpamukçu, İ. Hakkı, (1986): Mustafakemalpaşa’nın 2000 Yıllık Tarihi, Ataeli Basımevi.
Şenpamukçu İ. Hakkı, “Halkevi”, Mustafakemalpaşa, (9 Şubat 1987) Sayı: 2645.
Toksoy, Nurcan (2007): Bir Kültürel Kalkınma Modeli Olarak Halkevleri, Orion Yayınevi.

                            Yenişehir Gazetesi, sayı 2266/97 ve 2267/98. sayılarından kısaltarak alınmıştır.