Modern Mimarlığın Bursa'daki İzleri

Bursa'nın Çirkin Yapıları

Apartmanlar

Bursa'nın Mimarisi

Bursa ve Kentleşme

 

 

   

Gürkan OKUMUŞ (Öğr. Gör., İstanbul Topkapı Üniversitesi, Plato MYO, Tasarım Bölümü)

Gökhan OKUMUŞ (Arş. Gör., Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü)

    GİRİŞ: BURSA’DA MODERN DÖNEM VE MİMARLIK

   Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin inşası sürecinde yaşanan değişim, kültürel, sosyal ve ekonomik hayatı da etkilemiştir. Bu çerçevede, Bursa kenti de bölgesel ölçekte önemli yerleşim merkezlerine yakınlık, ulaşım akslarının kesişim noktasında ve ilk 5 yıllık kalkınma planı içinde yer alması gibi etkenlerle 20. yüzyılın ilk yarısında gerçekleşen yatırım alt yapısı ile nüfusunda sosyo-kültürel ve ekonomik değişimler yaşamıştır. Cumhuriyet dönemi ve sonrası, sanayileşme ve kentleşme bağlamında önemli gelişmelere sahne olan Bursa’da yaşanan toplumsal ve iktisadi değişimlerin mekânsal ve mimari yansımaları açık bir şekilde izlenebilmektedir.

   Bursa’nın kent merkezini oluşturan Hanlar Bölgesi ve çevresi, Cumhuriyet sonrası dönemde yeni idari, ticaret, endüstri ve eğitim yapılarının inşasıyla genişlemiştir. Kentin mekansal gelişimi için kent merkezi içindeki boşluklar ve merkezin Mudanya-İstanbul yönündeki çeperi tercih edilmiştir. Kent merkezi ile Mudanya Caddesi arasında kurulan fabrikalar için yer seçiminde ulaşım olanakları belirleyici olmuştur. Altıparmak Caddesi’nin de açılmasıyla kent merkezi Mudanya Caddesi- Çekirge yönünde gelişim göstermiştir.

   Bu doğrultuda, ilk örneklerden olan İpekiş Mensucat Fabrikası 1930 yılında ve Sümerbank Merinos Yünlü Dokuma Fabrikası 1938 yılında işletmeye açılmıştır. Cumhuriyet ile yeni ekonomi ve kalkınmanın inşasını içeren bu dönemde, fabrikaların devlet eliyle yapılandırılması dönemin temel yaklaşımlarından biri olmuştur. Söz konusu yaklaşım, daha sonraki dönemlerde ‘‘sanayi kenti’’ olarak ön plana çıkacak Bursa’daki ilk girişimlerde görülür. Bursa, yaşadığı deneyimlerle 1930-50 yılları arası özellikle dokuma sanayisinde yükselen bir kent konumundadır. Kentte hem sanayi yatırımları hem de hızla artan nüfus nedeniyle yeni mahalleler ve konut alanlarındaki yapılanma hızlanırken kentin iktisadi yöndeki gelişimi ciddi bir ivme kazanmıştır. Dolayısıyla, dönem içerisinde pek çok alanda yaşanan hızlı değişim ve dönüşüm kentin planlanmasına, morfolojisine ve mimarisine de paralel şekilde yansımaktadır. Bu periyotta inşa edilen endüstri yapıları, ticaret yapıları, yeni konut yaklaşımı ve apartmanlar hem ekonomik hem de sosyo-kültürel yaşamın birer belgesi olarak kentsel bellekte önemli yer tutar. Söz konusu yapılar, kimi zaman yabancı kimi zaman dönemin öne çıkan Türk mimarları tarafından tasarlanmıştır. Tasarlanan modern kentte hem kentin yeniden planlanmasına dair izleri hem de dönemin modern mimarlığına ilişkin farklı yaklaşımları görmek mümkündür. Uluslararası eğilimlerin etkisiyle tasarlanan modern yapıların yanı sıra kimi zaman modernin ulusal ve yerelle, Bursa’nın mimari mirası ile sentezlenerek bir tasarım dili oluşturulduğu da görülmektedir.

   FEMİR-AKOZAN’IN BURSA’DAKİ İZLERİ

   Mimarlık ve tasarım pratiğinde üretken bir kariyere sahip Femir-Akozan ikilisi için Bursa’nın yeri özeldir. Üretimlerinin ciddi bir bölümünü oluşturan şehirlerin başında gelen Bursa’da geniş bir müşteri kitlesine proje üreten mimarlar, konut yapısı olarak Bay Selim Süter Evi ve Bay Mehmet Aker Villası, ticaret yapısı olan Bursa Hal ve Çarşı Binaları ve endüstri tesisi İpekçilik Kolektif Şirketi Dokuma Fabrikası projelerini uygulama fırsatı bulmuştur. Ayrıca, ikilinin Bursa için, Mudanya İmar Planı ve Mudanya Mütareke Anıtı’nın içinde bulunduğu birçok yarışma ve öneri projeleri de bulunmaktadır.

   Bu yazı kapsamında, Cumhuriyet dönemiyle birlikte sanayileşme hareketinin öncü kentlerinden biri olan Bursa’nın endüstri bölgesindeki çağdaş kent aksında yer alan İpekçilik Kolektif Şirketi Dokuma Fabrikası, kentin 50-60’lar sonrası yeni konut bölgesi olarak dikkat çeken Çekirge Caddesi’ndeki Bay Selim Süter Evi ve Hanlar Bölgesi içinde özel bağlam ve tasarım yaklaşımıyla öne çıkan Bursa Hal ve Çarşı Binaları seçilmiştir.

ÇAĞDAŞ KENT AKSINDA BİR ÜRETİM TESİSİ: İPEKÇİLİK KOLEKTİF ŞİRKETİ DOKUMA FABRİKASI

   Cumhuriyet’in ilanı sonrası gerçekleştirilen sanayileşme hareketlerinin önemli kentlerinden biri olan Bursa’nın, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı içerisinde yer alması ve ‘‘sanayi kenti’’ olarak düşünülmesi kentin bu bağlamdaki dönüşümünün başlangıç noktasıdır. Tasarlanan yeni ekonomik düzen ve kalkınma yaklaşımıyla Bursa’da kurulan iki önemli dokuma fabrikası ülke için de öncü adımlardan biridir. 1923-29 yılları arası ekonominin yeniden inşasının gerçekleştiği bir dönem olmuş ve söz konusu dönem içerisinde Atatürk’ün inşasında doğrudan katkısının olduğu Bursa İpekiş Mensucat Fabrikası (Bursa Dokumacılık ve Trikotaj A.Ş.) ve Sümerbank Merinos Yünlü Dokuma Fabrikası’nın temelleri atılmıştır. Sümerbank tarafından kurulan Gemlik’teki Sunğipek Fabrikası da dönemin önemli tesislerindendir.

   Kentin ticari merkezi olan Hanlar Bölgesi ile Çekirge  ve Stadyum Caddesi ile bağlanan Altıparmak,  Bursa için yeni sanayi tesislerinin kurulacağı alan  olarak planlanır. 1938 yılında üretime başlayan Merinos Fabrikası, Cumhuriyet’in hedeflediği çağdaş gündelik hayatın ve modern kent prototipinin oluşturulmasında da önemli bir adımdır.

   Merinos Fabrikası’nın bir kampüs olarak kurulması ve işçi lojmanları, sinema, yüzme havuzu, hastane gibi sosyo-kültürel donatılara sahip olması bölgenin dönüşümünde etkili olur. Bursa’daki öncü sanayi yatırımları hem bu bölgenin hem de kentin imarının yeniden biçimlenmesi açısından da önemli adımlardır. Bu dönemle birlikte kent kuzey-güney yönünde açılım göstermiş Çekirge’den başlayan, Altıparmak ve Heykel’i içine alarak Setbaşı’na uzanan aks önem kazanmıştır. Yaşanan değişim süreci, bölgenin ve kentin sosyo-kültürel ve mekânsal değişiminin yanı sıra dönem mimarlığını ve yapı tipolojilerini de etkiler.

   Bahsi geçen (İpekiş, Merinos, Gemlik) gibi kenti mekânsal ve sosyo-kültürel olarak yeniden biçimlendiren büyük işletmelerin yanı sıra küçük ve orta ölçekli işletmelerin de inşası bu dönemden sonra başlar. Söz konusu tesislerden biri, 1949 yılında açılan İpekçilik Kolektif Şirketi Dokuma Fabrikası’dır. Tesis, dönemin eski Atatürk Stadyumu’nun karşısında konumlanmaktadır. Yapı için bu bölgenin seçiminde, tren istasyonu, İpekiş ve Merinos Fabrikası gibi tesislerin olması etkili olmuştur. Şevki Vanlı, yapıya ve mimari üretim yaklaşımına ilişkin yazısında, “Dokuma Fabrikası, fabrikanın mimari bir eleman olabileceği mevzuunda memleketimize güzel bir misal kazandırdı” ifadelerini kullanır. Bursa’nın mimari kimliğinde çok önemli payının da bulunduğunu ifade eden Vanlı, hem modern hem de kentin tarihini ve yumuşak tabiatını düşünen bir çalışma olduğunu dile getirmiştir.

   50’li yılların başlarında inşa edilen tesis, diğer sanayi yapılarına oranla daha küçük ölçekli bir dokuma fabrikası niteliğindedir. Yaklaşık 1500 metrekarelik taban alanına sahip fabrikada kumaş dokuma (dokumahane) ve iplik bükme (bükümhane) birimlerinden oluşan ana kütle ve idari çalışanların ve işçilerin ihtiyaçları için daha sonra yapılması planlanan ek birim yer almaktadır. Tesisin idari, imalat (mal giriş ve çıkış) ve işçi girişleri olmak üzere dört ayrı girişi bulunmaktadır. İmalat ve buna bağlı yan birimler, esas yapı içine yerleştirilirken ofisler için ise ayrı bir yapı grubu tasarlanmıştır. İmalattaki ana kitlede, kumaş dokuma (dokumahane) ve iplik bükme (bükümhane) yer alırken ikincil kitlede malzeme depoları, kasarlama, kurutma gibi birimler bulunmaktadır. İnşa edilmemiş olan kısımda ise, idari birimler, ofis, kantin, ıslak hacimler, işçiye ait birimler, imalata dair ek birimler bulunmaktadır. İşlevsel kurgu bağlamında birbiriyle bağlantılı birimler bütüncül olarak tasarlanırken sirkülasyon alanları bu mekânsal kurgu çerçevesinde belirlenmiştir. İşlevsel şema olarak incelendiğinde çevresindeki fabrikalara göre küçük ölçekli tesis, yalnızca ham ipeği işleyerek ipekli dokuma haline getirme hedefindedir.

    Üretimin gerçekleştiği ana kütle, kuzey yönünde modüler bir örüntüyle süreklilik ve düzen oluşturur. Sade ve yalın bir görsel oluşturan modern mimari dil, sürekli düzende devam eden yatay pencere açıklıklarından oluşan cephe yaklaşımıyla desteklenir. Dönemin modern mimarlık yaklaşımı ve dilini yansıtan yapının mühendislik, statik ve betonarme hesaplamaları döneminin önemli isimlerinden Prof. Turgan Sabis tarafından gerçekleştirilmiştir. Betonarme yapım sistemiyle tasarlanmış yapıda dolgu malzemesi olarak tuğla kullanılmıştır. Ek birimlerde ve esas yapının subasman seviyesine kadar yığma taş kullanıldığı görülür.  

    Üretim bölümleri yüksek ve şet çatılı olup, bütün mekanın doğal ışıkla aydınlatılması hedeflenmiştir. Ek birimler ise daha alçak, beşik sundurma ve teras çatılı olarak tasarlanmıştır. İdari çalışanlar ve işçiler için tasarlanan ek birimin ana kütleye eklemlenmesinin planlandığı, yapının cephe çizimlerinden anlaşılmaktadır. Ayrıca üretim alanlarının gelecekte büyümesi ve ihtiyaçların artması düşünülerek yapının esnek planlama yaklaşımıyla tasarlandığı aktarılmaktadır. Özetle, yapıda; yalın ve modern dilin taş malzeme ile tamamlandığı, yatay, doğrusal ve süreklilik arz eden açıklıklarla çevresel ilişkilerin ve doğal ışığın kullanımının vurgulandığı, cephe tasarımı öne çıkar.

   Tesisin 1974-75 yıllarında kapandığı bilinmekle beraber, kente ilişkin hava fotoğraflarından yapının 1980’li yılların başında yıkıldığı tahmin edilmektedir. Literatürde hakkında sınırlı bilgi bulunan yapıyı, Bozdoğan, 1930’larda devlet yatırımı doğrultusunda Sovyet mimarların konstrüktivist tasarım prensipleriyle inşa ettiği bu dönemin öncül ve simge yapılarından olan Kayseri ve Nazilli Fabrikaları modelinin, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan farklı iktisadi düzen içerisinde yeniden yorumu olarak değerlendirmiştir. Ayrıca, tesisin yalnızca üretim yapısından oluştuğunu ve özel sektörün girişimi sayesinde kurulduğunu vurgulayarak, 1930’larda devlet yatırımlarıyla inşa edilen sanayi tesislerinin sosyal olanakları ve lojman yapılarını da barındıran bütüncül bir kompleks olarak tasarlanması fikrinden genel ölçüde vazgeçildiğini belirtir

   ÇEKİRGE’DE BİR VİLLA: BAY SELİM SÜTER EVİ

HANLAR BÖLGESİ’NDE MODERN BİR KATMAN: BURSA HAL VE ÇARŞI BİNALARI

    Femir-Akozan birlikteliği, modern dilin ve yaklaşımın temsilcisi olarak öne çıkarken aynı zamanda eskiye ve bağlama referanslarla ‘‘tarihi doku içinde yeni’’ olarak tanımlayabileceğimiz projeler de üretmiştir. İkili tarihi doku içinde projeler üretirken tarihselci ve eskiyi taklit eden bir dil kurmak yerine bağlamdan tasarım oluşturmak için dokuyu ve dokudaki verileri kullanan ve eskiyi bu yöntemle yorumlayan bir yaklaşım benimsemiştir. Bursa Hal ve Çarşı Binaları, bu yaklaşımı her yönüyle kanıtlar nitelikte örneklerden en dikkat çekici olanıdır. Strüktürel anlamda Türkiye’deki yenilikçi örnekler arasında yer alan yapıdaki tasarım yaklaşımı temelde tarihi doku ile kurduğu ilişki bağlamında gelişmiştir.

        

   Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın talebi doğrultusunda, Bursa’nın tarihi ticaret merkezinde pazar yerlerinin düzenlenmesi için hal yapılması planlanmıştır. İkili tarafından tasarlanan yapı, 1949 yılında tamamlanmış, 1951 yılında ise kullanıma açılmıştır. Kentin ticari merkezi Hanlar Bölgesi’nde bulunan yapı, özellikle kentsel ölçekteki tasarım kararları ve bulunduğu bağlamla, Tarihi Kapalı Çarşı, Uzun Çarşı, köy pazarları, Fidan ve Çukur Han ile kurduğu ilişki açısından değerlendirilmesi gereken ticaret odaklı bir yapıdır.

  Yapı, bölgedeki yapı tipolojisi bağlamında tarihi doku içindeki “yeni”nin yorumuna yönelik bakış açısıyla öne çıkmaktadır. Yapının tasarım sürecinde bölge ile kuracağı işlevsel ilişki kadar ticaret merkezindeki yapılarla kuracağı biçimsel diyalog da önemsenmiş ve değerlendirilmiştir.

    Bu çerçevede, yeni yapının tarihi dokuyla nasıl bütünleşeceği, bağlamla nasıl etkileşim kuracağı, fiziksel çevrenin yanı sıra ticari ve sosyal yaşamla nasıl eklemleneceği ikilinin en büyük tasarım sorunlarıdır.

Femir ve Akozan, Hal ve Çarşı Binalarını, tarihsel ve bağlamsal olarak yere ait, yenilikçi strüktürel çözümlerle bir kentsel anıt olarak dokuyla bütünleşen bir yapı olarak ele alırlar. Yapı, çizgisel, yalın cephe tasarımı ve döneminin yenilikçi yapım sistemi ve tekniklerinin kullanılmasıyla modern bir mimari dile sahipken, mekan organizasyonunda çarşı mekanı ve bu ana mekanın çeperindeki sundurma çatılı yan kütleden oluşması açısından bölgedeki yaygın han yapı tipolojisini plan şeması ve üst örtü sistemi bağlamında yorumlar. Özetle, yapı, Hanlar Bölgesi’nin mimari karakterini, çeşitli referanslarla yorumlayan “yeni yapı” ve dönemi için bölgedeki diğer hanlarla kullanım açısından aynı ölçekte olmasa da “modern bir han” olarak değerlendirilmektedir.

   Yapı, özgün tasarımında çarşı, esas hal binası ve dükkânları olmak üzere iki bölümden oluşacak şekilde tasarlanmıştır. Bu iki bölümü, bölgenin önemli aksları olan Uzun Çarşı ve Cumhuriyet Caddesini birbirine bağlayan Çömlekçiler Caddesi ayırmaktadır. “Kubbeli Han” ve “Yeni Hal” olarak da bilinen ve ayakta olan esas yapı, caddenin batı yönünde, 2016 yılında yıkılmış olan hal binasına ait dükkanları içeren ikincil yapı da caddenin doğusunda yer almaktadır. Yapının, bölgedeki açık kamusal alan ve çarşı karakteriyle bağdaşması ve bulunduğu bölge bağlamında kent için simgesel olma özelliği öne çıkmaktadır.

    Yapının esas hal binasına ait plan ve mekan organizasyonuna bakılırsa bölgedeki han tipolojisini yorumlayan yaklaşım daha iyi anlaşılacaktır. Özellikle yapının plan organizasyonu, Hanlar Bölgesine referansla, bedesten ve han plan şeması yorumuyla çağdaş ihtiyaçlara cevap oluşturacak bir tasarıma sahiptir. Yapının zemin kat merkezi açık satış alanı ve çarşı olarak kullanılırken ana bölümün çeperindeki sundurma çatılı mekanlar ise çeşitli ticari birimler ve depolar olarak yapının içinden ve dışından ulaşılan sırt sırta iki ayrı dükkan sırası şeklindedir. İç mekan kurgusundaki ana mekan ve ikincil mekanlarla oluşturulan hiyerarşinin de tarihi dokuya referansla oluşturulduğu söylenebilir.

   Aynı yorumla, zemin katta, yapının dört cephesinin tam orta aksında, basık kemerli, dört anıtsal giriş kapısı bulunmaktadır. Ayrıca plan şemasının kuzey-güney ve doğu-batı eksenlerinde simetrik olması yine bölgedeki yapıların mekan organizasyonu ile benzer düşünülmüştür.

   Esas yapı olarak bugün ayakta olan çarşı, satış ve sergileme, depolama ve büro hizmetlerini içerecek şekilde üç kattan oluşmaktadır. Yapı içinde katlar arası erişim, yapının üç cephesinde yer alan merdivenlerle ile sağlanmaktadır.

   Yapı, betonarme iskelet arası tuğla dolgu olarak inşa edilmiş olup çapraz tonozlarla çözümlenen bu sistem beş yüz metrekarelik bölünmeyen bir çarşı alanı oluşturmaktadır. Çarşı bölümünün üst örtüsü, birbirlerini kesen çerçevelerin taşıdığı, çapraz (kaburga) tonozlar şeklinde betonarme plâk olarak tasarlanmıştır. Ayrıca, bu tasarım cephede geniş açıklıklara sahiptir ve yapıya kentsel ölçekte bölge için referans noktalarından biri olma özelliği kazandırmaktadır. Yapının merkezindeki geniş satış alanında taşıyıcıların bulunmaması, ana hole değişik büyüklükteki dükkanların yerleştirilmesi için esnek mekan sağlamıştır. Yarım daire biçiminde ve üç ayrı eş büyüklükte bölünen dikdörtgen açıklıklar petek çerçevelidir ve bazı cam yüzeyler renklendirilmiştir.

   Bu konuda, yapı, Türkiye’deki erken betonarme kabuk sistem örneklerinden biridir. Şevki Vanlı bu kapsamdaki yazısında, yapının modern dilini vurgulamış ve bulunduğu yere ait ve uygun olduğu, tarihi dokuya uyum sağladığı değerlendirmesini şu sözlerle yapmıştır: “Bursa profilinde Halit beyin emeği var. Aynı zamanda hem modern hem de şehrin tarihini ve yumuşak tabiatını tatmin etti: Bursa Hal›i”.

   Tasarladıkları diğer yapılarda olduğu gibi bu yapının iç mekan tasarımında da etkin bir şekilde çalışan Femir-Akozan, sergi ve satış alanı için özel birimler ve iç mekan elemanları için özel detay çözümleri üretmiştir. Ancak bu yapıya özel tasarlamış oldukları açılır 2,5 metrelik özgün ahşap birim ve üniteler zamanla günlük ihtiyaçlar sonucunda yeterli olmamış, bu birimler kaldırılarak yerlerini açık dükkanların soğuk hava depoları, buzdolapları gibi servis birimleri almıştır. İç mekandaki değişim süreçleri sonucunda mimarların özgün tasarımlarındaki görsel algı kaybedilerek yitirilmiştir.

    Özetle, bu yapı bağlamında Femir-Akozan’ın mimarlık serüvenlerine bakılacak olursa, modern ve gelenekseli bir arada harmanlamak üzerine kurulu, tarihi doku ve kentsel bağlamın önemini vurgulayan yaklaşımı okumak mümkündür. Bu çerçevede, doku bütünlüğü ile birliktelik kuracak bir yeni yapı üretmek, doku içindeki farklı dönemlere ait yapı tipolojilerini, yerin bağlamı ve mimari karakteri derinlemesine değerlendirerek olanaklıdır.

   Bursa Hal ve Çarşısı, tarihi dokuya eklemlenmiş “yeni” olarak, yüksekliği, taban alanı, cephesel özellikleri, kullanılan malzemenin özgünlüğü ile diğer yapılardan ayrışarak kolayca fark edilebilmektedir. Vanlı, bu konuda yapının, tarihi kent silüetindeki ve Hanlar Bölgesi’ndeki konumu, kompozisyonu, dengesi ve çevresiyle kurduğu ilişkiyle öne çıktığını ve bununla birlikte bölgenin dokusu içinde farklı bir döneme ait katman olarak erimeyi de başardığını aktarır.

Yazarların Türkiye Bilimler Akademisi Kültür Envanteri Dergisi 28 (2023): 11-29 'de yayınlanan Modern Mimarlığın Bursa'daki İzlerini Aramak: Halit Femir- Feridun Akozan İşbirliği adlı makalesinin kısaltılmış halidir

.
     

Bu sitenin son güncelleştirilme tarihi 09/02/24