Bursa Çarşı ve Hanları - 3


Bursa Çarşı ve Hanları 1

Bursa Çarşı ve Hanları 2

Bursa Çarşı ve Hanları 4

Bursa'nın Tarihi

Osmanlı Döneminde Bursa'nın Tarihi

 






 

 

                                                                                        Dr. Doğan Yavaş

 

Bursa’da bulunan eski eserlerden bazıları zaman içinde yok olduğundan yeri geldikçe bahsediyoruz. Cami, mescit, çeşme, hamam, türbe gibi eserlerden başka hanlarda da birçok kayıplar vardır. Bunlardan biri de BEZİR HANI’dır. Bezir Hanı, Demir Hanı ve Vezir Hanı adlarıyla bilinen bu han, Orhan Gazi’nin yetiştirip oğlu I. Murad’a lala tayin ettiği Lala Şahin Paşa tarafından, kendi vakfına gelir getirmesi için inşa ettirilmiştir. Birçok hayır eseri bulunan paşa, 1376 yılında vefat ederek Mustafakemalpaşa’daki türbesine defnedilmiştir. Paşa’nın 1348 tarihli vakfiyesinde bu han olmadığına göre herhalde I. Murat devrinde yapılmış olacaktır. 1861 Bursa haritasında, Fidan Hanı’na doğudan bitişik olarak görülen bina, 1900 yılındaki bıçakçılar yangınında yanarak mahvolmuştur.

                               

 Sicillerdeki bilgilerden 40 X 50 m. boyutlarında ve iki katlı olduğu, altta 32 deposu ve üstte de 25 odası ile dışarıda 6 dükkânı olduğu sonucu çıkmaktadır. Sultan 1. Murat’ın emriyle yaptırılan Kapan Hanı, Orhan Gazi’nin hanından sonra doğusunda Bezir Hanı yapılmıştı şimdi ise batısında Kapan Hanı’nı görüyoruz. I. Murat’ın, hanlar bölgesinin batısında inşa ettirdiği bu yapı, Bursa Valisi Reşit Mümtaz Paşa’nın Atatürk Caddesi çalışmaları esnasında büyük oranda yıktırılmış ve az bir bölümü kalmıştır. Bursa Kadı Sicilleri’ndeki belgelerden 29 dükkânlı olduğu ve 900 m² lik bir alan kapladığı, yani Emir Hanı’nın yarısı kadar olduğu anlaşılıyor. Son zamanlarda Yağ Kapanı dendiğine göre yağ satışı burada yapılıyordu. Sandıkçılar Hanı da günümüze gelemeyen ticaret yapılarından biridir. Hem mükemmel bir asker hem de Yeşil Cami’nin ve külliyesinin mimarı olan Hacı İvaz Paşa’nın vakfı olduğu için, İvaz Paşa Hanı da derlerdi. Ortadan kalkmış olan han, İvazpaşa Camisi’nin arkasında ve Ertuğrul Camii civarındaydı. Ondan sonra ise Yıldırım Bayezid’ in Bedesten’i geliyor. İşte asıl bedesten bu, 4 tane kapısı var. Ulucami’nin kuzeyinde ve uzakta, çarşı aksına paralel olarak plânlanan bu yapı 15 x 56,5 m. ebadındadır ve altı tane kalın ayakla taşınan on dört kubbe ile örtülüdür. Her cephesinde birer tane olmak üzere dört yöne açılan dört kapısı olan yapı, her tarafa geçit verme imkânı ile geleneksel Türk çarşı sistemi içinde, merkezde yer alan bedesten fikrini devam ettirmektedir. Binanın içinde otuz iki, etrafında ise altmış sekiz dükkân olup, dışarıdakilerin on ikisi Orhan Gazi Vakfı’na, diğer toplam seksen sekiz adet dükkân ise Yıldırım Vakfı’na aitti ve bu vakıflara gelir sağlamak amacıyla inşa ettirilmişti. bu bedesten, Plan şeması ile ilk olan bu Yıldırım Bedesteni, daha sonra inşa edilecek bedestenler içinde Edirne bedestenine de örnek olmuştur ve plan şeması itibariyle en çok Edirne’dekine benzer. Yalnız Edirne’deki bundan 5 m. daha büyük ve geniş, Tekirdağ ve Gelibolu bedestenleri ise daha küçüktür. 1958 yılında vuku bulan ve devletin en üst kademelerini de harekete geçiren Kapalı Çarşı yangınında, bir çok han ve çarşı ile birlikte bedesten de tamamen yanarak harab olmuş ve şehrin maddi ve manevi yapısında onulmaz yaralar açmıştı. 1970’li yıllarda hala çarşının ayağa kaldırılması için onarım ve inşa çalışmaları sürmekteydi. Bursa şehrinin gelişim yönünü daha önceden işaret edenin Orhan Külliyesi olduğu açık olmakla birlikte, Yıldırım Bayezid’in inşa ettirdiği Bedesten ile çarşının odak noktası iyice belirginliğe kavuşmuştur. Merkezin güneyinde Emirhanı, doğusunda bugün ortadan kalkmış olan Bezir Hanı, batısında Kapan Hanı ve nihayet kuzeyinde de Yıldırım Bedesteni. Bu dört ana yöne serpiştirilen hanların aralarında da çarşı ve pazarlar oluşturulmuştur. Ayrıca, dört kapılı Bedesten güneyden Kapalıçarşı, kuzeyden Sipahiler Çarşısı ve Karacabey Hanı, doğudan Geyve Hanı ve batıdan da Eski İpek Hanı gibi ticaret yapılarına açılmaktadır. Daha sonra inşa edilmiş olan hanların hepsinin Bedesten’in kapılarına göre planlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Çarşı dediğimiz “cıhâr sû” aslında Farsça bir kelimedir, dört yöne, dört tarafa açılan yapı türü anlamında kullanılıyor. Biz bunu almış “çarşı” şekline dönüştürmüşüz ve çarşı deyince içinde her türlü malın pazarlandığı alışveriş ve ticaret merkezleri anlamında kullanıyoruz. Bu ikinci bedesten inşa edilince Orhan Gazi’nin bedesteni Eski Bedesten (Bezzâzistân-ı Atîk) olmuş, Yıldırım’ınki de Yeni Bedesten (Bezzâsistân-ı Cedîd). Bizim yapılarda bir de böyle bir sorun var, isimlendirme sorunu; ilk önce bir tane hamam vardır, Orhan Hamamı, hani o sonradan Aynalı Çarşı olan hamam, daha sonra ikinci bir hamam yapılır ve birincisine eski hamam, ikincisine de yeni hamam denir. Eğer üçüncü hamam yapılırsa o zaman durum daha karmaşık hale gelir ve birinciye eski hamam, ikinciye eski yeni hamam ve üçüncüye de yeni hamam denilmeye başlanır. Böyle isimler hanlarda ve camilerde de var. 18. yüzyıla kadar böyle devam ediyor.

Daha sonra İstanbul’da bile bu gelenek değişmemiş. Bakıyorsunuz Üsküdar’a, meselâ yukarıda Toptaşı’nda 3. Mehmet’in annesi Safiye Sultan’ın yaptırdığı bir külliye var, Valide Külliyesi deniliyor. Ama daha sonra aşağıda deniz kenarında 3. Ahmet’in annesi Gülnuş Ümmetullah Valide Sultan’ın yaptırdığı ikinci bir valide sultan külliyesi olunca, yukarıdaki Üsküdar Eski Valide (Valide-İ Atîk), aşağıdaki de Üsküdar Yeni Valide (Valide-i Cedîd) adıyla anılmaya başlanıyor. Hep bu şekildeki isimlerde ayrı bir sorun yaşanıyor, dolayısıyla arşiv vesikalarını okurken çok derin sıkıntıda kalıyoruz. Yeri gelince göreceğimiz Pirinç Hanı ve Koza Hanı’nda durum biraz daha farklı. Burada Han-ı Cedid-i Evvel ve Han-ı Cedîd-i Sânî terimleri karşımıza çıkıyor; Birinci Yeni Han ve İkinci Yeni Han anlamında. İnşaat, tamir ve tecdîd ile ilgili arşiv vesikalarında bu şekilde yazılmış. Ama sonradan birincisine Pirinç Hanı, ikincisine de Koza Hanı denilmiş. Bunu biz anlıyoruz. birincisi Pirinç Hanı, ikincisi Koza Hanı diye ortaya çıkıyor.