|
|
Milli mücadelenin ünlü isimlerinden biri olan yazar Hamdullah Suphi de,
Cumhuriyet'in ilk yıllarında Bursa'daki bu leylek bakım evine ziyarete
gelmiş, ama ne yazık ki geç kalmıştı. Geldiği yıllarda bakım evi yıkılmış.
Fakat Tahtakale'deki bu eski hayır kuruluşunun bulunduğu yerde, sadece
birkaç leylek ile birkaç akbaba kaldığını görmüştü. Köpek, kedi ve ismini
bilmediği çok sayıda büyük kuşların, burada avare ve emin biçimde
dolaştığını yazıyor. Bu barınağın Tahtakale'de 1950'li yıllara kadar
varlığını sürdürdüğü sözlü kaynaklarca bilinmekte. (Raif Kaplanoğlu,
Bursa Hakimiyet,
14-5-2007)
Edebiyatımızda Bursa adlı önemli eserin yazarı Fazıl Yenisey
yazıda adı geçen konağı merak edenlerdendir, arar ve bulur. 1950'li yılların
başlarında şunları yazar:
"Bursa'nın Setbaşı semtinde, Selçukhatun Mahallesi'nde ve şimdiki
Saray
Sineması'nın önünden Gökdere'ye müvazi(paralel) olarak giden Hamam
Sokağı'nda 6 kapı numaralı bu köşkü ve Gurebahane-i Laklakan'ı, Bursa Erkek
Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni aziz ve kıymetli arkadaşım İbrahim
Dekak'la beraber biz de gezdik. Bahçenin ve köşkün duvarlarındaki çinilere
ve yazılara cidden hayran kaldık. Köşk halen Rifat Çelpeşlioğlu'nun tütün
deposu olarak kullanılmaktadır. Gurebahane-i Laklakan kısmı da Bursa'nın
meşhur kebapçısı İskender'in oğlu Nurettin İskenderoğlu'nun evidir.
Edindiğim malumata göre köşk ve Gurebahane-i Laklakan'ı Mösyö Greguvar
Bay'dan Hacı Tabak Mustafa satın almış. Bu zat vefat edince köşk, oğlu ve
İbrahim Dekak'ın kaynatası İsmail Tabakgil'e kalmış. O da asıl köşkü Hacı
Muharrem'e, Gurebahane-i Laklakan kısmını da Kebapçı Bay Nurettin
İskenderoğlu'na satmıştır. Halen Nurettin İskenderoğlu'na ait evin kapı
numarası 4'tür.
Fazul Yenisey'den
yaklaşık kırk yıl sonra bu kez
Ali Aksoy ve Nahit Kayabaşı aynı konağın peşine
düşerler. İşte Ali Aksoy'un kaleminden çıkanlar:
" Setbaşı Köprüsü'nün
doğusundan dereye paralel dik aşağı indik. Irgandı Köprüsü'nden geçerek
köşke gidiyoruz. İşte 1450'de yapılan Selçuk Hatun mescidi ve adının
verildiği sokak. Köşke çok dar ve "L" harfi çizen bir sokakla girilmekte.
Girişte, köşkün batısında geniş bir bahçe.... Köşkün bize bakan duvarı
yerden bir adam boyuna kadar yeşil çinilerle kaplı. ..Haşim'in kahve, sigara
ve ahududu şerbetiyle ağırlandığı yer, batı girişindeki geniş fakat
ağaç ve çiçekten yana şimdi hayli fakir olan avlu. Kapı üzerinde Arap
harfleriyle yazılı bir çini pano. Kapıda tam yedi ayrı zil. Evin şimdiki adı
yine bir çini panoda: "As Muti Ap. No: 8" ..... Daha sonra Gökdere'ye
bakan doğu tarafa geçtik. Leylekler Evi binanın bu yönünde, kot farkından
kazanılmış zemindeki üç oda da olabilir. Bahçeye bitişik dere, kuvvetli bir
taşkınla bahçenin önemli bir bölümünü alıp götürmüş. .... Köşkün
bugünkü hali: giriş yönündeki yeşil çinilere, yeni açılmış pencerelerdeki
ağaç işi birtakım gayretlere rağmen bina üç katlı klasik bir beton apartman.
En son derenin içine kadar indim. Köşke karşıdan şöyle bir baktım. Düşkün
Leylekler Evi, yaşadığı onca badireden sonra, dışı komşu yapılardan biraz
farklı da olsa, bağrındaki betonla artık kendisi de "düşkün".
Yıl 2010. Osmangazi Belediyesi Gurebahane-i Laklakan adıyla ünlenen Fransız
Konsolosluğu yakınındaki bir BAŞKA binayı restore ederek bu isimle fotoğraf
sanatçılarının kullanımına açtı.
|