SAYİT REİS

Gemlik Atatürk Parkı

                                                                         
     Gemlikli Sayit Reis'i, oğlu Süleyman Aydın'dan dinleyelim.
                          

     “13 yaşımda babamla balığa çıkmaya başladık. Babam ağları çekiyor, köpek balıkları geliyor, ağlar kesiliyor. Ağa takılan köpekbalıklarını küpeşteye vuruyorum, ölsünler diye. Babam beni uyarırdı: “sen eğer balıkçılık yapacaksan balıkları eline alacaksın, usul usul sırtından okşayıp seveceksin. Yunus olmazsa, köpekbalığı olmazsa bu denizde balık da olmaz. Onlar balığı önüne katar getirir.”

     Balığı sevmeyi genç yaşımda ondan öğrendim. Dedem Büyükkumla köyünden, babaannem Karacaali. Babamlar altı kardeşmiş, en büyüğü babam. 1927 doğumlu. Yunan işgalinden sonra babaannem çocuklarını alıp Gemlik’e geliyor, eski, küçük bir eve yerleşiyor İkinci çocuğunu, halamı, üst mahalledeki akrabamız Emine Hanım’a vermek zorunda kalıyor, bari o kurtulsun diyerek.

    Okul yılları çok zorlu. Babamın ayakkabıları yırtık pırtık, parçalanmış. Öğretmen babamı sürekli uyarıyor, ayakkabını giy gel diye, ama babam ne yapsın. Bir gün yine geç geldiğinde almıyor sınıfa. Babam takunya ile gelmiş. “Git” diyor, “ayakkabını giy gel”. Babam ağlaya ağlaya eve koşuyor, çocuk gururu incinmiş. Anne ve babası zeytine gitmiş, evde kimse yok. Zaten ayakkabısı da yok. Babası “alacağım, bekle hele” diyor sürekli. “Şu zeytini hele bir toplayalım, paramız olsun, alacağım”. Evde annesinin çamaşır yıkadığı kostik var. Ölmek istiyor, içiyor. Daha üçüncü sınıfın ortalarında. Annemler zeytinden gelince baygın halde buluyorlar. Bursa Devlet Hastanesi’ne götürüp bırakıyorlar. Şimdiki gibi ulaşım yok, para yok, telefon yok. Sonradan babaanneme haber geliyor, “gelin çocuğunuzu alın, ölmedi” diye. İstanbul’a bile götürüyorlar. Bir deri bir kemik yaşarken ilk ameliyatını oluyor.

     Okul hayatı böylece bitince camekanlı bir sandık ediniyor, sokaklarda çekirdek satmaya başlıyor. Hayali kayık alıp balıkçı olmak. Biriktirdikleriyle eski bir kayık alıyor ama bunu duyan babası baltayla kayığı dörde bölüyor. Küçük bir çocuğun ikinci dramı bu. Bir süre sonra Gemlik’te balıkçı teknelerinde tayfa olarak çalışmaya başlıyor. 7-8 yıl Ali Reis’in yanında, Etçi Kardeşler’de çalışıyor. 1942’de nihayet kendi kayığını alıp kendi işinin patronu oluyor.

     1950’de CHP’ye kayıt yaptırıyor. DP iktidara gelince CHP’de kimse kalmamış. O tek başına camları siliyor, partiye geliyor, açık tutuyor. Haydar Kutlu ve Nihat Sargın Türkiye’ye dönüp gözaltına alındıklarında Adımlar Dergisi’nde açlık grevi yapılıyor. “17 günlük açlık grevine ben de katıldım, ben eskiden sosyalizmi bilmezdim. Taylan Gazinosu’nda basın açıklaması yaptık. Komünist parti olmadan demokrasi olmaz” diye anlatmıştı.

     Dedeme “senin oğlan kömünist oldu” diye baskı yapmaya başlamışlar. Umurbeylilerin hepsi o zaman sağ partiyi tutuyor. Babama “seni döveceğiz” diye haber yolluyorlar. O da “sizde odun varsa bizde dinamit var” diye cevap yolluyor. Ocak, bucak başkanlığı, ilçe yönetim kurulu üyeliği yaptı, 1968’den 77’ye kadar meclis üyesiydi.

     İsmet İnönü Gemlik’e geldiğinde motoru Harmankaya’da demirliyor. Babamlar üç kardeş, kürek çekerek karşılamaya gidiyorlar. Motor hareket ettiğinde İnönü babamları fark ediyor ve “ağır ol, çocuklar yorulmasın” diyor, birlikte kıyıya çıkıyorlar. Bir gazeteci bunu haber yapmıştı. 1978’de Marmara Köy-Der’in kurucusu oldu. Ama 12 Eylül’den sonra dernek kapatıldı. Gemlikli balıkçılar ilk kez 1948’de Balıkçılar Cemiyeti’ni kurmuştu. Babam 14 yıl bu derneğin başkanlığını yaptı. 1964  yılında da Gemlik Su Ürünleri Kooperatifi’ni kurdu. 80’lerde su ürünleri yasasının çıkması için çok mücadele verdi. 1971’de Marmara ve Boğazlar Balıkçılık Kooperatifleri Birliği’nin kuruluşuna katkı yaptı. 1972’de Gemlik Kayıkçılar ve Motorcular Cemiyeti’ni kurup başkanlığını yaptı.

     Babam insanların birbiri ile küsmeden, adil ve hak ettiği gibi yaşaması için uğraş verdi. Kooperatif aracılığıyla balıkçılık araç gereçleri İtalya ve Japonya’dan alınıyordu. İstanbul’da ağ 120 liraysa kooperatif aracılığıyla balıkçı 60 liraya alabiliyordu.

     Babam trolcülerle hayatı boyunca mücadele etti. Onların korkulu rüyasıydı. Gemlik’te Yaprak Kuruyemiş’in yanında bir fotoğrafçı vardı. Ona gitti ve “beraber fotoğraf çekeceğiz, Karacabey Boğazı’na gidiyoruz” dedi. Orada bazı görevliler trolcülere göz uyumuyormuş. Babam onları fotoğraflattı ve şikayet etti. “Siz devlet olarak buna nasıl göz yumarsınız” diye kafa tuttu. Lambacı ve trolcüler babamın adı geçse bile korkarlardı.

     Sayit Reis’in 60’lı yıllarda TİP ile başlayan ilişkisi 70’li yıllarda da sürdü. 1974’te Gemlik’ten ayrılarak Bursa’ya yerleşti. O yıllarda babamla birlikte çalıştık. Ufak bir dükkan kiraladık. İlk gün bir kasa hamsi aldık. Hiç kimse dükkana uğramadı. Buzdolabı olmadığı için balığı çöpe döktük. İkinci gün yarım kilo satabildik. Üçüncü gün bir adam geldi, “ne yemek var” diye sordu. Balık var dediğimizde beğenmedi. Babam ekmeği aldı, hamsi buğulamanın suyuna batırıp adama verdi. Adam tadına bakınca otuz porsiyon balık ısmarladı ve gitti. İşlerimiz ondan sonra açıldı, bir lokma ekmek sayesinde.

     Sonra Genç Osman’da bir yer tuttu, balık ekmek satmaya başladı. Kız kardeşim de Bursa’da, balık temizlemeye yardıma geliyordu. Kuyruk oluyor, siparişleri yetiştiremiyoruz. Gelenler tamirci esnafı, sandalyeler, masalar beyaz, yağlı ellerinden kirleniyor. Saat ikide balık bitiyor, sonra temizlik başlıyor. Babam bu süreçte yoruldu. Genç Osman’da çarşının içindeki postanenin üstünü kiralayarak bu kez içkili lokanta işletmeye başladık. Buradaki günlerimiz 1982’ye kadar devam etti. Bu yeni yerimiz de yavaş yavaş duyuldu, öğlen ve akşamları masalar doluyordu. Önemli iş adamları. Doktorlar eşleriyle geliyordu. Babam balık çorbasını masaya tencereyle getirir, konukların eşleri servis yapardı. Hatta eşleri mutfağa girer, salatayı istedikleri gibi yaparlardı, babam hiç karışmazdı.

                     

Dönemin tanınmış Bursalıları Sayit Reis'in lokantasında: Ertuğrul Yalçınbayır, Ali Arabacı, Yılmaz Akkılıç (1997) 

 

     12 Eylül 1980 günleri. Öğle saatinde lokanta doktorlarla dolu. Bir grup siyasetçi geliyor, balık çorbası istiyor. Babam tencereyi ocaktan indirip getiriyor. “Bu çorba soğuk” diye haber yolluyorlar. Babam soğuk olmadığını biliyor, yine kaynatıp gönderiyor. Yine  soğuk deyip geri gönderiyorlar. Babam dayanamayıp bu kez kendisi götürüyor. Bu sefer “senin kıyafetin niye böyle” diye söylenip aşağılamaya başlıyorlar, iş başka yere gidiyor. Gelenlerin arasında o dönemin sağ parti milletvekilleri var. Babam önceleri işin bu boyuta geleceğine ihtimal vermiyor. Çünkü herkes durumu görüyor. Kalkıp gidiyorlar ve babamı Atatürk’e hakaretten şikâyet ediyorlar. Babam tutuklandı ve hapse girdi. Üç ay sonra salındı ama yaşadıkları hiç aklından çıkmadı. Hapisten çıkınca Sosyalist Birlik Partisi’ne girdi. Bu parti kapatılınca da Birleşik Sosyalist Parti’ye kaydoldu. O  da kapatılınca Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin fikirlerini savundu.

     Hapisten çıkınca Gemlik’e döndü babam, gururu kırılmıştı. Bursa’dan ayrılmasının bir tür kaçış olduğunu düşünüyordu. Hapse girmesine sebep olan o iş adamı ve il başkanı yaptıklarıyla kalmamışlar, siyasette yükselip bakan olmuşlardı. Bir süre sonra yine Bursa’ya taşındı. Eşkel ve Misiköy’de küçük balıkçı meyhanesi açtı.

     Çok eskiden, Demirel Hükümeti zamanında Karadeniz’den yunus akını olmuş. Denizin üzeri görünmüyor, yunusla dolu. Kalkan ağı atanların ağları parçalandı. Bir şirket yetkilisi zarar gören balıkçıları alıp Ankara’ya gidiyor, dertlerini anlatıyorlar ve yunusları silahla vurmak için izin alıyorlar. Ama şirket yetkilisi “vurduğunuz yunusları bana vereceksiniz” diye şart koşuyor. Balıkçılar yunusları vurup adama veriyorlar. Ama bu bir katliamdır. Yunuslar denizin dengesini korur. Önlerine balığı katar getirir. Balıklar deniz anası ile beslenir. Deniz anası kirli denizleri sever. Çünkü balık kalmadı denizde. Onlar ürüyor, onları yiyecek balık azalıyor. Ağlar balıktan çok deniz anası ile doluyor.

Reyhan Çorum'un yazdığı  Kumla-i Kebir'den Günümüze Büyükkumla adlı kitabın  238-251 sayfalarından kısaltarak alınmıştır.
   

Bu sitenin son güncelleştirilme tarihi 28/09/25