Raif Kaplanoğlu
Bursa ve çevresinde çok eski zamandan beri şarap
yapılıp içildiği biliniyor. Hatta İznik’in ilk adı Nikaia şarap tanrısı
Dionysos’tan gelmekteydi. İznik’in en eski adı olan Helikore de sarmaşığı,
asması, bağı bol anlamına gelmektedir. Yakın zamanlara kadar da Dionysos
onuruna yapılan şenlikleri anımsatan İznik Üzüm Bayramı yapılırdı.
Tirilye ve Misi köyünde üretilen şaraplar her dönem
çok ünlüydü. 1332 tarihli Ceneviz arşiv belgelerinde Tirilye şarapları
kayıtlıdır. 1352 yılında Cenevizlilerin Orhan Gazi’ye sundukları armağanlar
arasında 44 metrelik Tirilye şarabı da vardı. İlk Bursalı sultanlar olan Osman Gazi, Yıldırım
Beyazıt ve Emir Süleyman’ın çok iyi içkici oldukları kaynaklardan
anlaşılıyor.
1432 yılında gelen gezgin Bertrendon de la Broquiere
“Bursa’da ihtiyaç sahiplerine Allah için ekmek, et ve şarap dağıtan 3-4
imaret olduğunu” yazması çok ilginç ve değerlidir. Bu yıllarda Türk
yasalarında şeraitin geçerli olmadığı ve bu nedenle şarap içmenin yasak
olmadığı anlaşılmaktadır.
Bursa’da
Bağcılık
Bursa’nın en zengin ürünlerinden biri olan üzüme
bağlı olarak şarap, sirke, şıra vb. ürünler açısından Anadolu’nun en zengin
bölgesiydi. Osmanlı Döneminde de bağcılık ve ona bağlı şarapçılık aynı
önemde olmasa da sürmüştü. 15.-16. yüzyıl belgelerine göre Bithynia bölgesinde
bağcılık yapan 20 kadar köy ve kasaba saptanmıştır. 1894 yılında yayınlanan
kitabında Cuinet, o günkü Bursa’da 16.700.000 kg. üzüm yetiştiğini
yazmaktadır.
Bursa’da en eski belgelerde Demirkapı
Hıristiyanlarının şarap ürettikleri konusunda bilgiler vardır. Hatta 17.
yüzyılda Sasa Çelebi, bu mahallede bir şarap fabrikası kurarak evlerde şarap
üretiminin yasaklanmasını sağlamıştır. 1647’de yazılan bir fermana göre de
Bursa’nın özellikle Filedar/Gündoğdu, Tepecik, Demirtaş, Kelesen köylerinden
şarap getirildiği kayıtlıdır. Bu belgelerden Bursa’nın hemen hemen tüm
Hıristiyan köylerinde şarap yapım ve satımı olduğu anlaşılmaktadır. Dr.
Bernard Demirtaş köyünün şaraplarının dünyaca tanınmış oyduğunu yazıyor.
Her ne kadar Müslümanlara içki yasak olsa da evlerde
kadınlı erkekli gizli toplantılarda içkili zevk alemleri yapıldığını
öğreniyoruz. Bazen de, tıpkı yollarda trafik polisleri gibi, mahallenin
imamı ve ileri gelenleri sarhoşların ağzını koklayarak alkol kontrolü
yapardı. Bu suçtan mahkemeye sevk edilenlerin ağızları koklanıyor, alkol
kokusu varsa iki kişinin şahitliği ile ceza veriliyordu. Şarap içmenin
cezası dayak idi.
Bir
Misyonerin Gözüyle Bursa’da Şarapçılık
Amerikalı Hıristiyan misyoner Bayan Schneider 1848
yılından önce Bursa’daki şarapçılığı şöyle anlatıyor:
“Bu şehirde her yıl binlerce fıçı şarap
üretilmektedir. Neredeyse bütün Hıristiyan aileleri bu işle uğraşıyor.
Şehirde 12 ya da 13 adet şarap satan dükkan var. Bütün şaraplar çok ucuza,
okkası bir kuruşa satılmakta. Üst ya da alt düzeydekiler, zengin veya
yoksullar, onurlu ya da onursuzlar, hep bu iyi şeyin karşısındakilere (yani
şaraba) padişah gibi saygı gösterirler. Kuran’da Müslümanlara mest eden
içkiler yasaklanmıştır. Bazı Türkler vicdanlarını ve sorumluluklarını
çiğneyerek gizlici içmekteler, Bursalılar daha çok damıtılarak elde edilen
rakı kullanmaktadır”.
Gezginlere
Göre Bursa’da Şarapçılık
Bursa’ya gelen hemen tüm yabancı gezginler rahatlıkla
Bursa’da şarap içildiğini yazmaktadırlar. 1494-1568 yılında Hans Dernschwam
İznik’te şarabı büyük taştan oyulmuş amforalar içinde sakladıklarını
yazıyor. Gölün her tarafının ise bağ ve üzümlerle dolu olduğunu belirtiyor.
Gezgine göre İznik’te her zaman şarap bulmak olasıdır. 1745 yılında Richard
Pockocke Mudanya ve İznik’ten İstanbul’a beyaz şarap ihraç edildiğini yazar.
1855 yılında Bursa’ya gelen Ubicini’ye göre Bursa’nın
başlıca üretim maddesi ipek ile şarap idi. Paul Lindau 1897 yılında Bursa’da
üretilen şarabın önemli ürünler arasında yer aldığını fakat son yıllarda
oldukça gerilediğini, bağların yerini dut ağaçlarının aldığını yazar.
1880 yılında Bursa’ya gelen Mari de Launa Bursa’nın
şaraplarını över: “ Keşiş Dağı’nın beyaz ve kırmızı şarabı çok nefistir.
Bu şarap lezzet açısından Fransızların en güzel şaraplarıyla kıyas
edilebilecek nitelikte olup, Anadolu’nun diğer yerlerinde üretilen şaraplara
benzemez. Bu şarabın en nefisi Keşiş Dağı’nın güney yamaçlarındaki Akçaköy,
Dolanca (Doğancı olmalı) ve Kirazlı adlı köylerin sağlarında üretilir. Keşiş
Dağı’nın yıllık şarap üretimi bin hektolitreye ulaşır. Eskidikçe
güzelleştiğinden dolayı kadri artan ve çoğu zaman tam süzülmeksizin
saklanabilen bu şarap uzak yerlere dahi götürülebilir. İstanbul ile
Rusya’ya, hatta İngiltere’ye bile satılır. 1853 yılında Keşiş Dağı şarabının
bir şişesi Bursa’da beş franga satıldığı halde, ova bağlarından üretilen
şarabın bir kıyyesi iki kuruş veya litresi 32 santime satılırdı. Keşiş Dağı
şarabı hattı zatında nefis olduğu halde ova şaraplarınkinden Güneyislah’ta
üretilmesine çalışıldığı cihetle şimdi Keşiş Dağı şarabının şişesi 3-4
frank, diğer şaraplar ve özellikle İstanbul’a gönderilen Mudanya ve Gemlik
şarabının litresi 1-2 frank arasında satılmaya başlamıştır. Bursa ovalarının
en ünlü olan ürünlerinden biri de Flader üzümüdür. Çok iri, beyaz taneli ve
salkımlara inci gibi alisi olan bu üzüm irisi, yılın mayıs ayına kadar taze
olarak saklanabilir.”
1926 yılında Bursa’da önemli ölçüde içki sanayi
vardı. Bu tarihte Bursa’daki 21 işletmeden 52.098 kg. şarap üretilmekteydi.
Uzun yıllar Bursa’nın en önemli şarap üretim merkezi ise Keşiş Dağı/Uludağ
şaraplarını üreten Misi Köyü idi. Bu köydeki şaraphaneler yakın zamana kadar
varlığını korurken günümüzde yok olmuştur. Bursalılar eski Uludağ
şaraplarının tadını bile unuttu. Bursa yıllardır ürettiği bir değerini
unuttu, şarapçılığını yitirdi.